25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör parçalarından embriyonik kök hücre elde etmeye başardılar. Yöntem insanda da uygulanabildiği takdirde, embriyo ihtiyacı kalmayabilir diyor araştırmacılar. Nature dergisinde yayımlanan yazıya göre yöntem cildin üzerinde bulunan fibroblast hücrelerine dayanıyor. Farelerin fibroblast hücrelerini değişimden geçiren bilim insanları bunları embriyonik evreye dönüştürebilmişler. Whitehead Enstitüsü araştırmacısı Rudolf Jaenisch'in açıklamasılıyor. Araştırmacılar Cell Metabolism dergisinde şöyle diyorlar: “İnsan acıktığı zaman, yiyecek aramak için hareket isteği uyanır. Bu ilkel bir biyolojik süreçtir.” Bsx genleri mutasyona uğramış fareler diğerlerine göre daha tembeller. Tembel fareler aç olmalarına rağmen daha az hareket ediyor ve daha ender olarak besin arıyorlar. Araştırmacılar bu gen sayesinde, şişmanlarda yeme bağımlılığına neden olan süreçleri daha iyi anlamaya çalışıp yeni ilaçlar geliştirmeyi umuyorlar. Beden ağırlığı her şeyden önce iki faktör tarafından ayarlanmakta: 1 beslenme 2hareket. Her iki faktör de hipotalamus denen beyin bölgesi tarafından kontrol edilmekte. Toplumda her bireye eşit eğitim şansının verilmesi, o toplumda eğitim kalitesinin perişan olmasıyla sonuçlanır. Elitist Eğitim Şart İstanbul Teknik Üniversitesi altmışlı yıllara kadar Türkiye'nin büyük farkla en iyi yüksek okuluydu. Mezunları dünyanın en iyi okullarının mezunlarıyla yarışabilen düzeydeydiler ve dünya çapında iş yapabilen şirketler veya araştırma grupları oluşturabildiler (bunlar arasında bir Ratip Berker gibi, bir Kâzım Çeçen gibi, bir İhsan Ketin gibi İTÜ hocalarından dünyada önemli madalyalar alanlar oldu). Şimdi ise Türkiye'de üç harp okulu hariç hiçbir yüksek okul o üstün düzeyi hayâl bile edemeyecek durumdadır. Bunun nedenini bir kere İTÜ'nün en şaşaalı günlerinin yetiştirdiği, dünya çapında büyük şöhret sahibi bilim adamlarımızdan biri olan Prof. Doğan Kuban'a sordum. Doğan Hoca, «Sayılar» dedi, «öğrenci sayılarının bu derece artması okullarda kaliteyi tutmayı imkânsızlaştırdı. Bizim zamanımızda İTÜ küçücük bir okuldu, tüm fakülteleri Gümüşsuyu binasına sığan bir kurumdu. O binaya girecekler de son derece sıkı bir elemeyle alınırdı ve gene de ikinci sınıf sonunda sıkı bir baraj uygulanır, başarısız talebe elenirdi. İTÜ öğrencisi olmak toplumda başlı başına bir ayrıcalıktı. Şimdi çığ gibi büyüyen nüfus ve herkesi üniversiteye sokmaya çalışmak gibi yanlış bir politika Türkiye'deki eğitim düzeyini bu fena duruma düşürdü.» 1618 Haziran tarihleri arasında İstanbul'da Hava Harp Okulu Havacılık ve Uzay Teknolojileri Enstitüsü'nün düzenlediği Recent Advances in Space Technologies («Uzay Teknolojilerinde Yeni Gelişmeler»: RAST3) konferansına katılmak üzere gelen, dünyanın yaşayan en büyük uçak mühendisi addedilen Prof. Dr. Hans G. Hornung toplantı kapsamında verilen kokteyl esnasında Hava Harp Okulu Komutanı Hv. Plt. Tümgeneral Sayın Abidin Ünal ile sohbette, okula yapılan müracaat ile alınan öğrenci arasındaki oranları sordu. Abidin Paşa geçen yıl 60,000 müracaat olduğunu, bunun içerisinden seçilebilecek öğrenci sayısının yüz veya en çok iki yüzle ifade edilebileceğini, ama bu sayıya kalite kaygısı nedeniyle ulaşamadıklarını söyledi. Hava Kuvvetleri, kotasını doldurmak kaygısıyla kalite kıstaslarından fedâkarlık etmeyi her zaman reddetmiştir. Profesör Hornung, bu binde dörtten daha az olan oranın ABD'nin en iyi ünivesitesi olan Caltech'in oranından bile daha sıkı olduğunu söyledi ve bunun, kendisinin iki yıl önce bizzat gözlediği yüksek harbiyeli kalitesinin izahı olduğunu vurguladı. Üniversite giriş imtihanlarının gündeme geldiği bugünlerde bazı partilerin seçim kaygısıyla ÖSS'yi kaldırmayı parti programlarına aldıklarını görüyorum. Bu yaklaşım temelde doğru bir yaklaşımdır. Çoktan seçmeli ÖSS, aslında iyi bir kalite göstergesi olduğu halde, ülkemizde ortaöğretim kalitesinin perişan olmasının en temel nedenlerinden biridir ve behemehal kaldırılmalıdır. Ancak bu demek değildir ki, herkes üniversiteye alınsın. Tam tersine, üniversitelere alınacak öğrenci sayısı azaltılmalıdır. Bunun yerine üniversite dışı yüksek öğretim ve bilhassa meslek eğitimine büyük önem verilerek bunlar arttırılmalıdır. Öğrenci elemesi ilköğretim sonu, lise sonu ve üniversite birinci sınıf sonu aşamalarında yapılmalı, bu seviyelerde üniversite okuyacak kapasitesi olmadığı görülen öğrenci, topluma faydalı olabileceği başka eğitim kulvarlarına kanalize edilmelidir. Mecburî öğretim 12 yıla çıkarılabilirse (ki çıkarılmalıdır) bu eleme lise sonu ile üniversite birinci sınıf sonunda yapılabilir. Böyle elemeler diplomalı işsizler sorununa bir çare olacağı gibi, diplomalı cahiller sorununu da büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Şu anda Türk üniversitelerinin verdikleri diplomalar ciddîye alınacak belgeler değildir. Bunun nedenleri; görülmemiş bir öğrenci kalitesizliği, buna paralel olan bir hoca kalitesizliği ve çoğun aptalca politik kaygılarla açılan üniversitelerin altyapı imkânlarının gerekenin çok altında olmasıdır. Tüm bu hastalıkların çözümü eğitimde ödün vermeyen bir elitizme yönelmektir. Bunu, demokrasiyi Ali kıran baş kesen olmayı demokrat olmak sanan akılsız, cahil ve görgüsüz politikacılar gerçekleştirebilir mi? Hiç sanmıyorum. Ama şunu unutmayalım ki Türkiye'nin bekâsı bunun mutlaka yapılmasına bağlıdır. CİLTTEN EMBRİYONİK KÖK HÜCRESİ ELDE EDİLDİ Whitehead Enstitüsü, Harvard Kök Hücre Enstitüsü ve Kyoto Üniversitesi bilim insanları farelerin deri na göre değişimden geçirilen hücreler, embriyonik kök hücrelerinden farklı değiller. Harvard ekibi öte yandan bir fare embriyonunun genetik özdeşliğini değiştirmişler. Gelişme çok erken bir evrede durdurulduktan sonra başka bir hayvanın genetik yapı taşları aktarılmış. Bu yöntemle birbirine akraba olmayan insan embriyoları aktarılabilecek. Nilgün Özbaşaran Dede HEV'İN Küçük MUCİTLERİ HEV İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencileri enerji temalı projeleri hayata geçirdiler. HEV İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi Gürcan Gülersoy “Deneysel Amaçlı Rüzgâr Türbini Tasarımı” model projesiyle, rüzgârdan temiz enerji üretmeyi başardı. Gürcan Gülersoy günümüzde çevre kirliliği göz önünde bulundurulduğunda temiz bir enerji kaynağı olarak; kullanıldığında ülkemizin coğrafyasında çok verimli sonuçlar alınabilecek rüzgâr enerjisini araştırmış. Daha sonra arkadaşlarına göstermek için bir rüzgâr enerjisi jeneratörü yapmak istemiş. Rüzgâr türbinlerini inceleyerek, internet ve kitaplardan araştırmalar yaparak nasıl bir model hazırlayabilceğinin tasarımını yapmış. Tabii bu sırada, model oluşumu sırasında ustalardan parça yardımı almak zorunda kalmış. Uzun bir dönemde oluşturabildiği modelinin çalışıp çalışmadığını anlamak için çeşitli denemeler yapmış. En sonunda laboratuvar koşullarında bile enerji üretilebilen, bir otomobil içinde taşınabilen, ayakta durabilen ve 6. sınıf öğrencilerinin boyunu geçmeyecek şekilde tasarlanmış olan model ortaya çıkmış. Yine 6. sınıf öğrencilerinden, Güçhan Özvarnalı, Selim Şardağ ve Ahmet Uras'tan oluşan başka bir grup öğrenci de “Enerji Transformatör Modeli” projeleriyle, enerjiyi dönüştürdü. Enerji dönüşümünün nasıl gerçekleştiğini göstermek için, çalışmalarında elektrik enerjisini önce mekanik enerjiye, oluşan mekanik enerjiyi de yeniden elektirk enerjisine dönüştüren bir model oluşturdular. Matkap, küçük bir motor, elektrik ampulleri ve küçük bir jeneratörden oluşan sistem çok basit bir biçimde enerjinin kaybolmadan nasıl form değiştirdiğini gösteren bir çalışmadır. CBT 1058/5 29 Haziran 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle