Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r ri. Ancak Atatürk'ün dcvlct anlayışı, Batı'dan esinlendiği için, daha sonraki yıllarda dini kurumlar kapatıldı. Atatürk'ün üniter devlet anlayışı ve toplumu Batılı il kelere göre modernleştirmeye çalışması neticcsindc seküler milliyetçilik kurumsallaştı. Batt'da bugün hakim olan milliyetçilik anlaytşı ve bunun tnplum bayatına yanuyışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Batı'daki milliyetçilik cereyani monolitik değil. Batı milliyctçiiiöi scküler bir milliyetçiliktir, ancak her ülkede farklı bir şekilde kurumsallaşmıştır. Batı'daki milliyetçilik ccrcyanı zamanla ırkçıhğa ve faşizme dönüşmüştür. Almanya'daaltı milyon muscvi soya dayalı etnik milliyetçiliğin kurbanı olmuştur. Almanya'da hâlâ etnik kökene dayalı vatandaşlık anlayışı hakimdir. Bu ülkede yaşayan yüzbinlerceTürk'e Alman vatandaşlığının kapısı kapalıdır. Çünkü onlar Alman soyundan gelmiyor. Ote yandan, Doğu Avrupa ve cski Sovyetler Birliği'nden binlerce insan, Alman soyundan geldiklcrini bclgeleyerek, belki doğru dürüst Almanca uahi bilmeden vatandaşlığa kabııl ediliyor. Ozellikle son yıllarda yabancılara yönelik saldınların artması ırkçılığın kaygı verici bir boyuta ulaştığını göstcriyor. Türkiye'deki milliyetçilik anlaynjtntn Batt'dakinc benzer ve farklı yönleri hakkında neler söyleyebılırstnız? Özelliklc Atatürk dönemindeki milliyetçilik Batı'dan esinlenen seküler bir milliyetçiliktir. Devlet ideolojisi olarak benimsendiği için takip eden dönemlerde de halka benimsctilmcye calışılmıştır. Bu bir anlamda resmi elit milliyetçiliğidir ve Ernest Cellner'in deyimiylc iist kültürü temsil eder. Devlet, eğitim ve medya üzerindc kurduğıı tekel ile resmi idcololjisini tabana yaymaya çalışmıştır. Tek parti döneminde bu politika kati bir şekilde uygulanmış, çok partili hayata geçişje birlikte bir yumuşamadöncmi başlamıştır. 1960'lardan itibaren ise dini değerler tekrar ifade edil meyebaşlandı ve bir anlamda tslam, Türkiye'deki resmi ideolojiye entegre edildi. Din ile milliyetçilik bir sentezde buluşturuldu. Eğitim ve medya üzcrindeki tekel devam etmişür. Bu dönemde Batı ülkelerinde bir dönüşüm yaşanmış ve devletin eğitim kurumları ve medya üzerindeki tekeli çoktan zayıflamıştır. Türkiye'de bu dönüşüm Turgut Özal ile başlamıştır. Se küler elit ziimrenin baskılarına rağmen Ozal, tabu sayılan birçok konuyu kamuoyu önünde tartışmaya başlamıştır. Türkiye'de elit ziimrenin, katı bir devlet ideulojisini topluma benimselme çabaları ne tür snnuçlar doğurmuştur? Türkiye'deki birçok araştırmacının da söylediği gibi, iist kültür, bütün çabalara rağmen toplumun bııtün kcsimlerine nüfuz edememiştir. Belki kentlcr de etkili olmuştur, ama eğitimin zor ulaştığı kırsal kesimlerde katı idcolojiler fazla destek bulaınamıştır. 1 ürkiye 'dekı aydın keum, ıletıştm araçları \aye\mde bütün de&işimlerianında iz liyor. Türkiye'de olııp bitenler karşısında ne yapıyor aydın kestm? Çağdaş ülkelerde devletin eğitim ve medya üzerindeki tekeli ortadan kalktı. Bu anlamda, yavaş da olsa, Türkiye'de de bazı değişimler oldu. Özel radyo ve televizyonların kurulnniM, yiııe üniversite dü zeyi de dahil olmak üzere, çok sayıda özel cğitim kurumlannın açılmasına izin verilmesi olumlu yönde değişimler. Bana kalırsa, Türkiye'de topluma uzak elit panik içinde. Bunun nedeni ise demokratik açılımlara ayak uyduracak bir zihni gerçekliğiyakalayamamışolmaları. Ancak ülkcnin gerçck aydınları dünyayı yakından tanıyor ve dısarıdakı gelişmcleri Türkiye'ye taşımaK istiyorlar. Türkiye'deki açılım devam ediyor. Çünkü hiçbir toplum artık dünyanın diğer bölgelerindeki sosyal değişimlerden soyutlanamaz. • CUMHURİYET KİTAP SAY1 470 öü Bir kövün toDlumsal anatomisi Ali Özenç Çağlar'ın Ölü Yüzler adlı romanını yayımlanmadan önce okuma şansına sahip oldum. Kısa sürede yayımlanacağını biliyordum. Ali Özcnç'le yıllardır tanışırız. Dur durak bilmez bir adamdır. îşçi olarak geldiği Almanya'da dağdağah bir hayat içinde yazar, çizer, inatla ve özenle uğraşır. Her şeye duyarlıdır o. Canını sıkan tatsızlıklara, zorbalıklara, haydutluklara karşı, kaleme sarılır. Fransa'da, Ingiltere'de, Türkiye'de, Isveç'te nerede çıkarsa çıksın, Ali Özenç'in imzasını görürsünüz. Alçakgönüllü, bitmez tükenmez bir uğraş içindedir. Ali Özenç'in yaptıkları, yapacakları üzerine konuşmak sayfalar alır. Ycni Yayimlanan romanı Olü Yüzler ise, yazarın yeni bir döncme girdiğinin işaretidir. Ali Özenç Çağlar'la kitabı üzerine konuijtuk. GURAY OZ li Özenç Çaglar'ınOlü Yüzler adlı romanını yayımlanmadan önce okuma şansına sahip oldum. Kısa sürede yayımlanacağını biliyordum. Ali Ozenç'le yıllardır tanışırız. Dur du rak bilmez bir adamdır. lşçi olarak gcldiği Almanya'da dağdağalı bir hayat içinde yazar, çizer, inatla ve özenle uğraşır. Her şeye duyarlıdır o. Canını sıkan tatsızlıklara, zorbalıklara, haydutluklara karşı, kaleme sarılır. Fransa'da, Ingiltere'ue, Türkiye'de, Isveç'te nerede çıkarsa çıksın, Ali Özenç'in imzasını görürsünüz. Alçakgönüllü, bitmez tükenmez bir uğraş içindedir. Ali Özenç'in yaptıkları, yapacakları üzerine konuşmak sayfalar alır. Yeni Yayimlanan romanı Olü Yüzler ise, yazarın yeni bir döneme girdiğinin işaretidir. Şiır ve hikâyelerden wnra şımdı roman. Sen ayrıca desen, karikatür çiziyor, resim yaptyorsun I iatırladığım kadartyla kışısel Kergıler bıle açmıştm; karikatür dalında bir de ödülün var. Ancak bu kez fark.lt bir yönelım içinde görüyoruz seni. Ölü Yüzler romanın oldukça geniş, kapsamlı bir konuyu ıçertyor Ta Kırım \avaşları sonrau Türkiye'yegelen Arapllüseyin'den başlayarak, Ali Gede'ntn Yemen savaşlartna katılışı, UlusalKurluluş Savaşı ve Almanya'ya ışçı olarak gelen Doğan'la tamamlanıyor bu süreç. ıç içe geçmiş hayatlarla öriilü bir deitan adeta Knmana bu başlangıan arka\ı gelecek umartm. Antik çag\ı ilişkin adı 'Apollonis' olan Mecıdiye Köyü'nün köylülerinın, aynı zamanda Türkiye'nin de dcstanı Ölü Yüzler. Ama sankı hitmemış gıbt Dördüncü kuşaktan olan Doğan'ın yeni hayattnı da yazmayı düsünüyor musun? • Evet, haklısın galiba. Benim böyle değişik dallarda uriin vcrmem bazen sert, anlamsız eleştirilere neden olııyor. Efendim, "Sen otıır resmini yap, şiirmiş, öykumüş, hcle hcle romanmış, nene gerek" diyorlar. Yalnız bizde vardır bu durum. Dar bir bakış açısıdır aslında. Bir sanat adamının değişik sanat dallarına karşı duyarlılığı varsa eğer ve kendini o konuda yetkin görüyorsa, neden çizmesin, neden yazmasın. Örneğin Rafael Alberti, şiir serüveni öncesi tanınmış iyi bir ressamdı. Ne ki bu onun iyi bir şair olmasına engel teşkil etmedi. Viktor Hugo'da şairdi. Daha 17 yaşında Toulouse yarışmasında büyiik ödülü aldı ama, dunya klasiklerine yazdığı 'Sefiller' romanıyla da girmesini başardı. Bizde de bunun örnekleri çoktur. Şu an ilk aklıma gelen Atillâ Ilnan, var. Hatırlarsınız, aynı çevreler, şiir kitaplarını yayımlayan değerli yazarlarımızdan Aziz Nesin ve Fakir Baykurt için dedemediklerini bırakmarnışlardı. Bunlar tutucu, temeli olmayan sığ yaklaşımUr aslında. Ölü Yüzler'c gelince, önümde 140 yıllık bir tarih süreci var. Bu süreçte 1., 2. Balkan Savaşları, Ulusal Kurtuluş Savaşı var, ölümler, yıpranmışlıklar, nüzün, aşk ve savrulmalar var. Mizah var, gerilim var, daha doğrusu, yaşam var. Yaşamın kcndisi böyle çünkü. Bütün bunları ne şiirle başarabilirsiniz, ne de öyküyle, ya da resimlc. Eöer yazacaksanız, en küçük ayrııHilan bile yakalamak zorıındasınız. O zaman sıvıyorsunuz kolları. Ben tle öyle yaptım işte. Amacım insandı aslında, insanı anlattım, insanın iç hesaplaşmalarını, iki yüzlülüğü, sevgiyi, sevgisizliği; kara bir şal gibi üzerlcrine çöken yoksulluğu anlattım. Toprağı, suyu, ağacı, ekini anlattım. Zeytinlerden zeytinlere gri bir bulut gibi döne döne uçan sığırcık sürülerini, kertenkeleleri, giidük engerekleri anlattım. Hiç beklemediğimiz anlarda en güzel dostlukları paramparça eden ihanetleri, düşman yürcklcri anlatım. Yitişleri, kaçışları irdelemcye çalıştım; göçü anlattım ve Ölü Yüzler çıktı ortaya. Ölü Yüzler, Almanya'ya göçün bir anlamda perde arka sını, nedenlcrini anlatıyor. Bu ncdcnle bana kaltrsa sosyolojik bir değcrı dc var Anlatttğtm kb'yün, köylülertn şimdtki durumları da ilgini çekiyur mu? Roman'ın alt başlığı, 'Bir Köyün Toplumsal Anatomisi'ydi aslında; sonradan yayım sırasında çıkardık. Antik çağdan baslayarak, cski adı Apollonis olan Mecidiye'nin tarihsel söylenccsiydi anlatmak istediğim. Ve oradan da ülkenin ekonomik, politik, kültürel gelişimine ışık tutmaya çalıştım. Ancak insanda kalarak yapmaya çalıştım bunu. Vermek istediğim ülkenin tarihi değil, insanın 140 yıl içindeki eski yaşanmışlığının tarihiydi... Haklısınız, anlatılan öykü tamamlanmış değildir. Çünkü ben konuyu bir üçleme olarak ele aldım. Hcpsini bir kitapta vermem mümkün değildi. tkinci kitap olan 'Suyun Olümü' de ikinci evreyi, yani iki bin yıldır akan Konurca suyunun kurumastnı, duyarsız bireyler tarafından kurutulmasını ele alıyor. Roman şu sıra yayınevinde baskı sırasını bekliyor. Üçüncü kitap ise, göçün son evresini ele alacak. Dördüncü kuşaktan Doğan'ı ve onun Almanya serüveni ile, öykü son bulacak. Tabii ki bu sürcç icindc, kuruluşu sırasında yirmi otuz aileyi geçmeyen Mecidiye'nin, bugün tam kozmopolit bir kasaba olunuşu, belediyesi, ortaokulu, eczanesi, doktoru oluşu da anlatılacak. Ölü Yüzler, Türkiye'de tanınmij bü yük bir yayınevince yayımlandt. Ama Almanya'da yazıp çizemer genellikle kendi yağlarıyla kavruluyorlar. Bir anlamda kendtleri yazıp, kendileri okuyor. Türkiye'nin bu alandaki ilgisizli&ine ne dıyor Beni de acıtan bir konu bu aslında. Ama Almanya'daki arkadaşlarımın dar sbir çevrede sıkışıp kalmaları, onların değil, Türkiye'nin ayıbı. Buradaki yazın erlcrini görmek istemeyen, onlara küçümscyerek tepeden bakan yazar ve yayıncıların ayıbı. Almanya'dan veya Avrupa'nın diğer bir ülkesinden, 1 lollanda, Isveç, Isviçre vs. gcldiğinizi söylediğinizde, yayıncı size yüzünü ekşiterek ba kıyor. Bir de üniversite eğitiminiz yoksa, bir de işçiyseniz eğer, hapı yuttunuz. Yaşadığınız ülkedeki başannız ne olursa olsun, adam sizi kolaycıktan yadsıyabiliyor. Neki onlar dircncken, tüm küçümsemelere karşın son yıllardaki başarılarını kimse görmezdcn gelemiyor. 1997'de çıkan Haoib Bektaş'ın 'Gölge Kokuşu', Kemal Yalçın'ın 'Emanet Çeyiz'i ve 'Ölü Yüzler', bunlardan bazıları. Almanya'da kitapları on bin satan Osman Engin'in de yakında Türkiye'de öykü ve romanları çıkacak. Dediğim gibi, o tepeden bakmalar bizi pek rahatsız etmiyor artık. Şiirı herhalde bırakmadın. Sırada ne lcr var? Şiir, cn saygın bir edebiyat dalı olduğu halde, okuyucu sayısı oldukça sınırlı. En kabadayı şiir kitapları bile iki bin satmıyor. Sorduğunuzda, "canım bu, tngil tere'de, Fransa'da, Almanya'da da böyIc!" diyorlar. Diyorlar da, yine de beni tatmin etmiyor. Roni Mcrgulics'in, şiirin anlam yitirişine, koyu bir anlamsızlığın içine düşüşüne karşı tepkisini yürekten dcstckliyorum. Şairlerimiz, şiirlerinin başkaları tarafından okunmaması için ellerindcn gelen bütün inceliği gösteriyorlar. Inanın şiirle uğraşanların, (yazıp çizenle rin) %50'si baskalarının şiirini okumuyor bile. Ancak yine de bütün bunlar beni şiirden soğutmaya yetnıiyor; ona vurgunum çün kü. Bugüne kadar yayımlanmış üç şiir kitabım var, dördüncüsü de yolda. tsmi, '1 fercal Gülüşler' olacak. Onun dışında 'F'ahişe Ruhlar' var. Değişik bir formda şiirle mektubu iç içe örerek bir dosya hazırladım, 'Şiirmektup'da denebilir buna. • Olü Yüzler/ Ali Özenç Çağlar/ Roman/ADKıtapçılık Ekıml9M/ 51 Ss SAYFA 15 Ali Özenç Çağlar'dan "Ölü Yüzler" A Ali özenc cağlar. Işci olarak glttlğl Almanva'da dağdağalı bir hayat Içinde yazar. clzer, inatla ve özenle uğraşır.