Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
bunun sahne düzlemine taşınabilmesine ayırmıştı nercdeyse liim yaşam,ını. Ne dıyordu o? "Ahşılagelen tiyatro, kım nc dcrsedesin, içinde nc gibi düzeltmeler yapılırsa yapılsın, bunıı kullananların niyetleri nc olıırsa olsun, bir burjuva tiyatrosudur." "...Günümüzde Marksist estetıgin en öncmli dcncmclcri ve aşamaları Brecht'le birlikte tiyatroda gcrçekleşmiştir." "Biz inanıyoruz ki işçi sınılının görüşlerinin estetik izdüşümü Brecnt'ten geçmektedir. Bu anlamda amacımız burjuva sahnesini değiştirmektir." "lüçbir devrimci tiyatrocu, 'Brecht modadır', 'Brecht Almandır' vb. sudatı gerekçelerle bu olayı atlayamaz." (8) Dogru, 1998'de yüz yaşına girmişti Brecht. Ama Vasıf da altmışına varmıştı. Ailcsinin alçakgönüllü anması olmasaydı, kim bilir, hiç usumuza gelmeyeceKti bclki de o. Bu arada Vasıf m ardından, neredeysc onunla birliktc susmuş görünen dcğcrli bir tiyatro sanatçısını, Meral Taygun'u anımsamak gerekiyor galiba! Oysa oyunlarıyla, önümüzde hâlâ Vasıf Öngbrcn... Işte Almanya Defteri (Göç), işte Asiye Nasıl Kurtulur?, iştc Oyun Nasıl Oynanmalı?, işte Zengin Mutfağı... (9) İştc tam bu noktada, oyunlarının yeni baskısını sundu da MitosB( JYUT Yayınları, sessizliğı bozmuş oldu. Hem de Ankara Birligi Sahnesi'nin "Pcrde!" dediği Ocak 1%9'dan tam otuz yıl sonra, Ocak 1999'da. Bana kalırsa, insanın içini ısıtan bir değerbilirlik örneği bu. Tiyatro yayıncılığına döniık bu örnck tutumu vc mesence davranışı nedeniyle T. Ytlmaz Öfcüt'ü gönüldcn kutluyorum dog'rusu. Altmışıncı yaş gününü anımsamadık madem, bari Ankara Birlig'i Sahnesi'nin otuzuncu kuruluş yıldönümündc gündeme gerirelim Vasıf'ı. 1985 te, ölümünün ertesinde, pek çok topluluk oyun sergilemişti ondan. Demek duygusallık egcmcndi toplulukların bu davranışlarına. Göstermelik heyecanlara ycnik diişülmüştü demck! Ama "tiyatro" unutmaz! Unutuldu di yedüsünduğümüzniceolgunun.günun birinue, apansız biçimde karşımıza cık tıgını görmemiş miyi/.dir? Biz bırakalım tiyatrocuları tiyatroculara; tiyatro sanatının okumaya yönclik yanına dönclim. Öyle ya, okunduğunda, her oyun, "tek kişilik tiyatro" degil midir aynı zaman da? Öyleyse hazır olun okumaya, tiyatroya! Cıörcccksiniz, Vasıf Ongören'in oyunları, sizin yürcğınizde dc "Perde cc!" diyccek!... • (1) Ays.egü'1 Yüku'l, Çağdaş Türk Tiyatrosunda On Yazar, MitosBoyut Ya yınları, s. 117 (2)C,umhurıyct, 12 Mayıs 1984'ten Ay şegül Yükscl; Vasıf Öngörcn Tıyatro\u 'l'amdık' Durumlardan 'Yabaııahtştır ma'ya..."; Vastf Öngörcıı, Biitün Oyunları... içindc, MitosBOYUT Yayınları, tkinci Basım, 1999, s. 8 (3) Yiikscl; Agy., s. 119 (4) Yükscl; Agy., s. 125 (5) Bak.: Paptrih, Ştıbat 1998, Sayı 12 vc Yaşasın Edchtyat; îjubat 1998, Sayı 4 (6) Yükscl; Agy., s. 125 (7) Özdamr Nulhn, Tiirkiye'de Brecht, Tiyatro 76 Yayınları, 1976 için dc, s. 76: "Adam Adamdır', Cumhurıyet, 27 Ekim 1970 (8) Kcrnal Özcr, Sanatçılarla Konuşmalar, Çagdaş Yayınları, 1979 icindc, ss. 57, 58, 59: "Ycııı Bir Tiyatro, Ycnı Btr Dcncmc", Cttmhurtyet, 5 Kasıııı 1975 (9) Vasıf Ongörcn; Biitün Oyunları lAlmanya Defteri (Göç), Asiye Nasıl Kurtulur?, Oyun Nasıl Oynanmalı?, Zengin Mutfağı], MitosBOYUT Yayınları, Ocak 1999, 284 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 466 Sorun: Kanat sorunu mu? Şahika F.gcli, ikinci kitabı "Kanatlarını Arayan Kadın"da, ilklere özgü kusurlarını yinclcmiyor. Çünkü kcndisine bambaşka ve gerçekten "farklı" bir kulvar scçmiş de ondan. TARIK DURSUN K. Kanatların Arayan K vet "farklı" bir yazarla karşı karşıyasınız; yok, "farklı'lık, yazarı nın salt kadın olmasından kaynaklanmıyor. Yazar kısmını kadın ya da erkck diyc, bir ayrıma sokuyorsanız. Şahika Egeli (Sungur), bir kadın. Elbette bir crkek yazardan daha çok duygıı yüklü vc anlattıklarının büyük çoöunluğu (ya da nerdeyse hepsine yakını) bunun tanıkları. Dünyaya bakarkcn daha sevecen, daha bir alçakgönüllü ve yüksünmesiz. Bunun en somııt örnegini ilk kitabında gö rüyordunuz. Tartışmasız bir ilk kitaba özgü o güzel acemilik içinde, biraz da onun coşkusuyla kendi özel birikimıni Şahika Egell: yeni baştan ve olanı biteni cdcbiyatın koşullarına uygun zorunlu bir düzene 'Kanatlarını Arayan Kadın" sokma gereğini bile duymadan olduöu lçsel özgürlcşnıc lıuguıı kadınlann gibi (buna yaşadıöı, gördüğü ve duyuu giindemindc. Tabii, bu gündem kadın ğu gibi dc diyebiliriz) bize aktarmıştı. yazarlar için daha yakıcı. Onlar dışsal Buradaki tek kusur (eger kusur diye egcmenlik bieimlerini bir hayli sorgulaalınıyorsa), her yazarın başlangıç cvredıktan sonnı bir "karşı Çikış1 dönemini sinde bir türlii yakasını kurtaramadığı o başlatmış durumdalar. Şahika Egeli, bu kaçınılmaz kusurdur. Ayrıca, kusurunycni kitabında karşı çıkışı cdcbiyatın dıdan arınması o yazarın edebiyatta kalıp şına taşmadan gercekleştiriyor. Kadın kalmama bunu bir "heves" olarak görüp yanını niç eksiltmcuen ve duygusal dengörmemesine bağlıdır ve diretmesi dugesizliğc düşmcden. rumunda ise, ustalaşmaya doğru aşama yapacak demektir. Kitabtnızda ılgı çckıci bir nokta var, Şahika Egcli (Sungur), ikinci kitabı kusur vc ku\ur\uzluk Nıçın bu? "Kanatlarını Arayan Kadın"da, ilklere Insanların büyük çogunlugu kusur özgü kusurlarını yinelemiyor artık. Lünsuzluk pesjnde koşuyor. Yaşamın gcrçck kü kcndisine bambaşka (ve gerçekten anlamının kusursuzîuk arayışı olduğu"farklı") bir kulvar secmiş de ondan. nıı biliyoruz. Biliyoruz: Güncşe kavuşNedir bu kulvar, pckir' mak olanak dışı bile olsa, yaşamı asıl an lamlı kılan iştebu güneşe kavuşma çabaO, cdebiyatın dışın.ı taşmadan, küçük sıdır. sıçramalarla bezcdıği ycni dünlerin, buYine dc bilmediğimiz bir "şey" var, çok günlerin ve geleceğe dönük toplamalaönemli bir "şey" bu. Kusursuzlugu borın anlatıcısıdır. İşte tam bu sırada asıl zan, gerçekten bizinı bu yoldaki çabalakahramanının da üstünde yarattıgı bir Kanatlarını Arayan Kadın / Şabıkıi nmızdır. ikinci kahramanın kimi zaman iç monoEgelı / Gcndas / 16H s Düşüncelerimiz tek bir yön üzerinde loğuna başvurarak, kimi zaman onu çok geri planlara iterek "farklı" bir söyleyiş biçimine ulaşıyor. Kadın yanını eksiltiyor mu? Hayır! Duygusal dengesizlige düşüyor mur' Hayır! Dünyaya ve ınsana olan bakışını, gıdcrck crginlcştiriyor ve bu arada da yine aynı dünya ile o diinyanın insanını yorumlu yor. I ierhangı bir olay ya da olay lar dizisi yok. "Kanatlarını Arayan Kadın'cla. Bclki de yazarını vc kitabını "farklı" yapan da bu. Olaysizhklar vc kahramansı/.lıklar örgüsü; ama yazar, yeri geldiğinde bu dcdiklcrimibirer kurgu ögesi olarak almakta vc kullanmakta. "Kanatlarını Arayan Kadın", (yazarının da açıkladığına göre) tümden insan olma, kcndi bütünlüğüne kavuşma adına çıktığı bir yolculugun kitabı. Bu volculuk: karanlıklar ve aydınlıklarla dolu bir yolculuk. Varışlarının kımilcrinde aydın lık karsılıyor onu, kimilerinde Sahlka Egeli'nln "Kanatlarını Arayan Kadın'ı tumden insan olma. kendi bütunluğune kavu$ma adına cıktığı karanlık. bir yolculuğun kitabı. Yanı sıra, "Kanat larını Arayan Kadın", bir yerdenson rabirbaşkaldırıkita bı da. Yazarı, kadın oldujSunu hiçbir za man gözardı etmeksizin yazgısırıın dişi na çıkmak, başkalarınkiyle ortak olanı değil kendi öz yazgısını yasamak için her türlii egemenliğe hayır, diyor; kanatlarını arıyor. Korkuları; tanımadan hissetmck, anlamadan inanmak, bilmeden sevmck... Bil mediğinden korkmak... Bir o kadar da sevdiğindcn korkmakta yoğunlaşmış. Duvarlar ve kapılar üstüne üstünc gelmekte... Sıkışıp kalmış. Bedeninbileona dar geldigini hisscden bir kişiliğin çıki!) noktaları arama yolculuğunun hikâyesi ni okuyorsunuz. Bir yerde şunu da söylüyor açık açık; "Içimde zaptedilmez bir yıkma istcfii... Akamayan bir ırmak gibiydi, taşıyordu." Fvet, edebiyat kendinc özge hangi tiirde olursa olsun, bu çeşit ırmaklara hep barajlık yapmamıs mıdır? yogunlaşıp derinleştikçe, o dcrinleşen düşüncenin karşıtı hcmen başkaldırıyor. O güne dek, belki de hiç karşı karşıya gelmediğimiz, hiç tanımadığımız, ncp çocuk kalan, ancalc özünıüzün öbür yarısı olan o ilkel yanımız günışif*ına çıkar mamaya baslıyor. Kendine oakma yiirekliliğini göstcrivermck, bize söz vcrilen dünyacıan hiç liğimizi farketmek gibi bir şey bu. Bir de kendı doğamız içinde gizlencn yanlarımız yok mu? Biz kendi doğamız içinde saklanan hayvansı yanımız ve hücrelerimizde taşıuığımız. tyiye, güzclc vc gelişmeye olan eğilimimiz arasında parçalanmış bölünmüş bir durumdayız. Dogamızda var bu ikilem zaten. Çatışma da. Tanrısallık ile hayvansalılk arasında bir yere sıkışıp kalmış insan, onaylayamaca^ını bildiöi hayvansal içgüdülerini durmaksızın bastırıp durmamış mıdır? ...veböylecc içgüdülerinden kopan insan, kencfine özgü dogasını da yitirmeye başlamamış mıdır? İnsan süreklı sorgulayıcı mı olmalıdır? Sorgulayan insan, varoluş sorununun baskısı altında ezilmeye baslıyor. Doğadan, kendi doğasından koptuğu ölçüde kendini korkunçbirboşluğun içinde bııluyor. O boşluğu kendi seçimleri ile yeni baştan yapılandırması gerekiyor ayrıca. Kendi iç dünyasının derinliklerinden gelen başkaldırıyı dııymaya baslıyor. Kendi yaşamını kcndi belirleme nakkına sa hip olmak istiyor... Yani... Kendi kendisinin efcndisi olmak! lşte birey olan budur bencc. Salt bu kadarla mı yctımyonız acaba? Ancak, her ne kadar ycrlcsik inanç ve düşüncclerc başkaldırsak da, düzene karşı gelmenin suçluluk duygularını da yüreklerimizde taşıyoruz. Önceden çizilmiş olan yolun güvcnilir kolaycılığı ile, kendi yaşamını kendi belirleme, kendi özyazgısını elinde tutma istejii arasında gidip gidip geliyoruz. Sormak gerek; şu dünya yiızündcki yaşamımızın en büyük ikilcmi bu dcğil de nedir? • Şahika Egeli'den "Kanatlannı Arayan Kadın" E SAYFA 1 1