28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Popüler kültür ve Türkiye Popüler kültür halktan doğarak onun ilgilerini mi yansıtır, yoksa sosyal kontrolü sağlayan bazı güçler tarafından mı halka dayatılır? Popüler kültür anlayışı kâr ve satış amacı güderek kaliteyi, sanatı ve entelektüel gelişmeyi ezip geçmek midir? Popüler kültür küreselleşen dünyada insanlara aslında gerçekten onların ihtiyacı olanı mı vermektir? Öğr. Gör. Derya Altınmakas ( İstanbul Kültür Üniversitesi) şim sürecini içerir. Bu teoriye göre bir arabanın yapımı veya bir filmin yapımı arasında hiçbir fark yoktur, çünkü her ikisi de (sanayileşmiş toplumlarda) standartlaştırılmış, formüle edilmiş bir kültürün ürünleridir, “tek tip üretim biçimleri”dir. Tıpkı sanayi ürünleri gibi, kültürel ürünler de hemen tüketilmeli, tüketilenlerin yerine yenileri üretilmelidir. Kitle kültürünün bu standartlaştırılmış formülleri tüketici toplumuna mal satmayı hedeflediği için, ürünleri herkese hitap edecek biçimdedir, hilekâr ve yüzeyseldir. Bu ürünler bireyleri düşünmeye zorlamaz, gerçek dünyayı basitleştirir ve var olan problemlerin üstünü örter. Piyasa ve kâr amacı güderek ticareti ve tüketimi destekler. Böylece kitle kültürü seyircisini pasif, savunmasız, kolay idare edilebilen, sömürülebilir, duygusal ve sattıkları fantezilere ve hayallere kolay kapılacak birer yem olarak görür. G ünümüzde bir yanıyla herkesin dilinde olan, bazılarımızın olumsuz bir şekilde eleştirdiği, eleştirirken ister istemez içinde boğulduğu ve kendini bir anda bir parçası olarak bulduğu, kimimizin ise hiç farkında bile olmadan yaşam stili haline getirdiği “popüler kültür” kavramının tanımını yapmak aslında göründüğü kadar basit değildir. “Kültür” kavramı zaten başlı başına birçok bileşenden oluşan tarifi zor olan bir kavramdır ve anlayabilmek için birçok farklı kuramsal çözümlemeyi göz önünde bulundurmayı gerektirir. “Popüler” sözcüğü ise sözlük anlamında “halka ait ve bir toplumun geneli tarafından beğenilen” olarak tanımlanırken sanayileşmiş toplumlarda “herkes tarafından beğenilen ve tüketilen” olarak tanımlanır. müzik 'sanatçı'larımız ve onların 'ölümsüz' hit şarkılarına olan ilginin ve talebin nedenlerini açıkça ortaya koymaktadır. 1980'lerde Dallas dizisi gösterimdeyken yapılan “en çok J.R.'a benzeyen yarışması', günümüzde Binbir Gece dizisiyle devam eden 'siz olsaydınız ne yapardınız?'anketleri, Kurtlar Vadisi'ndeki 'Çakır' isimli karakterin dizide ölmesiyle camilerde okutulan mevlitler ve gazetelere verilen taziye ilanları, toplumumuza mal olmuş gelinler ve kaynanalarıyla büyük bir hazla sevgiliden sürekli bir intikam alırcasına söylenen derin içerikli pop şarkılarımız, popüler kültürün hayatlarımıza ne kadar derinden hükmettiğini gösteren gerçeklerdir. KARŞI GÖRÜŞ Popüler kültür kavramı kitle kültürü teorisyenleri ve Frankfurt Okulu tarafından böyle sert bir dille eleştirilirken, sosyolog Walter Benjamin popüler kültürün aslında çok da kötü bir şey olmadığını vurgular: “Popüler kültür sayesinde sanatın değişik dalları sadece elit ve Kitle kültürü seyiryüksek kültür tabakası insanlarına hitap cisini pasif, saeden bir şey olmakvunmasız, kolay tan çıkıp daha fazla idare edilebilen, insana hitap eder. Ayrıca film ve fotoğsömürülebilir, raf sanatı sayesinde duygusal ve satbireyler belki hayattıkları fantezilere ları boyunca göremeve hayallere kolay yecekleri ya da varlığından haberdar olkapılacak birer madıkları şeylere eriyem olarak görür. şebilirler. ”Benjamin popüler kültürün otoriter ve baskıcı özelliğinden çok demokratik ve katılımcı yönünü vurgular ve tabii ki bu görüş popüler kültürün bizleri 'birey' olmaktan çıkarmadığı sürece desteklenebilir niteliktedir. Medya 'egemen ideolojik nedensellik ekonomik arz talep kuralına dayanarak, halka istediği verildiği savıyla gelir. Bu sava göre halkın istediği bu ve halka hizmet için verilen de o. Fakat eğer tehlikeli atık olacak bir ürün üretilmezse, tehlike de yaratılmaz'. Bütün bu görüşler dikkate alındığında bu bağlamda son noktayı Sokrates'in “Sorgulanmamış hayat, hayat değildir' sözüyle koymak doğru olur. Popüler kültür gündelik yaşamın kültürüdür, var olmaya devam edecektir, hepimizi bir şekilde içine çekecektir, kaçınılmazdır, değişik maskeler altında insan yaşamının her anını doldurmaktadır. Bu devinim içinde ise yapılacak en iyi şey bireyselliğimizi yitirmemek, hayatı sorgulamak, eğer mutlaka olması gerekiyorsa bilinçli olarak bu devinim içinde yer almak ve tektipleşmemektir. Kaynaklar: CBT 1070 / 17 21 Eylül 2007 Erdoğan, İ.,(1999), “Popüler Kültür: Kültür Alanında Egemenlik ve Mücadele”, N. Güngör(der.), Popüler Kültür ve İktidar içinde, Ankara:Vadi Strinati, D. (2004), An Introduction to Theories of Popular Culture, NY: Routledge MUTSUZLUK VE YOKSULLUK Frankfurt Okulu'na göre kapitalist toplumlarda birey mal fetişizminin kurbanıdır, çünkü sosyal ilişkiler ve kültürel beğeniler para ile ifade edilir/nesnelleştirilir ve mal fetişizmi insanların bilinçlerine hükmeder. Adorno, kültür endüstrisini kitlelere dayatılan ve bireylerin farkında olmadıkları bir kültür biçimi olarak algılar. Çünkü tüketiciye yönelik üretilmiş mallar belirli bir plana ve amaca göre hazırlanmıştır. Tüketici, her ne kadar belirleyici öğe ya da söz sahibi olarak görünse de aslında aldatılandır. Adorno aynı zamanda kapitalist düzenlerde bireylerin kısıtlı, mutsuz ve yoksul bir hayat sürdüğünü ve bu bağlamda popüler müziğin ve film endüstrisinin insanları bu kaderlerine boyun eğmeye ikna ettiğini vurgular. Filmlerde, dizilerde gösterilen hayatlar sayesinde insanların kendi yaşamlarının ne kadar kısıtlı olduğunun farkına vardıklarını, fakat buna tepki vermek yerine dünyayı ve kendilerinin içinde bulundukları durumu olduğu gibi kabullendiklerini belirtir. Çünkü “kısa süreliğine de olsa izledikleri dizi, film ya da dinledikleri müzik sayesinde hayallerine kavuşmuşlardır.” (pseudoindividualisation) Popüler müzikte aslında her şarkı birbirine benzer, fakat şarkı sözleri öyle bir şekilde yazılır ki her birey şarkının kendi iç dünyasını yansıttığını düşünür ve o şarkıyı sahiplenir. Bu görüş toplumumuzdaki televizyon dizilerine, sabah programlarına, değişik versiyonlardaki pop star yarışmalarına ve her gün mantar gibi türeyen pop “Popüler kültür” kavramını daha iyi anlayabilmek için şu soruları sormamız gerekir: Popüler kültür nereden gelir? Popüler kültürü kim ya da ne belirler? Popüler kültür halktan doğarak onun ilgilerini mi yansıtır yoksa sosyal kontrolü sağlayan bazı güçler tarafından mı halka dayatılır? Popüler kültür anlayışı kar ve satış amacı güderek kaliteyi, sanatı ve entelektüel gelişmeyi ezip geçmek midir? Popüler Kültür küreselleşen dünyada insanlara aslında gerçekten onların ihtiyacı olanı mı vermektir? KİTLE KÜLTÜRÜ TEORİSİ Popüler kültür sanayileşmemiş toplumlarda 'halk kültürü', sanayileşmiş toplumlarda ise 'kitle kültürü'dür. Kitle kültürü teorisi sanayileşmenin ve şehirleşmenin yıkıcı sonuçlarıyla ilgilenir. Sürekli kalabalıklaşan şehrin ve mekanikleşmiş endüstriyel ürünlerin; toplumları ve eskiden insanları bir arada tutan değerleri kemirdiğini savunur. Bu teoriye göre kitle toplumunda bireyin kimliğini bulacağı ya da bazı değerleri paylaşacağı cemiyetler azdır ve birey ahlak anlayışı açısından da bazı değerlerini kaybeder. Kitle kültürü; bu cemiyetlerin azlığından dolayı bireylerin kitle iletişim araçları (medya) ve popüler kültürün hilelerine ve istismarına açık olduklarını vurgular. Kitle kültürü teorisi ve kitle toplumu geçmiş ve şimdi arasında kesin ayrıma dayanır. Bu ayrım daha çok iyi olarak düşünülen ve tercih edilen “geçmiş” ten yozlaşmış “şimdi” ye kadar olan toplumsal deği
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle