Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kültür Ulusal futbol takımı, ulusçuluk (milliyetçilik) ve yakınma modası Bugünlerde Avrupa Futbol Şampiyonası var. Acaba şu milliyetçilik üzerine ileri geri laf eden hükema bu maçları seyrediyorlar mı? Stadyumları dolduran ve dünyayı ateşe verecek gibi heyecanlı, renk renk giysili, yüzünü gözünü milli renklerle boyamış, bayrağını yüzünde taşıyan İsviçreli, Polonyalı, Hırvat, Alman, İspanyol, Fransız, İtalyan seyircileri izliyorlar mı? O ulusların gazetelerini izliyorlar mı? Futbol için yazılanları okuyorlar mı? Doğan Kuban uşkusuz futbol ve spor ritüeli dünyayı saran en büyük olay. Çinlilerin 2008 Olimpiyatları’nı nasıl hazırladıklarını ve dünyanın National Geographic, Spiegel gibi ünlü dergilerinin Çin üzerinde özel sayılar çıkarması olgusunu da değerlendirmek gerek. 3. Dünya Savaşı, silahsız, bombasız, uçaksız, Çin’de yapılacak. Bu yüzyıl içinde ya da sonunda bir İktidarı asıl kullananlagün spor ve sanat karşılaşrın şikâyeti ise malarının savaşın yerini alMüslümanlıklarını yadığı bir çağ gelebilir. Enerji şayamamak. Onlara bapetrole bağlı olmaktan kurtulduğu, ya da petrol satın kılırsa namazlarını kılaalınamayacak kadar pahalı mıyor, oruçlarını tutaolduğu zaman, savaş nedeni mıyor, cami inşa edede azalacak, Amerika’nın ve Avrupa’nın süngüleri de miyor, başlarını örtemiyüzyıl ortalarında düşmüş yor, tarikat kuramıyor, olacak. Alevilere kök söktüreAma ben milliyetçilik miyor, her boş arsayı konusu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Gerçi yapı ile dolduramıyor, ekonomik egemenlik için lüks arabada dolaşamıyeni kavga nedenleri bulayor, faiz alamıyor, serbilirler ama, savaş aptal bir vet biriktiremiyor, medşey ve çok pahalı. Ünlü bir yazarımız, yurtdışında Türk ya satın alamıyorlar... Milli Takımını milliyetçiİngiliz sömürgesinde likle suçlayan bir demeç yaşamayı tercih eden vermiş. Bu tür demeçleri patlatanlar uykuda mı geziPeygamber dönemi kuyorlar acaba? Milliyetçilik zuları bile var. hislerinden arındırılmış bir uluslararası spor örneği henüz görmedim. Dünyada bir tür aydın geçinenin düşüncesi buzdolabının buzluğunda donmuş olmalı. yan bir olgudur. Bunu maçlardan önce ulusal marşlar söylenirken de gözlüyoruz. Eski emperyalist ülkelerin takımlarında sömürge kökenli oyuncular arasında Fransız ya da Hollanda ulusal marşını söylemeyenler oluyor. Maçlarda savaş psikolojisini bütün ülkelerin futbolcularında görmemek için kör olmak gerekir. Türkiye’de her nedense bu ulusalcı (milliyetçi) düşmanlığı döneminde, dinci, dinci olmayan, dinci parti destekçisi her kesim bir yakınma psikolojisi içinde yaşıyor. Ve bu yakınma bazen bir paniğe de dönüşüyor. K lığının varlığını hatırlamıyor. İktidara karşı olanlar için Türkiye’de giderek artan bir karanlık var. Dinci partiden yana olanların cahilleri, Ramazanda bedava yemek yedikleri ya da 500 kilo kömür aldıkları zaman gelecekten eminler. İktidarı asıl kullananların şikâyeti ise Müslümanlıklarını yaşayamamak. Onlara bakılırsa namazlarını kılamıyorlar, oruçlarını tutamıyorlar, cami inşa edemiyorlar, başlarını örtemiyorlar, tarikat kuramıyorlar, işleri kendi aralarında paylaşamıyorlar, Alevilere kök söktüremiyorlar, her boş arsayı yapı ile dolduramıyorlar, lüks arabada dolaşamıyorlar, faiz alamıyorlar, servet biriktiremiyorlar, medya satın alamıyorlar. İngiliz sömürgesinde yaşamayı tercih eden Peygamber dönemi kuzuları bile var. İNGİLİZ SÖMÜRGESİ OLALIM Kimsenin bu dünya konjonktüründe, Türkiye’nin ve çocuklarımın hali ne olacak acaba? diye bir endişesi yok görünüşte. Uzak görüşlü olacak bir bilinçleri yok. Türkiye günü gününe yaşayanların cenneti. Enerji, su, para krizi geldiği zaman ‘Bu yetmiş beş milyon Müslüman nasıl yaşar? diye soran da görmedim. Devekuşu yetiştiren bir ülke. Türkiye’de politikasının laf ebeleri “Ben HER ŞEY SUÇLU, AMA.. Herkes başa gelen bir durumun bir daha geri dönemeyeceğini söyleyip, bir daha eski günleri bulamayacağımızı yineleyip duruyor. Bunlarla birlikte suçlamalar başlıyor; gök suçlu, yer suçlu, sistem suçlu, insan AVRUPACI AMA TÜRKİYECİ DEĞİL Uluslararacı, Avrupacı, Amerikancı, fakat Türk milliyetçisi olmaktan dikkatle kaçınan bir yazar orkestramız var. Türkiye’nin uluslararası düzeye yükselemeyen sanayisi, politikası, öğretimi, sanatı ve kentlerinden söz etseler daha yararlı bir iş yapmış olurlar. Oysa kafasını örtüp, eşlerini evlere tıkmak ve bir din devleti kurarak milliyetçilik yerine Arapçılık yapanlara arka çıkarken ne kadar kararlılar. Bugün Arabın, Avrupalının, Amerikalının, Çinlinin, Japon’un bizden daha milliyetçi olduğunu görememek akıl almaz bir körlüktür. Milyonlarca Müslümanın bir Müslüman devlet idaresinde yaşamaktansa, başbakanları Türk düşmanı olan ülkelerde yaşaması nedenlerini bir söyleseler de, anlasak. Uluslararası spor, savaş olmadığı zaman bile milliyetçiliğin var olduğunu bilimsel bir yakınlıkta kanıtla CBT 1109/2 suçlu, şu suçlu, bu suçlu. Kimse o andaki suçluların dışında, toplumsal kültürün alt yapı noksanı, tutarlılık, bilgi, kurgu, tarihi birikim, yüzlerce yıl sürmüş politik yanlışlar, sahtekârlık, namussuzluk, adam kayırma, cahillik gibi tek bir kişiye bağlanamayacak genel nedenleri dile getirmiyor. Her maçta yenildikten sonra, Türkiye’de spor geleneği kıtlığı, eğitimde sporun yer almadığı, eğitim sisteminin zavallılığı, kentleşememe, bilinçlenememe gibi temel eksiklikler üzerinde durmayan, suçu Ahmed’e, Mehmed’e atan bir kişi suçlama psikolojisi var toplumda. Bunun arkasında toplumun bilimsel ve felsefi düşünme yetersizliği nedense akla gelmiyor. Hep politikacı suçlu politika değil, hoca suçlu eğitim değil; suç o anda ve kişide. Eğitimde, ekonomide toplumsal davranışta değil. Ve her şeyin kişiye yüklendiği bu suçlamalar dışında, her şey giderek daha kötü olacak düşüncesi de egemen. Bu altmış yıldır giderek kötüleşen politik ortam söz konusu olunca daha da açık ortaya çıkıyor. Kimse tarihten kalan cehalet mirasının, ve köylülüğün ağır Humeyni’yi seviyorum, Atatürk’ü sevmiyorum, dinimi özgürce yaşamak için ülkemin İngiliz sömürgesi olmasını tercih ederim,” diyen başı janjan paketli bir devekuşu kuşağı yetiştirmişler. Bu özgürlük düşmanları kendilerine ‘demokrat’ diyorlar. Yaşayacağı ülke yerine herhalde hiçbir sömürgede gerçekleşmemiş bir din özgürlüğü adına sömürgede de yaşamayı tercih eden insanın çağdaş dünya gerçeğinden nasıl bu denli uzak olabildiğini anlamak olanaksız. Fakat varlığı dehşet verici. Bu kadar içi boş, tarih bilinci olmayan, aklına geleni söyleyenleri yetiştiren bir toplum tasarlamak zor. Umarım böylelerinin sayıları bir büyük tımarhaneyi doldurmaz. Endonezya, Hindistan, Mısır ve Avrupa’nın Kuzey Afrika sömürgeleri bu genç bilinçsizler gibi düşünselerdi, bugün yine sömürge olarak kalırlardı Bu kızcağızlar acaba Cezayirli. Pakistanlı yazarları, ya da sömürge tarihini hiç okumuşlar mı? Kanımca Türkiye Sünni Müslümanlığın en özgür olduğu ülkelerden biri. Türkiye’den kaçmak isteyince Kanada yerine Suudi Arabistan’a gidilebilir. Evet, bir kez daha ne mutlu Türküm diyene! 20 Haziran 2008