20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SPOR VE SAĞLIK GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Yoga canınızı acıtırsa... İnsanı rahatlatması ve kişinin kendisini daha zinde hissetmesini sağlaması gereken yoga, yanlış yapıldığında tehlikeli olabilir.. Türkçe'deki özgürlük sözcüğü, inanılmaz zenginlikler taşıyan bir sözcüktür. Özgürlük, mesela eski Yunan'da, hareket edebilme imkânı olarak anlaşılır; Eski Yunanlının özgürlük sözcüğünde öyle bir anlam var. Demek ki o kültürde, istediği gibi hareket edebilmenin özgürlük olabileceği gibi bir düşünce varmış. Y oga eğitmeni bacağını hafifçe dürttüğünde, Nilüfer bir bacağını öne ötekini de arkaya uzatmaya çalışmaktaydı. “O anda kemiklerimden daha önce hiç duymadığım kadar yüksek bir çat etme sesi geldiğini, eğitmenimin de, 'Müthiş bir rahatlama hissettin, değil mi?' dediğini anımsıyorum. Oysa rahatlamak ne kelime, güç bela doğrulup yürüyebildim,” diye ekliyor. Dizinin arkasındaki kiriş kası kopan 32 yaşındaki Nilüfer üç ay boyunca yogadan uzak durmak zorunda kaldı. Bu olayın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine karşın da acısı henüz dinmiş değil. Yogayı kötülemek karma felsefesinin şimşeklerini üzerine çekmek gibi bir etki yaratabilir. Ancak, günümüzde 14 milyondan fazla insanın yoga ya da Tai Chi derslerine katıldığı ve 2000 yılından bu yana katılım oranında %136'lık bir artışın meydana geldiği ABD'de fizik terapi, ortopedi ve masajla sağaltım uzmanları yoganın yanlış uygulanmasına bağlı sorunların her geçen gün daha da arttığına dikkat çekiyorlar. Son üç yıl içinde bu ülkeden 13 bin kişinin yogadan kaynaklanan sorunlarla sağlık kurumlarına ve doktorlara başvurdukları belirtiliyor. İnsanlar genellikle yoganın çok kolay olduğu ve herkesin istendiğinde bedenini kolaylıkla her yöne eğip bükebileceği gibi bir inanca kapılarak kendilerine zarar veriyorlar. Amerikan Ortopedi Cerrahları Akademisi sözcülerinden Edward Toriello bu tür zedelenmelerin büyük bir çoğunluğuna, bedenlerinin artık eskisi gibi olmadığının bilincine varmadan yogaya başlayan, savaş sonrası kuşağının çoluğa çocuğa karışmış “hafta sonu savaşçılarında” rastlandığına dikkat çekiyor ve, “Bedenleri esnekliğini yitiren bu kişiler, yoganın egzersize başlamak için çok uygun bir yöntem olduğunu düşünerek haftada bir yogaya gitmeye başlıyor ve bir yerlerine zarar veriyorlar,” diyor. İç Özgürlük Gerçi eskiden hürriyet deniliyordu. O hürriyet kelimesinin kökeniyle ilgili bizim dilimizde çok fazla bir çağrışım imkânı yok; ama özgürlükte, bir özün gür olması söz konusu. Eski Yunanlı, bizim dildeki özgürlük sözüne “autarkheia” gibi bir söz söyleyebilirdi. (“Autarkheô” fiilinden!) Bu, Batı dillerinde bu anlamda“özgür olarak “autocratique” (Fransızca),” autocratic”(İngilizce), ”autokratisch”(Almanca) karşılığını bulmuş olabilir. Gücün elimizde olması anlamına geliyor. Demek ki özgürlük, özle ilgili bir şeydir. Genellikle özgürlüğün karşıtı olarak, zorunluluk ileri sürülür. Bir insanın özgür olabilmesi, onun üzerindeki kuvvetlerin bileşkesinin, onun içinden gelen kuvvetle dengelenerek, sıfır olması; onun üzerinde kendi belirlediğinin dışında bir tarafa çeken güçlerin olmaması, onun kendi kararlarıyla, kendi gücüyle, kendi özünün gürlüğüyle hareket edebilmesi demek. Öyleyse burada özgür insan sözünü bu anlamıyla almayı deneyelim; kendinde gücü olabilen, kendi üzerindeki belirlenimleri, kuvvetleri kendi kararlarıyla yönlendirebilen bir insan. Bireyden başlayalım. Ne düşündüğünün, ne bildiğinin bilincinde olmayan, bilgi ve bilinç eksikliği olan bir insanın özgür olamayacağını, özgürlüğün bir bilgi ve bilinç açısından deneyim gerektirdiğini unutmayalım. Cahilden özgür olmaz. Cahil derken, birtakım okullarda okumuş anlamında söylemiyorum; cahil olmamak için, kendisi, çevresi, ilişkileri ve dünyanın gidişi hakkında gerçeklikle olan ilişkisinde bir farkındalık, bir bilinçlilik durumunun olması gerekir. Bu bizi, iç özgürlük diyebileceğimiz bir başka kavrama götürür. Çoğu zaman, sosyolojik ve politik açıdan, siyaset açısından, hukuk açısından baktığımızda, özgürlük, sanki dışarıdaki koşullar içerisinde belli olan bir durum gibi anlaşılır. Elbette bu tarafı vardır, siyasi boyutu vardır, sosyolojik boyutu vardır, kültürel boyutu vardır, ama özgürlüğün bir bilinç işi olduğunu düşünürsek, içimizden başladığını unutmayalım. Özgürlük, iç dünyamızla ilgili bir kazanım, bir özelliktir diyebiliriz. Eğer bizim duygularımızla, düşüncelerimizle, hatta rüyalarımızla, tasarılarımızla, umutlarımızla olan ilişkimizde bir sorun varsa, bu ilişkilerimizde baskı varsa, bu ilişkilerimiz özgür değilse; içimizde hep birtakım zaptiyeler ve polisler dolaşıyorsa, dışımızda olmamasına rağmen, dışımızda dilediğimizce sözde “özgürlük” olanağı olduğu halde, içimizde tutukluk, içimizde hapishaneler, içimizde kelepçeler varsa, bu anlamda da özgürlükten söz edilemez. Dolayısıyla, insanların iç özgürlüğünün sosyolojik ve politik açıdan tamamlanması gereken, hatta onsuz olamayacağını düşündüğüm bir özgürlük olduğunu unutmayalım. Bir insan özgür olmak istemiyorsa, onu özgürleştiremezsiniz. “Bak, ben seni özgürleştirdim. Haydi git, istediğin şeyi yap” demek veya Amerika'nın sözde kendi işgalini kamufle etmek için, “Ben, Irak'ı özgürleştirdim” demesi, özgür olacak toplumların, kültürlerin veya bireyin kendi iradesi, kendi karar gücü göz önüne alınmadığı için, hiç anlamlı değildir. Özgür olabilecek denli içinizin güçlü olması, içinizin gür olması gerekir ki, siz, dıştaki siyasi veya daha başka etkiler içerisinde özgürlüğü yaşayabilin. Bu, özgürlüğün birinci boyutu; bilinç ve bilgi meselesi. Birey için de böyledir, toplum için, kültür için de böyledir. Toplum yönetimi için de, yönetenyönetilen ilişkisi açısından da bu iç özgürlüğün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü yönetenlerin aldığı kararlarda da o kararları oluşturan düşünce zincirinin, bizi o kararlara götüren kaygıların, endişelerin, özgür bir iç dünyadan çıkmış olması gerekir. Bir insanı ipnotize ederek, “Bak, sen özgürsün; şunları, şunları yap” diyebilirsiniz. O insan, dışarıdan gelen psikolojik telkinler sonucu, bir şeyi özgürce yaptığını düşünebilir. Oysa, çoğu kez farkına varmadan, iç özgürlüğü olmadığı için, ipnotize olduğu için, bu yaptıkları özgür gibi görünse de, özgür değildir. Düşüncemizin özgür olup olmadığını, verdiğimiz kararların, yazdığımız kitapların, ürettiğimiz düşüncelerin ne kadar bize ait olduğunu, bizim içimizden çıktığı, bizim iç dünyamızın gürlüğünden çıkan bir özgürlük olduğunu sormamız gerekir İÇ DİNGİNLİK? Öte yandan, kimileri de özünde insana iç huzuru ve dinginlik kazandıran bir yöntem olarak bilinen yoganın beden için son derece etkili bir idman olduğuna inanıyorlar. Yoga kurslarına katılanların on yılda beş katına çıktığı ve artık farklı beğenilere sahip yogaseverler için hiphop yoga, disko yoga, insanların 41 derece sıcaklıktaki bir ortamda bedensel sınırlarını zorladıkları ve epey tartışmalara yol açan Bikram, ya da sıcak yoga gibi farklı yoga türlerinin de geliştirildiğine dikkat çekiliyor. Gerçek şu ki yoga, ne biçimde uygulanıyor olursa olsun, insanı zinde kılmanın kapsamlı bir yolu değil. Amerikan Beden Eğitimi Heyeti'nin bir araştırmasına göre, yoga uygulamaları kalp ve damar hastalıklarına olumlu bir katkıda bulunmadığı gibi, kilo vermeye de pek yardımcı olmuyor. ABD'de en yaygın yoga türü olan hatha yoganın 55 dakika uygulanması sonucunda yakılan kalori miktarının 50 dakikalık yavaş tempolu bir yürüyüşte yakılan kalori miktarından daha az olduğu görülüyor. Güç yogasının bile basit bir beden eğitimi dersine kıyasla çok daha az kalori yaktığı belirtiliyor. Yoganın stresi azalttığı ve kemik erimesine iyi geldiği söylense de, bu uygulamanın osteoporozun önüne geçmesine yardımcı olacak kastaşıyıcı gücü yaratmadığına dikkat çekiliyor. Sorun büyük ölçüde yoga eğitmenlerinin bu konuda yeterli bilgiye sahip olmamalarından kaynaklanıyor. 1999 yılında kurulan Yoga Birliği eğitmenlik için en az 200 saatlik bir eğitimi zorunlu tutmakla birlikte, ABD'deki yaklaşık 70 bin eğitmenden yalnızca 16,168 tanesinin sertifikalı oldukları belirtiliyor. Güvenli Yoganın Püf Noktaları: • Eğitmenin yeterli olup olmadığını öğrenmek, kendisinden eğitim ve izin belgelerini göstermesini isteyin. Bunları yeterince inandırıcı bulmadıysanız, derse katılmayın. • Eğitmeni durumunuzla ilgili aydınlatın. Geçmişte yaşadığınız zedelenmeler ve halen yaşadığınız sorunlar konusunda onu bilgilendirin. • Sürekli yerlerinde duran eğitmenlere dikkat edin. Çünkü yoga eğitmenlerinin sürekli devinim içinde olmaları ve katılımcıları denetleyip, gerekli düzeltmeleri yapmaları gerekir. • Zedelenmeye yol açabilecek hareketlerden kaçının. Bu tür hareketler arasında lotüs, çaturanga, kedi ve köpek pozisyonları gibi hareketler yer almaktadır. • Acı verdiğinde yogaya son verin. Yoga insana asla acı vermemelidir. CBT 1078/11 16 Kasım 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle