25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Nadine Gordimer'ın yapıtlam The Soft Voice of the Serpent (1952; Yılanın Yumuşak Sesi) The Lying Days (1953; Yalan Günler) A World of Strangers (1958; Başka Dünyalar) Occasion for Loving (1963; Sevme Fırsatı) The Late Bourgeois World (1966; Son Zamanların Burjuva Dünyası) A Guest of Honour (1970; Onur Konuğu) The Conservationist (1974; Korumac.) Burger's Daughter (1979; Burger'ın Kızı) A Soldier's Embrace (1980; Askerin Kucaklayışı) July's People (1981; July'm Insanları) A Sport of Nature (1987; Doğanın Oyunıı) My Son's Story (1990; Oğlutnun Öyküsii) None to Accompany Me (1994; Bana EşlikEdenYok) sanayi kesimindeler. Bu durumda ne yaparsınız? Bu sanayi patronlarıyla sıkı pazarlıldara girersiniz, amabiryandan da sanayinin paramparça olmasına yol açmaktan kaçınmaya çalışırsınız. Başka bir deyişle, beyazları orada tutarsınız, ama dümene kendiniz geçersiniz. Mandela ve çevresindekiler bunu çok iyi kavramış durumda. Mandela ve çevresindekiler, daha Afrika Ulusal Kongresi'nin yeraltındaolduğu dönemde bile. sanayinin ve iş yaşamının patronlarını sermayeyi ve iş becerisini ülkeden kaçırma tehditlerinden caydırmak için girişimlerde bulunuyorlardı. Afrika Ulusal Kongresi'ni eskiden beri destekleyen beyazları ve kendinizi yeni siyasal yapılanmanın neresinde görüyorsunuz ? Benim gtbi insanlar bu yapılanmanın zaten içindeler. Biz mücadele sürmekteyken o yapının içindeydik zaten. Örneğin ben koşullarelverdiği anda Afrika Ulusal Kongresi'nin resmi iiyesi olmuş biriyim. Şimdi de onların hizmetindeyim. Benden ne isterlerse yaparım, tabii inandığım birşeyse. Nelson Mandela'nın görevi bırakmasmdan sonra sizce Güney Afrika'yı nasıl bir gelecek bekliyor? Nelson dünyadaki tek gerçek devlet adamı. Ve tabii herkes onu istiyor. Ama henüz pek o kadar tanınmayan genç önderler de var. Mandela tek başına değil. Her zaman, kararların ulusal yürütme konseyiyle birlikte alındığını söylüyor. Bence bu çok umut verici bir durum, çünkü Nelson artık yaşlı bir insan. Okurlar, yeni romanınızdan yeni Güney Afrika'ylailgilineleröğrenebiİir sizce? Umarım, Güney Afrika'nın asıl gerçeklerini, birkaç ay içinde özgürlük yolunda ne kadar büyük başarılar elde edildiğini, halkımızın dev görevlerle yüzyüze bulunduğunu ve yardıma ihtiyacımız olduğunu kavrarlar. • Gölgesiz bir yazan: Piraye Şengel Gölgesiz Bir Kadın", Piraye Şengel'in ilk romanı. Romanda, intihar süsü verilen bir cinayetin birbirinden habersiz iki insan tarafından araştırılmasını izliyoruz. HANDAN SARAÇ ölgemi şeytana verdim" diyor Şengel'in kahramanlarından biri. "Benim anlaşmam da böyle diyelım. Bilirsin gölgesi olmayan birinin de başı dertten niç kurtulmazmış." Gerçekten de kahramanın başı dertten hiç kurtulmuyor, çünkü "insani kavramlara" odaklanıp her şeyi sorgulayan dikbaşlı insanlar çoğu kez dertten kurtulamaz. Benzer bir biçimde Şengel'in de başı dertten hiç kurtulmuyor, çünkü o da gözünü kırpmadan tehlikelerin, çözümsüz sorunlann ortasına ya da "hayatın esrarlı kucağına" bıtakıyor kendini. Her şeyi sorgulamaya niyet etmiş bir yazarın başı dertten kurtulabilir mi hiç? Bilinmezlerin kapısını zorlarken göleesini şeytana vermekten kaça bilir mi? Şengel de kaçmıyor zaten. Ve pervasızca sıyrılıveriyor gölgesinden. Genç yazar bu ilk romanında gız yüklü bir ölümün çevresinde ince ince dokuduğu olaylar ve insanlarla, polisiye bir bılmeceden yola çıkıp insan ruhunun bilmecelerine gölürüyor okuru. Çekiciliğini hiçbir zaman yitirmeyen o en eski kavramlann ardına düşüyor hep. Yaşam, ölüm, gerçek, insan... Biliyor ki romandakibilmecede olduğu gibi gerçek yaşamda da "çözüme doğru attığımız her adım, aslında bir başka sorunun varİığını bildirir bize". Biliyor ki mutlak ve kesin yanıtlar bulunamayacaktır, belki de yoktur, ama arayışını sürdürüyor yine de. Yanıtlar bulunamasa da sorular değişecek, yeni anlamlar, yeni boyutlar kazanacaktır. Şengel bu anlamları, bu boyutları anlamaya çalışıyor. Oysa hiç de tekin değildir bu süreç. Çünkü "uçuruma dikersen gözlerini, uçurum da senin içine bakmayabaşlarbirgün". Nevarltigölgesiz bir yazar için belirsizlikler yine de amansızca çekicidir. Hem gerceğin kendisi de çoğu kez uçucu, göreli, gizemlibirkavramdeğilmidir? "Buhara yazılmıs bir gerçek! Bir görünüp bir kaybolan... Bütün gerçekler gibi..." Sonuçta polisiye bilmece çözülse de insanlık bilmecesi çözümsüz kalmaya mahkumdur. Şengel'in karakterlerinin dokunaklı bir tarafı var. Öfkeleri, tutkuları, korkuları ve zaaflarıyla tümu alabildiğine "insan" ve olayların ıçınde savrulurken bir yandan da insan olmanın trajedisini yaşıyorlar. Onların kişiliğinde "kahramanlık" kavramını da sorguluyor Şengel. Klasik kahramanlık kavramına değişik açılardan bakıp sıradışı sorular soruyor. "Gerçek kahramanlar kim peki? Düşünenlermiyoksaınancı yılmadan taşıyanlar mı?" Yanıtları ise hep başka sorulara tebe. "lnançlarını kaybedip yine de yaşayanlar, (...) belki de gerçek kahramanlar onlardır." Belki "çıleın ve basit ama mutlaka inançlı" olmak zorunda değildirler. Giderek daha da pervasız bir tavır takınıyor Şenge": "Cesaretide(...)bütun kahramanlarda olduğu^ibi korku olabilir miydi.bilmiyorum." Ya da, "kahramanlığı, kendini korumadan yaşamasıydı belki de. " Şengel'in romanında senaryo yazarlığının izlerini bulmak mümkün. Yalın bir anlatımın çarıpcı bir görsellikle birleştiği bir yapıt sunuyor okura. Ama kuşkusuz bu niteliklerin çok ötesinde edebi tatlar taşıyan bir yapıt bu. Zaten görselliğin fazlasıyla ön >landa olduğu bu teknolojik mucizeer çağında hâlâ köşesine çekilip roman okuyanlar varsa bunların en önemli nedenlerinden biri de bu edebi tatların vazgeçilmezliği değil mi dir? Şengel için yalnızca edebi tatlar değil vazgeçilmez olan; sanatın tümüne sonsuz bir inancı, sarsılmaz bir bağlılığı var. Nedeni ise son dcrece basit: "Sanat olmasaydı gerçek çekilir miydi hiç?" Hele de gölgesi olmayan bir yazarsanız! Ama gerçeği çekilir hale getirmenin de bir bedeli var elbette. Yasamını sanatla bütünleştiren duyarlı insanlann ödediği bir bedel bu; yaratmanın değil, yaratıcılığı besleyen duyarlılığın bedeli: "Dünyanın yükünü omuzlannda taşıyor gibi olmak." Şengel bu yükü gülümseyerek taşıyan bir yazar. • Gölgesiz Bir Kadın / Piraye Şengel /VarltkYaymları/l60s. SAYFA 1 1 Piraye Şengel'den bir ilk roman... "G büyümüş. Ama yeni Güney Afrika'da, annesiyle babasının uğrunda onca savaşım verdikleri kültiirden kopuk durumda. Aynı durum geri dönmekte olan birçok Güney Afrikalı siirgün için de geçerli mi? Farklı tiirden insanlar var. Bazıları çok ağır baskılar altında yaşadı; kalsalardı tıpkı Mandclagibi27 yıl lıapiste yatacaklardı. Kimse onlan ülkeden ayrıldıklan için suçlayamaz. Ulkeyi terk ettikten sonra da ırkçılık aleyhtarı bir harekette ya da Afrika Ulusal Kongresi için çalıştılar ve çok zor bir yaşam sürdüler. Hiç kuşkusuz, geri döndükleri zaman onları birer kahraman olarak karşılıyoruz. Ama ne yazık ki sayıları az da olsa strf korkudan ülkeyi terk edenler var bir de. Şimdi onlar da geri dönüyorlar ve birer kahraman olarak karşılanmayı bekliyorlar.Tabiiumduklarıgibiolmuyor. • Vera Stark beyaz. Güney Afrika'nın inşasına etkin biçimde katılıyor. Ama romanın sonunda yalnızlığa gömülüyor. Vera'nın yaşamında günümüz Güney Afrikası'ndaki beyazların yaşamından yansımalar olduğu söylenebilirmi? Beyazların durumu üstünde neden bu kadar durulduğunu anlayamıyorum. Siyahlann durumundan haberiniz var mı? Artık hepimiz aynı haklara sahibiz. Kimse kimseye baskı yapmıyor, kimse kimseyi ezmiyor. Beyazların çoğu ne yapıyor? Ya ticaretle uğraşıyorlar ya da C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 2 5 1 f
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle