Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Deriden sperm üretme düşü gerçekleşiyor mu? Bilim insanları, 5 yıl gibi kısa bir süre içinde, sıradan beden hücrelerinden yumurta ve sperm üretiyor olabilirler. Söz konusu teknolojik gelişme, yasa koyucular tarafından engellenmediği sürece, kısır çiftler ve üremeyle ilgili araştırmalar açısından bulunmaz bir nimet olabilir. İhbar ediyorum, bilirkişi uygulamasında suç işleniyor Bizim toplumun önemli hastalıklarından biridir kural (norm) çiğnemek. Ne var ki; kurallar; hak aramanın son kapısı olan yargı yerlerinde çiğnenirse hukuk da yargılamada yozlaşır ve adalet yolundan sapar. Çetin Aşçıoğlu Yargıtay Onursal Üyesi, cetinascioglu@gmail.com H G eçtiğimiz yıl araştırmacılar beden hücrelerinde saati geri döndürebildiklerini kamuya duyurmuşlardı. Aralarına seçilmiş bir öbek gen yerleştirmek suretiyle, deri hücreleriniherhangi türde bir dokuyu oluşturma yeteneğine sahip olan pluripotent kök hücrelere (PKH) dönüştürmeyi başarmışlardı. Böylesi bir yetenek yepyeni bir araştırma alanının doğmasına ve laboratuvarda üretilen gametlerden (sperm ve yumurtalar), kadınlardan oosit (yumurta hücreleri) toplamaya gerek kalmadan, oğulcuk elde etme olasılığının biraz daha artmasına neden oldu. Hinxton Grup adıyla bilinen konsorsiyum bu tür gametleri insan üretiminde kullanmaya yeltenmeden önce “gözetim yapılarının” uygun olması gerektiğine dikkat çekiyor. Böyle bir gelişme, güvenlik ve “nihai ensest” (yumurtanın ve spermin aynı kişi tarafından sağlanması) korkusu gibi, birtakım kaygıları da beraberinde getiriyor. Grup aynı zamanda, politikacılara bu yeni teknolojilerin düzenlenmesinde “esnek” olmaları çağrısında da bulunup, teknolojinin yalnızca insan gelişimine ışık tutmakla kalmayıp yumurta ya da spermleri kusurlu olan kısır çiftler için de yepyeni seçenekler sunabileceğine dikkat çekiyor. Britanya’da halihazırda geçerli olan yasalar laboratuvar ortamında üretilen gametlerin kısırlık tedavisinde kullanılmasını yasaklıyor. Kök hücre araştırmalarını hem destekleyen hem de eleştirenler şimdiden eşcinsel çiftlerin bu teknoloji sayesinde biyolojik anne ya da baba olabileceklerinden dem vurmaya başladılar. Ne var ki, Hinxton Grubu bilim insanları için şimdilik erkek beden hücrelerinden yumurta, ya da dişi beden hücrelerinden sperm üretmenin olanaksız olduğuna, dişi hücrelerde Y kromozomu bulunmadığından özellikle de ikinci durumda engelin çok daha büyük olduğuna parmak basıyor. Johns Hopkins Üniversitesi Bllomberg Kamu Sağlığı Okulu biyoetik uzmanlarından ve Hinxton Grubu üyelerinden Ruth Faden, araştırmayla sınırlı kalsa bile anlaşmazlıkların önüne geçilmesinin bir hayli güç olduğuna, çünkü laboratuvarda üretilen bu gametlerin yaşama yeteneğini sınamak amacıyla bir oğulcuk üretilmesi gerektiğine ve bunun da kıyametin kopması için yeterli bir neden sayılabileceğine dikkat çekiyor. Science Now’dan: Rita Urgan er alanda amacına uygun olarak sağlıklı çalışma, öngörülen yöntem (usul) kurallarının özenle uygulanmasına bağlıdır. Çağdaş hukuk da, yüzlerce yılda elde edilen deneyimlerden, özellikle sosyoloji ve felsefi alandaki bilgi birikiminden; yargılamanın doğru ve güvenli (adil) yapılabilmesi için ilke ve kurallar öngörülmüştür. Yargıç, bu kurallara uymak zorundadır. Tersi durumda, “nasıl altındaki direkleri çekerseniz çadır çökerse” yargılama da çöker. Usul kuralları bir yandan yargıca kolaylıklar sağlarken diğer yandan onu keyfi (kendince) davranışlardan da korur. Bilirkişi uygulamasıyla ilgili kurallar da aynı amaca yönelik görev üstlenmiştir. Ancak öngörülen kurallar, çoğun, dışlanarak uygulanmadığından; bilirkişi kurumu yozlaştırılmıştır. Hukuk ve yasalar, ancak ilgililerin açıklama ve sunularıyla kanıtlanmayan ve de yargıcın doğrudan kullanabileceği genel yaşam deneyimi, dil, mantık kurallarıyla çözemediği özel ve teknik konularda bilirkişiye başvurabileceğini kabul etmektedir. Ne var ki, uygulamada anılan öncelikli işlemler yapılmadan hemen her konuda bilirkişiye başvurulmaktadır. Kurum öylesine yozlaştırılmıştır ki hukuki konularda bile bilirkişi görüşü alınmaktadır. Oysa yasalar, hiçbir duraksamaya neden olmayacak biçimde “hukuki konularda bilirkişi görüşüne başvurulamaz” kuralını öngörmektedir. Bu bağlamda bilirkişilere de görev yüklenerek “raporlarında yargıç tarafından yapılması gereken hukuki değerlendirmelerde bulunulamaz” kuralına da yer verilmiştir. Ne var ki; bu buyurucu kurallara karşın, hukuki konularda bilirkişi görüşüne yaygın biçimde başvurulmaktadır. Yasa buyruğu olmasa bile “yargılama hukukun doğası” böyle bir uygulamaya izin vermez; hukukun bilirkişisi yargıçtır. Kaldı ki; hukuki konularda bilirkişi görüşünün alınması en azından yargıçlara bir düşünceyi benimsetme (telkin) niteliğinde olacağından Anayasa’nın 138/1. maddesine ve yargı bağımsızlığı ilkelerine de aykırıdır. Bazı bilim insanlarımız, çoğun iyi niyetle, bazı özel durumlarda hukuki konularda da bilirkişi görüşü alınabileceğini savunuyor. Ne var ki, günümüzde hemen her konuda bilimsel bilgilere ve yargı kararlarına ulaşma olanaklıdır. Ayrıca yargıçların kararlarını denetleyecek yanlışlarını düzeltecek yüksek mahkemeler de vardır; onlar da bilmiyor denilemez. Kaldı ki, bu uygulamada bir hukuk fakültesi öğrencisinin bilmesi gereken konularda bile bilirkişi görüşü alınmaktadır. kurumunun yozlaşmasını kolaylaştırmıştır. Uygulamada çoğun avukatlar, öğretim üyeleri ve emekli yüksek yargıçlar hukuki konularda bilirkişilik yapmaktadır. Bunlar bir bölümü yargıya yardımcı olmak amacıyla ve iyi niyetle görev yapsalar da, yaratılan olumsuzlukları göz ardı edemeyiz. Bilirkişi kurumunun yozlaştığını kabul ederek ağır eleştiren bir öğretim üyesi ile sorunu tartışırken kendisinin de bilirkişilik yaptığını hatırlattığımda “biz yapmasak sorumsuz ve bilgisiz kişiler yapacak” yanıtını aldım. Bir emekli yüksek yargıç da bir yandan bilirkişi kurumunu eleştirirken diğer yandan niçin bilirkişilik yapmasını şöyle savunuyordu: Mahkemeye yardımcı olmamız bizim görevimiz; parası önemli değil. Rapor düzenlemek için fevkalade araştırma yapıyoruz. Hafızamızı kaybetmemek, akli melekeleri devam ettirmek için bir fikri jimnastik oluyor (2). İlginç değil mi? KAZANÇ KAPISI YOZLAŞTIRAN UYGULAMA Hukuki konularda bilirkişiye başvurmak yargıç orununu (makamını) ve kişiliğini sarsar ve onları tembelliğe sevk eder (1). Uygulamada yalnız hukuki konularda soyut bilgiler verilmemekte uyuşmazlığı tümden çözer biçimde görüş bildirilmektedir. Böyle bir uygulama; araştırmayan, tartışmayan, sorgulamayan başkaları öyle dediği için karar veren yargıç tipinin oluşmasını yaygınlaştırır. Bilgisini ve bilgiyi kullanma yeteneğini geliştirmeyen bu nedenle akıl yürütemeyen yargıç tipi ise, hak arayanlar için gizil bir tehlike ve güvensizlik kaynağı olur. Adli Yargı Bilirkişi Listeleri de hukuki konularda bilirkişi dinlenmesini desteklemekte ve özendirmektedir. Bu listelerde avukatlara, hukukçu öğretim üyelerine ve yer verilmiştir. Bir adım daha atılarak hukukçu olmayan kişilerin bile hukuku konularda bilirkişilik yapmasına olanak sağlanmıştır. Oysa bu listeler rayından çıkan bilirkişi kurumunu düzeltmek için kabul edilmişti. Bu nedenle; bilirkişi kurumunu yozlaştıran Adli Yargı Bilirkişi Listeleri, bekleneni vermemiş üstelik bilirkişi CBT 1102/16 2 Mayıs 2008 Hukuki konularda bilirkibilirkişi görüşüne şilik yapanlar bir bölümü, ki bunların içinde avukatlar çobaşvurulamaz” buyuğunluktadır ve bilirkişiliği karucu kurallara karşın, zanç kapısı olarak kullanmakhukuki konularda bitadır. Bu amaçla görev üstlelirkişi görüşüne yaynenler hakkında yanlı ve çıkar amaçlı bilirkişilik yaptıkgın biçimde başvurulları yolunda söylentiler yargımaktadır. yı ve bilirkişi kurumun yıpratmaktadır. Yargıçlar ve bilirkişiler kamu görevi yapan kişilerdir. “Hukuki konularda bilirkişi görüşüne başvurulamaz” ve “raporda hukuki konuda değerlendirme yapılamaz” buyurucu yasa kurallarına karşın: Hukuki konuda bilirkişi görüşüne başvuran yargıç ve raporunda hukuki konularda görüş açıklayan bilirkişi avukat, öğretim üyesi ve emekli yüksek yargıç TCK’nun 257. maddesinde öngörülen görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedir. Böyle bir saptama için üstün nitelikte bir hukuk olmak da gerekmez; çiçeği burnun da bir hukukçu bile bu yorumu yapabilir. Bu bağlamda Hâkimler Ve Savcılar Yüksek Kurulu’ nu, Adalet Bakanlığı’ nı, baroları önlem almaları için uyarıyor ve suç duyurusunda bulunuyorum. Hukuk karşısında kimsenin ayrıcalığı olmayacağına göre gereği yapılmalıdır. Yasaların buyurucu kurallarına karşın “yargıçlar hukuki konularda bilirkişi görüşüne başvuruyor” ve “çoğu avukat bilirkişiler de hukuki yorumlar yaparak yargıcın görevini üsteleniyorsa ilgililerin şapkalarını, cüppelerini ve kalemlerini önlerine koyup düşünmeleri gerekir. Politikacı, artık birkaç yasa kuralı ile bu sorunun çözülemeyeceğini, asıl sorunun yasalarda değil uygulamada olduğunu bilmek zorundadır. Bu nedenle amacından sapmış yargıç sınavı ve kendisinden bekleneni vermeyen bir yargıç eğitimi ve her hukuk fakültesi çıkışlının sınavsız eğitimsiz avukat olabildiği ülkemizde doğru ve güvenli yargılanmanın yapıldığı bir yargı düzeni olanaksızdır. Bilirkişi konusunda kapsamlı çalışmalar yapan birkaç hukukçudan biri olarak “Türkiye Adalet Akademisi’nde hiçbir karşılık beklemeksizin ders verme” konusunda sözlü başvurularıma bu güne kadar yanıt verilmedi; belgelendirmek için bu kez yazılı bir başvuru yapacağım. (ı) Kunter Yenisey Ceza Muhakemesi Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku 11. bası sh 556 (2) Yargıtay Dergisi Özel Sayı 1989 sh: 187 “Hukuki konularda