Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
r giyedönüştürmenin savaşımını vcrirkcn, yazarlık yaşamının en belirgin özelliğini de ortayn koyar. Biryerde sevgiyi 'emck' olarak değerlcndiren yazar, sevginin 'almusını biıenlcre vcrifmesi' gercktiğini; hcrkcsin bundan payını alması gibi bir durunıun olmadığını savunıır. Bıırada onun bir başka ustalığına dikkat çekmek isterim. Günel'in tüm yapıtlarında nakış nakış örülen anlatıınının göstetgesi diyaloglarla öne çıkar. Alın bir kitabını okuyun, orada çizdiği üplerin, öykü vc romanlarında anlattığı kahramanların yürcklcrinin nasıl çarptığını yakından duyumsarsınız. Parmaklarınızı onlann nabızlarında gezdircbilirsiniz. Hcle de kadınlarıtı yaşanılan gerçekler karşısındaki yerinı bclirleme, hiç kuşkusuz onun usta isi gözlemlerle kotarabil diği önemli bir başarıdır. Günel'in yazarlık yaşamında önemli bir yer tutan, benim de içinde bulunduğum bir üründcn, Karşı dergisinden az da olsa söz etmek yerinde olur kanısındayım. I985'in koşullannda Ankara'ya yurdun dört bir yanından gelen sevdalı insanların emcklcriylc yoğuruldu Karşı. Ne güzel coijkulardı onlar. 1 layatı kendi ellerimizleyoğuran insanlardık. tbrahim Oluklu'dan Mehmet Yaşar Bilcn'e, 1 licri Izgören'den Ilhan Büyükcebeci'ye uzanan bir yelpazede, Günel hep lokomotif oldu. Sevgili Yaşar Bilcn'in Devrek'ten estirdiği rüzgârı emeğine saygı olarak burada Delirtmekten kıvanç duyuyorum. Karsı; adının çerçevelediği eksende, 12 yıllık süreçte 113 sayıyı geride bıraktı. Şimdi "dinlenmede', bir gün yeniden, eksiklerini gidererek, yeni bir coşkuyla yaşamın içinde yerini alacak, bunu seziyorum. Karşı'nın 108'inci sayısının kapağında "Oktay Akbal Özel Sayısı" yazıyordu. Günel, yazarlığının çeyrek yüzyılında, unutmadığı ustası Oktay Akbal'ı, Karşı'nın kapağına yerleştirme erdemini gösteriyordu. Bu, örneklik bir yazann erdemini belirtmekte yeterlidir sanırım. Bir yazarı bütün boyutlarıyla anlatabilmek gerçekten zor. Burada iki şeyin altınıçizmekistiyorum: Birincisi, mademki karşımızdakiler hep varlar ve var olacaklar, o haldc bunlarla mücadele edilmelidir. Ikincisi de, bir yazara sahip çıkmayı, onu yaşarken değerlcndirmeyi bir onur bilmek ve bu onuru, sevenleriyle, okurlarıyla paylaşmasınaortam oluşturmak... Dergilerin yaşam karşısındaki böylesi tavırları onları yasatmasını da bilecektir. Bu nedenle Günel'in binlerce sayfaya yayılan emeğinin boyutunu düşünürken, edebiyatın bir yerde kimlik savaşı olduğunu da vurgulamak istiyorum. Yaşadığımız şıı dünyada yazarın taşımak zorunda olduğu misyon da bunun bir süreği değil midir?B Akdenizli bir vazar HAYRİYE KABADAYI' ürk edebiyat tarihinin eksiksiz yazılması açısından, dönemlerinde çok öne çıkmamış, ancak uzun zaman diliminde inatla, ısrarla edebiyat dünyasına eserleriyle tutunmus isimle rin tespiti de önem taşımaktadır. Türk edebiyatında 1971'den bu yana 28 yılı geride bırakmış bir çaba vc birikimle varlığını sürdüren Burhan Günel, daha çok tanınmayı hak edenlerdendir. Edebiyat dünyasının Burhan Günel adıyla tamşması, 1971 yılındagerçekleşir. Cumhuriyct'in o dönem ayda bir çıkan sanatedcbiyat ekinin mart sayısında, "Düş Gibı" başhklı ilk hikâyesi yayımlanır. 1998'de halen edebiyat dünyasının içinde yayıncı ve yazar olarak aktifliğini sürdüren yazarın yirmi sekiz yıllık bir zeminde yürüdüğü görülüyor. Geniş bir yelpazede ve sayıca çok eser vermiş olan yazarın yayımlanmış otuz kitabı; 1972'de basılan ilk romanı Ökse ile birlikte bu türde kitap haline gelmiş on bir romanı bulunmaktadır. Hikâye kitaplarının toplamı ondur. İlk hikâye kitabı Sevgi Bağı'nın basım yılı 1974'tür. 1993'te Madımak Oteli'nin yakılması sırasında Sıvas'ta bulunanlar arasında Burhan Günel de vardır. Son hikâye kitabı Karanfil ve Hançer (1994) o olayın izlerini taşır. Roman ve hikâye bahsi içinde değerlendirebileceğimiz, ancak "çocuk edebiyatı" düzleminde düşününce ayrıca değinmeyi uygun gördüğümüz dordü çocuk romanı, ikisi çocuklara yönelik hikâye kitabı olmak üzere altı eseri vardır. Incelemedenemeeleştiri grubu içinde Burhan Günel iki eser vermiştir. Bunlardan Benzer Romanlar 1986'aa yayımlanmıştır. 1995 tarihli Karşı Yazılar, Burhan Günel'in sanat ve edebiyata teorik boyutta bakışını merak edecekler için kayda değer bir kitaptır. Ayrıca 150'yi aşkın radyo oyununun imzası da ona aittir. Son olarak, yazarın "Günlerdcn" başlığını uygun gördüğü Günlük"ünün ae baskıda olduğunu öğreniyoruz. T kaynaklar arasında özellikle iki kaynak çok önemlidir: Annesi ve Akdeniz. Günel, kalabalık ve sorunlu bir ailenin çocuğu olmanın yazarlığını da yönlendiren fakt()rlerden sayılacağını belirtir. Her soruıı bir tepkiyi ve sese dönüştürme isteğını, ihtiyacını duyurtur ona. Akdeniz, bugün de büyük bir romana dönüştürme ısteği duyduğu diğer kaynaktır. Yazdıgı ilk dört roman Ökse, Yağmurla Giden, Umut Zamanı, Kalanlar ve Gidenler bu yöreyi temel alır. Bu romanlar aynı zamanda birbirlerini tamamlar vc bir ırmak romana dönüşür. Günel, eserlerinde hayatından izler olduğunu, ancak bircbir eşleştirmenin söz konusu edilemeyeeeğini ve bunun mümkün olmadığını vıırgıılar. Gerçekle kurmaca arasında, yazann "yaratış süreci"nin gözardı edilmemesi gerektiğini ileri sürer. Burhan Günel, nayatının romana malzeme sunduğunun, ancak, onun yeniden üretilerek hayatın gcrçeginden apayrı bir gerçekliğebüründüğünündekavranmasını ister. Hayatiann özeloftirisl Bu hayat hikâyesinden ve bu kaynaklardan roman ve hikâyemize eklenen nedir? Burhan Günel, romanımızın neresindedir? Edebiyatımızda 1980 sonrasında, bireyin iç hayatına yönelme, sloganlarla yaşanan '80 öncesi hayatiann özeleştirisi ve 20. yüzyılın kendine özgü şartlarında biçimlenen insan portrelerini ayrıntılı ele alma başlar. Burhan Günel, ilerde yazılacak edebiyat tarihlerimizde bu çizginin temsilcileri arasında yer alabilecektir.. 20. yüzyılın insanının çevre, kentlesrae, sanayileşme... vb. olguları ortasında sıkışan, giderek kendi içine kapanan, yalnızlaşan, hayatın koşturmacası içinde neredeyse kendini unutan, hatta kaybeden demeliyiz ve nihayet aslında hep kendini arayan insanının romanıdır. Dingin bir zaman diliminde, yakınların çok uzak mekânlarda mesken tutabilccekleri kadar ulaşımın kolaylaşmadığı dönemlerde sevdikleriyle ve işiyle içiçe sabır sabır iş işleycn, hayatı sindire siindire yaşayan insanlar yoktur 20. yüzyılda. Daha çabuk, daha hızlı, daha çok koşturan; hep bir şeylere, bir yerlere yetişmeye çalışan, zamanlar ve mekânlar arasında kaç parçaya bölündüğünü kestiremeyen insanlar var. Durup soluklandıklannda ancak, şöyle bir kendini dinleyen insanlar... Burhan Günel, bu insanlardanbiridirvedurup soluklandığı anlarda bu insanlann dığerlerini anlatmayı seçmiştir. Bir romanının adı, Ve O Güzel Kadının Çocuklan'dır. O güzel kadın hayatın ta kendisidir: "lşte şimdi anlıyorum, hayatın çocuklarından biri sayabilirim artık kendimi. Genç ve güzel ama dul bir kadındıro, çocuklarının babası yoktiır." (1) Roman kahramanlarının birinin söyledigi ve roman boyunca sık sık tekrarlanan bn eşleştirmede, hayatın gcnç, güzel biı kadına ben/etilmesinden çok, dul olarak tasavvur edilmesi dikkatimizi çekiyor. Dul; bir vanı eksik, biryanı çocuklarını açıkta bırakan, koruyamayan... Burhan Günel'in eserleri o korunamayan ınsanları anlatır. Fler roman, her hikâye, bu hayatın her zamanki sıradan giınlerinden birini tamamlamak üzeredir. Alışverişini yapmış, evine dönmekredir.Trende yanma bir adam yaklaşır ve görevli olduğunu, kendisiyle birlikte kadının da inmesi gerektiğini söyler. Yazar, kadının neden trenden indirifdiği konusunda bir açıklama yapmaz, okurda böyle bir meralcın oluşmasına da izin vermez. Biz hikâyenin başından sonuna, bir şekilde ama ne şekilde olursa olsun, sonuç önemli çökertilmiş, ölmeye hazır, "Velud"Wp yazar "Velud" bir yazar veyayımcı. 51 yaşında toplam 11 roman, 10 nikâye kitabı, 6 çocuklara yönelik hikâye ve roman, 2 denemecleştiri alanında olmak üzere yayımlanmış 30 eserin; 113'üncü sayıyakadar yayımladığı Karşı Edebiyat Sanat Düşün dergisinin sahibi... Ve ödüllerın sahibi Burhan Günel: Kültür Bakanlığı Çocuk Öyküleri Başarı Ödülü (1979'da Sevinç Dolu Bir Akşam'la), Türk Dil Kurumu Ödülü (198l'de Başka Bir Ya/'la), Mehmet Ali Yalçın Roman Odülü (1981'dc Acının Askerleri ile; 1982'de Kalanlar ve Gidenler ije), Nevzat Üstiin Öykü Birinci Başarı Ödülü (1983'te Yine Bir Gülnihal ile), Omer Seyfettin Öykü ()dülü (1994'te "Söylencc" adlı hikâyesi ile), Yunus Nadi Roman ()düü (1997'de Ateş Uykusu ile). Türkçe'yi duygunun ve düşüncenin şiirli difi yapmadaki başarısı onu ilgiyle okutmakta ve belli bir aüzeyin üzerine çıkarmaktadır. Burhan Günel'in yazarlığını besleyen kendine kapanmış bir kadının çığlığına ulaşmaya çalışırız. (2) "Kanatır Kendini" hikâyesinde, Sıvas'ta yakılan Madımak Otcli'nde kaldığı için "yalımlardan geçen" adam, karşısına yeni bir umut kıvılcımı olarak çıkan kadından ilk anda ürkmüştür. Hayattan artık korkmaktadır: "Kırgınlıklar ve yıkılışlarla dolu ömrünün geri kalan bölümünde (hem de ölümün ve koyu karanlığın mutsuzluğunu alabildiğine yasıyorken) hüzne, düşkıııklığına, veni bir coşkunun ardından bir kez daha yazgı olacak kırgınlığa, çöküşe ve yokoluşa katlanamayacağını biliyor." (3) Ve O Güzel Kadının Çocukları romanının kahramanı Hüsam, Günel'in toplam otuz eserinin satır aralanna doluşmuş çığlıkların özünü ve çıkış kapısını tek cümlede ifade eder: "Bunu yapmamalıydın Fatih, insan değerli bir yaratıktır, küçük düşürmeye gelmez, süründürmeyeceksin onu, öldürsen daha iyiydi." (4) Burhan Günel, hayat karşısında savruluşu, bireysel ve sosyal açıları iç içe, yer yer birbirini doğuran, yer yer birbirine ket vuran boyutlarıyla alarak kahraman larının yaşadıklarına sindiriyor. En genel anlamda sevgisizlik, hayatın bir yerinde kaybolmuşluk, itilmişlik temalarının ağır bastığı onun cserlerinde bu duygu yoğunluğu tren, bellek yitimi ve yabancılaşma etrafında adeta sembolleşir. Bir bütün halinde ese'rlerine dikkatimi zi verdiğimizde, en başta "tren"in, Günel için adeta bir leitmotive olduğunu fark ederiz. Onun kahramanlan, genellikle tren yolculuklarını tercih eder veya yapamamışsa özlem duyar.Tren, yazarın eserlerinde bir ulaşım aracı olmanın ötesinde, bir durumun ve hayatın alcgorik ifadesi olarak da yer bulur: Bir telefon görüşmemizde, eserlerini taradığımızı ve belirgin biçimde tren unsurunun kullanıldığını gördüğümüzü söyledik yazara. Bunun bir tcsauüf olup olmadığını sorduğumuzda tesadüfi olmadığını öğrendik. Ulaşım aracı tren, Burhan Günel'de kendi iradesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin demiryolu politikasına göndermedir. Demiryollan ölçü ahndığmda, Günel'e göre, Türkiye'nin ilerleme ve geri leme tarihi yazılabilir. O, trenin hayatımızdaki yerinin artmasını ister. Bir du rumun ifadesi olarak trenin alcgorik malzemeye dönüşmesinin tipik örneği "tren kaçırma", BurhanGünel'in roman ve hikâye kahramanlarının günlük hayat akışının dışına düşmelerini karşılar. BeNek yitinıl Zamanlarda, mekânlarda tutunarnayış ve giderek kişinin neredeyse kendini arar duruma gelmesi, Burhan Günel'de en çarnıcı karşılığınf "bellek yitimi" olgusuyla bulur. Roman veya hikâye kahramanlan, sık sık belleğin zaman nıekâıı takvimini yitirdiğindcn bahseder. Kahramanlarçoğu kez, geçmişe ait bilgileri /.a manyer düzleminde tam otıırtamazlar. Birkadınlaerkeğin birlikteliğinihaya tı anlamlı kılmaya daır değerlere doğrıı açılan bir aşk ekseninde işleyen "Söylen ce"de özellikle direnme ön plana geçer. Bir zamanlar yaşandığı belirtilen "doruğa taşınan aşklar"ın artık olmadığı vur gulanan satırlarda aşk.yalnızca karşı cinse yönelen bir duygu olarak alınmaz. Di rcnci sağlayan aşklar artık yoktur, unutturulmuş, bellek hatırlanamaz olmuştur: "Yitirildi bunlar, unutuldu. Tüketilen insan kendisiyle birlikte geçmişini de kurtaramadı. Varattığı söylence günün birinde anımsatılınca dudak büküyor, bir zamanlar yaşadıklarını inandıncıbulmuyor, giderek bu olguyu ahmaklık sayıyor: Bcn onu yaşamadım. Yaşadımsa da unuttum." (5) • CUMHURİYET KİTAP SAYI 466 SAYFA 6