Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Melisa Gürpınar'dan, henüz kalbimizin kınlmadığt günlerin İstanbuVu Şen, şakrak, hem güzeldin... tstanbul'un Gözleri Mahmur / Melisa Gürpınar / Cem Yayınları / 8000 TL / CKK Kod No: 021.439 \ l ı İIS.I < • l l l | > l l l . l MUUFFER BUYRÜKÇU Demokrat Parti'nin 1950 yılında iktidara gelişinden önce dünya güzeli bir İstanbul vardı. DP'liler çeşitli hesaplarla ve kaygılarla İstanbul'un kapılarını bütün Türkiye'ye açtılar. Yüzyıllarca en basit gereksinimini bile karşılayamayan aç, yoksul, hiçbir şeye sahıp olmayan ya da çok az şeye sahip olan kitleler, Anadolu'dan Istanbul'a akarak çağın en büyük göç olayını başlattılar. (Yaklaşık dokuz milyon kişi bu göç sonucu Istanbul'a yerleşti) Bağları, bahçeleri, koruları, ormanları yok ettiler; havasını, suyunu, denizinı, bulutunu, göğünü kirlettiler ve İstanbul'un dev adımlarla uygarlaşmayı amaçlayan ilerlemesini durdurdular. Ezdiler, çiğnediler, güzellik üreten kaynakları yağmaladılar, göç ettikleri bırimlerden daha da kötü bir biçimde çirkinleştirdiler. Ben, bu İstanbul'u sevmiyorum. Benim İstanbul'um, çocukluğumu, delikanlılığımı, umutlarla, hayallerle, heyecanlarla besleyen, büyüten, geliştiren 1950'den önceki İstanbul'du. Tramvaylar, sinemalar, tiyatrolar, gazinolar, aile çay bahçeleri, parklar, Bomontiler, çiçck pasajları ve de İstanbul'un Paris'i, Beyoğlu evrensel bir şölenin sergilen İSİ \ \ I S n . l N (.(•y/ı I R I \l\IIMl R diği kocaman bir vitrindi. Ve ömürler, oralarda yaşananları anlatmakla geçerdi. Eşiğinden atlayanı eğitirdi o döncmdeki İstanbul. Kendi yapısını dokuyan değişik uygarlıkların özüne kattığı eşsiz soyluluğu davranışlarına, varlığına sindirir, düşürrmeyi, konuşmayı, düzeylerle'düzeysizlıkleri, erdemlerle erdemsizlikleri ve atılını noktalarının gizlerini öğretirdi. Ve o kişinin yüzüne 'tstanbulludur' damgasını vururdu. Oaha binlerce yanı bulunan İstanbul'un içeriği çok zengin yaşamı üstiine kimi düşüncelerimi, saptamalarımı, izlenımlerimi bana söyleten son günlerdc okuduğum kitapların en güzeli olan 'tstanbul'un Gözleri Mahmur' yapıtıdır. Melisa Gürpınar uzun süren bir suskunluktan sonra Babıâlı'ye tstanbul'un Gözleri Mahmur' yapıtıyla 'merhaba' dedi. Melisa Gürpınar, 'tstanbul'un Gözleri Mahmur'da, eski, tozlu, kimi resimleri sararmış bir albümü karıştırır gibidir. Ama seyrettiği resimlerden sadece yirmi dört tanesini bizlere de seyrettirmek üzere seçer, onlara birer ikişer öykü, birkaç roman, birkaç film, birka^ dram, trajedi ekler ve sonsuzlukla, ölümsüzlükle iliski kurmalarını sağlar. Albümü omuzlayan kahramanlann çoğu eski İstanbul'un eski köşklerinde, eski konaklarında ömürlerini tüketenlerdir. Osmanlı İmparatorluğu çökünce yıkılanlar, sarsılanlar, şaşıranlar ve o şaşkınlıktan ölünceye kadar kurtulamayanlardır. Servetlerinı yitiren, ama gururlarını, soyluluklarını koruyanlardır; padişahlarla, saraylarla, sara'yın bir uzantısı olmakla övünenlerdir; nice düşerlerse düşsünler her saniye 'Beyefendi' her saniye 'Hanımefendi' gibi yaşamasını bilenlerdir. Melekzade Şair Pakize Hanımefendi 'çiğ damlası'nı elleyen bir paşa kızıydı. '... saraydan aynlmış cariyelerle akşamüstleri fastl yaparken şarkı da söylerdi. Kızıltoprak'ta tren yolundan geçen al yanaklı Arnavut satıcılar, yani sırtı küfcli ciğerciler enginarcılar eli bastonlu fesli bıyıklı aile babaları, sarıklı hocalar durur dinlerlerdi bir an paşa konağından gelen bu cennet K T T A P T A N B İ R B Ö L Ü M ıjgal günlerınin kararsu istanbul havasında kız istemeye giden çarşaflı bir kadındı o ıkbal hanım yaşı yoktu hep çocuk kadın kalacaktı ömür boyu her sokağa çıkışında rastık da alırdı aktardan bitotu ve kına da bej yaşındaydı kastamonu'da anası öldüğünde ve babası saraya gctirip bıraktığında kası kirpiği usturayla kazınıp saraydan atıldığında bir kıskançhk konusuyla anbeş yaşına varmarnı^ıı.daha ve cepheden ccpheye dolaşan babasının izıni bulamayacağını bilmenin telâşıyla liç ay içinde evlendi kocamustafapasa'daki bir saraylı hanımın yardımıyla küçük bir memur olan kısacak boylu kocasını belki hi», sevmemijtiama kocasından başka giivencesi olmayan kadınlar gibi Slesiye bağlanmıştı ona ieyrek yokuşu ve şeb sefâ hatun carnii yudv/. sarayının bir bahçesi gibi geliyordu ikbal hanıma bir sahanda musakka ısıtsa yemeklerin tablayla çıktığı saray mutfağında sanırdı ne namık kemal'i ziya paşa'yı okumuş ikbal hanım seslerini' Ama yaşamda yükselme ve alçalma dönemleri birbirini izler... bir durum baştan sona aynı biçimde sürmez, olmayacak gibi görülen şeyler olur. Pakize Hanımefendi artık 'çok uzun boylu gururlu ve çok yalnız kadın'dır. 'Onu ciddiye alan yalnızca bisiklet tamircisi altı parmaklı bir Ermeni'dir. Beğendiği birisine rastlamadığı için evlenmemiş, ruhsal, bedensel acılarla yaşlı bir kız kurusuna dönüşmüjtür. 'Ve aç kalmamak için sekscn yaşında evin alt katındaki iki odayı kiraya verdi Adanalı bir polise, polis ilkin güler yüz gösterdi bulgurlu yiyecek gönderdi ona ve sonra biz sana bakarız diye kandırdı Pakize Hanımı, evi kendine sattırdı. Artık polisin evine sığınmış bir sokak kedisiydi.' Bu iki örnek Melisa Gürpınar'ın insana ilişkin hangi soruları didiklediğini açıkça belirtmektedır. Melisa Gürpınar, resimlerden meydana getirdiği yaşam üssünden kalkarak ve okuru zaman tünelinden geçirerek geçmiş dönemlere götürür ve o dönemlerde gezintiye çıkarır, öykülerin arasında dolaştırır; Melisa Gürpınar, gerçeklikle, hayallerle, düşlerle yoğrulan 'İstanbul'un Gözleri Mahmur'daki yirmidört öyküyü düşüncelerimizle, duygularımızla kurduğu köprülerden bize ulaştırırken duygu ve düşunce merkezlerimizi, duyarlıklarımızı azaltan ve çogsltan elektrik akışlarını uyarır, küçücük bir kibrit ç.ik:mıyla ortalığı alevleri saran yangınları başlatır, biivutür, anıların dalgalı denizlerinde yüzdürür, eşsiz güzcllikleri cömertçe sunar. Melisa Gürpınar, insana ilişkin en önemli olguların çoğunu kurcalarken yazı yazma, yaratma eyleminin büyük zorluklarından biri olan 'anlatımda yoğunlaşma'nın üstesinden gelmiş, az sözcükle çok şey söylemeyi başarmıştır. Bu, sözcük ekonomisindeki ustalık bir bilgeleşmenin tavrıyla bitişmektedir. 'tstanbul'un Gözleri Mahmur'un böyle ölçülü biçili, hcsaplı kıt.ıplı bir yapıya kavuşmasında, Gürpınar'ın şaırliği, şiirin nerede, nasıl üretildiğini, öykülerin hangi köşe taşlarına ne kadar yedirilmesi ve göze çarpmaması, sırıtmaması için ne yapmak gerektiğini iyi bilmesi rol oynamaktadır. Yepycni bir biçim, yepyeni bir öz ve yepyeni, sıcak, iytenlikli bir duyaflıkla harmanl'anmış bir çalışmanın ürünü olan 'İstanbul'un Gözleri Mahmur' öyküleri, değişik bir sesin yüreğinde büyüyen özgün, sağlam, dört dörtlük öykülerdir ve bence yılın edebiyat olayıdır. U Melisa Gürpınar kıtabında eski, tozlu kımı resımlerı sararmış bir albümü karıştırır gıbidır. Gürpınar az suzcükle çok şey söylemeyi başarmış özgun, sağlam bir yapıt ortaya çıkarmıştır (Folograf Muharrem Yıldırım) CUMHURİYET KİTAP SAYI 35 S A Y F A 7