Katalog

GÜNDEM Havuç ve Sopa Politikası mı? "Manevi Mirasım Akıl ve Bilimdir!" "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar." Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İÜ. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1083 21 Aralık 2007 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Güray Öz GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No:2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.343 72 74 Faks: 0212. 343 72 64 CUMHURİYET REKLAM Tel: (0212) 251 98 74/ 343 72 74 Yerel Süreli Yayın BASKI İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Caddesi No: 23 Yenibosna İstanbul [email protected] www.cumhuriyet.com.tr CBT 1083/3 21 Aralık 2007 Beklendiği gibi, önceden isim açıklanmadan, AKP'nin ruhuna uygun gizli kapaklı geçen bir süreçten sonra, Cumhurbaşkanı Gül, YÖK Başkanlığı'na sosyoloji profesörü Yusuf Ziya Özcan'ı atadı. Bu konuda Cumhuriyet'te de yazı yazmayarak beklemeyi yeğledim. Gazete yayınlarından anlaşılıyor ki Özcan, belli ki kendi çevrelerinden... Gül'ün “başka” çevreden birini atamasına, herhalde dini duygu ve inançları imkân vermiyor! ODTÜ'den kendisini tanıyanların belirttiklerine göre, Özcan kantitatif konularda iyi, TÜBİTAK Başkan Danışmanlığı sırasında da öğrencilerin projelerine gerekli araştırma desteklerini vermiş. Şikago Üniversitesi'nde doktorasını alması da bilimsellik açısından gözden kaçırılır bir olgu değil. ODTÜ'de profesörlük kıstasları yüksektir, belirli yeterlikleri gösteremediğiniz sürece bu unvanı almanız çok zordur. İlkinde olmasa bile ikincide profesör olmuştur. Özcan'ın YÖK başkanlığı süresince üniversitelerin bilimsel bakımdan gelişmesi için çalışacağını açıklaması da olumlu bir puandır... Ancak, bu atamanın ve Özcan'ın gelir gelmez yaptığı diğer açıklamaların ortaya koyduğu “fakat”lar çok... *** Burada en önemli soru veya sorun: Yusuf Ziya Özcan, YÖK Başkanı olarak ne kadar özerk, bağımsız bir kişilik? Örneğin Özcan, Gül ve AKP tarafından değil de, başka bir kurumsal kimlik tarafından YÖK Başkanlığına salt “bilimsel kimliği” dikkate alınarak getirilseydi, göstereceği tutum ve uygulamaları bugünkü gibi mi olurdu veya daha değişik mi? Bu soru önemlidir, çünkü atamanın arkasındaki güçlerin beklentileri ve atama nedenleriyle yakından, birebir ilgilidir... Özcan'ı, atamanın beklentilerinden soyutlamak zordur. Arkasında ve tepesinde AKP'nin üniversitelerden beklentileri vardır. Bunlardan birincisi, türbanın serbest kılınmasıdır... İkincisi ise, üniversitelerin çeşitli düzeylerdeki makamlarına, tabii öncelikle rektör ve dekanlıklara, AKP doğrultusunda kadroların getirilmesidir. AKP ve çevresindeki/ dışındaki azgın dinci yaygaracıların, bağnazların, üniversiteler ve YÖK konusundaki fikirleri açıktır. Bu beklentiler yılların ürünüdür, şimdi ise türban kadar isterik dolu bu taleplerinin gerçektirilmesini bekliyorlar! Ayrıca, AKP de 6 yıldır bugünleri gözetledi... Üniversitelere kaynak aktarmakta cimriliğin daniskasını gösterdi; üniversitelere engeller çıkarmak için kadroları sıktı. Yeni kurulan üniversitelerin gelişmesi için kendi adamlarının atanmasını umdu... İşte Özcan, yılların bu büyük birikimin baskısı, daha doğrusu sopası altında (Demoklesin kılıcı!) YÖK Başkanlığında icraat yapacak! Demek istediğimiz şu: Özcan özerk, bağımsız değil ve olması çok zor, ODTÜ'deki “serbest hocalığı”nın çok ötesinde bir konumda. Bu bakımdan, siyasal beklentiler kendisine yol gösterecek... *** Prof.Yusuf Ziya Özcan'ın Meclis kameralarından yansıyan sözleri de (Cumhurbaşkanı ve Başbakan bana, gazetecilere fazla açıklama yapma ipimizi çekerler, dedi) aldığı siyasi görevi gösteriyor. Zaten atanır atanmaz yaptığı açıklamalardan, türbanın serbest bırakılması konusunun öncelikli bir görevi olduğu da belli oldu. Selçuk Üniversitesi İlahiyat hocalarından Doç. Şahin Kılıç'ın “Kur'an'da türban yoktur, türban dayatması mikrofaşizmin göstergesidir, türbandan sonra sıra çarşaflanmaya gelecektir...” gibi sözleri ve saptamalarının doğurduğu rahatsızlık üzerine hakkında açılan disiplin soruşturmasına da müdahale etti, YÖK Başkanı. “Üniversite özgür olacaktır” sözleri çerçevesinde olumlu algılanabilecek bu müdahalesinin bile pazarlıklarla dolu ve içtenliksiz olduğu, Kılıç'ın avukatının yaptığı açıklamalardan anlaşılmaktadır (Cumhuriyet, 18 Aralık 07, “YÖK Başkanı beni aradı ve destekledi diye basına açıklama yap”) YÖK Başkanı'nın, Üniversitelerarası Kurul'a da 15 dakika uğraması, kendisini tanıttıktan sonra çıkıp gitmesi de, olumlu algılanabilecek bir durum değildir. İnsan hepsini bir arada bulmuşken rektörlerle tanışmaz, sohbet etmez, üniversite sorunlarını dinlemez, sorunların nasıl çözüleceği konusunda görüş alış verişi yapmaz mı? Anlaşılan Başkan, bütün rektörleri kendisine yabancı bulmuş ve görmüş! Belki de zaman içinde kendisinin belirleyeceği bir rektörler kuruluyla teması daha uygun görmektedir?! En büyük gafı ise, üniversite rektörlerinden türbanla ilgili Anayasa mahkemesi ve diğer mahkemelerin kararlarını görmezden gelmelerini istemesidir!? Makama daha oturmadan, üniversitelerde türban serbestliğini bir numaralı görevi ve sorunu olarak gören bir YÖK Başkanı, açıktır ki sorun yaratacaktır! *** YÖK Başkanı bir elinde bilimsel araştırmalara destek ve hükümetten aldığı bol kadro havucunu tutuyor, diğer elinde de türban sopasını! Havuç ve sopa politikasıyla mı üniversiteleri yönetecek? CBT ailesi olarak bayramınızı kutluyoruz.