Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
rar tekrar baktıeımda, uluslararası düzeyde de kültürlerarası araştırmalara daha çok eğildiğimde bazı yenj fikirler oluşturdum. Bunlann içinde en önemlisi aile içindeki bağhîıkların iki ayrı boyutu olmasıydı: Maddi bağlılıklar/bağhhk boyutu ve duygusal bağlılıklar boyutu. Bu ikisinin birbirinden bağımsız iki boyut olduğu fikrindeyim. Yani birindeki artma veya azalma diğerinde de artma veya azalma anlamına gelmiyor. Evet, sosyo ekonomik gelişmeyle aile içinde maddi bağımlılıklar azalıyor, fakat duygusal boyuttaki devam ediyor. Bunu doğrular nitelikte uluslararası araştırmalar da var mı? KÂĞITÇIBAŞI Japonya ve Doğu'nun 4 kaplanı denilen Kore, Tayvan, Sineapur ve Hong Kong'da yapılan çok önemli araştırmalar var. Bunlar kültürler arası psikologların yaptığı araştırmalar. Hemen hepsindeki ortak bulgu da toplulukçu değerlerin, bağlıîıkların, aile düzeninde eksilmediği. Sosyoekonomik gelişmeyle, ekonomik patlamayla bu yörelerde duygusal bağlıîıkların ve ailedeki yakın bağlıîıkların süregeldiği. Orneğin Japonya'da son 30 yılda temel değerlerde hiçbir önemli değişıklik yok. Sosyal sınıf ve tabakalar arasındaki derin farklılıkların ailedeki bu özelliklerin değişmesi yönünde hiç etkisi yok mu, asıl belirleyici olan kültür mü sizce? KÂĞITÇIBAŞI Yok, o tür bir karşılaştırma veya öncelik sıralaması yapmıyorum ben. Fakat oldukça göz ardı edilmiş, bir yerde ihmal edılmiş olan kültür olgusunu ön plana koymaya çalışıyorum! Ama bu demek değildir ki sosyal sınıf ve tabakalaşma olgusu önemsizdir. Tam tersine sosyal sınıf mensubiyetınin, sosyal tabakalaşmanın gözardı edılmemesi gerektiğini vurgulamaktayım. Ama kültürlerarası farklılıklara eğiliyorum kitabımda. Ailedeki bağımlılık ya da bağımsızlık olgusu kültürlerarası düzeyde nasıl bir değişiklik gösteriyor? KÂĞITÇIBAŞI Kültürlerarası farklılığı ben ayrışmışlık kültürü ve bağımlılık kültürü şeklinde ayırıyorum. Bunları genel kültür bazında ele alabiliriz. Japonya ve ABD'yi bu şekilde karşılaştırabilirız ve birey düzeyinde ele alabiliriz. 1er ınsanın, ner gelişen çocuğun özerk olma ihtiyacı da vardır, bağlanma ihtiyacı da. Bu iki unsur birbirinin zıddı olduğu halde insanda ikisi de vardır. Bunlann temel insan ihtiyacı olduğundan hareketle yola çıkarsak, toplum düzeyinde şöyle bir fikir oluşturabiliriz: Aşırı bireycı öğretinin olduğu toplumlarda baelanma ihtiyacı gözardı edilmekte veya tam olarak doyum bulamamakta. Buna karşılık aşırı toplulukçu toplumlarda da bireyin özerklik ihtiyacı gözardı edilmektedir. • ' < * I 22 Ben aile olgusuna eğilırken bir yerde bağlanma/bağlılık diğer tarafta ayrışmışlık/özerklik (veya bireycilik) uçları olan bir boyut düşünüyorum. Kitabınızda ortaya koyduğunuz "aile değişimi modeli" de burada ortaya çıkıyor galiba. Siz bu modelinizde üç idealtipik kalıp öneriyorsunuz. tlki "X kalıbı" ve azgelismişlik baglamında maddi ve duygusal karşılıklı bağımhlığın yaygın olduğu geleneksel insan/aile etkileşimini; ikincisi, yani "Y kalıbı"nı duygusal karşılıklı bağımlılıkların yaygın olduğu insan/aile etkileşimine sahip gelışmış endüstrileşen/kentsel Batılı olmayan bağlamı; üçüncüsünü de (Z kalıbı) insan/aile etkileşiminin bağımsızlığa dayalı olduğu teknolojik Batı toplumunu temsil eden kalıplar olarak niteliyor, modelinizin asıl tezinin "Y kalıbı" olduğunu belirtiyorsunuz. Nedir özü, kısaca açıklar mısınız? X kalıbında bağlılık/bağımlılık boyutu hâkim. Burada maddi ve duygusal bağlılık kültürü söz konusu. Orneğın anababanın başka yaşlılık güvencesi yoktur, çocuğuna muhtaçtır. Dolayısıyla bağımlı, itaatkâr büyütülecektir. Bu özellikle geleneksel tarıma dayalı toplumlarda işlevsel bir modeldir. Burada çocuğun ekonomik değerı önemlidir anababa için. Diğer uç olan Z kalıbında ise bağımsızlık/özerklik ön plandadır. İleri teknolojiye sahip toplumlarda bağımsızlık başta gelir. Herkesin kendı başının çaresine bakması arzu edılir. İnsanların özerk olması değerlidir ve aile de ayrışmış bireylerden oluşur. Bireysellik önemlidir. Zaten Batı kültüründe de bireysellik ahlakı egemendir. Şimdi X'te birey olma ihtiyacı bastırılıyor, aileye öncelik veriliyor. Z'de ise insanın bağlanma ihtiyacı bastırılıyor, bireysellik o kadar önemseniyor ki insanlan yalnızlığa itebiliyor, insani ilişkiler kurmak zorlaşabiliyor. Y kalıbı sizin dediğiniz gibi bir sentezdir. Bu rki temel ihtiyacın sentezi. Kitabımın da ana tezıdir. Bu, belki de bir ütopyadır. Hiçbir toplumda böyle bir şey olamaz denebilir. Ama bu kuramsaldır. Y kalıbında bağımlılık da bağımsızlık da söz konusudur. Bağımsızlık/özerklik, maddi boyutta; bağlılık/bağımlılık da duygusal boyutta ele alınmıştır. Örneein Türkiye'de bazı bulgular var: Üniversite mezunu kirtıselerin ailelerinde bile yakınlıkların devam ettiği, maddi ihtiyaç olmamasına rağmen duygusal yakınlıkların sürdüğünü eörmekteyiz. Bu, yaşamın sürmesi bakımından işlevsel değil ama, yakınlıklar gene de sürüyor. Kıta Çini'nde yapılmış çok ilginç bir araştırma var örneğin. Çin'de Kültür Deyrimi sonrasında aile bir yerde bastırılmaya çalışıldı. Önemsiz olarak ele alındı. Çünkü aile bağları komünist toplum biçimiyle bağdaşan bir şey değil. Dolayısıyla ideolojik olarak önemsenmedi. Buna rağmen 80'lerde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, aile ideolojisi güçlü bir biçimde devam ediyor. Orada da yaşlı insanlar genç ınsanlara maddi olarak bağlı değiller, tam tersine evlatlarına yardım ediyorlar, bizde olduğu gibi. Bu da gösteriyor ki, maddi bağımlılıklar azaldığı halde duygusal bağlılıklar devam etmektedir. Batı toplumlarında da benzer görüntüler var mı? Bazı belirtiler var. Ileri teknolojik düzeydeki toplumlarda da yakın insan ilişkileri gözleniyor. Alternatif yaşam tarzları ortaya çıkıyor. Örneğin genç insanlar birbirlerine yakın bir şekilde yaşıyorlar. Bir yerde kaybolmuş cemaati tekrar yaratmak için çalışıyorlar. İleri toplumda da yakın insan ilişkileri özleniyor. D S A Y F A 17 Prot Kagıiçıbaşı, gelişmekte olan ülkelerde Batı'daki çekirdek aileye (ayrışmış/özerk) doöru bir gidiş görmediflini, aksine Batı'da da yakın ınsan ılişkılerının özlendığını söylüyor CUMHURİYET KİTAP SAYI