05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZEYNEP ALİYE R omancıöykücüşairanı ve oyun yazanaraştırmacı ve hemen bütün bu dallarda ödül kazamnış bir edebiyat ustası Hikmet F,rhan Bener, babasının o yıllarda öğretmen olarak görev yaptığı Lefkoşa'dadoğmuş... Dergilcrdc görülmeye dana Kayseri Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasinda (1945) başlayan Bencr'in sanat yaşamı aslında ortaokul yıllarına dayanıyor. Aydın, sanata ilgili birailcortamında yetişmek sanatçı kişiliğinin biçimlenmesinde kuşkusuz çok etkili olmuş. Küçük yaşlarda kendi kcndisinc küçük kâğıtlara 'roman tefrikaları' yazdığını anımsıyor. Henüz ortaokul öğrencisiyken bir gezi romanı denemesinegirişiyor. "Küçük îstasyon" adlıöykiisü, katıldığı Yunus Nadi Ödülü'nde, o sırada uygulanan yönteme göre. finale kalan öyküler arasında yer alıyor. Ilk gerçek roman çalışması ise Siyasal Bilgiler Okulu'nda iken yazdığı "Sıkıntı Anaforu" adL bir roman. Bener, bu romanını Ahmet 1 lalit Kitabcvi'negönderiyor. Ahmet Halit Bey, çok beğenınekJe birlikte, Bener'in herhalde çok genç olduğunu dikkate alarak, bu romanın adapte olabileceğini düşünüyor ve bir mektup yazarak Bener'i görüşmck için tstanbul'a çağırıyor. Ahmet r lalit Bey'in 1 larbiye'deki evinde yenilen yemek sırasında, yayınevi sahibibu kanısını yineliyor, Bener de yanıldığını kanıtlamak için o sıralarda yazımını bitirmek üzere olduğu yeni bir romanı göndereceğini söylüyor. Bunun üzerine Erhan Bener üzerinde çalıştıgı "Loş Ayna"yı da tamamlayıp getiriyor. Ancak Ahmet Halit'in bu defaki tepkisi çok farklı oluyor.... Çünkü "Loş Ayna"da komünizm propagandası yapıldığını düşünüyor. Ve tıer iki kitabı da geıi çeviriyor. Bener bu olayla ilgili olarak "Oromandabirbalık çı tipi vardı. Tevfik Fikret'in şiirinden esinlenmiş olmalıyım; yoksul, çocukları evde aç. Herhalde bu yüzden o değerlendirmeyiyaptı Ahmet Halit Bey, çünkü romanda bundan başka onu işkillendirecek bir şey yoktu..." diyor. Ne var ki bu iki romanın yayımlanma serüvenlcri de orada bitiyor. Erhan Bener Sürekli biçim ve anlatım arayışı içinde bir yazar Erhan Bener. Anlatımda çeşitlilik en önemli özelliği beİKİ de. Erhan Bener anlatılarında sanatın tüm dalları taranndan kucaklanan okur, "Bilgi çağındayız" diye bir sesin kulaklarında çınladığını da duyumsuyor. Ancak hepsinin üzerinde şiirsel bir anlatım. Şiirselliğin bir yazın yapıtında bulunmasının özellik değil zorunluluk olduğuna inanıyor... Okuyucu, Erhan Bener'in her yapıtında yapıtın kendi atmosferine bağlı olarak oluşan rengini, kokusunu, hissediyor; keyifle soluyor. ği meslek sorumluluğu bilinci ve bilgisi nedeniyle bir çcşit vazgeçilmez memur durumunu korumasıyla açıklıyor. Oyle ki, 25 yıllık bürokrasi yaşamında, bilirkişilerce, Danıştay ve Yargıtayca başvunı kitabı olarak kabul edilen, nepsi de oylumlu on cilt meslek kitabı da yazıp yayımlamıs. 1952'clen sonra kendisini hemen tamamen öykü ve agırlıklı olarak romana veren Erhan Bener 1956'da daha sonra " Yalnızlar" adıyla yeniden kaleme aldığı "Gordium"u, 196O'ta "Loş Ayna"yı ve 1962'de, h'ransa'da yayımcısı Albin Michel tarafından, Fransız okuyucusunun Do^u telsefesini anlayamayacağı gerekçesiyle, ticari amaçlarla 'Lc Chat et La Mort" adıyla yayımlanmasından sonra, Türkçesinin de "Kedi ve Ölüm" olarak değiştirildiği "Ara Kapı" romanını yayımlıyor. s l'Vansız KültürCemiff% yeri Roman Odülü'nü kazanan bu roman, Fransızca konuşan ülkelerde büyük ilgiyle karşılanıyor. "()rneği az görülen başarılı bir kişilik incelemesi romanı" diyen cleştirınenler, yazarının dili, deyişi, kişi ve çevre tanıyışının sağlamlığıyla derinlcre, bir yandan da genişliklere inebilenaçılabilen bir ruh incelemecisi olduöıınuvurguluyorlar... "KediveOlüın"ün hemen arkasından, "Baharla delen" romanı da, Türkçesinden öncc, "Ce qui ar riva avec la printemps" adıyla yayımlanıyor Fransa'da. Erhan Bener o tarihlerde çevirmen bulmaktaki zorluklar, hatta ola naksızlıklar nedeniyle bu çevirilcrin arkasınm gelmediğini belirtiyor. 195()'dc Mülkiye'yi, ardından Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonı a, 1951 196 î yüları arasında maliye müfettişli^i, hesap uzmanlıgı yapan 19581959 arasında Brüksel'debiryıl incelerrıelerdcbıılunan ve o donemde Varlık dergisi ile Vatan gazetesinde gezi notlan yayımlanan Er nan Bener, dönüşünde Hazine Gcncl Müdür Yardımcılığı'na getiriliyor, 196î'te de Paris Büyükelçili^i Maliye Müşavirli^i'ne atanıyor. O dönemde hoş, şimdi de öyleya! bürokratların yazın dünyası içinde bulunmaları sık rastlanan bir dıırıım değil. Üstelik biırokrasınin kaynayan kazanmda edebiyatla bağını sürdürmesi bir gözüpekli^in göstergesi kuşkusuz. Nitekim, Brüksel'de iken yazdığı yazılardaki toplumsal eleştiriler ne deniyle geri çekilmekle tehdit edilen Bener, 1965'te, Faıis'tegörevliyken, edebi yatla ilişkisı nedeniyle bakanlı|*ın üst görcvlilerinjn öfkcsini çekiyor. "O sırada, Kedı ve ()lüm'ün Fransa'da büyük ilgiy lekarşılanması, televizyon, radyo.uazete ve dergileı de beııden ve romanımdan öv güyle söz edilmesi, hakkımda olıımsuz Sanatı ve yapıtlanyla dolaştı, gece gündüz çalışmak zorunda kaldım" diyor Bener. Böylelikle de bürokrasi dünyamızı okurun damağında bambaşka bir tat bırakarak eözler önüne seren anılar toplamı "Bürokratlar" çıkmış ortaya. Bürokraside önemli görevler üstlenmesine karşın Erhan Bener, edebiyat yapıtlarında takma ad kullanma gereksinmcsi duymamış. Başlangıçta sadece birkaç yazısını, ağabeyi Orhan Bener'le (O da daha sonra, Vüs'at O. Bener adını kullanmıştır) karıştırılmaması için, göbck adı olan llikmet'i kullanarak Hikmet Erhan olarak yayımlamış. Türk edebiyatında kardeşyazarlara örnek olarak Vüs'at O. Bencr'le Erhan Bener gösterilebilir. Aynı dönemlerde yazan, üstelik ayrı ayn başarılı olan kardeş yazarların, işin içine sanat girdiğindeki auygu larının ne ölçüde kardeşçe olabileceği ise okur açısından hep merak edilir sanıyorunı. C)rtaya bir çeşit rekabetin girdiği konumlar karşılıklı olarak nasıl ctkilcr yara tır iki kardeş yazar üzerinde? îlişkilerinın bir yanı uçııruma dönüşmez mi; mayın döşeli bir alan oluşturmaz mı? Erhan Bener, "Hayır!" diyor. Vüs'at O. Bener, Erhan Bener'in gerek insan olarak gerek yazar olarak kişiliğini çok olumlu etkilemiş. Ayrıca uzun yıllar biri öykücü, biri romancı olarak aynı sahalarda yer almışlar. Tek etkilcşim aîanı belki aynı olayın ikisi tarafından farklı zamanlarda da olsa, farklı tarzlardâ da olsa işlcnmis olması. (Buzul Çağının Virüsü ve Yalnızlar gibi.) Erhan Bener gerek öykülerinde, gerek romanlarında bireyi, ama idealizc edilmiş tipler olarak değil, cn insani, en zavallı, en zayıf, en acınası, en umutlu, umutsuz haliyle, kötülüğüyle, iyiliğiyle, bir bütün olarak ele alip işliyor. Onun kahramanlan, toplumsal koşııllardan etkilenen, uyumsuzluğa düşen, ezilen, bu arada durrnak sızın acemileşen, aşklarıyla, kıskançlıklarıyla, öfkeleriyle, korkulanyla yaşayan insanlar. Aslında Erhan Bener bütün yapıtlarında, insanları ruhsal anlamda incelemeye almakla birlikte, bireyi çevrcsiyle ve yaşadığı dönemin sorunsallanyla bütünleştiri yor ve bunları yaparken okıırla kopmuyor, aksinc, kıvrak ve içtenlikli bir anlatım kurmayı başarıyor. Böylelikle okurun kah ramanlarla buluşabilmek için özel bir çaba harcamasına, ne de bir özel ön biriki me sahip olmasına gerek kalmıyor, onlann korkuları, kıskançlıkları, cinsel açlık ları, öfkeleriyle raharlıklabağkurabiliyor. Kahramanlarını çok farklı çevrelerden seçiyor Erhan Bener. "Elif'in Oyküsü" (1980) ilkokulu zorbitirmiş bir Alevi köylü kızını anlatırken " Acemiler"de iiç lise son sınıf öğrencisinin bajından geçenler konucdiliyor. "Kedi veÖlüm"de başan sız bir ressam, "Loş Ayna"da üniversitc öğrencisi bir eşcinsel ile nemfoman bir zengin kadın, "Baharla Gclen"degenç bir yedeksubay, "Böcck"te bir polis komiseri, "Sisli Yaz"da saray artığı sapık bir anne ile kızı, "C)Iü Bir Deniz"dc emekli bir lise biyoloii öğretmeniyle banka müdürü orta yaşb bir kadın, "Tekilleşme"de orkestrada obua çalan 12 Elylülzedc bir müzisyen, "Anafor"da, bir yandan Cîüneydtv ğu Anadolu'da yakın dostluklarını her şeyc karşın sürdürmeyi başaran bir TürkKürt aydınıyla, lstanbul sosyetesinin çürümüş sanayi ve ticaret kesimleri, "1 Iın zır Kız" da 12 F.yliil darbcsini ycmiş bir küçük memur kızla bir emekli vali, "Dö nüşler"dc bir arkcoloji profcsörü, bir uzakyol gemi çarkçıbaşısı ve \ lollandalı araştırmaci bir kadın, bir kara mizah romanı olan "Maccllos da Vinci'nin Akılalmaz Seriivenleri"nde, içlerinde şıı anda da işbaşında olan kiıiıi politikacılarınıız, "()yuncu"da bir romancı. 1981 'ıle yayımlanan "Oyuncu"nun Profesör Aytaç'a göre Türk edebiyatında bir yazarın baş kah laman oldıığıı ilk roman olması gibi bir liği de var. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 7 0 Ephan Bener'in kahramanlan Yok olan çalışmater Erhan Bener aynı dönenıde, Erciyas Halkevi, Yedigün ve Seçilmiş Hikâyeler dergilcrindc öykülerinin yanı sıra, şiirlcriyle de görülüyor. O şiirlerden bir kısmı 1948'de "Sesler" adıyfayayımlanıyor. Bu, Erhan Bener'in ilk kitabı. Bu kitapta yer alan şiirleri arıız ölçeğiyle yazılmış olmakla birlikte 'aruzu, kundıne göre bir serbest biçem vererek uygııluyor, hatta aynı şiirde birkaç vezni birden kullanarak yeni biçemler yaratmaya çalışıyor'. Erhan Bener'in Ahmet 1 lalit'le başlayan solculuk serüveni, 1951 yılında tevkifat ile sürüyor. Maliye Müfettişi oldugu sırada, Ankara Gcnçler Derneği Davası ile ilgili olarak suçlanan ve iiç ay tutukevinde kalan yazarın, ilk iki romanı ile birlikte, bütün öykü ve şiirlerine, (Descartes üzerine yaptıgi oylumlu bir araştırması dahil) polisçe el konulduğu ve bir daha geri verilmediği için, gazete ve dergilerde yayımlanmamış olan o dönemc ait çalışmaları yok olııp gidiyor. Erhan Bener bu anlamda edebiyatımızın gazilerinden.. Ancak o kayıpları için, özelliklc o ilk romanları ile 1953'te yayımlanan "Acemilcr" romanını karşılaştırarak "Kurgtı açısından dcğil, ama dıl açısından iyi ki yayımlamamıştım!" diyerek kendisini teselli cdiyor... Bu olaya vc bütün mcslek yaşamı boyunca hakkında sürdürülen solculuk savlarına karşın bürokraside, üst görevlere getirilmesini, hatta son olarak Genel Miidürlük bile yapmasmı, geçcn yıl onur konuğııoldug'u "Düsler vcOyküler" dergisinde yayımlanan bir söyleşide, ekonomi ve maliye gibi, daha çok teknik bilgi gerektiren alanlarda, aşırı diye nitelendirdiSAYFA 12 bir uygulamaya geçilmesini önledi" diyor Bener. 1966'da yurda dönüp hazine ınüşavirliğineatanan Rener, 196973 arasında bu kez yine Paris'te, OECD nczdinde Türkiye üaimi Temsilcilig'i başkan yardımcılı^ı görcvini yürütüyor. 1973'te Maliye Bakanlığı bakanlık danışmanlığına ata nan Bener, 1974'te T.C. Emekli Sandıgı (îenel Müdürlügü'ne getiriliyor. 1975'te yaşamında yeni bir dönemi başlıyor Ernan Bener'in. Yirmi beş yılını doldurıır doldurmaz, 1. Milliyetçi Cephe Hiıkümeti kurulunca, genel müdürü oldugu T.C. F!mekli Sandığı'ndan kendi isteğiyle emekliye aynlıyor ve kendisini büt ünüyle edebiyat çalısmalarına veriyor, bu arada iki yıl kadar, "Ozgürtnsan" dergisinin genel yayın yönetmenliğini yürütüyor, art ama yeni yapıtlar yayımlıyor. Yeniden kaleme aldığı "Valnızlar"ı, 3 ciltlik (sonraki basımları iki cilt haline getirildi) "Bürokratlar" izliyor. Erhan Bener'in "25 yıllık devlet memııriyeti anılarımı içeren veanıöykü diyenitelcndirdiğim bir kitap," dediği "Bürokratlar"ın yazılması fikri, aslında Abdi îpekçi'yle naş başa yedikleri bir yemekte ortaya çıkmış. Bener'in sohbet sırasında aktardığı birkaç anısını çok begenen Abdi lpekçi, bunları Milliyet'te dizi olarak yayımla mak istedigini söyleyerek Erhan Bener üzerindeadeta birbaskı uygulamış. "Daha bcn, nasıl yazarım, ne yaparım, diye düşünürken, Milliyet'te ve televizyonda reklamlar çıkmaya başladı, elim ayagım
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle