20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ANTROPOLOJİ Türkiye’de ilk Homo erectus fosili Denizli'de bulunan H. erectus fosili ve bunun hakkında yayınlanan makaleye (Kappelman vd., 2007) dayandırılan haberler, geçtiğimiz günlerde basında genişçe yer aldı. Habere verilen tepkilerin ve yapılan yorumların çoğunluğu ise büyük bir hoşnutsuzluğu dile getiriyor, evrim teorisi ve din ile bağlantı kuruyor, bazıları Denizli halkının zenci olduğu yorumunu yapıyordu! Özetle, Homo erectus konusunda kamuoyunda eksik bilgi ve buna dayanan yanlış anlaşılma oldu. Burada, fosilin bulunma hikayesi ile buluntunun önemi hakkında bilgi verilecek ve bazı gözlem sonuçları aktarılacak. Nizamettin Kazancı, Jeolojik Mirası Koruma DerneğiJEMİRKO Başkanı; [email protected] CBT 1083/12 21 Aralık 2007 BULUNAN FOSİLİN HİKÂYESİ Fosil 2002 Kasım'dan beri araştırma ekibinin elindedir. İncelenmesi 2005 sonunda tamamlanabildi, tanınmış bir dergide bilimsel makale olarak yayınlanması henüz yeni gerçekleştirildi. Sonuçların böyle güvenilir bir yayın yapılmadan kamuoyuna açıklanması çeşit Yazının devamı arka sayfada CBT 1083/13 21 Aralık 2007 bi, yasal mevzuat içinde jeopark kavramı da yoktur). onuya geçmeden önce, bir hatırlatmanın yapılBurası 2002 yılı Haziran'ında JEMİRKO tarafından ması ve mutlu bir tesadüfün de bilinmesi yararlı UNESCO'ya “Türkiyenin muhtemel 8 jeoparkından olacak. Bütün bilimsel çalışmalarda, özellikle biri” olarak tanıtıldı. Bölgedeki vahşi işletme tarzı ile yerbilimlerinde önce gözlem yapılır ve veriler toplanır, buradaki dev ocak çukurları ve atölye atıklarının yaratsonra bu verilerden bir yoruma gidilir, sonuç çıkarılır. tığı çevre sorunlarından bizzat işletmelerin kendileri de Asıl olan gözlemler, verilerdir. Bunlara dayanarak yapışikayetçidir. Bölgede kurulacak etkili bir jeopark, işletlan yorumlar her zaman tartışmaya açıktır. Homo erecmelerin sürdürülebilirliğini ve çevrenin korunmasını tus konusunda da böyle oldu. sağlayacak, gelecek nesillere doğal belge olacağı gibi, Mutlu tesadüf ise doğrudan Denizli civarının jeolojeoturizm yoluyla yöre halkına ekonomik katkı oluştujik zenginliği ve bundan dolayı bütün dünya yerbilimracaktır. cilerinin ilgilendiği Yeni bulunan Homo erectus fosili bu bölgenin bilimyöre olmasıdır (çünsel çekiciliğini ve jeopark oluşturma çabalarının gerekDenizli'de bulunan 500.000 kü bu bölge sismik liliğini artırmıştır. yıllık H. Erectus fosili, homiolarak aktiftir, çok nidlerin yeryüzüne dağılmasayıda tektonik çöBULUNAN NEDİR? NE İFADE EDER? küntü bulundurur, İl sındaki “Afrika'dan göç” teDenizliKaklık Kocabaş mevkiinde, işletilen travermerkezinin kendisi ten ocaklarından birinde bulunan fosil, Homo erectus'a orisini destekliyor. Bu teoridahil, civarda yakın ait kafatası parçasıdır (halen, fosili bulunduran traverye göre H. erectus önce Afrijeolojik zamanlarda ten kitlesinin geldiği ocak, verimli blok alınamadığınka'da görüldü ve öteki kıtalaaçılmış birçok çökel dan terkedildi). Fosil, kendi alanında, önemli bir keşifhavzası vardır, bölge tir. Çünkü, Afrika'dan Gürcistan'a kadar olan çok gera buradan yayıldı. Şimdiye bütün Batı Anadolu niş bir alanda elde edilmiş ilk ve tek buluntudur, insan kadar Gürcistan Dmanisi have Ege Denizinin jetürünün geçmişine ait somut veri sağlamaktadır (Şekil riç, Afrikadan Çin'e kadar olojik evrimine ışık 1, Tablo 1). tutan jeolojik verileolan geniş alanda fosil kanıt Homo erectus, bilimsel araştırmaların yanında amari bulundurur). törler tarafından da yoğun şekilde inceleniyor. Bu sebulunamamıştı. İşte Denizli Dünya Kültür beple internette, onun hakkında yüzbinlerce dosya var. Kocabaş'ı böyle bir boşluğu Miras Listesi'nde yer Basılı ve online yayınlardan kolayca öğrenileceği gibi, doldurmakta ve “göç teorialan Pamukkale zaH. erectus, soyboy, ırklar ve bugünkü insan nesli ile ten çok iyi tanınısi”ne ciddi destek vermekte. doğrudan alakası olmayan bir hominid türüdür. Fosil yor. Yerbilimciler buluntulara göre 1.80.2 milyon yıllar arasında yaşamış dışındaki çevrelerde ve nesli tükenmiştir, beyin hacmi 9001100 cc arasınfazla bilinmeyen bir zenginliği ise, Kaklık civarında dadır. (Afyon yolu üzerinde) çok çeşitli traverten oluşumlarını ve buna bağlı yerşekillerini bulundurmasıdır. Bu oluşumlar birer doğa harikaları ve gerçek jeolojik miraslardır. Öte yandan, travertenler halen yoğun şekilde işletilmekte, yeni ocaklar açılmakta ve işletimi teşvik edilmektedir. Öyle ki, Denizli kökenli traverten ihracaatı Türkiye'nin dışsatımında önemli yer tutmaktadır. Jeolojik Mirası Koruma Derneği JEMİRKO, hiç olmazsa bir bölüm travertenlerin gelecek nesillere aktarılmak üzere korunmasını savunmakta, Kaklık traverten jeoparkı kurulması için çabalamaktadır (Türkiye'nin henüz jeoparkı olmadığı gi Sekil 1/ harita 1. Dünya'daki belli başlı H. erectus buluntu yerleri (kaynak: Wikipedia). K rırlar ve ince bir levhaya orijinal haliyle yerleştirir ve sergilerler (Foto1, 2). Kafatasının tepe bölümünde yaklaşık 0.5 cm lik bir kısım kesilmiştir. Geriye kalan kısımda kaş, göz delikleri, alın ve şakak kemikleri korunmuş durumdadır (Foto 13). 2002 sonbaharında bir arazi çalışması sırasında işletmeyi ziyaret eden Pamukkale Üniv.öğretim üyesi M.Cihat Alçiçek fosili görür, ister ve alır. Hemen ardından, yörenin jeopark olmasına çalışan JEMIRKO Başkanı ve doktora danışmanı olan Nizamettin Kazancı'ya haber verir. Beraberce fosilin önemli bir bulgu olabileceğine ve uzman bir kişi ile temas kurulması gerektiğinde anlaşıp, Prof. Şevket Şen'e yazarlar. Şen, konuya büyük ilgi duyar, çalıştığı Paris Doğa Tarihi Müzesi'nden çok sayıda karşılaştırma materyali ile birlikte (tanımlaması yapılmış çeşitli kafataslarının plastik kalıpları/kopyaları) 2003 Şubat'ında Türkiye'ye gelir. Ekibe, yöredeki travertenlerin jeolojisi üzerinde çalışan Prof. Mehmet Özkul da dahil olur, hep beraber fosilli blokun çıkarıldığı yerde saha incelemesi yaparlar. analizlerle doğrulattırılmıştır. İNCELEME SONUÇLARI Denizli'de bulunan 500.000 yıllık H. Erectus fosili ve üzerindeki lezyonlar, rahatlıkla, sonuç niteliğinde iki yorumun yapılmasını sağlamaktadır. Birincisi, hominidlerin yeryüzüne dağılmasındaki “Afrika'dan göç” teorisini desteklemesidir. Bu teoriye göre H. erectus önce Afrika'da görülmüş ve öteki kıtalara buradan yayılmıştır. Diğer teori ise türün “bulunduğu bölgede evrimleştiği” şeklindedir. Bu teorinin dayanağı, Afrika'dan yayılma durumunda bütün göç yollarında, Afrika'dan uzaklaştıkça gençleşecek şekilde fosil kanıtların bulunması gereğidir. Şekil 1'deki buluntu yerleri bu şüpheyi Foto 1 Buluntunun üstten görünüşü Foto 2 Sağ kaş ve göz açıklığı EVET H. ERECTUS Şevket Şen, fosil üzerindeki üç günlük incelemeleri sonucunda buluntunun H.erectus olduğunu doğrular. Önemli bir dergide önce kısa tanıtım makalesi, daha sonra uzun inceleme makalesi yapmağa karar verirler ve bir çalışma takvimi oluştururlar. Bu dört kişiden üçünün uzmanlık alanı Genel JeolojiSedimantoloji, yalnızca Şevket Şen fosiller konusunda uzmandır; ancak O'nun uzmanlık alanı da NeojenKuvaterner memelileri üzerinedir. Bu arada Cihat Alçiçek'in askerlik hizmeti başlar ve fosili Jemirko'nun sahipliğine bırakır. 2004 başında Nature'a gönderilen kısa bir makale “önemli tanım eksiklikleri olduğu” gerekçesiyle reddedilir. Bunun üzerine University of Texas at Austin'den Prof. John Kappelman ile temas kurulur. Kappelman Türkiye'ye gelir, fosil üzerinde çalışır, saha incelemeleri yeniden yapılır. Fosil incelemelerinde kafatasının içinde, alın kemikleri üzerinde 11.5 mm. derinlikte, 0.30.5 cm boyunda kurtçuklar şeklinde lezyonlar/deformasyonlar tespit eder (Foto 3). Bu lezyonlar, modern insanlardaki menenjit ve/veya kemik veremi vakalarında rastlanan deformasyonlara benzemektedir. J. Kappelman lezyonların olduğu bu bölgenin plastik kalıbını alır ve gözlemlerini doğrulatmak için kalıpları GeorgAugust Universitesi (Gottingen) Anatomi Merkezi'nden Michael Schultz'a gönderir. Schultz buluntu üzerinde kemik veremi teşhisini doğrular. Asıl soru, beşyüzbin yıl önceye ait bir fosilde kemik veremi niçin ve nasıl gelişmiştir? Bu kadar eski bir verem vakasının ilk kez ve Denizli fosili üzerinde tanımlanıyor olması da ayrıca dikkate değerdir ve buluntunun önemini artırmaktadır. Fosilin yaşı yaklaşık 500.000 yıldır. Ancak bu tarihlendirme doğrudan kafatası üzerinde mutlak yaş tayini şeklinde değil, göreceli yaşlandırma olarak yapılmıştır. Fosilin içinden çıkarıldığı travertenlerin üstündeki bir seviyeden, thermolüminesans yöntemi ile 490.000 +/ 0.05 yıl, altından bir seviyeden ise yine aynı yöntemle 510.000 +/ 0.05 yıllık oluşum yaşı bulunmuştur. Dolayısıyla ikisi arasındaki travertenlerde yataklanan fosilin yaklaşık 500.000 yıl önce oraya düşmüş olması gerekir. Bu yaşlar ekip üyesi Mehmet Özkul tarafından yurtiçi ve yurtdışı laboratuvarlarda tekrarlı Foto 3 kafatası içindeki lezyonlar H. erectus topluluğundan bir temsili resim Alet kullanabilen H. erectus bugünkü insanlara göre biraz daha iri yapılıdır. Halen kabul gören teoriye göre, ilk kez Afrika'da ortaya çıktı, iklim değişmeleri ve beslenme nedeniyle olsa gerek tüm Afrika'ya, güney Asya'a ve Avrupa'ya yayıldı (Şekil 1). Türün Avrupa'daki temsilcileri, bazı farklılıkları nedeniyle, H.Heidelbergensis olarak adladırılır. Gürcistan Dmanisi'de bulunanlar ise H.erectus'un benzeri olan H.ergaster örnekleridir. Denizli'de bulunan fosil ise tipik H.erectus kalıntısıdır. Türün orijinal örneği olması bakımından önemlidir. Yukarıya doğru kıvrık kaş yapısı, birbirinden uzak gözler, geniş göz açıklıkları, basık ve geniş alın buluntunun tür tanımını sağlamaktadır. Kemik kalınlığının fazlalığı (0.5 cm) ve kafa içi özel kıvrımlar bireyin erkek olduğunu, kafa kemiklerini bağlayan sütürlerin durumu ise genç olduğunu işaret ediyor. DenizliKaklık'ta böyle bir kafatası bulundu ise, aynı yerde iskeletin diğer kısımları, yakın civarda ve hatta tüm Türkiye'de aynı fosilin başka örneklerinin bulunma ihtimali var demektir. Bu ihtimalin olağan sonucu, Denizli ve Türkiye'nin yüzbinlerce H. erectus dağılım haritasında yer alması, ülkemizde bu yöndeki araştırmaların hızla artacak olmasıdır. li açılardan doğru olmazdı. Bununla beraber fosilin varlığı yakın meslektaş çevresinin bilgisinde idi. İlaveten, 59. Türkiye Jeoloji Kurultayı'nda ayrıntılara girilmeksizin ön sonuçlar sözlü bildiri olarak sunulmuştu (Alçiçek vd., 2006). Dalmersan Mermer İşletmesinde, Kaklık Kocabaş mevkiindeki Kömürcüoğlu şirketine ait ocaktan getirilen bir traverten bloku, 3.5 cm.’lik parçalara kesilirken içinde kafatası kemiklerine rastlanır. Çalışanlar boş zamanlarında kemikleri traverten içinden itina ile çıka işaret eder. Gerçekten şimdiye kadar Gürcistan Dmanisi hariç, Afrikadan Çin'e kadar olan geniş alanda fosil kanıt bulunamamıştır. İşte Denizli Kocabaş'ı (fosilin bulunduğu yer ile fosilin olası gövde yapısı örtüştüğü için bu terimi kullanıyoruz) böyle bir boşluğu doldurmaktadır ve kanaatimizce “göç teorisi”ne ciddi destektir. İkinci önemli sonuç, en eski tüberküloz veremvakasının tanımlanmış olmasıdır. Kocabaş'taki deformasyon ve/veya lezyonlar, kafatası kemiğinde gelişen veremin (leptomeningites tuberculosa) tipik belirtileridir. Bireyin bu hastalıktan ölüp ölmediği belli değilse de hastalığı taşıdığı açıktır. Veremin, son birkaç bin yıl içinde, toplu yaşamın başlamasından bu yana ortaya çıkan bir hastalık olduğu sanılıyordu. Denizli'deki fosil bulgusu hastalığın yüzbinlerce yıl önce doğduğunu göstermektedir. Fosildeki verem bulgusu irdelenerek ilave sonuçlar çıkarmak mümkündür. Örneğin veremin, güçsüz düşen vücutlarda ortaya çıktığı, güçsüz bedenin de bağışıklık sisteminin ve kemik yapısının zayıflaması manasına geldiği, bunun genellikle DVitamini eksikliğinden ANTROPOLOJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle