Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ANTROPOLOJİ Dahlak Takımadaları İnsan nasıl insan oldu? Yeni bir öneri İnsanın var oluşu, yani insanın öncüllerinin insana dönüşmesi, evrimselden çok, olağanüstü koşulların zorlamasıyla gerçekleşen devrimsel bir olaydır. Bu olay Rift vadisinde gerçekleşti. İnsanın öncüllerine ait fosiller, çoğunlukla Rift vadisinde bulundu. 810 milyon yıl önce bu vadi çöktü ve su baskınına uğrayan primat ya yok olacaktı ya da olağanüstü şartlara uyum sağlayıp neslini sürdürecekti. Oktay Kaynak oktaykaynak@ttnet.net.tr Beyaz Nil Hartum Tana Gölü Mavi Nil Avash Nehri u yazıda insan sözcüğü ile akıllı canlı olan çağdaş modern insan kastedilmektedir. İnsanın akıllı canlı oluşu ile ayağa kalkma arasında bir ilişki olduğu antropoloji bilimi tarafından öngörülmüştür. (Kitap 1, 5, 9, 10, 11) Fakat ayağa kalkma olgusunun nasıl ve ne şekilde işlev gördüğü halen tartışılmaktadır. Ayağa kalktığı için elleri boş kalmış ve ellerini kullanarak beynini geliştirmiştir tezi vardır (Kitap 7, 8, 10, 13). Ama şu andaki şempanzelerin ellerini kullanma süreleri, süre/gün olarak modern insaOlağanüstü şartlara nın ellerini kullanma sürelerinden fazladır. Birbirlerinin parazituyum sağlaması da lerini temizlerler, meyve yerler, 45 milyon yıl gibi çekirdek kırarlar, yaprak ve kabir süre içinde iki buk yerler, termit avlarlar; bunlaayak üstünde yürür rın hepsi elle yapılır. Kaldıki aynı türden eşzamanlı ayrıldığımız önhale gelmek, yani görülüyor; biz ellerimizi kullanabelden aşağısı insan rak akıllı canlı olduk da onlar negibi olmak biçiminden ellerini kullanarak akıllı canlı olamadılar? de gelişmiştir. Daha Sonuç olarak, akıllı canlı olsonraki 45 milyon ma nedeni ayağa kalkmakta aranyıl içinde de artık malı, ama elleri boş kaldı gibi zamodern insan gibi yıf bir argümanla savunulmamalıdır. rahatça iki ayağı üs B tünde yürüyebilen bu canlı, belden üstünü de iki ayaklılığa uydurmak zorunda kalmıştır. Aksi halde belden aşağısı insan, belden üstü primat olan bir canlının doğada yaşamını ve türünü sürdürme şansı yoktur. Bu hem doğa yasaları hem de fizik yasaları gereği böyle olmak zorundadır. İNSAN YAVRUSUNUN ÖZELLİĞİ İnsan yavrusu hiçbir canlı ya da hiçbir memelide olmadığı gibi tamamıyla çaresiz doğuyor. Kafasını taşıyamıyor. Bütün bunların nedeni, ayağa kalkmaktan dolaYazının devamı arka sayfada CBT 1058/13 29 Haziran 2007 CBT 1058/12 29 Haziran 2007 Bu konuda üç tez var. Birincisi, tropik yağmur ormanlarında yaşayan şempanzeyle ortak atamız olan bir primat tropik ormanları yağmalayıp bitirdiğinde savana açık alanlarında kaldığı için avcılarını kollamak ve kendini savunmak üzere ayağa kalktığı görüşüdür (Kitap 1, 13, 14). Bu çok zayıf bir iddiadır. Benzer fiziksel yapıdaki başka canlılar da ayağa kalkmalıydı, neden kalkmadı? Yazının ilerleyen bölümlerinde anlatılacağı gibi, insanın geliştiği primat çok özel bir dönemeçten geçmiş ve o nedenle ayağa kalkmak zorunda kalmıştır. Ayrıca neden sadece o yöredeki yağmur ormanları yağmalanmış, Afrika Ekvator bölgesindeki diğer yağmur ormanları yağmalanmamıştır? Bu soru da yanıtlanacak. İkincisi, Afrika'nın sıcak güneşinden vücudunu korumak üzere ayağa kalktığı. Bu sayede vücuduna gelen güneş ışınlarının dik değil de eğik gelmesini sağladığı ve bunun sonunda kızgın Afrika güneşinden korunduğu savıdır (İnternet: 1, 8, 14, 22). Eğer böyle olsaydı filler ayağa kalkardı, kanguru şimdi modern insan gibi dimdik yürüyordu. Üçüncüsü, ayağa kalkma sonucu kafasının yerden ÜÇ TEZ 1 Neden ayağa kalktı? Doğal seçme sonucu mu, yoksa yaşamsal bir zorunluluktan mı? 2 Neden bir ikisi dışında bütün Australopithecus ve Hominid fosilleri Rift vadisinde bulundu? 3 Neden dörtbeş milyon yıl önce belden aşağısı insanımsı, belden yukarısı primatımsıdır? Ve belden aşağısı ne zaman insanımsı olmaya başlamıştır veya olmaya zorlanmıştır? 4 Neden en son kafatası hacminde giderek artan bir büyüme başlamıştır? Bu kafatası hacimleri farklı insansılar ayrı ayrı birer tür müdürler ve neden yok olmuşlardır? 5 Bir şempanze embriyosunu insan uterusuna koysak buradan doğum sağlasak sonuç ne olur? Rift vadisinde bulunan Australopithecus ve Hominid fosillerinin şifreleri çözüldüğünde bu soruların yanıtı oradadır.Ve aslında bu fosillerin beden(iskelet) dili bize bu soruların cevabını vermektedir. yükseldiği, bunun sonucu olarak Afrika meltemi sayesinde beynini soğuttuğu iddiası vardır (İnternet: 7, 8, 9). Ayağa kalkınca kafanın yerden yüksekliği en fazla 4050 cm. fark eder. Bunun sonucunda Afrika melteminin beynin ısısını düşüreceği savı pek güçlü bir sav değildir. PEKİ NEDEN AYAĞA KALKTI? İnsansı fosillerin çok büyük bir oranda, bir iki istisna hariç, hep Rift vadisinde bulunmasının bir nedeni olması gerekir. Bu istisnaların da, ayağa kalkma olayından sonra, insansıların bir şekilde erozyon veya başka bir jeolojik olay sonucu Rift vadisinin dışına çıkmış olmasıyla açıklanabilir. Günümüzden 810 milyon yıl önce dünyanın önemli çöküntü vadilerinden biri olan Doğu Afrika'daki Rift vadisinin, üstündeki yağmur ormanları, hayvan ve bitki örtüleriyle birlikte çöktüğü bilinmektedir (İnternet: 10, 13). Bu çöküntünün öyle kritik bir yeri olmalı ki, belki Olduvai boğazı, belki başka bir yer, bu yerdeki ağaçlar üstünde yaşayan ortak atamız primat bir anlamda mahsur kalmış olmalı. Rift vadisinin özelliğinden dolayı, yağmur sularının tahliye olamadığı söylenebilir. Bu arada çökmeden dolayı yeraltı sularının da yer yüzüne çıktığı düşünülürse, çöküntünün içinde uzun süreli ve kalıcı bir su varlığından bahsedebiliriz. Zaten şu anda Rift vadisi içinde çoğunlukla sodalı göller var. Büyük bir kesim de, kurumuş göl çökeltisidir. Şu görüşü ileri sürüyorum: Aslında insanın, insan olma özelliği kazanma sürecinin de (evriminin) kendine has olması gerekir. Australopithecusların geliştiği primatın, olağanüstü bir doğa olayından, koşullardan geçmiş olması gerekiyor. İnsanın öncülü, doğal seçilimle, evrimleşerek değil, olağanüstü bir zorlamayla, bir devrim yaparak insana dönüşmüş olmalıdır. Ağaçta yaşayan bir canlı olan öncülümüz, belirli bir süre ormandaki yiyecek stokunu bitirinceye kadar bu duruma direnmiş olmalı. Su içmek için de aşağıya inmesi zaten gereklidir. Belirli bir direnç noktasından sonra ormandaki yaşam stokları azalınca, yüz binlerce yıl içinde, aşağıya inme zorunluluğu doğmuş olmalı. İnsansı maymun fosillerinin bulunduğu katmanların sualtı çökeltileri olmasını (İnternet: 4, 7, 10), canlıların su içinde kaldığının göstergesi olarak kabul edebiliriz. Ağaç üzerinde yaşamayan, boyu kısa veya sürüngen canlıların suda boğulmuş olmalı. Bu sayede bu sular, özellikle balıklar için çok zengin bir besi ortamı oluşturmuştur. Öncülümüz balıkla beslenerek protein rejimine girmiştir. Darwin de, bu protein rejiminden bahseder (Kitap 10). Göğsüne kadar derinlikteki bir suda yürümek için ayağa kalkmak zorunluluğu vardır. Günümüzde şempanze ve orangutanların su içinde, karaya kıyasla daha dik durduklarını ve yürüdüklerini görürüz. Bu arada günümüzden 45 milyon yıl önceye gelindiğinde belden yukarısı ağaçta yaşamaya uygun primat, belden aşağısı; pelvis kemiği, bacak kemikleri, diz kapağı açısı ve ayakları insansı olan Australopithicus afarensisin (İnternet: 7, 24) anlaşılması kolaylaşıyor. Australopithecus afarensisin ataları gündüzleri yerde su içinde dik yürüyerek, geceleri ağaçta yaşamışlardır. Australopithecus afarensisin romatoit artirit olması suda yaşamanın sonucudur. Bu şekilde yaşanan 45 milyon yıl içinde, bu primatların belden aşağısı insansı hale gelmiştir. Belden aşağası tamamen insansı olup, iki ayak üzerinde yürüme rahatlığı sağlanınca ve de ayak baş parmağı artık ağaç dallarını kavrayamaz şekilde insansı olunca, bir primat gibi ağaç üstünde yaşama kolaylığı bitmiştir. Belden aşağısının insansı oluşu belden yukarısını da insansı olmaya zorlamıştır. İnsan gibi, ayaklarını yana açmadan, sendelemeden rahatça iki ayak üstünde yürüyen bir şempanze düşünün. Bu canlının yürürken düşmemesi için ağırlık merkezinin pelvis dışına çıkmaması lazım, aksi halde yürüyüş sırasında adım atarken tek ayak üstünde kalma anlarında yere düşecektir. Dolayısı ile yere düşmemek için belden yukarısını dik tutmak zorunluluğu hissedecektir. Gövdeyi dik tutmayı beceremeseydi, bu canlı türünü sürdüremez ve yok olurdu. Yani belden aşağısı insansı olan bir canlının belden yukarısının da insansı olması, doğa yasaları gereğidir. Nitekim olması gereken ol Doğu Afrika Rift Vadisi Turkana Gölü A. Afaensis Etiyopya Rift vadisinden bir görünüm AFRİKA RİFT BÖLGESİ Etiyopya rifti Batı kolu Doğu kolu muş, 810 milyon gibi bir süre içinde modern insan oluşmuştur. Ağacı terk edince, dallarda hareket etmeye çok uygun olan eller ve parmak şekillerine de gerek kalmamıştır. GÖVDEDEKİ DEĞİŞİM leri bulunmuş olsa, hem gövde dikliği hem göğüs kafesi daralması (silindirikleşmesi) ve kafatası hacmindeki büyüme çok net olarak görülürdü. Bulunan fosillerin sayılarının çok az olmasına rağmen beyin sığalarının 350400, 450500 . . . 600700. . . 10001300 cc'ye derece derece yükseldiği görülmektedir (5). Malawi rifti Luana rifti İki ayaklılık oturunca belden yukarısının iki ayaklı yürüyüşe uyarlanması için ağırlık merkezinin pelvis kemiğinin ve diz kapağının dışına taşmaması gerekmektedir. Bütün bunların gereği olarak belden yukarısının insanlaşması, konik olan göğüs kafesinin daralmaya başlayıp modern insandaki silindirik biçimi alması gerekmiştir (İnternet: 14, 15). Australopithicusun çömlek karınlılığı ve bele yakın kaburga çapı da daralmak zorundadır. Australopithecusun göğüs kafesi koniktir ve karın bölgesinde çömlek karınlılığın oluşmasını sağlamaktadır (İ: 20). Halbuki insanda bele yakın kaburga kafes çapı daralmıştır, çömlek karınlılık bitmiştir. Bunun sonucunda Australopithecusun rahmindeki yavrunun pozisyonu ve durumu değişmeye başlamıştır. Bunu hızlandırılmış bir film gibi düşünür ve belden yukarısının 5 derecelik açılarla dikleşmesini resmedersek, rahimdeki yavrunun durumundaki değişikliği daha iyi anlarız. Gövde her 510 derece dikleştiğinde, doğan yavrunun kafatası şekli ve beyin sığası değişir. Eğer 45milyon yıldan bu yana doğan bütün Australopithecusların fosil BİR DENEY DÜŞÜNELİM Bunun kanıtlanabilirliği açısından bir deney önermek gerekirse; döllenmiş bir şempanze yumurtasını insan rahmine emplante etsek ve doğum sağlasak, buradan doğan şempanzenin yumurta veya spermini tekrar dölleyip gene insan rahminde üretsek, insan rahminden doğmuş dişi ve erkek şempanzelerin yumurta ve spermlerini birleştirip tekrar insan rahmine emplante etsek ve bu işlemi sonsuz kere tekrarlasak, hızlandırılmış bir Ausralopithicus'tan Homo sapiens'e bir gidiş hali izleriz. İnsan rahmi son şeklini aldığı için 45milyon yıl önce olduğu gibi 350 cc'den birkaç cc fazla ikinci doğumda ondan birkaç cc fazla gibi yavaş bir seyir izlemeyiz. Çünkü 45 milyon yıl önce rahimde kendisini dik duruşa uyarlıyordu ve Australopithecus'la modern insan arası bir yerdeydi, hatta yolun başlangıcındaydı. İnsan rahminde fetüsün kafasının yuvarlaklaşması doğrultusunda bir baskı vardır. Bu anlamda çene geri itilmekte, çene geri itildiği için burun öne çıkmakta, çeneler dikdörtgen şeklinden ovalliğe dönmektedir. İngi lizcesi chin olan bizim alt çene dediğimiz çenemiz ortaya çıkmaktadır. Bunun insan canlısına hiçbir faydası yoktur. Yani bu doğal seçilim yoluyla elde edilmiş bir özellik değildir. Sadece yüzün önden geriye doğru itilmesi sonucu oluşuyor. Muhtemelen insan rahminden doğan şempanze yavrusunun da bu anlamda çenesi ileri çıkık olacak, burun kemiği ortaya çıkacak, diş dizilimi dikdörtgenlikten oval şekle dönecektir. ANTROPOLOJİ