Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Susan Willis'in "Gündelik Hayat Kılavuzu", marketleri dolduruşumuzun anlamını sorguluyor Şimdi tüketici olduk... ŞUKRUARGIN aymond Williams, Britanya'nın 1960'laragirerkensergilediği tarihsel gelişme çizgilerini çözümlemeye çalıştığı bir kitabında, modern dünyada ''tüketici" teriminin yaygın biçimde kullanılmaya başlanmasının, üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken bir olgu olduğunu söyler. Wilîiams'ın bu doğrultuda dile getirdiği düşünceler, sanınm içinde yaşadığımız günlerde çok daha belirgin hale gelmiş olan önemli bir gerçeğe işaret ediyor. Williams, "tüketici" teriminin, modern toplumunkavranması bakımından oldukça büyük bir önem taşıdığını düşünmektedir. Çünkü bu terim, "ilkin e*konomik faaliyetin amacının gerçekten çok tuhaf ve kısmi bir yönünü ifade eder, (...) ayrıca da ihtiyaçlarını gidermek için pazara giden bir insanı birey olarak (devasa bir kitleyi içermekle birlikte davranış açısından bireyscl) somutlaştırır" (1). Gerçekten de, bu sözler, modern piyasa toplumunun, kendi bireylerini giderek artan biçimde sadece bir "tüketici" olma sıfatıyla çağırışının bizzat modern bireyler tarafından da tanınmasının yarattığı önemli sonuçları, son derece açık biçimc" özetlemektedir: Ekonomik yaşamda piyasanın gündelik yaşamda ise mutlak birevciliğin egemenliği. Başka bir ifadeyle, "toplumsal"ı, insanhk tarihinin daha önceki dönemlerinde hiçbir zaman görülmediği biçimde "ekonomi"ye indi rgeyen, böylece homoeconomicus'u homoconsumerus'a tercüme ederek bireysel atomizasyon sürecini daha da derinleştirmektedir. Bu ise, günümüzde birçok toplumsal araştırmacı tarafından da saptandığı gibi her şeyden önce modern insanın bakışlarının vitrinlere çevrilmesi dahası, kendi hayali imgesini, giderek toplumsal kimliğini bu vitrinlerin büyüleyici aynasında görmesi; kendi insani varoluşunu bu vitrinlerde sergilenen cazibeli metaların içinde ancak hayal meyal seçebilmesi anlamına geliyor. R Willis'ın "Gündelik Hayat Kılavuzu"nu mutlaka okumalısınız. Willis bu kitabında bize, modern tüketim toplumunda bireyin başına gelenleri, gündelik yaşamın "ambalajlanışı"nın hikâyesini anlatmakta ve bizi "vitrinlerin ötesine" bakmaya, bu "ambalajları" parçalayabilecek ütopyalar tasarlamaya çağırmaktadır. Kısacası Willis, oldukça farklı bir 'meta' sunuyor vitrinlere... kadar eski bir geçmişe sahip olan "alışveriş" olgusunda yaşanan köklü bir dönüşüme dikkat çeker. Bu dönüşüm, kısaca, "alışveriş"indiyalojik bir yapıdan monolojik bir yapıya oturtulması olarak tanımlana"bilir. Gerçekten de, Maori'lerin "Toonga", Kızılderili oymakların "Potlaç" adını verdiği "alışveriş"in, Marcel Mauss'un "bütünsel sosyal olgu" olarak tammladığı bir karşılıklı değişimin sadece ekonomik terimlerle asîa anlaşılamayacak olan bir tür "öteki"yle dostane ılişki kurma yolu olarak görüldüğü "ilkel" dönemleri bir tarafa bırakan, günümüze çok daha yakın dönemlerde bile "alışveriş" gerçek anlamını, yani bir karşılıklı ilişki olma niteliğini koruyordu. Yakın dönemlere kadar "müşteri" olmak, bu karşılıklı ilişki içinde vazgeçilemez bir taraf olma anlamını taşıyordu. Dağistokuştan süpermarketa Bu noktayı biraz daha açabilmek için Rene Sedillot'un "Dünya Ticaret Tarihi" adlı kitabından uzunca bir alıntı yapmama izin verin. Sedillot burada değiştokuştan süpermarkete giden süreci aydınlatabilmek için Musa'nın birinci kitabının 23. kısmında, Ibrahim'in Sara'yı defnetmek için Het Oğullarından bir mezar yerini nasıl satın almak istediğini anlatan bir bölümü alıntılar: "Burada biri yaptığı önerilerle öbürüne üstünlük sağlamak istemekte, öbürü de buna karşılık aşırı ikramcı davranışlarla yaltaklanmaktadır: 'Bana yanınızda bir aile mezan veriniz...' 'Dinle bizi, sevgili efendi! Sen Tanrı'nın bir prensisin aramızda, ölünü mezarlanmızın en seçkinine gömmelisin.' 'Dinleyin beni, neolurbenim için Efron'a, Zohar'ın oğluna rica edin, şu çifte mağarayı versin bana, tarlasının sonunda bu yer. Aranızda değeri ne kadarsa oranın, o kadar para karşılığında versin o yeri bana.' 'Hayır efendim, asıl sen beni dinle. Ben armağan ediyorum o tarlayı sana, içindeki mağarayı da ve bu yerleri halkımın çocuklarımın gözü önünde sana veriyorum.' 'Onu bana bırakmak istiyorsan, o halde ben de rica ediyorum senden, tarla için benden para al.' 'Efendim, kulak verin bana artık. Tarla 400 Lot gümüş değerdedir, fakat seninle benim aramda bunun ne kıymeti var" (2). Görüldüğü gibi burada "alışveriş", karşılıklı olarak sarfedilen bir yığın güzel sözle kamufle edilmiştir. Sedillot'un dabelirttiği gibi, "dışgörünüşegöreher iki tarar diğerine 'ikramda' bulunmuştur. Ama gerçekte yapılan düpedüz bir ticarettir, zira her biri•nin daha cömert olmak istemesine rağmen, yine de sadece kendi çıkarını düşündüğü açıkça hissedilmektedir." Tükenen insani illşkller Sakın bu ahntıyı, günümüz piyasa toplumunda geçerli olan motivasyonların "doğarlığının kanıtı olarak okumayın. Zira "müşteri" olmaktan çıkıp "tüketici" haline gelirken yitirdiklerimize bile gerçekten çok ihtiyacımız var. Diyelim ki, "alışveriş" her zaman bir "aldatma/aldanma" ilişkisi içeriyordu, ama itiraf edelim, bir insana aldanmak, bir metaya aldanmaktan çok daha iyiydi. Bizi bir "müşteri" olarak gören esnaf belki de sadece aldatmak, builişkidekârlı taraf olmak için insanca davranıyordu bize. Belki de ısmarlanan kahveyi yudumlarken, biz de farkındaydık bunun. Ama yine de metalarla bizim aramızda nazikane bir insani ilişkiler ağı bulunmaktaydı; karşıdakini aldatmayı hedefleyen, ancak böyle bir şeyin en azından " açık edilmemesi" gereken bir niyet olarak görüldüğü, son derece mahçup, son derece insani bir ilişki... Oysa modern süpermarkette her şeyden önce bu insani ilişkiler ağı tükenmiştir; sürrealist bir labirenti C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2 1 3 'Tüketici' haline nasU geldlk Williams, yukarıda sözünü ettiğimiz kitabında, kapitalizmin insanlığı sürüklediği bu karanlık tarihsel mecrayı, oldukça anlamlı ve çarpıcı bir soruyla aydınlatır: "Biz pazara ve dükkanlara 'müşteri' olarak girerdik, peki ne oldu da şimdi 'tüketici' haline geldik?" Bu çarpıcı soru, bir bakıma insanhk tarihi SAYFA 10