05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yazının atesi heo vüreâinde LEYLA ŞAHİN "Yourcenar, zaman'ın heykeltı ra^lıg'ından bahteder Zaman, en büyiik heykelttraş''tifrRüzeârıyla, suyuyta, taşıyla, ateşıyle en çok da kendistyle Zaman'la mcrdıvcn basamakları aşınır, kcunlık/er kaybolur, agaç tahta oltır, tahta çukurlaşır Dcmir kcndine gıttıkçe kapamr Ön artık i^in zaman içındekı belleğıdır " Ahmct Koman, I Iüseyin Alptekin, Özgür Uçkan "Kımı ınsantn ıçmdc a kadar çok ınsan vardır kı, yarattıklarında teklık değıl çokluk ağtr ba\ar." Ferit Edgü F atma Semiha Uçuk'un yazma serüvcni uzun yılları içeriyor. Ancak ürünlerini geç yayımlıyor. Kendisini 1989'da Varlık'ta yayımlanan "Niçin, Niçin" adlı öykiısüylc tanıdım. O günden bugüne üçü öykü, biri gezi, biri de heykeltıraş tlhan Koman'la ilgili bir çalışma olmak üzere bcş kitap yayımladı: Uzaydan Gelen Kadın (1993), Martısız Deniz (1995), Gezi Notları (1995), tlhan Koman (1996), Öğrenci Otobüsü (1998). Yazıma, tlhan Koman'ın yaşamı ve sanatı üzerine analitik bir değerlendirme yapan Ahmet Koman, Hüseyin Alptekin ve Özgür Uçkan'in birlikte kaleme aldıklan bir yazıdan ahntıyla başladım. Bir heykeltıraş için söylenen (yazılan) bu tümcelerin, yüreglnde sahici bir coşkuyla, o coşkunıın ateşi ve rüzgârıyla gezen her yazarı, her şairi karşılayabileceğine inanıyorum. Oktay Rifat'm, Can Yücel'in tlhan Koman'a yazdığı şiirler, her iki şairin kendi iç dünyalarıru söyler biraz da. Fatma Semiha Uçuk, yazı'nın ateşini yüreğinde diri tutmuş bir yazar. Ürünlerini yayımlamadığı, kitaplaştırmadığı "uzun yıllar" içinde yazma coşkusunu bu diri ateşlc beslemiş, geliştirmtv, Or~ taokul, lise ve istanbuİ Üniversltpfci'ndc Türkoloji, Fransız Dili ögrenimi gördüi ü yıllarda yazdığı şiir ve öykülerini, Hamburg'da doktora yaptığı yıllarda da sürdürmüş. Varlık'ta yayımlanan öykülerini, Çağdaş Türk Dili, Kıyı, tnsancıl, Türk Dili Dergisi, Şiir Ülkesi vb. dergilerde yayımlanan anı, röportaj, gezi notları, şiir ve düzyazı çevirileri izlcdi. Yazarın, Comtesse de Segur'dan çevirdiği bir çocuk kitabı var: Akıllı Eşek Kadişon. 1983 te Bilge Yayıncılık'tan çıkan mı kitapta, Türkçe'yi biıtün dogallıgV yalınlığı ve güzelfiğiyle kullanan bir yazarın emeğini bulacaksınız: "çocukluğumu anımsamıyorum./ Herhalde bütün sıpalar gibi/ sevimli, güzel ve mutsuzdum." Fatma Semiha Uçuk'un bütün yazdık larında ve çevirdiklerinde "Güzel Türkçe"ye özen gösteren bir yazarın iç dünyasını buluruz. Dilini, yaşadığı coğrafyayı, o coğrafyanın tarihini seven, sayan bir yazarın varlığını hemeıı bütün yaz dıklarında duyumsamak mümkün. Bir Zamanlar Anadolu adlı çalışması, film öyküsü dalında, Kültür BakanlıgVnca yayımlanmaya değer bulunmasına karşın, yönetim değişikliğinden ötürü yayımlanamadı. Bir Zamanlar Anadolu, 1930'larda Anadolu'daki yaşantıyı anlatıyor. Fatma Semiha Uçuk, gcrçek bir Semiha Uçuk. Louvre Müzesl'nde. 1997 Mayıs. Güzel Türkçe gezgin. Uzakdoğu'dan Amerika'ya pek çok ülke ve kent gezdi. Gene Avrupa nın hemen bütün ültcelerini, kentlerini gezdi. Ikinci, üçüncü kez gezdiği ülkeler, şehirler var. Elbette öncelikle Anadolu'yu gezdi. Yazarın öykülerinde, yazılarında "dil"eolduğu kadar insan hayatına, çevreye, tarihe karşı da büyük bir özen görülüyor. Yazar, bir biçimde hayatımız dan/yaşantımızdan alıp başını gitmiş/ giden güzelliklerin, inceliklerin sızısını duyar. Uzaydan Gelen Kadın'da, Martısız Deniz'de, Öğrenci Otobüsü'nde bir izlek olarak hep var olan bu sızı, zaman za man ironik bir anlatımla kendini açı|*a vurur. Yazar, "Cumhuriyet"in o büyük coşkusıı içinde yetişmiş biri olarak ülkesinin siyasaı/pulitik sorunlijrına •d^y4İ;b^ır. Gördüklerini, gözlemteiliklerini okuyucuya ulaştırmak ister. Türkiye'nin bugünkü koşullarında ve yarım yüzydı içeren bir süreçte katlana katlana büyümüş, ağırlaşmış sorunlannda okuyucuya ulaştırdıkları, okuyucuyla paylaştıkları iç a çıcı olmasa da. Gene de "umut" saklı olarak bir yerlerde durur; bir aydın, bir yazar sorumluluöuyla "direnme"yi, dirençli olmayı elden bırakmaz. Martısız Deniz'deki ilk öykü "Kolumda Damga", bu anlamda dikkate değer bir öyküdür. 1951 tutuklanmasında, üniversitedeki görevini kaybeden bir erkekle bir gcnç kızın aşkı ve cvliliği için yaratılan zorlukları odak alan bir öyküdür: "Evet annem 141142'yi bilcn, günlük yayınları, dergileri izleyen aydın Lir kadın... Ozel toplantılarımızdaki konuşmalarında, bizim kuşaktan çoğunu geride bırakacak kadar hızlı bir sosyalist; arkadaşlarım bayılır onunla konuşmaya. Ama rahmetlibabası Istanbul'un eski ve köklü ailelerinden bir vali, annesi tam anlamıyla bir Istanbul hanımefendisi diye bağrına bastığı damadının damgalanmış bir kişi olmasını kabullenemiyordu bir türlü. (...) Beklenmeyen Misafir filminde Amerika'daki zencibeyaz ayrımına karşı savaşan Katharine HepburnSpencer Tracy ikilisinin canlandırdığı aydın anne ve babanın, kızlarının ne kadar değerli olursa olsun zenci bir doktorla evleneceğini duyduklarında gösterdikleri teplciyi anımsıyordum." 55onunda, "aşkınkayığı, yaşamın akıntısıyla kırılır." Ama "umut" kolay kolay kırılmaz: "Güneşin ilk ışıklarıyla yeni bir gücün filizlendiğini gördüm, duydum içimde... Bu yenilgi geçıci olacaktı, yeniden özgürlüğümü kazanmak için bütün gücümle savaşa caktım." Fatma Semiha Uçuk'ta doğa sevgisi önemli bir yer tutar. Doğa sevgisiyle insan sevgisi yan yanadır. însan ruhunu, ilişkilerini çevre/doğa ilişkisi belirler biraz da. Güzelliğin, sevginin korunması, gelişmesi ve sürmesi için çevreyi/doğayı düşünmek zorundadır bir yazar. Martısız Deniz'de aynı adı taşıyan öyküyü herkese önerebilirim: "Bodruma gidişlerimin sayısını unuttum, ama şimdiye dek Bodrum kıyılarında martılara rastlamayışımın farkında değildim" tümcesiyle başlaröykü. (Ben de, yirmi yaşımdan beri hemen her yıl Bodrum'a giderim. Bilenler bilir: Dayanılmaz güzellikte bir "Eylül"ü var! Nedir ki Bodrum'dan martıların çckilmiş olduğunu Fatma Semiha Uçuk'tan öğrendim. Eksilenlcre alışiyoruz; bir süre sonra yokluğunu dııymuyorum. Ne kötü!) Ferit Edgü, dile gelmez güzellikteki romanı O'da, "Onsöz ve Sonsöz"e şöyle başlar: "Hak. kentim çileli gözlerin cüzzamlı derin ve kar ile devam eder adıh. 1 ^^ îrtifa binaltıyüz metre. Nüfus onbin yarısı asker. (....) Adın gibi garıp bir kentsin Hak. Sende yaşayanlar ne tanrılar, ne insanlar hiçbir iz bırakmamış, gibidirler. (....) Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandıramadı." Fatma.Semiha Uçuk'un üçüncü öykü kitabı Öğrenci Otobüsü'nde "Hoca Derman Heya?" ("Hoca llaç Var mı?") adlı bir bölüm var ki bir yedek subay öğretmenin günlüklerinden oluşturulmuş. Yazarın kardeşidir bu yedeksubay öğretmen. 11 Eylül 1964'te ilk mektubunu yazar: "On günluk bir yolculuktan sonra il merkezine varabildim. Şu anda denizden tam 1.650 metre yukseklikte bulunııyorum. Uç bin metreyi aşan dağlarla çevrili bu yerde ınsan kendisini dev bir kovanın içine düşmüş sanıyor. Oyle bir vadi ki, dünyanın yaratıhş günlerindeki vahşi görünümünü hemen hiç kaybetmemiş, insanın içini ürpertiyor." (Sanıyorum, "bu genç öğretmen" otuz beş yıl sonra "bugün" gitse oraya içi daha çok üroerir.) Öğrenci Otobüsü tematik biitünlügü olmayan ama sağlam bir dil ve duyarlılıkla su gibi akan öyküler toplamından bir kitap. Türk kültür ve edebiyatında gelenek edinememiş, sürekliliği olmayan bir yazı türüdür gezi. Anı, günlük, mektup, biyografi gibi. Fatma Semiha Uçuk, gerçek bir gez gin. Gezilerini organize turların dışında, çoğunlukla kencfi başına gerçekleştiren bir gezgin ki genjiek geKginin özelliklerinden biri budur. Avusturalya ve Afrika'nın dışında gezegenimizin büyük bölümünü görme şansını bulmuştur. Gez diği ülke ve kentlerde notlar almış, fotoğraflar çekmiş, anılar biriktirmiş ve günü gelince bunfarı yazıva aktarmayı geciktirmemiş. Gezi NotlarıI böylece ortaya çıkmış bir kitap. Yazar, kitaba önsöz olarak yazdığı yazıda, gezginlik serüveninin başlangıcını açarken, DU alanda bırkaç kitaplık birikiminin olduğunu da duyuruyor okuyucuya: "Çalıştığım bankanın merkezi Paris'te olan Astef kuruluşundan temin ettiğim bir bursla Paris'te seminer, Nice'deki Credit Agricole'de de staj yaptığım yıllarda dostluk kurduğum Fransız arkadaşlarım nedeniylc, surekli Cöte d'Azur yolcusu oldum. Her yıl Noel'de bir ay, Cannes Film Festivali'nde de bir ay olmak üzere, senenin iki ayını Nice'de geçirmeye başladım. Yazın da onlar Türkiye'ye geliyorlardı. (...) Uzakdoğu Ruv ya, Amerika yolculuklanmı yayına hazır oldukları için kitaba aldım. Ileride öbür gezilcrimin yer alacağı birkaç kitap da na yayımlamayı düşünüyorum." Kırlc dört yılı içeren ömrümde, kırka yakın ülke ve yüzü aşkın şehir gezdim. (Anadolu'yu da "67 Vilayet" iken iki kez dolaştım.) Nedir ki, Fatma Semiha Uçuk'un rekoru kırılacak gibi değil. Uzun aralardan sonra çıkmıyor yola.. Gezilerinin sürekliliği var ve ne güzel ki olanaklan da elveriyor sürekli yollarda olmaya... Gelin, Uçuk'la Moskova'yı da gezelim "geçmişe doğru". Yazar, 1 Eylül 1977 gününü anlatıyor: "Ötobüsje şehir tııru, Modern Sanat Galerisi 1968 de açılan ve iki milyon kitabı olan Lenin Kitaplı ğı. (...) Moskova Nehri'ni geçtik. Ileride 1973 yılında yapılmış ve beş bin aileyi ba nndıran, içinde konser saıonuna kadar bütün gereksinmeleri karşılayacak her şcyin bulunduğu büyük bloklar gördük." O bloklarda umalnn konser (salonuna) giden insanlaı;*âileler vardır hâlâ... Uluslararası çapta bir heykeltıraş olan ve ülkemizde " Akdeniz Heykcli'ni nereye koyalım sorusuyla ancak hatırlayabil diğimiz llhan Koman üzerine kapsamlı bir kitabı var Uçuk'un. Sekiz yıllık bir hazırüktan sonra yayımlanan kitap ünlü heykeltıraşın adını taşıyor: tlhan Koman. Her bakımdan özenli bir çalışmanın ürünü olan gerçek bir emefiin ürünü. Yazar, tlhan Koman'ın ailesinuen başlayıp Tür kiye'de, Paris'te, Stockholm'dcki arkadaş ve dostlarına kadar ulaşıyor. Yaşar Kemal, Abidin Dino, Mengü Ertel, Ferit Edgü, Mihri Belli, Aydın Boysan, Hüseyin Gezer, Gencay Gürsoy, Müşerref Hekimoğlu, Prof. Dr. Aykut Kazancıgil, Zühtü Müridoğlu, Lütıü Özkök, Zulfü Livaneli, Demir Özlü, Gürkan Uçkan, Can Yüccl, Omer Uluç ve daha pek çok aydın, yazar ve sanat insanına ulaşıp görüşüyor. Ayrıca, daha önce Koman için yazılan yazıları, yapılan söyleşıleri derliyor. "Kardeşim Semiha, ( ) tlhan Koman'ı samrım 1957'dc Mı mar YusujErjahın'tn evınde tanıdım Bu yirnn yıl ıçtnde bir haylı hulu^tuk Önce atölyesınde sonra liulda adında ki yi'lkenîisinde veya btzim fakırhanede, her buluşmada (chaun Pour soi) yapardık. llhan cömertti. ftizv her geli^in« SAYFA S Geçmlşe dojjru CUMHURİYET KİTAP SAYI 470
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle