22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP KENT VE KÜLTÜR Çağdaş Uygarlık ve Bilim Krizi Uludağ Üniversitesi'nin düzenlediği “Cumhuriyet ve Atatürk Haftası” etkinleri kapsamında “Çağdaş Uygarlık ve Bilim” konulu bir konferans veren Prof. Dr. Celal Şengör, bilim yerine zırvalıkların insanlığa hakim olmak üzere olduğunu, buna dur demenin tek yolunun ise eğitim olduğunu söyledi. Kentleşememenin Bedeli İstanbul ve bütün büyük şehirler Türkiye ekonomisinin kara delikleridir. Yasadışı parking bir para kaynağı olunca Süleymaniye'de park mafyası bir eski eseri yakıp arsasını otopark olarak kullanır. Eğer vaktinde budamaz, ilaçlamaz, sulamaz ve gübre vermezseniz ağaçlarınız meyve vermez ya da kötü verir. Türkiye'de şehirler kötü meyve veren bahçelerdir... Doğan Kuban ekonomisinin tümüne eşit olabilir. Zarar hanesine yazıürkiye'de cehaleti kilo ile tartamazsınız. Cahilin lan bu bedelin hesabını kimse yapmaz. Ama bir yılda kente verdiği zararın parasal ya da daha genel bitmesi gereken bir alt yapı çalışması üç yıl sürer, ve ayekonomik zararı kolay kanıtlanacak bir olgu de nı yol üç yılda beş kez açılıp kapanırsa burada plansızğildir. Eğer bir insan İstanbul'un 1453'de fethedildiğini lık, kötü mühendislik, kontrolsüzlük ve vurdumduyhatırlamıyorsa Türk ekonomisinin bundan zarar görüp mazlığın toplumsal ekonomik zararının yapılan işin tügörmediğini söylemek zordur. Genelde tarihi bilgisizlik münden daha fazla olduğunu hesaplamak olasıdır. bir ekonomik zarar kavramıyla eşdeşleştirilmez. Fakat Garanti Bankası Müzesi “Doğuyu Tüketmek” adlı eğer bir inşaat sahibi ya da bir belediye yetkilisi bir bir sergi açıyor. Serginin içeriğini bilmiyorum ama, ceapartman arsasında çıkan bir Roma mozayiğinin kaşla haletin elinde harcanan Türkiye için “Doğuyu Tüketgöz arasında yok edilmesine neden olursa, bu onbinler mek” çok ilginç bir 'terim' olur. Türkiye'de hiçbir zace, yüzbinlerce liralık bir hazine kaybı anlamına gelir. man bitmeyen Din Bilim kavgası II. Dünya SavaKırmızı ışıkta geçen bir kaygısız şoför bir vatandaşın ke şı'ndan sonra giderek dinden yana bir ağırlık koydu. Bimiklerini kırarsa bu da onbinlerce liralık bir vatandaş lim dini duyguları değiştirmez. Bu ne Avrupa'da, ne kaybı ya da bir sigorta kaybıdır. 'Park Yapılamaz' levha Amerika'da, ne de Komünist Rusya'da gerçekleşmemişsının altında arabalar park ederse o tir. Okuma yazması kıt bir ülkede buyoldan geçen trafik durur ve yavaşlar. Türkiye kentlileşenun hiçbir zaman söz konusu olmayaBuradaki dakikalar vatandaşların yacağı da açıktır. Fakat gelişmiş dünya, memiş olmanın, şamından çalınır, ülke benzininden bilimin ve ona bağlı teknolojinin topplansızlığın, uzmançalınır. Eğer üç izli bir yolda iki taraflı lumsal egemenliğini dinin baskısından larla iş görememepark yapılır ve bu daralma örneğin kurtarmıştır. Dini bağnazlığın bilimsel Çengelköy ve Beylerbeyi'nde her sünin, örgütleşemedüşünceyi engellediği ise bütün tarih rücüye 10 dakika fazla zaman ve 50 boyunca kanıtlanmıştır. menin, yağmacılığın kuruşluk benzin kaybettirirse İstanbul Büyük kentlerde toplanmış az okurüşvetin cezasını, çapında bu günde milyonlarca liralık muş milyonlarca insanın, kendi binen iyimser tahminiş ve enerji kaybına tekabül eder. dikleri dalları kesmeleri şaşılacak bir şey değildir. Çünkü oldukça aydınlanlerle, her beş yılda KENTLER EKONOMİNİN mış, kentlileşmiş bir insan bile bu kabir yılı havaya ataKARADELİKLERİ labalık yerleşmelerin en basit güncel rak, çekmektedir. Bu olaylar kural ya da yasa tanıgereksinmelerinin bir düzen içinde mazlık olarak tanımlanabilir. Aslında planlamasını kavrayamaz. İstanbul gibu kentlileşememiş, yani birlikte yaşadığı insanların bi 15 milyonluk bir heyula agglomera'da aç susuz kalyaşam haklarına saygısı olmayan insanların davranışı madan, soğuktan donmadan, elektrikleri kesilmeden, dır. Bu tür maliyetler saymakla bitmez. Her tarafa çöp sokaklara lağımlar akmadan yaşamanın ve bir yerden atıp kirleten ve kentin uygar görüntüsünü mahalle pa bir yere gitmenin olasılığı şaşılacak bir performanstır. zarına benzeten bir toplum bu kirliliğin ortadan kalk Gerçekten sayısal olarak 'ralenti'de çalışan bir makine, masının bedelini hesaplayamaz. Olasılıkla kimse hesap ana arterleri tıkalı bir kalp hastası gibi olsa da, İstanlayamaz. Dikkatli bir araştırmacıdan küçük bir alanda bul'un yaşamı bir mucizedir. Kentlileşememiş bir nüfusşehre ve vatandaşa verilen zararın hesabını yapması is la bu başarıyı gösteren Belediyeler de bundan bir övüntense İstanbul'un Türkiye'ye gereğinden belki de onlar me payı çıkarabilirler. ca kat daha pahalıya mal olduğu ortaya çıkacaktır. Kuşkusuz yine de bu başarı, ahlak, estetik, davranış İstanbul ve bütün büyük şehirler Türkiye ekonomi gibi ölçülmesi zor parametreleri içermez. %1020 arasinin kara delikleridir. Bir parking değnekçisi bu karga sında bir performans noksanıyla çalışsa, İstanbul'un şada yaşamını kazanır. Bu gerçek bir geçim kaynağıdır. Türkiye ekonomisindeki büyüklüğü düşünülürse, her Fakat yasadışı parking bir para kaynağı olunca Süley yıl Türkiye ekonomisinin 1/20'si kadar bir ekonomik maniye'de park mafyası bir eski eseri yakıp arsasını oto açığa tekabül eder. Bunu Türkiye çapında düşünürsepark olarak kullanır. İzmir'de Konak çevresinde boş ar niz, kentlerdeki düzensizlik yıllık 1/5 oranında bir kayıp saları otopark olarak kullanan insanların yanına beledi anlamına gelir. Başka bir deyişle Türkiye kentlileşemeye yetkililerinin gitmeye korktuğunu, bir belediye baş miş olmanın, plansızlığın, uzmanlarla iş görememenin, kanından dinlemiştim. örgütleşememenin, yağmacılığın rüşvetin cezasını, en Eğer vaktinde budamaz, ilaçlamaz, sulamaz ve güb iyimser tahminlerle, her beş yılda bir yılı havaya atarak, re vermezseniz ağaçlarınız meyve vermez ya da kötü ve çekmektedir. Kuşkusuz bu hesapları köşe yazarlarının rir. Türkiye'de şehirler kötü meyve veren bahçelerdir. değil, Belediyelerin, hükümetlerin ve dolar hesabında Bu halkın ve belediyenin ortak bahçıvanlığıdır. Bugün boğulmuş ekonomistlerin yapması gerekir. kü sözde demokratik sistemde belediyeyi suçlamak çok Bilimsel düşüncenin aydınlatmadığı yarı köylü bir anlamlı değildir. Halkın seçtiği bu belediyelerdir. Eğer kent toplumunun ülkeyi, cehaletinden dolayı içine halk kural tanımıyorsa, belediye de tanımaz. Çünkü her soktuğu görünmez ekonomik sıkıntı belki bu satırlarda ikisinde de ortak yaşama kuralları bilinçlendirilmemiş anlatılmaya çalışılandan daha da fazladır. Bu zarar ve tir. Bu tür neredeyse sayısız bilinçsiz davranışın yaratığı geri kalma bedelini dinli, dinsiz, laik, şeriatçı, aydınlanekonomik zarar Türkiye'nin sayılarla ifade edilebilen mış ya da aydınlanmamış herkes paylaşmaktadır. B ilimi, “gözlemle kontrol edilebilen ifadelerden oluşan düşünce sistemi” olarak tanımlayan Prof. Dr. Celal Şengör, “Bu tanım, bilim ilk ortaya çıktığı andan itibaren geçerlidir. Ama 20. yüzyılda revizyonist bir akım başlamıştır. Bunlar, değişik kültürlerin kendilerine göre bilimleri olduğunu savunarak rasyonel düşünce düşmanlığı yapmaktadırlar” diye konuştu. Gerçeğin herkese göre değiştiğini savunmayı “zırva” olarak niteleyen Prof. Dr. Şengör, “Çağdaş uygarlık ve bilim konusunda dünya çok ciddi bir kriz içinde. Dünyada ve Türkiye'de fen bilimleri çok ilginç bir baskı altında. Türkiye bu konuda çok hazırlıksız. Batıdan gelen her şeyi hemen kabul ediyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bilimle toplumun ilişkisi koptu, “Bu durum, hepimizin üzerinde ciddiyetle durması gereken bir konu. Türkiye'de biz kötü günler yaşıyoruz. Kötü günler yaşamamızın nedeni Türkiye'yi yöneten kişilerin bilgisizliği, bilimden kopuk olmaları. Bilim yapılan ve bilim yayılan yerlerde hayatları boyunca bulunmamış olmaları yani belli bir görgüsüzlüğe sahip olmaları. Türkiye gibi geri kalmış bir ülkede nispeten bunun doğal karşılanabileceğini düşünüyorsunuz. Fakat aynı hastalık ABD'de, Fransa'da, Almanya'da hızla yayılıyor” diye konuştu. Şengör, revizyonist akımlarla ilgili şunları söyledi: “Ben Jeoloji tarihiyle uzun zamandır ilgilenmekteyim. Jeoloji tarihinde 1980'li yıllarda revizyonist bir akım başladı. Bu akım içinde rasyonel düşünce düşmanlığının öne çıktığını görüyoruz. Biz eskiden beri, jeolojiyi gözlemle desteklenebilen, gözlemle kontrol edilebilen kuralların birikmesiyle meydana geldiğini öğrendik. Bu adamlar diyorlar ki, bu böyle değildir, herkesi zamanına göre değerlendirmek lazımdır. Büyücülük revaçtaysa, büyücülüğü destekleyen adamı da kabul etmek lazım çünkü o adam da zamanının bilime katkı yapıyor kabul etmek lazım' diyorlar. “Uygarlık, bilimi temel almış toplumların yaşam tarzıdır” diyen Şengör, sözlerini şöyle sürdürdü: Bütün toplumlar, MÖ 6. yüzyıla kadar 8500 sene kendi uydurduğu bu fikirlerle yaşamış. Bunlar insanoğluna faydalı olmasaydı bu kadar yaşamazdı. Bu fikirler topluma düzen vermek ve kanun koyucu yanıyla yararlı olmuştur. “Din, ilkel bir hukuktur. Hem kainatı açıklamaya çalışıyor hem de düzen getiriyor. Eski Yunanda ise o zamana kadar hiç olmamış bir şey ortaya çıkıyor: Dini sorgulamak. Yunan mitolojisi, kainatın tanrıların da üstünde birtakım yasalarla yönetildiğine inandığı için bilime yol açmıştır ve bu nedenle de Yunan uygarlığı oluşabilmiştir. Atatürk de çağdaş uygarlık hedefiyle bilimi esas alan bir toplum yaratmayı amaçlamış ve 'Hayatta tek yol gösterici bilimdir, fendir. Bunun dışında kılavuz aramak gaflettir' demiştir.” T CBT1078/22 16 Kasım 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle