23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ehud R. Toledano'dan önemli bir çalışma: Osmanlı Köle Ticareti Osmanlı'da köleliğin ortadan kalkışı ANDREAS TİETZE üslümanlığın yumuşattığı, aynı zamanda müeyyidelerini de koyduğu, Islamiyet öncesi bir kurum olan köle: lik, Müslüman toplumlarda yalun geçmişe kadar yaşamayı sürdürdü. Osmanlılar da bir istisna değildi. Yayılma dönemlerinin ilk yüzyıllarında ellerine büyük miktarlarda savaş tutsağı geçince, önce kısa ve yoğun bir köle kullanımı dönemi geçirdiler; tarımda (ortakçılar) ve sanayide (gemi inşaatı). Hatta Islam yasalarına aykın olmasına rağmen kurumu genişlettiler de: Kölelik kurumuna devşirme sistemini ekleyerek zimmi sınıftan insan gücünü askeri güçlerine (yeniçeriler) ve bir dereceye kadar da yönetime (kul) aktardılar. 18. yüzyılda devşirme sistemi bozulmuş, askeri yayılma da duraklama devrine girmişti. Kendi kendini devam ettiremeyen ve durmadan taze kan verilmesi gereken kölelik kurumu artık ancak köle ithaliyle canlı tutulabiliyordu. Bernard Lewis'nin danışmanhğında Princeton'da yaptığı doktora çahşmasını gözden geçirerek hazırladığı bu kitabında Toledano, 1840 yılı civarındaki köle trafiğini yılda 10.000 kişi olarak tahmin ediyor. Bu rakamın büyük bölümünü, Sahra bölgesinden Trablus yoluyla Izmir ve îstanbul'a gönderilen zenci kadın ve erkekler, Doğu Afrika limanlarından gemilerle Arap yarımadasına ve sonra karayoluyla kuzeye sevk edilen zenciler (Nubyalılar) ve Etiyopyalılar teşkil ediyordu. Daha az sayıda olmak üzere her iki cinsten beyazköleler, Kafkasya'dan köle tüccarlarınca getiriliyor ve Karadeniz yoluyla merkezi vilayetlere varıyorlardı. Osmanlı ve îngiliz arşivlerini kaynak olarak kullanan Toledano, bu köle akışının yarım yüzyılda tedrici bir süreçle de olsa durmasını izliyor. işlerinde ve/veya odalık olarak kullanüıyorlarda (azat edilebilirlerdi ama onlarla evlenılmezdi). Daha pahalı, çoğu kez iyi eğitilmiş Kafkasyaîılar ise özellikle çok değer verilen sanşın Çerkezler, en yüksek mevkidekilerin eşleri olarak toplumda kabul görüyorlar ve haklı olarak parlak birgeleceği düşleyebiliyorlardı. Genelde, bir köle satın almak, özellikle de orta sınıftan bir ev için sadece mali açıdan değil, psikolojik olarak da çok ciddi bir olaydı: "Aileye" (Romadaki gibi) ömür boyu birlikte olacakları yeni bir üye katılıyordu. Bir bakıma, evlilik gibiydi bu. Böyle bir hayat biçimini istikrarsız bir kurum olan ücretli hizmetle değiştirmek, evliliği ücret karşılığı alınan sevgiyle değiştirmek gibi görünmüş olmalı; böyle bir durum aileye yabancıların girmesi demekti, dolayısıyla da önemli bir muhalefetle karşılaştı. Ancak, üst sınıfların hayat seviyesinin düşmesi, ayrıca beyaz köle ticaretinin kaynakları konusundaki siyasi gelişmeler, bu yeni hayat biçiminin kabul edilmesini zorunlu kıldı. Afrtkaükölelep Afrikalı kölelerin söz konusu olduğu durumda ticaretin kısıtlanması 1847'de çok küçük bir bölgede başladı; 1857'de ticaret resmen yasaklandı, ama etkisi pek az oldu. Yasağın mütereddit ve tedrici uygulaması hemen hemen yirmi yıl sürdü; en sonunda, 1880 anlaşmasıyla Îngiliz donanmasına köle taşıdığından kuşkulamlan Osmanlı gemilerini arama yetkisi verilmesiyle köle akışı bir sızıntıya dönüştü. Bütün bu önlemler Îngiliz diplomasişinin sürekli baskısının sonucuydu. Öte yandan birbiri ardınca Osmanlı hükümetleri, Kafkaslar'daki köle ticaretinin (Çerkezler ve Gürcüler) sadece kendilerini ilgilendirdiğini düşündülerveyabancılarınkarışmasına asla izin vermediler. Toledano, Afrikalı ve Kafkas köleler arasında katı bir toplumsal ve psikolojik ayrım olduğunu büyük bir inandırıcılıkla savunuyor: Ücretli hizmetin henüz yaygın olmadığı bir zamanda, üst ve orta sınıf (çoğu kentli) evlerde her iki çeşit köleye ihtiyaç duyuluyordu. Koyu renkli köleler beden JVölelik ve köle ticareti hakkında Batı'da gittikçe büyüyen bir literatür olmasına karşılık Osmanlı özelinde ve Islam toplumları genelinde bu konular üzerindeki çalışmalar henüz başlangıç aşamasında. TelAviv Üniversitesi'nden Ehud R. Toledano'nun 1982 yılında îngilizce'de "The Ottoman Slave Trade and Its Suppression" adıyla, Türkçede de mart 1994'te "Osmanlı Köle Ticareti 18401890" adıyla yayımlanan kitabı önemli bir boşluğu dolduracak nitelikte. Kitabı dilimize, kendisi de kölelik konusu üzerinde uzmanlaşan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Y. Hakan Erdem kazandırdı. Çerkez, Gürcü ve Afrikalı kölelerin karanlıkta kalmış öykülerini bulacağınız bu kitap hakkında ünlü Türkologtarihçi Andreas Tietze'nin "Turcuca"da (XVI, 1984) yayımlanan bir makalesini sunuyoruz. S A Y F A Çepfcezierin göçü Bu siyasi gelişmeler, Kınm Savaşı'ndan sonra Rusların Kafkaslar'ı kontrol altına alması ve bunun sonucunda Çerkezlerin kitleler halinde vurtlarını bırakıp Osmanlı Imparatorluğu'na göç etmeleriydi; Çerkezler beraberlerinde 15.000 kadar serf (tarım kölesi) ve şiddetli toplumsal sorunlar getirdiler. Zamanın Osmanlı hükümeti bu sorunlarla boğuşurken köle ticaretiyle de yüz yüze geldi. 1876 tarihli ilk Osmanlı anayasasının 9. maddesinde bütün Osmanlılann hür olduğu yazılıdır (Osmanlıların kâffesi hürriyeti şahsiyelerine malikdir) ve sonraki vıllarda bu çok eski kölelik kurumu öıüp gitmeye terk edilmiştir. Toledano'nın kitabı gayet iyi araştırılmış, iyi anlaşılır ve bilgilendirici bir çalışmadır. Yazar bütün kitap boyunca insanlık dışı bir ticaretin kurbanlarına duyduğu sempatiyi gösterir, ama Osmanlı hükümetlerinin son derece yerleşik bir kurumun mahremiyetine karışmaktaki isteksizliğini de anlayışla karşılar. • Osmanlı Köle Ticareti 18401890/ Ehud R. Toledano/ Çev.: Y. Hakan Erdem/ Tarih Vakft Yurt Yaytnlan/ Istanbull994/254s./8harita,dizin. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 1 7 1 0
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle