Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
dan tutuklanmasıyla, otuz yıl sonra Daniel Laurençon'un "eski bir hesap" için geri dönmesi bit rastlantı degil; "rancıevu"dıır. Babası gibi onu da "cle vcrcn"ler vardır. Vc bunu bütün yazdıgı polisiye romanlardatakma isım ktıllanan FlieSilbcrberg (Elias Bcrg)'e bir gün Roger Maııoııx, "kitaplarınızda bcni ctkilcyen yan tıımünün avnı anlatıın dokıısıında olması... saplantı halınde bir dıırıım bıı. Knşııllar ve olaylar değişse dc, tüıııünde sadece vc sadece bir grııbun ve ıhanetin hikâyesi anlatılıvor. En azından olduğiı varsayılan bir inanetin... Kısacası, hep "Fesat"ın şeması... Ama sizin Pluvinage'ınız Paul Nizan'ıııkinden daha az ka rarlı vc daha kap.ılı. I lain olup olnıadığı hiçbır zaman bilinmiyor." (s. 172) dc diğindc bir kitabın degıl, bir hayatın "tanımını" yapar. Bıı hayat, "zamanın akı şı "nı şiddetlendirdikçe her şcv "gecikivermiş bir gelecek" dııygusuyfa yaşanır. O, "gelecek" gcldiğinde (!) herkes ken dı "kavram'larına sığınıponların "ses'Merini ararlar. Buııun için Cioran'ın "itiral lar vc afaroz'Manna başvurulur. Scınprun'a görc Cioran, "paslı biı jilet" (s 241)tir. Uzaklara gidip yıllar sonra geri döncn biri için bıı bir "hiç"tiı. Ve Semp run'a göre "hiçlik kıırgııya katlanamaz: gerçeği aşar." (s. 241) Ama bu gcı çeklik te bir o kadar kaıışık, yıkımlarla dolıı, "itiraCMarda tamamlanmamış bir "gı zcm" vardır. Cioran'ın hiçliginden, Jcan Cocteau'nun, "gi/cm"ine ıılaşan Danicl Laurençon, "Madenı ki bu gizemler bizi aşıyor, onları bizler düzenliyormuş gibi davranalım." (s. 318) der. Bu "hayat", onu "ölüm'ün labirentine itmiştir. Bu labirentte yüzlercc, binlercc kişi gibi o da "çıkış yolunu" sonsuza dek kaybetmiştir. Bütün bunlar çok üzüntü verici. Steve Biko'nun, Suat Derviş'in yazıyı bırakıp silahlara başvurmasını "va sorunun bir parçası olursuıı ya da çözümün" diyen Ulrike Maınhof'un hayatı gibi. Kendi yalnızlıklarının sonsuzlugunda "kaybo lan'Marın "düş'Yı, hepimizin hayatından tam da bu noKtada daha "ağır"dır. ".Hata Crecesi"y]e Goncourt Odülü'nü alan 1944 tloğumlu Tahar Ben Jelloun, bu ödülü alan ilk Faslı yazar olma özclliğini taşıvor. Yazarın bu romanından başka " Kum Çocuk", "Kutsal (JCCC", "Tanca'da Scssiz Bir Gün", "Bay Ahlak'ın Cöküşü", "Kör Mclck"adh kitapları da dilimize çcvrildi. Irkçılık konusundaki kitabı "Kızıma Irkçılı^ı Anlatiyorum" yazarın Türkçc'dcki son kitabı. NEVRA BUCAK F Söz ve Ten Mcraklıları için kitabın 1991 vılında ItalyanFransız ortak yapımıyla, yönct men |acques Deray tarafından filme aktarıldığını dasöyleyelim. Başrollerini ise; Yvcs Montand, Vincent Lindon, MiouMiou vc Patrick C.hesnais paylaşmıştır. Ayrıntı Yayınlan'nin, "Kara Ayrıntı" dizisinden daha öncc çıkmış sckiz kitabı bulıınmaktadır. Michel dcl (Castil lo'dan Jose Pablo Fienmann'a, Patricia Higsmith'ten Charles Willeford'a, ka dar dcğişik, değişik olabıldiği kadar da dizi yönetmeni Hüscyin Boysan'ın, "özenli" tercihleriyle "Kara Ayrıntı" imgesi daha da "derin'Meşmcktc vc bir "tür" olarak "bu "alan"da önemli bir boşluğıı doldurmaktadır. "Kara Ayrıntı"nın bizi farklı "anlam" düzeyindeki metinlcri okumaya cağırmasını bazen bir "anılar partisine' veya "hayaller galcrisi"ne ya da bir "oksijen deneyi"nebenzetiyorıım. Korku filmlerinin ustası Wes Craven ni, "Merdiven Altındakiler"dekı ceset torbalarındaki "hınç histcrisi" ne kadar "söz"e aitse Neçayev'in yüzümüzde bıraktığı "kekrcmsi" o burıık "tat"ta bize "ait"tir. Bütün bunlar Semprun'un dedığı gibi "çok anlamlı birutanç" (sy. 133)'tan başka "hiç bir şey" olmuyor işte. Ne o "sııxpcns" şiirler, ne de belirsizliklerin bcrraklık ka dar güzel olması hayatımızdaki "tehlike'leri azaltıyor. Şimdi dönüp o "hayal ler galerisi"ne baktığımızda karşılaştığımız "görüntü'Mer ne kadar "canımızı acıtıyorsa", işte o zaman hayatımızdan söz etmeye başlıyoruz. İşte tam bu "ara" da Neçayev'in hikâyesi bizim "hayat"ımız oluvcriyor..." Neçayev Dönüyor / Jorge Scmprun / Çevırcn Mu.sta/a Balcl/ Ayrmlı Yayınlan / 32ü t. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AY I aslı yazar Tahar Bcn Jelloun, Hata Ccccsi'ndc bi/c bir masal anlatıyor. Ama bu öyle bir masal ki, gcrçcklc iç i<,'c, yüz yüzc. Sö/cüklerin gücünü, dii^ gücünii ve liiışünce ozgürlüğünü savıınuyor. Otc yaudan, ya/arın ken dinc özgü anlatımıyla zonginlc^cn romanda, koyıı gölgcli konulara girilip cin sclliklc örülü voğun gi/.ler yaşanıyor. "Scnin yasak olmanı, pcçcli vc ccllabc li olmanı isüyoıum. Bıı kıyafctlc çirkinlcşmcnı istiyorum; tesettür icindc kuduı mu^halini arzuluyoıum; kcndi dıinyanın karanlıklarınd.ı sana sahip olat'ağım: bi ze yasak olan lıcr scyi scninle yapaeağım; hcm azizc hem fanişc olmanı istiyorum, scndc ne özlcm nc dc gözyaşı istiyorum, huşu içinde diz çökmenı, serin dudaklarını penisimin tıcunda istiyorum, geriye dönÜ!} yok, bi/. bu anda yaşiyoruz...' (s. 131) diyor, romanın kahramanlarından Abid Fenane, güzeller giizeli Zina'ya. Zina, romanın baş kisisi. Bu ad iki anlama gcliyor, hcnı güzellik, hem evlilik dışı ilişki. 50'li yıllarda Fas'ta yaşayan kentin (Tanca'nın) dü^sel kadını Zina, gclcneklerine bağlı Müslüman toplumlarda ka dınlara yönelik yasaklara, baskılara başkalthrıp saldırıya uğradıgı erkeklerdcn tek tek intikam alıyor... Edebiyatın koparmak için yazıyorum!" (s. 231) Sonta, Salım'ın eline bir delter geccr, defter dc aydın bir adamın dile getirdikleri sanki bize hiç yabancı olmayan, tanıdık biı iılkeden söz edcr gibidir: "... Ve ülke bir aldırmazlık ve 'adam sen dc'cilik deni zinde tlaigalara kapılmış gidiyor. Başlangıçta ülkcyle benım aramda bir yanlıs, an laşma var sanıyordum. 1 layır, yanlış anlaşma kendi bcnli^imle kendimin arasın da. Bıı kadar basit. lflah olmaz dıırumayım, bir davranış biçimi olarak kabul edilmiş riyakârlıöa kesin bir allerjim var, yalana, topluca düzenlenmiş hırsızlıga allcrjım var... Faseski birmillet, devlet ka sasından zcnginleşmekten başka bir şcy düşiinmeyenlcre imkânlar sunmuş bü yük bir ülke, bu alışılmış ve bilinen bir şcy, istediğimız kadar bunu ihbar ede ıim, çatılardan haykıralım, bir şey değişrniyor, ahlakı bozanlar ve ahlakı bozulanlar el ele veriyorlar, korumasız gençlerin karşısında patlayıncaya kadar yiyorlar, sarhoş olana kauar içiyorlar ve terli ellerini karınlanna koyun geğiriyorlar..." (s. 234) Bu dcfterin salıibi sonra dayanamaz, intihar eder, toplıımun acımasızlığı, vurduyduymazlıg'ı, iğrençlikleri kar şısında. "Belki de bu anılar temiz ellcre geçecek, belki de o bana benzer bir adam olacak ve yoksulun yoksula karşı giderek daha acımasız, zenginin aç kurtlarla daha da mutlu olduğu bu topluma tahamnıül edebilmek için benden daha güçlü olacak. Toplum dışıyım, ama ahlaksız deftil..." (s.235) Salim,etkilenirbuhiçgörmediği, ama anılarını okuduğu adam dan. Kitabın sonunda meslektaşı Salman Rüşdü'ye düşüncc özgürlü^ünü savundugu bir mektup yazar: "Sizinle hiç karşılabmadık, ama hayal yaratımcıları arasında bir dayanısma oluug'unu hissediyorum ve sizc şuniarı söylemek istiyorum: "I ler konuda sizinle aynı fikirde değilim. Ama yazma vc yaratma özgürlügü için vcrdiğiniz savasta sizi destekliyo rum." Insanın aynı fikirde olmadıgı birini savıınması, bir kapıya yüklcnerek ay lahar Bcn jelloun'dan "Hata Gecesi" masalla dansı Bir Öykii Anlatmak Ayrıca romaıula, halkın <,cvresinde toplanıp ilgiylc dinlediği anlatıcılar var. Bunlardan biri, bakalım nasıl tanımhyor öykii anlatmayı: "Bir öykii anlatmak, öyle basit bir olay değildır, hclc ki o ülkede kusurlarınızı, zaaflarınızı veya mutsuzluklarınızı yabancılara itiral etmeyc kötü gözlc bakılıyorsa. Yabancılara cfaima sakin bir çenre, geniş bir yürek ve her şeyin iyi gittiği bir ülke sergilenmelidir. Bu bir terbiye ve özsaygı gereğidir. Ama öykücü, kabilesinin kirli çamaşırlarını teşhir ctmeyi sever. Bu da bir ilke gereğidir. Ben bir ilke uğruna sağ elimi kaybettim. O gündcn beri, ilkelere saygı duyan tek kişi veya pek az kişidcn biri oldıığumu anladım. Yabancıların gözleri önüne kirli çamaşırları scrmek... Ne olmuş yani? Cinayet mi işlenmiş? Hayır dostlarım, catlaklarımız ıızaktan da göriinür... Sycıneyden de, aydan da. C) nalde herkesin önüne geçelim ve neyin yürümediğini söyleyeliın... (s. 88) Bu arada, romanın kahramanlarından yazar Salim, aşkta yazının gücünü anlamaya çalışır. Bir meslcktaiji ona bir kadını terk etmenin en iyi yolu onıın öyküsünü yazmaktır der ve şöylc açıklar: "En hızlı ve en uygun yöntem kısa hikâyelerdir. Eminim ki bu yazın türü bu gereksinimler için icat edilmişti. Kimi kadınlar on sayfalık bir hikâyeden daha fazlasını hak ederler elbette. ü zaman ben de roman yazıyorum. Sözcüklerin gücü olaj*anüstü Öyküyazılıpbitince,yaşamımdan çıkıyorlar. Biliyorum, kimileri de delirmek korkusundan yazıyorlar, çünkii bil diklcri tek şey bu veya nir yüze sahip olmak istemıyorlar. Bcn, aşk ili^kilerımı 466 nı kabileden olduğıı bırine destck vermesinden daha güzeldir. Belki dc aynı kabilcdeniz; belki dc aynı topluluğun üyesiyiz, bizi bir çatı altında toplayan Müslüman topluluöıınun defiil, ama varlıklarını sürdürmek için başkalarıyla bi riktc yaşamak için yalnızca sözcüklerc sahip olan insanların, sözcüklerin kıy mctini vc her cümlenin ölüm tlöşcğindcki birinin kulaj^ında nasıl çınladığıııı bi lcn insanların oluşturduğu toplııluğun üyesiyiz. Bizim vatanımız bir kitaptıı, masallar dcnizindc bir mavi düştiir, bir kaç dilde olusan bir hayaldir. Bizim vatanımız bir yalnızlıktır, asla oturmayaca öımız büyük bir evin cşiğine her sabah nıraktıgımız yalnızlıktır, çünkü adresimiz hiçbir yerde sabit deöildir, vatan toprağımız kendi içimizdedir..." (s. 265 266) Kimi kitaplar vardır, okurun beynini öper, Hata Gecesi de işte o kitaplardan... Evet, artık gelelim kitabıyla bcynimi öpen yazar Tahar Ben Jelloun'a. Hata Gecesi'yle Cîoncourt Odülü'nü alan 1944 doğumlu Tahar Ben Jelloun, bu ödülü alan ilk Faslı yazardır. Yazarın bu romanından başka yinc aynı yayınevinden çıkan diğer kitapları. Kum Çocuk, Kutsal Cîcce, Tanca'da Sessiz Bir Gün. Bu romanlanndan başka yazarın Türkçe'ye çevrilen öteki romanları. Bay Ahlak'ın Çöküşü, Kör Melek, Kızıma Irkçılığı Anlatiyorum. 1971 yılında psikoloji doktorası yapmak üzere Paris'e göç eden yazar, 1984'te François Mitterrand tarafından kurulan IVansızca Yazını Yüksck Kon scyi'ne de üye olur. Karısı ve kızıyla bir liktc Paris'te yaşamaktadır. Bu arada özenli, güzcl Türkçesiylc bıı değerli kitabı dilimizekazandıranGönül Akgerman'a da teşekkür etmeyi kendi mc bir borç bilirim. • Hata Gecesi / Tahar Bcn jelloun / Türkçesi (jönül Akgerman / C.an Yayıncvı / 27X \ SAYFA 9