27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlığa ayrılan paranın azlığı, en önemli sağlık sorunu mu? 1 Şubat 2008 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinde Prof. Dr. Hasan Yazıcı’nın “Tam Gün Çalışmada Yanlışlar ve Tıp Fakülteleri İçin Öneriler” (*) başlıklı yazısı “ülkemizde ana sağlık sorunu sağlığa ayrılan paranın azlığıdır” cümlesi ile başlıyor. Sağlık sistemi tartışmaları para ile başlayıp para ile bitmektedir. Bu nedenle ülkemizdeki sağlık sorunlarının tartışılmasına bu noktadan başlamakta yarar var. Dr. Uğur Yılmaz, muguryilmaz@gmail.com Sanayide bir şirketin gelirinin artması, ürettiği ve pazarladığı bir ürünün piyasada yer alması, çok satması ve kullanılması ile mümkün. Sağlık hizmetlerinde kullanılacak ürünlerin ve hastaların sayısı nasıl arttırılabilir? Hastada kullanılacak ilaç ve ürünlerin seçimi ticari pazarlama kurallarına göre mi, yoksa hekimin böyle bir endişe taşımadan bağımsız kararına mı bağlıdır? Toplumlarda hastalık olarak tanımlanan bazı durumların prevalansı (görülme sıklığı) aşağı yukarı bellidir, bu oran kısa sürelerde önemli bir değişiklik göstermez. Bu nedenle gereksiz kullanım gerekçeleri yaratmadıkça ve daha ucuz ve etkili tedaviler daha pahalı olanlarla yer değiştirmedikçe, hasta sayısı ve harcamaların çok fazla oranlarda artması beklenmemeli. Kullanılacak ilaç ve ürünlerin seçimi ve tercihi yapılan propaganda, promosyon ve dağıtılan kâr payları ile sağlanır. Tıbbi ilaç ve ürünlerin dağıtımı ve kullanımı tamamen ticari bir süreçtir. Bu ticarette hastaların göreceği fayda veya tedavi önemli değildir. Tüketilen ilaç ve ürünlerin de büyük bir kısmı gene gerekli ve yararlı olmadıkları durumlarda kullanılır. özel şirket ve kuruluşlardır. Onların sözlüğünde performans “gelirlerinin artması” anlamına gelir. Bu amaçla uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Projesi, kısaca, sağlık hizmetlerinin devlet tarafından verilmemesi ve sağlık piyasasının uluslararası tıp karteline devredilmesi demektir. Bu proje, küreselleşme projesinin sağlık alanında uygulamasıdır. Küreselleşme ise, devletin tasfiye edilmesi, bütün üretim, endüstri ve ticaretin uluslararası şirketlere devredilmesi demektir. Küreselleşme sömürgeleşme anlamına gelmektedir. Sağlık hizmetinin değişik alanlarında görev alan bu şirketler için verim, yatırdıkları sermayeye oranla elde ettikleri kazançtır. Yatırıma oranla ne kadar fazla para kazanırlarsa verim o kadar fazla demektir. Bu şirketlerin kazanç hırslarının bir sınırı yoktur. Sağlıkta dönüşüm projesi ile kamu ilaç ve aşı fabrikaları kapatılmış, sağlık hizmetlerinde özelleştirmeler teşvik edilmiştir. Devlet ve üniversite hastaneleri de kâr amacı ile çalışan işletmeler haline sokulmuştur. Bu has ağlık hizmetinde görev yapan hekimler ve hekim öğretim üyeleri de çoğu zaman ‘çok üstün ve yararlı bir hizmet’ verdikleri halde emeklerinin karşılığının verilmediğinden yakınmaktadırlar. Hatta, işin bu kısmını bir yana bıraktığımız zaman bu kişiler, ülkemizde sağlık hizmetleri açısından para meselesi dışında çok da önemli bir sorun olmadığını düşünmektedirler. Sağlık hizmeti sağlayıcısı olarak hekimler ne gibi bir hizmet veriyor? Bu hizmet, gerçekten çok yararlı ve üstün bir sağlık hizmeti midir? Hekimler ne iş yapmaktadır? Hekimlerin çalışmasını ne belirler? Hekimler, hangi sınırlar içinde çalışırlar? Bütün bu sorulara verilecek cevap, sağlık hizmetlerinin amacının ne olduğu sorusuna verilecek cevap Uygulanan sağlıkta dönüile belirlenir. Bu soruya cevap verirken sağlık hizşüm projesi, sağlık sistemetlerinin kamusal olması mini insanlara ve topluma ile bu hizmetlerin özel şirzarar veren bir yapıya ketler (hastane ve kuruluşlar) tarafından verilmesi dönüştürmüştür. Getirilen arasındaki farkın ne oldusistem, hem gereksiz olağu da açıklanmalıdır. rak yapılan hem de hayali Kamusal bir hizmetin olarak yapılmış gibi gösteen önemli özelliği, bu hizmetin kamu yararına ve rilen harcamalarla, sosyal kâr amacı olmadan verilgüvenlik sisteminden ve mesidir. Burada toplumun kişilerin kendi keselerinbir kısmının değil bütününün yararı ön planda gelir. den yaptıkları harcamaları S daha da arttırmayı hedeflemektedir. Bu halkın değil, sağlık ticareti vasıtası ile gelirlerini daha da arttırmak isteyen çevrelerin arzusudur. SAĞLIK KARTELİ Günümüzde, sağlık hizmetleri alanında yapılan işler, bir muayene ile başlayıp bitmez. Sağlık hizmeti, tetkik, tedavi ve girişimlerle ve daima sürekli kullanılacak bir ilaç, tıbbi malzeme ve cihazla devam eden bir süreç haline geldi. Bu süreçte kullanılan ilaç, malzeme ve cihazların büyük bir çoğunluğu uluslararası tıp karteli ismini verdiğimiz şirketler tarafından üretilir. Bu şirketlerin hiç birisi kamusal hizmet anlayışı ile üretim yapmaz. Tıp karteli, patent anlaşması ile kendi ürettikleri ürünlerin dışındaki ürünlerin üretim ve satışını engelleyerek tekel oldular. Sözde rakipleri de, kartele ait diğer şirketlerdir. Sağlık hizmeti olarak ifade ettiğimiz süreçte çalışanların ücreti, otelcilik hizmetleri ve diğer giderler, harcamaların çok küçük ve önemsiz bir kısmıdır. Devamlı veya gereksiz yere ilaç ve tıbbi teknoloji kullanan hasta veya toplum kesimi arttıkça, uluslararası tıp kartelinin geliri artar. HASTA SAYISI NEDEN AZALMIYOR? Günümüzde, daha etkili ve yararlı birçok ilacın geliştirildiği ileri sürülmektedir. Bu üstün ilaçlarla hastalık ve hasta sayılarının daha da azaltılması beklenmez mi? Buna rağmen hasta sayısının ve sağlık harcamalarının durmadan artışı nasıl açıklanabilir? Toplumda hasta sayısı ve dolayısı ile sağlık harcamaları durmadan arttığına göre, verilen sağlık hizmetlerinin etkisiz ve yararsız olduğunu söyleyebiliriz. Bu etkisiz ve yararsız sağlık hizmetinin diğer taraftan sağlık hizmetlerinde performansı ve hasta sayısını arttırdığından bahsedilmektedir. Sağlık hizmetlerine daha fazla para ayrılmasını ve sağlık hizmetlerinde performansın ve verimliliğin arttırılmasını savunanlar, uluslararası tıp kartelinin çıkarları doğrultusunda sağlık endüstrisinden gelir sağlayan taneler, özel şirketlerde olduğu gibi kendi gelirlerini arttıran hekimlere performans adı altında kâr payı dağıtıyor. Bu hastaneleri çalışma tarzından dolayı artık bir kamu hastanesi kabul etmek mümkün değil. GELİR ARTTIRMAYA ODAKLI Bugün bütün sağlık kuruluşları gelir ve kâr arttırmaya odaklıdır. Bu da iki şekilde mümkün; a) hasta sayılarını ve b) hastalara yapılan işlemleri (teşhis ve tetkik yöntemleri, muayene, kontrol, yatış, ameliyat, kullanılan ilaç ve tıbbi malzeme) arttırmak. İşte bu anlayış ve uygulamalarla 2003’de 5 milyar dolar olan kamu ilaç harcamaları 2006’da on milyar dolara çıktı. 2002’de Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde 836 518 ameliyat CBT 1102/ 20 2 Mayıs 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle