24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ANTROPOLOJİ HOMO ERECTUS'UN ÖZELLİKLERİ Bilim dünyası Homo erectus'un yaşamakta olan Homo sapiens türünün doğrudan atası olduğunu kabul etmekle birlikte, H.erectus'un yaşadığı dönem ve dönüşüm evreleri konusunda tam bir görüş birliği içinde değildir. H.Erectus'un Afrika'da 1.8 milyon yıl önce evrildiği, önce Asya'ya ve daha sonra Avrupa'ya göç ettiği ileri sürülüyor. Türün 500 000 yıldan daha kısa bir süre önce ortadan kaybolduğu biliniyor. Bu zamanlamaya göre H.erectus, Homo habilis ve homo sapiens'in arasında bir dönemde yaşamış olmalıdır. Ancak Afrika'dan çıkış tarihi bilinmiyor. Bilim insanlarının çoğu göçlerin 1 milyon yıl önce başladığını kabul etmekle birlikte bu tarihin ne kadar öncesinde/ne kadar sonrasında başladığı konusu hâlâ tartışılıyor. H.erectus'un ortaya çıkışı ile birlikte tarihte şu ilkler yaşanmış oldu: • Hominid'lerin ilk kez Afrika'nın dışına çıkışı • Sistematik avcılığı başlaması • Alet yapımı ve ateşin kullanımı • Çocukluk döneminin uzaması • H.erectus daha kompleks bir yaşam sürdürme yetisine sahiptir. • Beyin hacmi, H.habilis'ten büyüktür; 8501100 santimetre küp civarındadır. • Vücut boyutları da iridir. Erkeklerde 1.8 m, kadınlarda 1.55 m boya ulaşıldı. • Kafatası uzun ve alçaktır. Ön ve arkası basıktır. • Kafatası kemikleri erken hominid'lerden daha kalındır. • Yüz kısmı kısa fakat enlidir. Burun açıklığı öne doğru çıkıktır. • Aşağı doğru bakan burun deliklerinin ilk ortaya çıkışıdır. • Kaşlar belirgindir ve göz çukurunun tam üzerindedir. • İskelet modern insanınki gibidir; güçlü ve kaslı bir yapıya sahiptir. • H.erectus'un çok yoğun fiziksel bir çaba gösterdiği sanılıyor. H.Habilis ile erectus arasındaki en belirgin fark, beyin hacminin genişlemesi, kaşların belirginleşmesi, kısa bir yüz ve burun açıklığının dışarı çıkıntılı olmasıdır. Burnun yapısı dışarı verilen havadan gelen nemin yoğunlaşmasını sağlar. Bu özellik sıcak ve kuru ortamlarda yaşamı kolaylaştırır. İlk eksiksiz H.erectus fosili Kuzey Kenya'daki Turkana Gölü'nün batısında bulunan 1.9 milyon yaşındaki Turkana Çocuğu adı verilen fosildir. Bu bugüne dek bulunmuş en tam H.erectus fosilidir. Tablo 1: Dünyadaki önemli H. Erectus buluntu yerleri ve yaşları (kaynak, (anonim). Bulunduğu yer Fosilin yaşı (yıl önce) Afrika Doğu Turkana 1,800,0001,600,000 Batı Turkana 1,500,000 Olduvai Gorge 1,300,000700,000 Swartkrans 1,800,0001,500,000 Ternifine 700,000500,000 Salé 400,000 Java Modjokerto 1,800,000 Sangiran 1,800,0001,600,000 Ngandong 400,000 Çin/Güney Asya Lantian 800,000 Zhoukoudian 550,000450,000 Hexian 400,000 Avrupa Dmanisi 1,750,000 Beyin hacmi (cm.3) 850900 1067 900 8131059 780 8501250 1025 kaynaklandığı çok eskiden beri bilinmektedir. DVitamini güneşten alınan ışınlar yardımıyla vücut tarafından üretilmektedir. Tersinden söyleyişle, yeterince gün ışığında kalmayan vücutlarda DVitamini üretilemez, DVitamini üretemeyen canlının bağışıklık sistemi zayıflar, bütün hastalıklara, özellikle tüberküloza açık hale gelir. Bu ilişkiler göz önünde tutularak, Kocabaş'ın vücudunun yeterince DVitamini üretememesinin sebebi ilginç bir tartışma başlatabilir. Bu konunun ayrıntıları ve belgeleri Kappelman vd. (2007)'de verilmektedir. Londra'da yapılan gözlem ve incelemelere göre, verem en çok koyu renklilerde, bilhassa ekvator kuşağından gelen göçmenler arasında, örneğin Hindistan'ın Gücerat eyaletinden gelenlerde daha yaygın bulunmuştur. Daha da ilginci, Birinci Dünya Savaşı sırasında Fransız ordusunda, aynı şartları yaşamalarına rağmen veremin Senegalli askerlerde çok daha yaygın olarak görülmesidir. Açık ve güneşli havalarda bulunan hastaların iyileşmesi üzerine, dünyanın her yerinde sanatoryumlar oluşturulmuştur. Buna karşılık koyu renkli insanlar arasında cilt kanseri vakaları çok seyrek görülmektedir. Bütün bunlar cilt rengi koyulaştıkça vücudun daha az güneş aldığını ve daha az Dvitamini ürettiğini, yeterli vitamin üretimi için daha uzun süre güneşte kalması gerektiğini göstermektedir. Örneğimiz Kocabaş açık havada yaşayan, genç birey olduğuna göre, veremin sebebi derisinin renginin koyuluğuna bağlanabilir. Eğer böyleyse, çevreye genetik uyumu için, atalarının bu yörede yeterince uzun kalmadığı, göç ederek buraya ulaştıkları sonucu çıkarılabilir. Bundan sonra yapılacaklar: Denizli'de bulunan fosil, mevcut bilgilere yenilerinin eklenmesine yardımcı olmuştur. Daha fazlası için incelemeler sürdürülmektedir. Hedef çalışmalardan birisi moleküler biyoloji tekniklerinin denenmesidir. İncelemeler tamamlandıktan sonra, sergilenmek ulusal müzelerden birisine verilecektir. Değinilen belgeler Alçiçek, M.C., Kazancı, N., Şen, Ş., Kappelman, J., Özkul, M., 2006, Türkiye'deki en eski hominin buluntusu. 59. Türkiye Jeoloji Kurultayı (2024 Mart 2006), MTA Kültür Sitesi, Bildiri Özleri Kitabı, s. 468, Ankara. 2 CBT 1083/14 21 Aralık 2007 Güvenmeli?” başlıklı sunumu yapan Imperial College'den JeanPatrick Connerade isyan edercesine; “Türkiye Avrupa coğrafyasındadır. Avrupa AB değildir. 40 kadar Avrupa ülkesinin bilim insanlarıyla temas gerçekleştiren biri olarak bilimi Türkiye Bilimler Akademesi (TÜBA) Bilim Etiği Kurulu, 1415 aralık günlerinlerinde insanların önüne çıkarmak için birlikte uluslararası katılımla “Bilim Etiği” sempozyumu düzenledi. Zeynep Altay çalışmalıyız.”dedi. Kapanış oturumunda akademilerin etik sorumluakademileriyle işbirliği içinde araştırma ve çalışmalara lukları üzerinde konuşan TÜBA şeref üyesi İlhan Te006 yılında kurulan Bilim Etiği Kurulu'nun İTÜ ağırlık verdiklerini belirtti. Türkiye Felesefe Kurumu keli sempozyumu değerlendirirken; Maçka Kampüsü Sosyal Tesisleri'nde beş Başkanı İoanna Kuçuradi de; “Dünya'da Pratiği “Belki Türkiye'de ilk defa bilim etiği üzerinde bu oturumda gerçekleştirdiği bu sempozyumun Etkileyen Farklı Etik Çerçeveler” başlıklı daha kapsamda, ana konularıyla, genetikçilerden, hukukçuamacı, bilim etiği konusunun daha geniş bilimsel sonraki konuşmacıların atıfta bulunduğu aydınlatıcı lara, çevrecilere kadar geniş akademik katılımla dufelsefi bir platformda ele alınması, uluslararası bilim bir sunum yaptı. ruldu. Etiğin ve bilim etiğinin nasıl derinliğine tartışıinsanları ile karşılıklı tartışılması ve akademik, “Etik ve Bilimciler: Araştırmada Kime labileceği, sistematiği gösteriltoplumsal kamuoyunun aydınlatılması. di. TÜBA'nın bunu yaygınYurtiçi ve dışından yoğun ve nitelikli katılımın laştırması ve bilim adamının olduğu sempozyumda sırasıyla “Bilim ve Etik”, etiği içselleştirmesi gerekiyor. “Küresel Isınma ve Çevre Etiği”, “Biyoetik”, Günümüzde akademik siste“Araştırma Etiği ve Hukuksal Sorunlar”, min yolaçtığı sorunlar nede“Akademilerin Etik Konularda Sorumlulukları”ana niyle bilim etiği Türkiye'nin başlıkları ele alındı. Her oturum sonunda tartışmalara gereksinimi olan, hayati önem geniş yer ve önem verildi. taşıyan bir tartışma Bilim Etiği Kurulu üyesi Ayşe Erzan'in yönettiği konusudur. Bilim açılış oturumunda TÜBA Başkanı Engin Bermek kamuoyunun yüksek katılım katılımdan duyduğu memnuniyeti dile getirerek etiğin “Akademilerin Etik Konularda Sorumlulukları” başlıklı son oturum. Soldan sağa; Jean ve ilgisi de bunun kanıtıdır,” çok küçük yaşlardan beri kazanılması, içselleştirilmesi Patrick Connerade, İlhan Tekeli, Orhan Öztürk, TÜBA Başkanı Engin Bermek dedi. gerektiği üzerinde durdu. Bu konuda dünya bilim Bilim etiği sempozyumu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle