25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Türk bilim adamı: 12 Eylül darbesi sırasında üniversite içindeki tutucu çevrelerin çabaları ile o cadı kazanı ortamında, bazı muhbir meslekdaşlarının çabaları ile üniversite ile ilişkisi kesildi. Buna karşılık muhbir dostları o dönemin kukla danışma meclisine seçildiler veya daha sonra rektörlük unvanları ile ödüllendirildiler. Olan sadece Altan Kayan gibi bu ülkeye çok uzun süre hizmet etmesi beklenen, yeri kolay doldurulamayacak üst düzeyde bir hekim ve bilim adamına oldu. Aslında kaybeden kendi üniver Dr. Altan Kayan (Solda) 1980'li yıllarda Dr. Cumhur sitesi ve ülkemizdi. Ertekin ile birlikte. Kayan, İngiltere'de değişik üniversitelerde çalıştı. Eğitim ve türü sözlerine çok üzüldüğünü anlatmışbilim alanında üst düzey görevlere geldi. tı. Ülke sevgisi yanısıra zaten varolan Ders kitaplarına otonöroloji ile ilgili bö genel kültürünün ne denli olgunlaştığını lümler yazdı. Yurt dışında iken bile Tür da kıvanç ve hayranlıkla izlerdim. Askiye'den giden genç hekimlere ve Türk lında çok sağlıklı ve yaşama bağlı görüvatandaşlarına yardım elini eksik etme nüyordu. Bana göre Altan'ı genç yaşta di. Sonunda Nothingham Üniversite yitirdik. Onun insan karakteri olarak örsi’nden hekim ve öğretim üyesi olarak nek olabilecek görkemli yaşamı önünde emekli oldu. Emekli olduktan sonra her saygı ile eğiliyorum. 1 Kayan A; Hood JD: Neurootoloyıl İzmir'e gelir, kısa bir süre kalır, ailesini ve biz yakın arkadaşlarını ziyaret gic manifestations of migraine. Brain, ederdi. Bu ziyaretlerinde kendi ülkesine 107, 11231142, 1984. 2 Hood JD; Kayan A; Leech J: Reolan sevgi ve özleminin hiç eksilmediğini gözledim. Sadece bazı eski öğrencile bound Nistagmus. Brain. 96, 507526, rinin ona kondurulamayacak dedikodu 1973. Şimdilerde sokak çekmiş felsefeden kendini, onu ite kaka dershanelere sıkıştırıyorlar. Tam tersini yapmalı: Dersaneleri de belki sokağa dökmek gerek.. Sokak ve Felsefe Felsefe sokakta çıkmıştır. Agora belki bir anlamda sokaktır. Çünkü felsefenin hayatı, örneğin Sokrates'le birlikte orada oluşur, orada gelişir, orada çiçek açar ve orada ölür. Belki sürekli olarak sokakta yenilenir. Çünkü sokağın dışına çıktığınız zaman ya kırlara açılırsınız, doğaya; ya da evlerin içine girersiniz. Birisi doğadır, belki yalnızlıktır. Öbürü yine bir anlamda yalnızlıktır. Çünkü odanıza çekilebilirsiniz, ama canların sokakta buluşması sözkonusu. Dolayısıyla, sokak gerçekten düşüncenin ve birlikteliğin olduğu bir yer. Tek başınalıktan felsefe çıkmıyor. Çok başına olmak gerek. Onun için sokak felsefenin beşiğidir diyebiliriz. Oysa şimdilerde sokak çekmiş felsefeden kendini, onu ite kaka dershanelere sıkıştırıyorlar. Tam tersini yapmalı: Dersaneleri de belki sokağa dökmek gerek.. Sokağı dersaneyle birleştirmeli. Bana sorarsanız, dersane, sokak ve doğa, kırlar, akarsular, dağlar, uçurumlar, hepsi bir arada olabilse keşke! Çünkü sokakta yine de bir yabancılaşma söz konusu. Çağımız sokakları doğayla bütünleşmiş gibi gözükmüyor. Felsefe zaten sokakta gözükmüyor çağımızda. Ama başlangıçta sokaktaydı, sonradan dersanelere çekildi maalesef. Sokağın ilk bildiğimiz kadarıyla bilgesi Herakleitos'tur. Ama herhalde Herakleitos soyluların geçtiği sokaklara isyan etmiştir. Çöplüklerde falan dolaştığı söylenir. Hatta kendisini gübrelerin içine gömmüştür. Sokağa bir isyandır, yaptığı. Çünkü sokak şimdiki anladığımız anlamda bir sokak değil. Çünkü şimdi soylular sokaklarda pek dolaşmıyorlar, onların ayrı evleri var ve sokaklardan geçseler de arabayla geçiyorlar. Ama sokakların bilgesi bence sokaklarda duvar kenarında oturanlardır, kedilere yiyecek verenlerdir ya da bir köşeye oturup kafa çekenlerdir, bir kıyıda sevişenlerdir; sokaklarda atan bir can var. Bilgeler sokağın kıymetini bilen, sokağı hayata dönüştürenlerdir. Bunu zaten çok eski sokaklarda görüyoruz. Yeni sokaklarda yok. Hele şimdi giderek çok parası olanlar sitelerde yaşıyor ve çevresini duvarlarla ve güvenlikli tel örgüleriyle çeviriyorlar, dolayısıyla oralarda hayat gözükmüyor. Çok özel ve itici bir özelliği var. Oysa sokak çok doğal olmalı ve herkesin dolaşabildiği bir yer olmalı. Onun için ayrıca para vermek; bilet, pasaport, vize almak gerekmemeli diye düşünüyorum. Sokağın bilgeleri sokağı hayata dönüştürebilirler, sokakta yaşayabilen, sokakta yatabilen, sokakta yazabilenlerdir. Sokaksa, öyle kasıntılı, vıcık vıcık entelektüel sokağı olmamalı, gerçekten sokak olmalı. Kasketli insanlar da orada yazmalı, yoksa birtakım entel insanlarının kendine sokak adını verdiği, açtığı kafeler gibi bir şey olur, o hale düşmekten sakınmak gerekir. Edebiyatın kanı, kalbi oradan atıyor diye düşünüyorum, sokaklarda kan ve can var. Benim korkum, parası olanlar ayrı yerlere taşınıyorlar ve garibanlar zaten çok ayrı yerlerde, sokağı olmayan yerlerde yaşamak zorunda kalıyorlar ve sokaklar boşalıyor giderek. Dolayısıyla sokaklarda yaşanılmıyor ya evlerde olunuyor, ya özel kafelerde; sokaklarda çok fazla kimse kalmıyor, kediler, köpekler veya işten dönen, okuldan dönen çocukların dışında. Halbuki sokağa yeniden bakabilmeyi sokaktaki canlılığı, hayatı, sokaktaki bahçeyi, sokaktaki doğayı, sokaktaki heyecanı gösterebilmek gerekir. Belki de burada mimar arkadaşlar ya da şehir planlamacı arkadaşlara da iğne batırmak gerek. Sokağı olmayan kentler tasarlanıyor. İnsanlar belki çok keyiflerine düşkün oldukları, sokakla buluşamadıkları için, sokaktan çok fazla etkilenmeyen, sokağın soğuğu, sıcağı, gürültüsünün gelmediği, korunaklı, hırsızın girmeyeceği yerler tasarlıyorlar.. Ama eski sokakları düşünürsek, örneğin Üsküdar’da Arnavut kaldırımının, cumbaların olduğu. Orada yaşıyordu insanlar, orada kalpleri atıyordu, orada kendi kalplerini, gönüllerini, düşüncelerini paylaşabiliyorlardı. İşte sokaklarda maltız kokuları, yemek kokuları vardı, insanların birbiriyle bakışmaları, heyecanları, birbirlerinden yardım istemeleri, dertleşmeleri hep sokakta oluşuyordu. Sokakta hayatın kalbi atıyordu. Uzayda organik molekül merikan Ulusal Radyo Gözlemevi'nden Tony Remijan ve HarvardSmithsonian Astrofizik Merkezi'nden Sandra Brünken ile çalışan araştırmacılar yüzlerce ışık yılı uzaklıktaki kozmik bulutlarda negatif yüklü organik moleküller buldu. Bu bileşimlerden en büyüğü olan Octatetrainyl anyon, sekiz karbon ve bir hidrojen atomundan oluşmakta. Bugüne dek bu tür moleküllerin dünya dışında varlıklarını sürdüremeyecek kadar zayıf oldukları düşünülüyordu. Yeni bulgudan sonra bu tür bileşimlerden oluşan yaşamın yapıtaşlarının evrende yayılmış olabileceği sanılmakta. Bilim insanları önce laboratuvarda yapay Octatetrainyl anyonları üreterek, bileşimin tipik spektrumunu radyo alanında belirlemiş. Daha sonra ise Gren Bank'deki radyoteleskopuyla, gökyüzünde buna benzer sinyaller aramaya koyulan Brünken ve arkadaşları, aradıklarını dünyamızdan yaklaşık olarak 450 ışık yılı uzaklıktaki Boğa takım yıldızında bulmuş. Tony Remijan'la çalışan ikinci ekip ise aynı sinyali aslan takımyıldızında saptamış. Bileşim burada dünyamızdan 550 ışık yılı uzaklıkta ölmekte olan bir gaz bulutunda bulunmuş. Octatetrainyl anyon, Brünken ve arkadaşlarının kozmik bulutlarda buldukları ikinci büyük negatif yüklü molekül. Araştırmacılar geçen yıl da altı karbon atomlu bir molekül saptamışlardı. A CBT 1065/11 17 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle