24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu küresel işbirliği çerçevesinde VISA logosu taşıyan banka kartları bulunuyor. Artık oyunda ödemeler için yapılması gereken tek şey, Visa logolu kartı oyun setinin bir parçası olan elektronik üniteye yerleştirmek ve tutarı girmek. Dünyanın ve Türkiye'nin en popüler kutu oyunu Monopoly'nin satışına 1935'te ABD'de başlandı. Bugüne kadar tüm dünyada 200 milyon adedin üzerinde satılan Monopoly halen 80 ülkede satılıyor. TanolTurkoglu@gmail.com Web sitesine eklenmiş bir fotoğrafın gündelik hayatımızdaki muadili şudur: O vergi dairesi, o fotoğraftan bir poster yaptırıp vergi dairesinin içindeki duvarlara asabilir mi? Eğer bunu yapmada kamusal alan açısından bir sorunu yoksa, web sitesine de aynı fotoğrafı koyabilir. RÜZGÂR ENERJİSİNDEN YARARLANMANIN YENİ YOLU Deneyimli uçurtma sörfçüleri, sakin bir günde rüzgârdan aldıkları enerjiyi maksimum düzeye çıkartmak için “aerofoil” formundaki uçurtmayı 8 rakamı oluşturacak şekilde uçurmaları gerektiğini bilirler. 8 şeklinin yarattığı enerji çok güçlüdür. Bilim insanları elektrik üretmek için türbinlere bağlı uçurtmalardan yararlanmanın yollarını yıllardan beri araştırıyor. Uçurtmalar bağlı olduğu ipi gerdiği zaman türbin çalışmaya başlar. Rüzgâr düzenli olarak estiği zaman bu yöntem sorunsuzca çalışır. Bu arada bir bilgisayar rüzgârın hızına bağlı olarak bir sorun tespit ettiği zaman uçurtmaları kontrol altına alır. İngiltere'de Sussex Üniversitesi'nden robotik uzmanı Allister Furey ve meslektaşı Inman Harvey, bir uçurtmayı profesyonel gibi uçurtan nöral bir ağ geliştirdiler. Önce 20 farklı yazılım algoritması yazdılar ve yazılımlardan her birinin uçurtmayı, saniyede 8 metre hızla esen bir rüzgârın ipi çektiği kuvvet ile çekmelerini sağladılar. Uçurtmaları havada daha uzun süre tutan algoritmaları bir araya getiren bilim insanları, 200 aşamadan sonra geliştirdikleri algoritmalara uçurtmaları yalnızca havada kalma becerisi değil, aynı zamanda 8 şeklini çizme becerisini da kazandırdılar. Bu şekilde havanın bir rüzgârlı, bir durgun olduğu koşullarda uçurtmaları istikrarlı bir şekilde uçurtmanın yollarını araştırıyorlar. İnternet ve Kamusal Alan Geçtiğimiz günlerde gazetelerde ilginç bir haber yer aldı. Bir vergi dairesinin web sitesinde yer alan görsel bir malzemede türbanlı genç kızın yer alması ve buna karşılık ilgili yöneticinin internet sitesinin kamusal alan olmadığından yola çıkarak durumun “kamusal alanda türban yer alamaz” hükmüne aykırı olmadığını açıklaması. Bu yorumda gerçeklik payı var mı? Yoksa güzel bir kelimekavram oyunu ile karşı karşıya mıyız? Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki hukuki açıdan “internet kamusal bir alandır” ya da “internet kamusal bir alan değildir” gibi net ifade veya hüküm herhangi bir kanun ya da yönetmelikte (bildiğim kadarıyla) yer almıyor. O nedenle daha birinci aşamada doğru ya da yanlış demek için net bir dayanak yok. Hal böyle olunca olaya hukuki açıdan bakanlar da akıl yürüterek, en mantıklı yorumu yapmaya çalışmak zorunda. Zaman zaman televizyonlardaki haber/tartışma programlarında hukuk kökenli katılımcılarla diğerleri arasında yaşanan tartışmanın özünde bu “hukuksal tanım” olgusu yatıyor. Ancak her iki taraf da empati göstermediğinden birbirini anlamama inadını sürdürüyor. Şöyle ki hukuk kökenli bir kişi öncelikle tartışılan konunun mevcut hukuki hükümlere göre değerlendirmesini yapıyor. Bu değerlendirmenin en doğru, en mantıklı, en sağlıklı değerlendirme olup olmaması hukuk adamını bir yerde bağlamıyor. Neden? Çünkü hukuk adamı hukuku icra etmekle mükellef. Mantığı ya da duyguyu değil. Hukuki uygulamalardaki aksaklıkları değiştirme görev, yetki ve sorumluluğu başkasında. Olaya pratik açıdan bakan taraf için ise mevcut kanunlar, hükümler vb. bir anlam taşımayabiliyor. Eğer mantık başka bir şey söylüyorsa, öteki her şey hizaya girmeli. Ne yazık ki bu bakış açısı hukuk devletinde değil, oligarşik düzenlerde prim yapabilir. Gelelim internetin kamusal alan olup olmadığı tartışmasına. Bir kere yer ya da zaman darlığımız yok burada. O nedenle konuyu “sağlıklı bir şekilde” irdeleyip, anlayalım. Burada bahsedilen şey topyekun internetin kendisi değil, daha ziyade belli bir web sitesi. Yani ilgili vergi dairesinin web sitesi. Kendi bölgesinde faaliyet gösteren bir il vergi dairesinin web sitesinin kamusal alan olup olmadığı tartışma konusu. Kamusal Alan'ın tanımı, Vikipedia Ansiklopedisinde şöyle: “Kamusal alan, modern toplum kuramlarında, toplumun ortak yararını belirlemeye ve gerçekleştirmeye yönelik düşünce, söylem ve eylemlerin üretildiği ve geliştirildiği ortak toplumsal etkinlik alanına işaret etmek için kullanılan kavram. Paradigmatik biçimine Alman felsefeci, sosyolog ve siyaset bilimci Jürgen Habermas'ın "Kamusallığın Yapısal Dönüşümü" (Strukturwandel der Öffentlichkeit, 1962) kitabında kavuşan 'kamusal alan', en basite indirgenmiş anlamıyla “toplumsal yaşamımız içinde, kamuoyuna benzer bir şeyin oluşturulabildiği bir alanı” ifade eder.” Bir il vergi dairesinin web sitesi kamusal alan olabilir mi? Tabii bu kendi başına dev bir tartışma konusu haline getirilebilir. Bu soruya verilecek en basit cevap “evet”. Çünkü o web sitesinin var olma nedeni olan şeyin kendisi (il vergi dairesi) bir kamusal alan. Onun sanal izdüşümü olan web sitesi nasıl olmaz? Denilebilir ki bir web sitesinde nasıl kamuoyu yaratılabilir ki? Ya da web sitesinde yer alan bir fotoğrafın kamuoyu oluşturmakla ne ilgisi olabilir? Sanal dünya uzayın sonsuz derinliklerinde yer alan olgu değil. Gündelik hayatımıza bakarak, sanal dünya muadillerini yorumlamak gerekir. Bu nedenle web sitesine eklenmiş bir fotoğrafın gündelik hayatımızdaki muadili şudur: O vergi dairesi, o fotoğraftan bir poster yaptırıp vergi dairesinin içindeki duvarlara asabilir mi? Eğer bunu yapmada kamusal alan açısından bir sorunu yoksa, web sitesine de aynı fotoğrafı koyabilir. Eğer bunu yapamıyorsa, web sitesinde de bunu kullanmamalıdır. Bundan başka doğrular da icat etmek mümkün. Dediğim gibi oligarşik bir düzen varsa, olgular eğilip bükülerek “doğru”ltulabilir. Ama bu zorlama vicdan ya da bilinçaltı için hiçbir anlam ifade etmez. HUBBLE UZAY TELESKOPUNA RAKİP Kaliforniya'daki Palomar Gözlemevi'nde bulunan Hale teleskopu, Hubble Uzay Teleskopu'ndan elde edilen uzay görüntüleriyle yarışacak kalitede resimler çekiyor. Pek çok teleskop gibi Hale ayarlanabilir optiklerden yararlanıyor. Aynasının şeklini değiştirerek atmosferdeki akıntıların neden olduğu yıldız ışıklarının “göz kırpması”nı engelleyen teleskop, bu özelliğini yalnızca kızılötesi ışıklarda sergileyebiliyor. Şimdi Palomar'ı çalıştıran Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü mühendisleri Hale'nin görünür dalga boylarında da aynı şeyi yapmasını sağladı. Bunun için teleskopun yakaladığı her foton için 1000 elektron üreten bir dijital dedektörden yararlanıyor. Daha sonra bir yazılım, havanın en berrak olduğu dönemlerde çekilen görüntülerin %10'unu seçiyor. Bilim insanları bu şekilde çektikleri resimlerin Hubble ile yarışacak netlikte olduğunu ileri sürüyor. Düzenleyen: Reyhan Oksay CBT 1083/19 21 Aralık 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle