Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör İŞİTME KAYBI VE ANİ ÇOCUK ÖLÜMLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİ Yenidoğanlara yapılan işitme testiyle ani çocuk ölümleri engellenebilir. Sonuç, ölüm nedenleri açıklanamayan 31 bebeği inceleyen Amerikalı bilim insanlarına ait. Doktorlar ölen bebeklerin işitme yetisinin, kontrol grubundakiler kadar iyi olmadığını saptamış. Seattle Çocuk Hastanesi'nden Daniel Rubens bu yüzden iç kulaktaki kıl hücreleri ve solunum kontrolü arasında bir ilişkinin bulunduğunu tahmin ediyor. Amerika'da yenidoğanlara özel işitme testi (“hearscreening”) yapılmakta. Doktorlar iç kulağın, çıt/tık sesine karşı verdiği akustik yanıtı test ediyor. Son araştırmada bir yaşında basmadan aniden ölen 31 bebeğin test sonuçları bir yaşından büyük bebeklerle karşılaştırınca, ölen çocukların sağ kulak işitme yetisinin sağlıklı bebeklere göre dört puan geride olduğu ortaya çıkmış. Sonuç III. Murad, Topkapı sarayında bulunan dünyanın en eski üç Batlamyüs el yazmasından biri olan muhteşem eserin cildindeki ziynet taşlarını alabilmek için cildi söktürtmüş ve yazmayı bir daha da ciltletmemiş... Yeni Osmanlı Garibesi Türkiye'deki üniversite ortamının yurt dışına kaçırdığı kıymetlerden sevgili meslekdaşım ve arkadaşım Profesör Niyazi Gündoğdu, eşi Fahriye (kütüphane uzmanı ve tarihbiyobibliyografya yazarı) ve kızları Beril geçen gün bizi ziyarete geldiler. Kütüphanemde otururken kendilerine yeni aldığım ve pek ender bir eser olan Bernard Palissy'nin Discourses Admirables'ını gösteriyordum. 1580 yılında basılmış olan bu minik kitap, modern jeolojinin ilk öncülerinden biri sayılır. Yazarı Palissy, aynı zamanda Avrupa'da ilk kez porselen üretmeyi başaran kişidir. Bu önemli kitaba bakarken, Fahriye bir kütüphaneci gözüyle dört yüz küsur yıllık bir kitabın ne kadar iyi korunmuş olduğunu bizlere anlatıyordu ki Niyazi birden eşinin sözünü keserek «Yahu bizimkiler o zaman ne yapıyorlardı?» diye soruverdi. «1580 yılında, Osmanlı Padişahı ve İslâm Halifesi Sultan III. Murad Han Hazretleri, Devleti Âli Osman'ın Kapudanı Deryası İtalyan asıllı Kılıç Ali Paşa'ya, emir vererek Takiyüddin'in Tophanı'de kurmuş olduğu dünyanın en büyük rasathanesini bombalattırmakla meşguldü. Hattâ, tarihçi Nevi Zâde ibn Yahya Ataî Efendi'nin bildirdiğine göre, bombarduman başladığında hiçbir şeyden haberleri olmadan mâsumane incelemeleriyle meşgul olan astronomlar da binanın içerisindeymişler. Yalnızca Takiyüddin, Sultan'ın yanında olduğu için paçayı kurtarabilmiş. Bombardumanın sebebi de Şeyhul İslam hazretlerinin, Takiyüddin ve çalışma arkadaşlarının gökleri inceleyerek Allah'ın işine karışmalarının imparatorluğun başına uğursuzluk getireceğini padişaha söylemiş olmasıymış.» Niyazi «Yok yahu!» diye hayretini belirtti. Fahriye ise kocasının hayretine şaşırarak «E sen bunu bilmiyor muydun?» diye sorunca Niyazi, «Rasathanenin bombalandığını biliyordum, ama bu detayları duymamıştım» dedi. «Sevgili arkadaşım» diye devam ettim.«İş bu kadarla kalmış olsa! Aynı III. Murad Han Hazretleri, Topkapı sarayında bulunan dünyanın en eski üç Batlamyüs el yazmasından biri olan muhteşem eserin cildindeki ziynet taşlarını alabilmek için cildi söktürtmüş ve yazmayı bir daha da ciltletmemiş! Bu muhteşem eser bu nedenle günümüze pek fecî bir halde ulaşabilmiş. Geri kalanının restore edilip kurtarılmasını da Atatürk'e borçluyuz. Zira Prof. Adolf Deismann tesadüfen Topkapı'nın entellektüel enkazı arasında bu önemli eseri 1929'da keşfedip Atatürk'e haber verilmesi sağlayınca, Atatürk derhal zamanın en önemli eski yazma restoratörü olan Berlin Üniversitesi profesörlerinden Hugo Ibscher'i çağırtarak bu tarihi eseri restore ettirtmiş.» Fahriye de kütüphaneci olarak kendi tecrübelerinden benzer olaylar anlattı. «Ancak sanmayalım ki cehalet memleketimizi terketmiştir» dedim. Kendilerine geçen gün televizyonda Toskana'yı daha önce hiç duymadığı için Taskıniy diye söyleyen, Amerikan Bağımsızlık Savaşını İngilizce'den doğruca İhtilal savaşı diye çeviren zır cahilleri anlattım. Fakat en fecîsini, o yazımı okuyan bir okuyucum, İlhan Şiran Beyefendi yazmıştı: Meğer bir televizyon programında Tuna nehri bir saat boyunca Danube diye anlatılmamış mı? İngilizce okunuş şekliyle «denyub» olarak bile değil, doğrudan Danube diye... Ve bunu telâffuz eden insan benzeri varlık, bu bir saat boyunca Avrupa ortalarında doğup Karadeniz'e dökülüyor diye anlattığı bu nehrin marşlarımıza bile girmiş Tuna olduğunu anlayamamış!! Beni AKP'nin başörtü söylemi veya politikası vb. rahatsız etmiyor. O ve benzeri politikaların temsil ettiği bu korkunç cehalet rahatsız ediyor. Her ikisi de yaşça benden büyük olan Niyazi ve Fahriye ile kendi ülkemizde nasıl azınlığa düştüğümüzü, nasıl yabancılaştığımızı konuştuk. Onlar Fransa'ya hicret ederek kısmen de olsa bir rahata kavuşmuşlardı. Ya ben ve buradaki arkadaşlarım, ailem? Bu korkunç cehalet denizini yaratanların arasında yaşamaya nasıl devam edebileceğiz? Atatürk Türkiyesi çoktan tarih olmuş, 1950'den beri kırsal kökenli zır cahil politikacılar elinde Osmanlı tüm dehşetiyle hortlamıştır. Ancak eskisinden çok daha hızlı gelişen dünyada yeni Osmanlı Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu kadar yaşayamayacaktır. Aklımızı başımıza alıp, dünyayı yöneten bilgiyi edinip, onu üretmeyi öğrenemezsek, bizlerin nesli bu yeni Osmanlı garibesinin parçalanarak tarih olduğunu ve Ön Asya'daki Türk varlığının silindiğini görecektir. lar bu yüzden iç kulak ve ani çocuk ölümü arasında bir ilişkinin varlığına işaret etmekte. İç kulakta hem denge hem de işitme için önemli olan kılcıklar bulunmakta. Rubens, kılcıkların beyne,kandaki karbondioksit oranı hakkında bilgi gönderdiklerini düşünüyor; kılcık hücrelerindeki bozukluk yüzünden solunum kontrolü doğru dürüst işlememekte. Bilim insanları daha önceleri de solunum kontrolü ve ani çocuk ölümleri arasında bir ilişkinin bulunduğunu saptamışlardı. 500 YILLIK HEPATİT B VİRÜSÜ Kore'de bulunan bir mumyada beş yüz yıllık bir Hepatit B virüsü bulundu. Hastalık etkeni, Güney Kore'deki bir mezarlığın taşınması sırasında, mumyalanmış bir çocuk cesedinde saptanmış. Kudüs Üniversitesi'nde Mark Spigelman yönetiminde çalışan ekip, şimdi virüsün kalıtımını inceleyerek evrimsel gelişimi hakkında bilgi edinmeye çalışacak. Koreliler 14.yüzyılda ölülerini otuz gün kadar buzun üzerinde beklettikten ve çift tabakalı sarıçam tabutlarına yerleştirdikten sonra, üzerini yanmış kireç ve kille kaplarlardı. İşte bu işlem bazen cesetlerin mumyalanmasına yol açıyordu. Spigelman, kalıtım sayesinde Hepatit B virüsünün geçen yüzyıllarda ne şekilde değiştiğini bulmaya çalışacak. Bulgu, hastalık etkeninin gelecekteki gelişimi hakkında da bilgi verebilir. Hepatit B şu sıralar dünya genelinde an fazla görülen virüs enfeksiyonu ve tıpkı Hepatit C gibi kronik karaciğer hastalıklarına yol açabilmekte. Hepatit B yüzünden her yıl yaklaşık olarak bir milyon kişi yaşamını yitirmekte. AĞIR METALLERE MOLEKÜLER SÜZGEÇLE TEMİZLİK Amerikalı bilim insanları yeni bir filtre malzemesiyle sudaki ağır metalleri süzmeye başardı. Sünger yapısındaki malzeme çok küçük gözeneklere sahip ve ağır metal atomları yüzeyine yapıştıktan sonra bir daha çıkmıyor. Northwestern Üniversitesi'nden Santanu Bag ile çalışan araştırmacılar filtreyi çeşitli ağır metal çözeltilerle denemişler. Mesela suyun içindeki cıvayı %99,9 temizliyor. Sistem prensipte deterjanların içindeki su yumuşatıcıları gibi işlemekte. Deterjanın içindeki zeolitler, örneğin aletlerin kireçlenmesine neden olan kalsiyum ve magnezyum gibi metal atomlarını yakalıyorlar. Bir çözelti içindeki atomları veya molekülleri tıpkı bir süzgeç gibi yakaladıkları için zeolitler, moleküler süzgeç olarak da adlandırılır ama, bunlar genelde gözenekleriyle sadece küçük metal atomlarını yakalayabilen gözenekli alüminyum/silisyum/oksijen çözeltileridir ve ağır metallerde işe yaramıyor. Tehlikeli ağır metalleri süzmek isteyen araştırmacılar, kimyasal reaksiyonlardaki oksijenin yerine kükürt veya selen kullanmış. Filtre malzemesinin karbondioksitle kurutulmasından sonra ise gram başına 330 metrekarelik gözenekli bir yüzeye sahip süngerimsi bir malzeme elde etmişler. Deneyler sırasında yeni filtre malzemesiyle çinkonun %40'ı, cıvanın ise tümü temizlenmiş. Yeni sistem suların işlenmesinde ve çevre korumacılığında yararlı olabilir. Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1065/5 17 Ağustos 2007