24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA HABERLER GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner çetiner.m@superonline.com KOBİ'lere Çevre Ödülleri stanbul Sanayi Odası (İSO)'nın düzenlediği 23. Çevre Danışma Kurulu Toplantısında panel ve konuşmalar yapıldı ve çevre ödülleri dağıtıldı. İSO Başkanı Tanıl Küçük, sürdürülebilir kalkınma ve sanayinin rekabet gücünün oluştuğu denge içinde, İSO'nun öncü tutum aldığını belirtti ve “AB'nin çevre müktesebatına uygun çevre alt yapısını oluşturabilmek için yaklaşık 60 milyar Avroluk yatırım yapmak gerekiyor. Ve, bu miktarın 30 milyar Avroya yakın kısmının özel sektör tarafından karşılanması gerektiği tahmin ediliyor, bu yeni iş alanlarının açılması demektir” dedi ve çevre konularının güçlüklerine iyaret etti. Küçük, İSO çevre ödüllerine yapılan başvurular arasından 7 Kwobi'nin ödüle değer görüldüğünü açıkladı: Papirus Kâğıt: Kobi Çevre Dostu Ürün/Uygulama Jüri Teşvik Ödülü 2007; Uzay Kimya: Kobi Çevre Dostu Ürün / Uygulama Ödülü 2007; Delta Mobilya Dekorasyon: Kobi Çevre Teşvik Ödülü 2007; Emin Tabldot Yemek: Kobi Çevre Teşvik Ödülü 2007; Şafak Makine Yedek Parça: Kobi Çevre Teşvik Ödülü 2007; Onur İnşaat Malzemeleri: Kobi Çevre Ödülü 2007; Sarbak Metal: Kobi Çevre Ödülü 2007 İSO Çevre İhtisas Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Zeynep Bodur Okyay, İSO'nun “AB çevre müktesebatı konusunda üyelerinin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara da 2000' li yılların başından itibaren ağırlık” verdiğini ve “bu çalışmalar kapsamında 2007 yılında “sanayicinin çevre yasalarına ve ab çevre müktesebatına uyum stratejisi analizi projesi” tamamlandığını açıkladı. İ Amerikan Ulusal Kanbilim (Hematoloji) Kongresi her yılın aralık ayında gerçekleştirilir. Kanbilim alanındaki tüm yenilikler ve gelişmeler bu kongrede tartışılır ve yeryüzündeki bu konuda çalışan tüm bilim insanları çalışma sonuçlarını sunmak için bu kongreyi bekler. Amerikan Ulusal Kanbilim Konresi’nin Ardından Amerikan Ulusal Kanbilim Kongresi bu yıl CNN ve CocaCola'nın başkenti Atlanta'da 20.000 civarında hekim, akademisyen ve bilim insanının katılımıyla yapıldı. Kongre oturumları her sabah saat 06.00'da başlayıp çoğu kez gece 22.00 civarında sona erdi. Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nin 34 katı büyüklüğündeki kongre merkezi, onun civarındaki her bir otel, bu otellerin neredeyse her bir salonu farklı bilimsel organizasyonlara sahne oldu. Bu toplantılarda yeni bilimsel çalışma projeleri planlanıyor, yürümekte olanlar güncelleniyor, yeni çalışma sonuçları katılımcılara sunuluyordu. Aslında yılda bir gerçekleşen bu kongre son derece iyi organize, ancak bir o kadar da mütevazı bir görüntüdeydi. Yani görkemli açılış konserleri, kapanış baloları vb gibi hiçbir aktivite söz konusu değildi. Sabahın 06.00'sında başlayan, “uzmanı ile tartış” ismini taşıyan ve bilet satın alıp katıldığınız toplantılardan tutun, bilimsel içeriğin yer aldığı ve üyeler dışındakilere çok yüksek fiyatlarla satılan DVD'lere kadar son derece profesyonel planlanmış bir yapı mevcuttu. Dahası organizasyon, kongreye katılamayanlar için ABD'de ve dünyanın dört bir tarafında “Amerikan Ulusal Kanbilim Kongresi’nin ardından” isimli toplantılar organize ediyordu. Elbette bu tür organizasyonlarda “ilaç sektörü” önemli bir rol oynuyor. Son iki Amerikan Ulusal Kongresi’nde bilimsel sunumların başında konuşmacılar zorunlu olarak çalışmalarının hangi ilaç firması tarafından desteklendiğini ve kimlerle ilişkileri olduğunu net biçimde açıklayarak söze başladılar, dinleyiciler de konuşmacının ne kadar “yanlıyansız” olduğunu bilerek oturumu izlediler. Sadece bu örnek bile ilaç sektörü ile akademinin ne kadar iç içe olduğunun bir kanıtı. Birçok meslektaşımda ve genel olarak toplumda ilaç sektörünün hoş çağrışımlar yapmadığını, bu çağrışımların çoğunun “etik kaygılar” nedeniyle oluştuğunu biliyor ve anlıyorum. Çoğu zaman da bu kaygılara hak veriyorum. Ancak görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek var. Ne yazık ki, ilaç sektörü tüm dünyada tıp alanındaki ilerlemenin itici gücüdür. Durum öyle olunca ondan uzak durmaya çalışmak yerine bu gücü ve ekonomik kaynağı nasıl “kamu yararına” kullanabiliriz konusunda kafa yormamızın önemli olduğunu düşünüyorum. İlk aklıma gelen öneri, ilaç firmalarının kaynakları ile yapılan ve sayıları ülkemizde 350'yi aşan kongre ve toplantıların sayılarını azaltıp niteliklerini arttırmak ve sektörün sunduğu kaynağı daha rasyonel kullanmaya çalışmaktır. Dolayısıyla ne olursa olsun zaten sektörün tanıtıma harcadığı harcamak zorunda olduğu paraları iyi planlanmış sosyal sorumluluk projeleri, sınırlı bütçeler ile ama etkili bilimsel aktiviteler ve hasta bilgilendirme toplantıları için kullanabiliriz. Söz konusu mali kaynak, bilimsel çalışmalara, çok merkezli ileriye dönük klinik araştırmalara, hastanelerin altyapı eksikliklerinin tamamlanmasına aktarılabilir. Kritik soru şu: Yılda 350'den fazla bilimsel toplantı yapılan bir ülkenin hekimleri olarak Amerikan Ulusal Kanbilim Kongresi benzeri uluslararası toplantılarda sadece izleyici olarak değil, daha “aktif” biçimde yer almamız gerekmez mi? Soruyu tersinden ve çok daha doğrudan soralım bir de. “Bizim bilimsel üretimimiz, yılda 350'den fazla bilimsel toplantı yapmayı sağlayabilecek büyüklükte midir?” Sonuçta Türkiye, ilaç sektörü için sadece “iyi bir pazar” olmaktan öteye geçebilmelidir. Bunun için de sektörün özendirme amaçlı kullandığı büyük mali gücü görmezden gelmek, uzak durmaya çalışmak yerine ülke yararı için, sağlıklı bir toplum ve bilimsel üretim için kullanabilmenin etkin yollarını aramak gereklidir “Ekonomik savaşta en güçlü silah bilişim” etsis Genel Müdürü Murat Ihlamur, 5. KOBİ Zirvesi'nde küçük ve orta ölçekli firmaların küresel pazara açılmaları ve artan rekabette ayakta kalabilmelerini sağlayacak teknolojiler ve eğilimler hakkında bilgi verdi. Ekonomik alanda ülkeler arasında devam eden sıcak savaşların yerini firmaların ekonomik savaşlarına bırakacağı yönündeki görüşlere atıfta bulunan Netsis Genel Müdürü Murat Ihlamur; ülke ekonomisi içinde yüzde 99,5 paya sahip olan KOBİ'lerin küresel ekonomik rekabette ayakta kalabilmeleri ve firmalar arasında ekonomik anlamda devam eden “savaş”ta galip gelebilmeleri için büyük düşünmeleri gerektiğini belirtti. Türkiye'nin yazılımı stratejik sektör olarak kabul etmesi gerektiğini vurgulayan Ihlamur, “Bugün Mısır dahi yüzde 85'i karşılıksız olmak üzere firmalara 50 bin Avroluk yazılım desteği sağlıyor. Türkiye'de bu rakam 810 bin seviyelerinde.” diyerek bilişim destek politikalarının geliştirilmesi konusunda devlet nezdinde atılımlar yapılması gerekliliğini ifade etti. Yalnızca katma değerli servislere sahip ekonomilerin rekabete ayak uydurabilecekleri yorumunda bulunan Ihlamur, bunun için bilişim sektörü üreticilerinin KOBİ'ler için tek elden çözümler sunabilmesi gerektiğini, bunu gerçekleştirmek için de “iş birliği”nin kilit sözcük olduğunu ifade etti. TOSYÖV, TOBB, KOSGEB iş birliği ile yapılan KOBi Zirvesi'nde, AB sürecine uyumda; yerel ve küresel bazda sürdürebilir rekabet gücü kazanarak büyüme ve kalkınmada kalıcı başarıyı yakalamaları için KOBİ'lerin yapması gerekenler derinlemesine irdelendi. N Özür ve düzeltme: Geçen hafta dergimizde yayımlanan “Akademiye yeni üyeler seçildi” yazısında Asosiye üye seçilen Boğaziçi Üniversitesi FenEdebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Ali Tekcan’ın resmi kendisine ait değildir. Bu hafta düzeltiyor okurlarımızdan ve Doç. Dr. Ali Tekcan’dan özür diliyoruz. CBT 1083/15 21 Aralık 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle