09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

pishane kuşunun peşinden bir an bile ayrılmak istemiyor, ilgisini çckebilmek için de birbirinden aptalca oyunlar hazırlıyordu. Marvin Macy yine de varlığını fark etmiyordu. Fark etse bile, karşılığı nefret doluydu." Sürekli aşağılanır, acı çeker Kuzen Lymon. Amelia'nın da dünyası yıkılmıştır. Sevgi yoluyla kurtulduğu yalnızlığa dönmek istemez. Kambur'un, can düşmanı Macy'yi kendi evine yerleştirmesine bile itiraz etmez: "Bir kez birisiyle yaşadınız mı, yalnız kaltnak büyük bir işkencedir artık. Saatin tiktakları durunca, alevlerle aydınlanan odaya birdenbire çöken sessizlik, bomboş bir evde insanın sinirlerini geren gölgeler. Yalnız yaşamanın dehsetine göğüs germektense, can düşmanınızı cvinizde barındırmak yeğdir." Ama Macy işleri öyle azıtır ki kozlannı paylaşmak kaçınılmaz olur. Tüm kasabanın izlediği kıran kırana dövüşü, Kuzen Lymon'ın Macy'ye yan çıkmasıyla Amelia kaybeder. O gece Macy ve Lymon Amelia'nın herşeyinı talan edip kasabayı terk ederler. Artık yıkılmış, zavallı bir kadındır Amelia. "... salkım saçak uzattı saçIannı; agarıyorladı artık. Yüzü süzüldü; bedeninin o muhteşem kasları büzülüp ufaldı, ta ki Miss Amelia çıldırmak üzere olan yaşlı kızlar gibi bir deri bir kemik kalana kadar... Hele o gri gözieri. Yavaş yavaş günden güne daha çok şaşılaştılar. Sanki kederle, yapayalnız bir kabullenişle bakışmak için birbirlerini arıyorlardı." Her şeye kar$ın üç yıl Kuzen Lymon'ın yolunu gözler Amelia. Umudunu yitirince evinin pencerelerini tahtayla kaplatır, bir daha dışarı adımını atmaz. McCullers öbür yapıtlarında giderek geliştirdiği aşk felsefesini bu kitabında anlatıcının ağzından somut bi çimde sergiler. Aşksız yaşam anlamsızdır; bilinçli ya da bilinçsiz, herkes sevgi arayışı içindedir çünkü ancak sevgi kurtarabilir bireyi yalnızlıktan. Ne var ki, sevgi nadıren karşılık görür ya da sürekli olur. "Aşk olgusunun içinde seven ve sevilen vardır. tkisinin de dünyaları farklıdır. Sevilen, sevenin içinde gizli duran, birikmiş a$kı ortaya çıkaran bir dürtüdür. Seven de her nasılsa bunu bilir. Ruhunun derinliklerinde askının ahşılmadık bir şey olduğunu hisseder. Yeni, tuhaf bir yalnızlıkla tanışır... £n acayip bildiğimiz insanlar bile aşkın dürtüsü olabilirler... Kısacası aşkın değerini, içeriğini yalnız ve yalnız seven belirler... Çoğumuz için sevilen olmak katlanılmaz bir durumdur. Sevilen sevenden hem korkar hem de nefret eder. Kendince gerekçeleri de vardır. Seven, sevgilisini çırılçıplak soymak ister hep." Kitabın bir "sondeyiş" işlevi gören "Oniki Ölümlü Adam" başlıklı son iki sayfasında, kasabanın yakınında Forks Falls yolunun onarımında çalışan prangalı mahkumların bir is günü anlatılır: "Bütün gün, killi topraga inen kazmalann sesi duyulur; kızgın güneş ışığı ve ter kokusu vardır. Ve müzik vardır her gün. Boğuk bir ses bir cumle söyler, yarı ezgiyle, soru sorar gibi. Hemen sonra başka bir ses katılır ona, çok geçmeden de bütün mahkumlar şarkı söylemektedir... Müzik yükselir, yükselir... Taa ki insan, ezgiler on iki mahkumdan değil de topraktan, uçsuz bucaksız gökyüzünden geliyormuş duygusuna kapılana dek." En zor kojullarda bile güzellik yaratabilen bu insanlar zincire vurulu olsalar bile yalnız değildirler. Sert, acımasız, erkeksi Miss Amelia da müzik gibi güzel, mutluluk veren bir mekân yaratır yalnızlığını aşınca: "... tçerde hoş bir birliktelik, sıcak, güleryüzlü bir ortam vardı... Burada en azından birkaç saatliğine, kahredici değersizlik duygusundan kurtulurdunuz." Kuzen Lymon'ın ihaneti "hüzünlü kahve"nin sonunu hazırlar. Sevilen gidince yaşama sevinci sıfırlanan Amelia gene de her akşamüstü, tahta perdeyle kaplatmadığı tek penceresinden yölu gözlemeyi sürdürür. Salt yalnızlık, yabancılaşma konularına yoğunlajması, yapıtlarının gevşek dokusu, Faulkner gibi Güney'i tarihsel ve toplumsal boyutlarıyla irdelememesi.^lcCullers'in "büyük" bir yazar sayılmasını güçleştirir. Ne McCullers öbur yapıtlarında giderek gelıştırdığı aşk felsefesini, bu kitabında anlatıcının ağzından somut bıçımde sergılıyor. var ki, romanlarında, oyunlarında, öykülerindeki denge, yoğunluk, yalınlık ve berraklık, anlatım gücü, kısaca biçemi, M<iCullers'ın yapıtlarına klasik bir nitelik kazandırır. Ayrıca, Amerikan yazınının en duyarlı yazarlarından biri olduğu da yadsınamaz. Bu nedenlerle "Güney Gotiği" geleneğinin dışında tutulmaya hak kazanır McCullers. Henüz dilimize kazandırılmamış olan romanlarının, oyunlarının, Güney'in dar sınırlanndan çıkıp büyük kentlere, daha "normal" insanlara yer veren usta işi öykülerinin çevrilmesi, çeviri yazınımızı zenginleştirecektir ku$kusuz. D McCullers "Sevilen sevenden hem korkar hem nefret eder. Kendınce gerekçelerı de vardır "(Parıs. 1947) C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 35 S A Y F A «
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle