25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

de çantasından en aşağt iki şişe şarap çıkarırdı İlk zamanlarda heykellerin resmınt çekerdim. Hene/erindc defolo$raf malzemelerinin karşılıklannı fazlasıyla öderdt Sonraları bir makinemt Katın aldı ve kendisi çekmeye başladt. Bu konuda ona elimden gelen yardımı csirgemedim: Telefonla ya da benim karanlık odama gelerek, gözleriyle görerck. Teknik alanda yeteneği üstün bir düzeydeydi Bu yanına hayrandım Aslan Mengüç'ün uyarısı üzerine, son olarak bir daha sag" çıkmayacağt hastaneye ziyaretine gittım. Yanımda Demir Özlü de vardı. Eşi Kerstin yatağının yantndaydı sağında vc solunda çiçek buketleriyle eşinin ve dostlarının getirdiği yemişler vardı. Bizleri tanıdt. Onemsiz havadan civadan söz ettik. Biraz sonra yoruldu. Sustuk. Baştnt yastıg'a eğdi Aynlmadan alnından öptüm üç gün sonra öldü." (Lütfü Ozkök'««, Fatma Semiha Uçuk'a 7 Ekim 1994 oünlü mektubu.) Yazar, 9 Şubat 1989'da Yaşar Kemal'le görüşüyor: " 19451946 yıllarında...Tarlabaşı Şakir Sokak 18 numarah evde 11han'la birlikte oturduk. Sonra o, bütün cşyalarını bırakıp Paris'e gitti, çok güzel bir yatağı vardı, onu da bana hcdiye etti giderken..." Daha sonra Isveç'te karşılaşıyorlar. Hulda adlı bir teknede yaşayan tlhan Koman, tekncnin üzerinde Yaşar Kemal'e bir oda hazırhyor. "Kafam kızdı mı açılınm denize" diyen bu sanat/ve sevgi adamını Oktay Rifat, "Çelebi bir korsandı o" diye tanımlar,"Yürekli bir kaptandı o". Ziilfii Livaneli, "lsveç'teki saygın yerinc, hocalığına, tanınmışlığına rağmen hep bir 'yabancı'ydı o. Bembeyaz saçlanna karşın bir 'karakafa'ydı" diye tanımIar. "Bunu da gizemli bir biçimdc belgelemişti. îsveç parlamentosunu süsleyen rölyefi yapmış ve arkasına 'Bunu bir karakafayaptı! diye yazmıştı.." "Akdeniz"den Kuzeydenizlerine uzanan bu sanat/ve sevgi adamını bütün yönleriyle bize tanıttığı için Fatma Semiha Uçuk'a, başta Kültür Bakanlığı olmak üzere hepimiz nice teşekkür etsek azdır diye düşünüyorum. • Ofirenci otobusunde bîr ovkucu AYTEN MUTLU O ÇetoUbiPkopsM ğrenci Otobüsü, Fatma Semiha Uçuk'un yayımlanan 3. öykü kitabı. Yazarın ilk öyküsünün bir dergide görünmesi 1989'a rastlıyor. Oysa yazma serüveni çok daha öncelere dayalı. Peki, gün ışığuıa neden bunca geç çıkıyor? Çünküyazanmız "rüzgâra karşı açan bir çiçek" kadar ince ve kınlgan. Eaebiyat ortamımız ise eskiden bcri nırçın rüzgârlann eksik olmadığı bir kaya başı. O'nu incitmişler, kendi içine çekilmesine neden olmuşlar Ama su durmaz ki durduğu yerde. Akacak bir kanal mutlaka bulur. Semiha Uçuk için de övle olmuş. Gün gelmiş. anılarını kaleme almış. Gün gelmiş gezip gördüğü ycrlerde kendisine ilginç gelen yerleri, insanları, olaylan bir bir yazıya dökmüş. Inceleme ve araştırmalara girişmiş yitip giden, unutulan değerleri unutmastnlar diye. Bu da yetmemiş,. Oyküler yazmayı sürdürmüş. Iyi de etmiş, ne güzel. Öykülcrinin bir kısmını, " Uzaydan Gelen Kadın" adıyla 1993'te Insancıl Yayınları kitaplaştırmış. 1995'te "Martısız Deniz", aynıyıl, seyahat izlenimlerini "Gezi Notlan" ile kitaplaştırmış. 1996 ise yontucu Ilhan Koman'ın belgesel biyografisinin yayımlandığı yü. Bilıyorum, yayımlanmayı bekleyen öyküleri art arda çıkacak yazann bundan RÖyle. 1995 'te Kultür Bakanlığı'nca ödüle defier görülen "Bir Zamanlar Anadolu" adlı film öyküsü de mudaka basılacak. Sonra yeni yazılanlar, röportailar, yeni gezi notlan ve de yepyeni öyküier. (yünkü su akmaya başladı Dİr kez. Oğrenci Otobüsü dumanı üstünde bir kitap. Yayım tarihi, Kasım 1998. Güldikeni Yayınları tarafından çıkanlmış. On dört öyküden oluşuyor. Dört beş sayfalık kısa öykülerin yanı sıra, on iki, on üç sayfalık öyküier de var. Insanı saran, koparıp götüren öyküler bunlar. Pek çoğu da yazarın öznesi ya da tanıöı olduğu olaylardan ve gözlemlerden yola çıkrnış. Çoğumuzun görmeyip geçivcruigi ayrıntılar; incelikler veya tersi durumlartn yazara getirdiği çağrışımlar bir öykünün kapısuıı Bükreş. 1968. bir Tiirkçe'nin, abcı bir anlatımın ortaya çıkardığı öyküler... "Okuluna giden yedi sckiz yaşlarında bir küçük luz, annesinden azar işiteceğini düşünmeden, beyaz yün eldivenli o küçücük elleriyle, karların arasında bulduğu çamurlu taşlan, trenin altında ısınmaya çalışan kediye değmemesine özen göstererek "Kaç pisipisi..." diyefırlatıyordu, neredeyse trenin altına girecekti'V /"...Ve ben, kirpiklerimden yaşlar daha kurumadan bana gerçeği anımsatan eldivcnlcri onarmaya baslıyorum." Bu alıntı, "Eldivenler adlı öyküden. Ince aynntıların duyarlı gözlemcisi Fatma Semiha Uçuk. Yaşantının içinden süzdüğü aynntıların çağrışımıyla, şimdi ile geçmiş zaman arasjnda bir köprü kurarak, okuru kendi yaşamıyla yüzfeşmeye çağırıyor. Kişisel bir yaşantının anlatımı bile söz konusu olduğunda, toplumsal bir eleştiriylc buluşturuyor okuru. Yaşananlann ve yaşanmış olanlann tanıklığı yoğun bir hüznü de duyumsatıyor. Yiten güzelliklerin, inceliklerin sızısını ta içinizdeduyuyorsunuz. Toplum olarak birer birer yitirdiğiniz değerlerin, satır aralarında birden rarkına varıveriyorsunuz. İlhan Koman' için IŞILAR KUR "îki viran, ahşap cvin arasından cörünen gökyüzü, yapraklannı dökmüş kuru ağaçlann ardında yer yer sırları bozulmuş bir aynaya benziyordu. Eski ozanlar ay ışığının en çirkin şeylcri bile güzelleştirdiğini söylerfer, özellİkle de Ahmet Haşim... Eğer sağ olup da bizim evin bozuk arnavut kaldırımlı, çamur deryası sokağını dolunay ışığında seyretseydi acaba yine aynı şeyleri yazar mıydı..." Çevre duyarlı^ı, kentli bir aydının yüreğinden sızıyor satır aralanna. Oğrenci Otobüsü adh öyküde de çevre duyarblığı, beyinleri kirletilen öğrencilere duyulan acımayla, yazıklanmayla insan sevgisiyle örtüşüyor. Yazarın temel izleklerinden biri insana duyulan sevgiyse, bir diğeri de onu dürtükleme isteği. Ama göstererek, duyumsatarak, anlatılanı kendinin kılması sağlanarak. Bir okur olarak beni en çok etkileyen öykülerden biri de, "Hoca, Derman, Heya?" Kuş uçmaz, kervan geçmez bir dağ köyüne öğretmen olarak atanan bir kentlinin yazdığı mektuplarla kurgulanmış bir öykü. Alışılmış bir tema, ancak öylc ustaca kaleme alınmış ki, neredeyse insanın dağ köyünde öğretmen olası geliyor. "Geçen gün yanığını iyileştirdiğim küçük kızı gördüm. Ayağa kalkmış, bana güfümseyerek el sallıyor, uzaktan duymadığım kendi dilinden sözcüklerle kıpırdıyordu dudakları... O an içime yayılan mutluluğu, dünyanın en uygar ülkelerinde tatuğım kişisel mutlulukların hiçbirisinedeğişmem." Evet, kentli bir aydın Fatma Semiha Uçuk, kentli bir yazann bakışıyla yazıyor. Daha çok Istanbul'u anlatıyor düzlem olarak öykülerinde, ilk anda görünen bu. Oysa Istanbul'un görüngüsü, Anadolu'yu da içeriyor, dünyanın birçok yöresini ae. Örneğin, Göksü Yosması adlı öyküde, kentte yaşayan Anadolu'nun arabesk yüzü çıkıveriyor karşınıza. Hüzün dedim, yazanmız hüznü öylcsine incelikle gizliyor ki öykülerinin görünmeyen bir yerlcrinc, "Şahende Hanım" öyküsünde de olduğu gİDİ, çatlayasıya gülınek isterken, incecik bir sızı saplanıveriyor yüreğimize. Ya da "Soluk Yoldaşı"nda olduğu gibi gülmekle ağlamak arası kararsız kalıyorsunuz. Ironi tam da olması gerektiği yerde ve dozda çıkıyor karşınıza. Öykülerin diğer bir izle&i, çağdaş kadının vc çagdaşlaşamamış kadının yer yer birbirleriyle örtüşen, yer yer ayrışan ama özde erkek egemcn bir anlayışın ürünü olan açmazlarda buluşan dramatik gerçekliği. Uzakdoğu'dan, Amerika'ya kndar pek çok ülkeyi gezerek gözlemlerini zenginleştiren Cumnuriyct aydını bir kadının, duyarlı bir yazann, hayatı ve kendini sorgularken sıkça uğradı^ı, uöramak zorunda kaldığı duraklardan biri bu dramatik gerçeklik. Oysa yazanmız, öylcsine komik olaylarla ya da durumlarla kurguluyor ki bu duruınu. Kişi ya da kişiler satırların arasından bütün canlılıklarıyla çıkıp oturuvcriyorlar yanınıza. Sizi güldürürken söyleyeceklerini dc söyleyiveriyorlar. Kadın, crkek vcya çocuk. \ lep çevremizdc olan yaşayan insanlar var Uçuk'un öykülerinde. Bir hastane odasında çapkınlık yapmaya çalışan acenıi Don Juan'lardan tııtun, anasının göndcrdiği nakışlı çorabı annağan eden çocuğa, temizlikçi kadının kaynanasından, beynindcki altııılan, gcrcksiz yerc önüne gelene dağıtan aydınlara kadar hemen herkes burda, bu öykülcrde. Kisaca, içinde taşıdığı geçmişi, bugünlc yoğuraralc kendini, iıısanı vc sürmckte olanı soıgulayan, yaşantısıyla ortıiştürdüğü aydın dııyarlığını ya/dıklauna taşıyan bir yazar Fatma Semiha Uçuk. Nice öykülere, nice yazılara, nice kitaplara diycrck. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 470 I lhan Koman'ı Akademi yıüarımda sevgili Hadi Bara'nın anlattıklarından tanımıştım. Hadi Bara, İlhan Koman'ı çok scvcr veondan sıkça söz ederdi. Ancak, Koman hakkında, ölüınünden sonra çıkan birkacvazı dışında, bilgi cdinebilccek kaynak bulamamıştım. Fatma Semiha Uçuk'un tlhan Koman kitabı bu açığı gcrçekten çok iyi doldurmıış oldıı. Sayın Uçuk, birdost sıcaklığı vc bir yazar cluyarlığı ilc hazırlamış kitabını. Bir daha rastlanmayacnk, kolay kolay ele geçirilcmcyecek içtcn anılan, son de rccc ilginç söyleşileri, tarihi de$er taşıyan mektupları vc Koman lıakkında çıkmış olan ya/,ılan bir hikâyccinin usta örgüsiiyle bir araya getirmis. Bu kitapta yalnızca İlhan Koman'ı an lamakla kalmıyorıı/, aynı zamanda bin dokıız vü/ kırklı, ellili yılların sanat or tamını da tanımak fırsatını buluyoruz. Sanata ilgi duyan hcrkcsitı zevkle okuHuidadaIlhan Koman'ınkücükoğlu Korhan'iabirlikte stockholm, 1997. yacağı bir yapıt. • SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle