Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
COĞRAFYA Yeryüzünde el değmemiş son yerler Dünya'da henüz insan elinin değmediği, insan ayağının basmadığı bazı yerlerin kalmış olması mümkün mü? Bu sorunun yanıtını araştıran bilim dergisi New Scientist, Dünya üzerindeki “İnsansız Son Yerler”i araştırdı. Böylece tırmanılmamış dağlar, keşfedilmemiş mağaralar, haritada yer almayan çöller, dış dünya ile teması kesik kabileler, kimsenin ayak basmadığı adalar olduğu ortaya çıktı. En az bilinen, el değmemiş, sıra dışı yerlerin bazıları şunlar: Haritada yer almayan yerler Bir zamanlar Sovyetler Birliği'nin en gözde sayfiye yerlerinden biri olan ARAL DENİZİ kıyısındaki Muynak, bugün dalgalardan, teknelerden ve balıklardan kopuk, terk edilmiş bir hayalet kent görünümünde. Burada görünen tek şey, ufka kadar uzanan uçsuz bucaksız bir çöl. Oysa Aral Denizi bir zamanlar dünyanın dördüncü büyük gölü konumundaydı. Bugün 68 bin km2'lik gölün yerinde 50 bin km2 büyüklüğünde bir çöl yer alıyor. 1991 yılına kadar bu çölleşmenin sorumlusunun Sovyet mühendisleri olduğu düşünülüyordu. Sovyetler, Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan cumhuriyetlerini, gölü besleyen Amu Derya nehrinin sularının % 90'nını emen dev pamuk tarlalarına dönüştürmüştü. Ne var ki Sovyet yöneticileri ülkeleri terk ettikten sonra da bir şey değişmedi. Bugün artakalan su Batı'daki mağazalarda satılan giysiler için pamuk yetiştirmekte kullanılıyor. CBT 1058/8 29 Haziran 2007 Uygarlıkla temas öldürüyor! Dünya üzerindeki az sayıda yerli kabileleri korumak üzere kurulan Uluslararası Yaşam Destekleme Örgütü'ne göre dünyada yaklaşık yüzün üzerinde kabile yaklaşık 40.000 kişi yaşıyor ve bu kişilerin dış dünya ile teması kesilmiş durumda. 3 Mart 2004 tarihinde PARAGUAY'DAKİ FİLADELFİA bölgesinin 100 km kuzey doğusundaki orman da yaşayan Ayoreo Yerlileri, suları bölgedeki çiftlik sahipleri tarafından tüketildiği için ilk kez uygarlıkla tanışmak zorunda kalmışlar. Bu olay, antropologların “ilk temas” olarak niteledikleri karşılaşmaya tipik bir örnek oluşturuyor. Bazı kabileler temastan olabildiğince kaçınıyor. Bunlardan biri de Andaman Adaları'ndaki KUZEY SENTİNEL ADASI'nda yaşayan, sayıları 50 ile 200 civarında olduğu sanılan Sentinelezler. Bu insanlar, uygarlık ile tanışmak istemedikleri için meraklıları uzaklaştırmak adına şiddete başvurabiliyorlar. Ocak 2006'ta kıyıya çok fazla yaklaşan iki balıkçıyı öldürdükleri gibi, 2004 yılındaki tsunami felaketinde Hindistan hükümetinin gönderdiği keşif helikopterini ok yağmuruna tutmuşlar. Kaldı ki, Uluslararası Yaşam Destekleme Örgütü, bu kabilelerin uygarlıkla temas etmeleriyle birlikte şiddete maruz kaldıkları veya hastalanarak öldüklerine dikkat çekiyor. Örneğin 19701980 yılları arasında Brezilya'daki Panara Kabilesi'ne bağlı yerlilerin %80'i ilk temastan sonraki 10 yıl içinde ölmüş. Bu insanlar ilk şoku atlatabilirse, 2030 yıl sonra yeniden çoğalabiliyorlar. Dış dünya ile teması olmayan başka yerli kabileleri de var mı? 2002 yılında Endonezya'da, BATI PAPUA üzerinde havadan yapılan bir keşif sırasında misyonerler 40 dolayında kabile tespit edebildiklerini belirttiler. Uzmanlara göre bu, gerçek rakamın çok altında. Dış dünya Yeni Gine adasının büyük bir kısmını erişim zorlukları ve tehlikeleri nedeniyle henüz keşfetmiş değil. Yabancı istilacıların yok ettiği ekosistemler İnsanlar yeryüzünde en ücra köşelere kadar gidip keşfedilmedik nokta bırakmadıkları için, bu gözden ırak bölgelere her türlü organizmayı taşıdılar. Sonuçta bu yabancı istilacılar yerel ekosistemi bozarak yerli türlerin yok olmasına yol açtılar. Bu istilacı organizmalar yalnızca gemilerin taşıdığı kedi ve sıçanlardan ibaret değil. İnsanlar Amazon ormanlarının derinliklerine, çöllerin ulaşılması zor iç kısımlarına kadar uzandıkça, hiçbir bölgenin böyle bir tehlikeden kurtulacağı söylenemez. Yine de Atlas Okyanusunun güney kısımlarında yer alan BOUVET ADASI, hem uzak olması hem de doğasının “misafirperver” olmaması nedeniyle yeryüzünün en bozulmamış yerlerinden biri olmayı sürdürüyor. Bouvet Adası'na en yakın kara parçası 1.600 km ötedeki Gough Adası. 1739 yılında keşfedilen adanın büyük bir kısmı, çevresinde denizden yükselen birkaç kaya parçasının dışında, buzlarla kaplı. Limanı ve havaalanı bulunmayan ada, 1927 yılında Norveç'in yönetimine geçti ve 1971 yılında doğal park olarak koruma altına alındı. 1977 yılında üzerine otomatik bir hava istasyonu kuruldu. Bugün adanın yegane ziyaretçileri bilim adamları ve radyo amatörleri. Bu durumda adaya dışarıdan ziyaretçi gelmesi çok düşük bir olasılık olmakla birlikte, küresel ısınma buzları eritebilir ve altta bulunması muhtemel kolonilerin uyanmasına ve adayı istila etmesine yol açabilir. Yeryüzü'nün orijinal kabuğunu barındıran bölgeler Yeryüzü'nün orijinal kabuğundan örneklerin, genellikle kuzey yarıkürenin soğuk bölgelerinde bulunduğu biliniyor. Burada ilk durak Kanada'nın Kuzey Batı Bölgesi'nin başkenti Yellowknife. Bu kentin 350 km kuze