Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Türkiye’nin sorunu İslamın sorunudur Türkler İslam dinini temel alan bir kültür dünyasının önemli üyeleridir. Osmanlı İmparatorluğu bu dünyanın 20. yüzyıla kadar Avrupa sınırındaki en büyük temsilcisi idi. Bu nedenle Türkiye’nin İslam toplumlarını en gelişmiş olanı olarak 1.5 milyar nüfusu olan Müslümanın geleceği ile ilgilenmesi, hem kültür bağı hem insanlık açısından temel bir görevdir.. Doğan Kuban ürkiye ve bir ölçüde İran dışında, Müslüman toplumlar sömürge dönemi travmasından kurtulamamışlardır. Kaldı ki tümü politik bağımsızlıkları var gibi gözükse de, başta Amerika ve Avrupa olmak üzere, dış dünyaya ekonomik olarak bağımlıdırlar. Batılı ülkelerin eski sömürgeleri ile ekonomik ve kültürel ilişkileri de devam eder. İngiltere Hint Yarımadası, Singapur ve Afrika ile, Fransa Kuzey Afrika, Çin Hindi, Senegal, Çad gibi eski sömürgeleri ile, Hollanda Endonezya ile, Rusya eski Asya Sovyet cumhuriyetleri ile yakın ilişkilerini sürdürüyorlar. Bu ülkelerdeki Müslüman aydınların kullandıkları yabancı diller, Batıda okudukları ya da yaşadıkları ülkeler bu bağımlılığı açıkça kanıtlar. Jakarta’lı tüccar en çok Amsterdam ve Rotterdam’la; Senegal’li, Faslı, Cezayirli, Moritanyalı Fransa ile; İslam dünyasının sorunu Kenya’lı İngitere ile; Kazak ise Rusya ile iş görür. tektir: Ya bilim ve teknoloji Türkiye bir sömürge döüretecektir, ya da sömürnemi geçirmemişse de, ge olacaktır. Nasıl oluyor Saint Joseph ve da, iğrenç bir Batı propaGalatasaraylılar Fransa’ya, Robert College’liler gandası ‘ya demokrasi, ya Amerika’ya, Alman ve laiklik’ diye sahtecilik yaAvusturya Liseliler pıyor. Çünkü ABD ve Almanya ve Avusturya’ya sempati beslerler. AB’nin hatta belki de İkinci Dünya Savaşı bütün Hıristiyan dünyasısonundan Irak Savaşına nın İslam sorunu kadar da kimisinin ki hâsömürgeleştirme lâ devam etmek üzereTürkler Amerika hayrasorunundan ibarettir. nıdır. Petrol sultanları ise Amerikan ortağıdır. Fakat bu ilişkiler Arap petrolcülerinki gibi kucak kucağa olsa bile, bütün Müslüman ülkelerde bir İslam kimliği arayışı var. Müslüman aydınlar 19. yüzyıl sonundan bu yana Batıya politik, bilimsel, teknolojik, ekonomik olarak bağımlı kalmaktan kaynaklanan bir kavganın içindeler. Bu Müslüman kimlik zamanla Türk, İranlı, Arap, Endonezya’lı, Cezayir’li gibi ulusal kimliklere de bürünür. Ancak bu ikinci kimlik genelde, 20. yüzyıla kadar farkında olunmayan, daha doğrusu vurgulanmayan bir kimliktir. ji üretecektir, ya da sömürge olacaktır. Nasıl oluyor da, iğrenç bir Batı propagandası ‘ya demokrasi, ya laiklik’ diye sahtecilik yapıyor. Çünkü ABD ve AB’nin hatta belki de bütün Hıristiyan dünyasının İslam sorunu sömürgeleştirme sorunundan ibarettir. LAİKLİK BİLİMİN KAPISINI AÇAR Avrupa Anayasasındaki uyum kararlarını alması istenen Türkiye’nin, Avrupa Anayasası ilkesine uymasının gerektiğini niye ileri sürmüyorlar? Çünkü demokrasi okumamış toplumda tutucu söylem, laiklik ise bilim ve teknoloji kapısını açabilecek özgür eğitimdir. Kimileri bu safsataya abone olabilirler. Fakat bu gerçeği laf ebeliği ile örtemezler. İslam’ın kurtuluşu bilimsel eğitim ve teknolojidir. İran’ı örnek alabiliriz. İran kulağını Batı propagandasına T ğu için değil, tersine kavgayı din ideolojisi dışında bir alana taşıdığı için gerçekleşmiştir. Bu bilimsel öğretim ve bilgi, ve ona bağlı teknoloji alanıdır. Biz neredeyse üç yüz yıldır her şeyi ithal ediyoruz. Batıya karşı çıkmanın bile sözlüğünü Batıdan alıyoruz. Müslümanlar haçlı şövalyelerle değil, sanayici ve işadamları ve onları temsil eden politikacılar, üstün silahlarla donattıkları ordularla savaşıyorlar. Başka bir deyişle, 21.yüzyılın bilim ve teknoloji dünyasıyla 12. yüzyıl İslam ideolojisinin harekete getirdiği bir İslam karşılaşıyor. Üstelik Müslümanlar silahlarını düşmanlarından satın alıyor. Müslümanların bu denli aptal olmaları için bir neden yok. 9.12. Yüzyıl Abbasi İslam’ını, İspanya’da Müslüman egemenlik dönemini, sanayi devriminden önce Osmanlı devletini düşününce o zamandan bu yana tersine giden şeyin din olduğunu ileri sürmek, geri kalmışlık ve safsatadır. Bugünün mollaları Türkiye’ye matbaanın girmesine engel olan 16. Yüzyıl hattatları gibi konuşuyor. İSLAMI AVRUPALI BİLİYOR Avrupa İslam tarihini ve İslam’ı Müslümanlardan daha iyi incelemiştir. Müslümanlar kendi tarihlerini Batılı bir sistematik ve yorum içinde Batıdan öğrenmişlerdir. Müslüman tarihçileri ve bilim adamları tartışmalarında referans olarak Batılı kaynakları kullanıyorlar. 19.20. Yüzyıl İslam’ını da en iyi Batılılar incelemiştir. 19.20. Yüzyılların İslam kimliği sömürge kimliğidir. Batılılar o sömürge İslam’ının sürüp gitmesinden hiç de şikâyetçi değillerdir. Ilımlı İslam projesi 19. Yüzyılı hortlatmak isteyen bir sömürge projesidir. Ne var ki Batının silahı ve Batının düşüncesiyle Batı karşısında İslam kimliği kavgası yapmak bir budalalıktır. AKP’nin ve onun yardakçısı söylemin Huntington’u kullanması ve Mustafa Kemal’in ülkenin kurtulması için dile getirdiklerini görmezliğe gelmesi, acıklı bir gözlemdir. Eğer İslam kendi kimliği ile yaşayacaksa bu dışarıdan Amerikan yardımı alınacak bir giysi gibi bir kimlik değildir. Bunun Müslümanlar tarafından yaratılması gerek. Kaldı ki bunun silahı gizli değildir. Bu Batıyı dünyaya egemen kılan teknoloji silahıdır. Bu Irak’ta 600 000 kişi öldürebilen savaş silahına da dönüşebilmektedir. İslam dünyasının sorunu tektir: Ya bilim ve teknolotıkamış, atom bombası üretmeye çalışıyor. Bu olgunun doğası şudur: İran’da atom bombası yapımı İran’ın bilimsel eğitimine, bilgi birikimine dayalı bir proje değil, ele geçirilmiş bir knowhow’a dayalı bir projedir. İran birkaç tane atom bombası yapsa bile bu sadece kendi evinde saklanan cephanelik anlamına gelir. Bilimsel ve teknolojik altyapısı olmayan ülkelerin Amerika, Rusya, Çin’le atom savaşına girmeye kalkışmaları intihar olur. Oysa İsrail kadar eğitilmiş 60 milyon İranlı korku verici bir çağdaş güç olabilirdi. Tabii bunun gerçekleşebilmesi için İran’ın, nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarını da erkekler kadar eğitmesi gerekir. Sorunun çağdaş bir insan gücü yaratmak olduğunu anlamayan bir İslam dünyasının geleceği karanlıktır. Teknoloji dünyasının müşterisi kalacak olan Müslümanlar, ellerinde dışarıdan alınmış silahlarla, Batıya sadece bir terör çetesi olarak görüneceklerdir. Müslüman toplumların eğitilerek, çağdaş eğitim düzeyinde üretmeye başlamalarının başka alternatifi yoktur. Bin tane atom bombası üreten bir ülke ileri bir teknoloji ülkesidir. Her gün yeni şeyler üretmeye devam edecektir. Birkaç atom bombası üretmek ise, İran ve Kuzey Kore bağlamında öğrendiğiAvrupa Anayasasındaki uyum kararlarını alması miz gibi, terörist olmakla eş tutuluyor. istenen Türkiye’nin, Avrupa Anayasası ilkesine MÜSLÜMANLARIN KONUMU Bugün Müslüman kamuoyunun dünyayı algılaması, bir sevginefret perspektifi içinde, ve dünyayı üstün kılan bilim, teknoloji ve düşünce özgürlüğü parametrelerini akla getirmeden, bir haçlı savaşı niteliğine dönüştürülmüştür. Müslümanlar kendilerini hâlâ Ortaçağda sanıyor, ya da öyleymiş gibi davranıyorlar. Bir buçuk milyar Müslüman’ın zavallı konumu, gelişmiş ülkelerle kavganın içeriğinin anlaşılmamış olmasındadır. Bu aymazlık yüz yıldır sürüyor. Bunun sürüp gitmesinde Batı’lılar şeytanın sözcüsü rolü oynarlar. Batının İslam dünyasına üstünlüğü Hıristiyan oldu CBT 1102/ 8 2 Mayıs 2008 uymasının gerektiğini niye ileri sürmüyorlar? Çünkü demokrasi okumamış toplumda tutucu söylem, laiklik ise bilim ve teknoloji kapısını açabilecek özgür eğitimdir. Kimileri bu safsataya abone olabilirler. Fakat bu gerçeği laf ebeliği ile örtemezler. ANTİRASYONALİZMİN MÜŞTERİLERİ Türkiye’de İslam’la ilişkileri belirsiz sanal solcu aydınların takıntılarından biri, Avrupa’da Romantisizm’den bu yana üretilen antirasyonalizm’e müşteri olmalarıdır. Teknoloji esiri oldukları halde bazı aklı evveller, aklın bile modasının geçtiği konusu