16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR SPORUN ZEKÂ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ OLUMLU Koşmak beyni güçlendirdiği kadar insanın ruh hali üzerinde de olumlu etki yapmakta. Sonuç Almanya’daki Ulm Üniversite Kliniği’nde seksen katılımcıyla gerçekleştirilen deneylerle elde edildi. “İlk kez belli başlı zihinsel yetilerin doğrudan doğruyla sporla güçlendiğini gösterebildik, diyor kliniğin müdürü Manfred Spitzer. Deneyler koşan, cimnastik yapan ve bisiklete binen insanlarda, uyarıların daha hızlı ve daha etkili bir şekilde işlendiğini göstermekte. Fakat “beyni çalıştırmak” için öyle çok zor sporların gerekmediğini söylüyor uzmanlar. Örneğin pilot araştırma için altı hafta düzenli olarak koşan deneklerin, özellikle de “görselmekânsal belleklerinde”, “ruh hallerinde” ve “konsantrasyon yetilerinde” önemli gelişmeler kaydedilmiş. Ardından gerçekleştirilen asıl araştırmada psikolojik testler, beyin ölçümleri, genetik ve moleküler biyolojik yönden incelemeler yapılmış ve 17 haftalık spor programı uygulanmış. tülenmiş. Kaplumbağanın türü ise Amerika’daki Chelonian Araştırma Enstitüsü kaplumbağa uzmanı Peter Pritchard tarafından saptanmış. Avcılar son olarak bu kaplumbağa türünü 2004 yılında yakalamışlardı. Hayvanları bulan biy o l o g Nguyen X u a n Thuan, kesin buluntu yerini kaplumbağaların öldürülmesinden korktuğu için açıklamıyor. Dev yumuşak kaplumbağalar çok değerlidir. Vietnam’da özel bir yiyecek olarak tüketilen yumuşak kaplumbağanın kemikleri ve kabuğu da geleneksel tıpta kullanılmakta. Bu dev kaplumbağalar bir zamanlar Güney Çin ve Vietnam’da çok yaygındı. Yüz yıl kadar yaşayabilen bu kaplumbağalardan kısa bir süre öncesine kadar ikisi Çin’deki hayvanat bahçesinde diğeri de Hanoi’daki Kiem Gölü’nde olmak üzere geriye üç örneğin kaldığı sanılıyordu. Efsaneye göre imparator Le Loi, 15. yy’da Çinlileri kaplumbağa tanrısından almış olduğu altın bir kılıçla kovalamış. Ancak günün birinde gölün üzerinde yolculuk ederken birdenbire dev bir kaplumbağa kılıcı alarak suların derinliklerinde kaybolmuş. GRİP SALGINLARININ KÖKENİ ASYA Cambridge Üniversitesi’nde Colin Russel ile çalışan uluslararası bir araştırma ekibi, virüs kılıfının proteinini analiz ederek son beş yıl içinde meydana gelen grip salgınlarının Güneydoğu Asya kökenli olduğunu saptadı. Araştırmaya göre H3N2 tipi virüsler, 2002 ve 2007 yılları arasında ortaya çıktıkları bölgede hep gelişmeye devam etmişler. Ancak oluştukları bölgeyi terk ettikten sonra “evrimleri duruyor” ve yeni virüs varyantları gelişmiyor. Araştırmacılar inflüenza A virüsünün hemagglütinini inceleyerek her yıl meydana gelen grip salgınlarının belli bir bölgede mi beslendiklerini yoksa farklı bölgelerde mi geliştiklerini bulmaya çalışmışlar. Inflüenza A virüslerine bağlı olarak ortaya çıkan grip hastalıkları dünyanın her yerine yayılıyor ve her yıl yakla Bu bölgelerdeki virüs kökleri, Avrupa’da altı ila dokuz ay sonra Avrupa’daki köklerde görülen özelliklere sahipler. Küresel grip dalgası son olarak Güney Amerika’ya ulaşmakta. Bu sonuç Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden Edward Holmes’ın bir araştırmasıyla desteklenmekte. Holmes tropikal bölgelere uzanan bir virüs rezervini açıklamıştı kısa bir süre önce. Bununla birlikte tropikal olmayan bölgelerde de virüs değişimi söz konusu. Ama iki bilim insanı yine de araştırmalarının birbirini tamamladığını ve yeni bilgiler sayesinde salgınların daha önce fark edilebileceğini ve daha iyi aşıların geliştirilebilmesini umuyor. DÜNYANIN EN YAŞLI AĞACI Bilim insanları İsveç’in Dalarna bölgesinde dünyanın en eski ağacını buldular. 9.550 yıllık çam, tek bir kökten hep yeni dallar geliştirebildiği için her türlü iklim koşulunu atlatabilmiş. Umea Üniversitesi bilim insanları Fulu dağlarında bulunan çam tacının altında dört nesil eskiye uzanan 9.550 yıllık kozalaklar, odun parçaları bulmuşlar. Ve genetik analizler sonucunda kozalakların ağaçla aynı genetik özelliklere sahip oldukları görülmüş. Bilindiği gibi çam, aynı kökten hep yeni filizler vererek kendi kopyalarını üretebilme özelliğine sahip ve bu ne şık olarak 500.000 kişinin ölümüne neden olmakta, diyor araştırmacılar. Proteindeki değişim, virüsün çeşitli bölgelerde ama özellikle de Güneydoğu Asya’nın tropik bölgelerinde gelişmekte. Beyin araştırmaları Bu araştırma sonucunda deneklerin mekânsal tasvir yeteneklerinde önemli bir gelişme kaydedilmiş. Spor, ayrıca dopamin seviyesini indirgerken, genetik olumsuzlukları da dengelemekte diyor araştırmacılar. Dopamin değeri beynin güçlenmesinde önemli bir rol oynamakta. Formda olan deneklerde uyarıların daha hızlı ve etkili bir şekilde işlendiği görülmüş. Tabii araştırma beynin sadece koşarak ya da spor yaparak güçlenebileceğini kanıtlamıyor. Gerçek şu ki zihinsel çalışmalarla birlikte yapılan düzenli spor beyni güçlendirmeye önemli ölçüde yardımcı olmakta. ANTİDEPRESAN MADDESİNİN SÜRPRİZ ETKİSİ Depresyon tedavisinde verilen Fluoxetin etki maddesi beyni uyararak, yenilenmesini sağlıyor. Deneyler sırasında görme zorluğu çeken yetişkin farelerin görsel beyin bölgeleri yenilenmiş. Görme zorluğunda beyin sadece tek gözün bilgilerini işlemekte. Araştırmacılar son deneylerle beyindeki esnekliğin insanda da uyarılabileceğini sanıyorlar. Bulgunun beyindeki dejenerasyon bozukluğundan Alzheimer’e kadar yeni terapi yöntemlerinin geliştirilmesinde yardımcı olacağı sanılmakta. Araştırmacılar farelerde görme bozukluğu yaratmak için oldukça acımasız bir yöntem uygulayarak, farelerin tek gözünü dikerek kapatmışlar. Daha sonra ise bu gözü açarak diğerini dikmişler. Bunun ardından ise farelere dört hafta boyu Fluoxetin antidepresan ilacı verilmiş. Beyin akımlarının ölçümü ve davranış testleriyle de araştırmacılar fare beyninin antidepresan sayesinde iki gözü de eşit oranda kullanmayı öğrendiğini saptamışlar. Araştırmacılar bunu sinir hücrelerinin yeniden bağlanmasını sağlayan esnekliğin geri gelmesine bağlıyorlar. Bu esneklik yetişkin farelerde ve insanlarda gençlere göre daha zayıftır. Ancak antidepresanla, sinir hücrelerinin yeniden birbiriyle bağlanabilecek kadar “gençleştiğini” düşünüyor araştırmacılar. CBT 1102/ 4 2 Mayıs 2008 SOYU TÜKENDİĞİ SANILAN KAPLUMBAĞA VİETNAM’DA GÖRÜLDÜ Dev yumuşak kaplumbağanın (Rafetus swinhoei) neredeyse tamamen tükendiği sanılıyordu. Fakat Hanoi’daki Asya Kaplumbağa Programı’na göre, söz konusu kaplumbağa geçen temmuz ayında Hanoi’un batısındaki bir gölde görün denle söz konusu ağacın kökü de aynı yaşta olmalı diyor araştırmacılar. Sonuçlar İsveç’teki çamların, Amerika’dakilerden çok daha eski olduğunu göstermekte. Amerika’da 4000–5000 yıllık çamlar bulunmuştu. İsveç dağlarından güneydeki Dalarna bölgesine kadar gerçekleştirilen ikinci bir araştırma ile 8000 yıldan çok daha yaşlı ağaçlar bulunmuş. NANOBAKTERİLER VAR MI YOK MU? Bu konuyu bilim insanları 1980’li yıllardan beri tartışıyorlar. Soruyu yanıtlamak isteyen Chang Chun Üniversitesi araştırmacısı Jan Martel ve Rockfeller
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle