01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TartışmaEditöre Mektup oğal seçilim ve CHP 1,2" başlıklı makalelerinizi (*) dikkatlice okudum. Konunun CHP'ye ilişkin kısmı ile ilgili değilim. "Ayakta kalma ve gen aktarma" adına; değişim ve küreselleşraenin biyolojik gerçeklerini niyetiniz öyle olmasa bile savunuyor olmanızı yadırgadım. Makalelerinizdeki yargıların yanlış anlamalara neden olmaması adına katkıda bulunmak istiyorum. Yazılarınızdaki insan ve onun oluşturduğu kurumlara ilişkin olanlar hariç olmak üzere, tümünü doğru buluyor ve katılıyorum. Karşı çıkışım insanca, insana dair... Her canlı; kendi türünün özelliklerine göre yaşadığında özelliklerini korur ve geliştirir. Aksi halde kendine yabancılaşır. Bu durum devamlılık arz eder ise başkalaşım ile başkalaşımda farklı türün oluşumu ile sonuçlanır. Kendine yabancılaşan canlılar, ayakta kalma adına başarılı olabilirler, ancak türu yeterince temsil edemezler. "Ortak havuza" aktarılan gen, kendi tü, rüne yabancılaşan birinin geni olur. Kendi özelliklerini koruyarak koşulları değiştirmeye çalışanların geni ise o türün devamını sağlayan tipik gendir. Evrim yasalarının günümüz insanı ve onun oluşturduğu yapılanmalara uygunluğunu savlamak doğru olmaz.. Evrim yasaları esası, türlerin ve aynı tür içindeki canlıların ilişkilerinden değil, doğa ve doğasalçevresel koşullar ile canlılar arasındaki ilişkinin sonucudur. Oysa günümüzdeki insanlar için VARKALIM, ESASEN KENDİ TÜRÜNÜN KAZANILM1Ş ÖZELLİKLERİNE BAĞLIDIR. İnsan dışındaki hiçbir canlı doğayı, dolayısıyla çevresel koşulları değiştirme gücüne sahip değildir. Aynı şekilde insan dışındaki hiçbir canlı varkalım için gerekli şeylere sahip olduğu halde hep daha fazlasını istememiştir. Bu iki temel özelliğin hâkim olduğu ortamlarda süreci klasik evrim yasaları ile açıklamak mümkün olmaz. SORUNLARIN KAYNAĞI doğa ile insan arasındaki uyumsuzluk değil, bu iki yıkıcı özelliğin hakim ve belirleyici olmasından kaynaklanmaktadır. Savaşsız geçen süre yalnızca 265 yıldır. Savaşların esas nedeni hayatta kalmak için değil, daha fazlasına sahip olma arzusudur. İnsan; hak, adalet, eşitlik, acıma, estetik vb duygulardan arındırılır ise gelmiş geçmiş en vahşi yaratık haline dönüşür. Vahşi bir canlı için tek amaç ayakta kalmak ve neslin devamını sağlamaktır. Bunun için hiçbir kurala uymak zorunda değildir. İnsanlar için de aynı amaç söz konusu, ancak NASILLARI DA AMAÇ KADAR ÖNEMLİDİR. Aksi halde aradaki fark silinir. Süreci iki olumsuz özelliğin şekillendiriyor olması kader ya da herhangi bir evrim yasası değildir. BU BİR SEÇİM VE TERCİH SORUNUDUR. Asıl bilgi eksikliği tam da bu noktadadır. Niyazi Karadoğan Dişhekimi {*) Söz konusu yazılar 1 ve 3 Şubat 2005 tarihlerinde Cumhuriyet'te yayımlandı... Doğal seçilim veCHP "D aç tezgâhtarlar aleyhine olur, o hastalığın tedavisi şansı ortadan kalkar. Doktorun iyisi, ya hiç ilaç kullanmadan ya da mümkün olduğu kadar az ilaç kullanarak hastasını tedavi edendir. Fakat, gerçek böyle değil. Çünkü, ilaç üreten firmaların temel kaygısı ürettikleri ilacın satılması. Onlar .'Lnlü Yunanlı hekim Hipokrat "hekimlerin işlevi, hasI I talar kendi kendilerine iyileşinceye kadar onları için ilaç satışı ile ayakkabı satışı arasında bir fark yok. İlaç fırmaları ticaret yapıyor ve ticaretin kurallarını uyguluyorv J oyalamaktır" demiş. Elbette, Hipokrat'ın bu yaklaşımı modern hekimliğin işle lar. Ama, bir zorlukla karşı karşıyalar: İlacı doğrudan tüvini açıklamıyor. Fakat, doğru olduğu durumlar da var. keticiye pazarlayamıyorlar. İlacın satılabilmesi için bir araBuna tıpta "palyatif tedavi" denilir. Yani, hastanın yakın cıya, yani hekimlere muhtaçlar. O nedenle hekimleri, reçetelerinde daha fazla ilaç malarını azaltarak ya da dindirerek, onu kendi haline bıyazmaya, kendi ilaçlarını yazmaya teşvik etmeye çalışıyorrakmak ve iyileşmesini beklemek. Çünkü, organizma, tam olarak bilmediğimiz bir çok mekanizma ile hastalıklara lar. Kendi ilaçlarının rakip firmaların ilacından daha etkikarşı kendisini korumaya ve onarmaya çalışır; çoğu za li olduğunu kanıtlamaya çabalıyorlar. Bunu sağlamak için man da başarılı olur. Bu durumlarda hekimlere fazlaca bir birçok yöntem kullanıyorlar. Hekimleri yazdıkları ilaç miktarına göre gruplara ayıran firmalar var. Hekim reçetelerini ve ilaçlarının satışını eczane kayıtlarından izliyorlar; Az ilaç yazan hekimlere özel stratejiler uyguluyorlar.. Insan; hak, adalet, eşitlik, acıma, estetik vb. duygulardan arındırılır ise gelmiş geçmiş en vahşi yaratık haline döniişür iş düşmez. Fakat, hastalıkların tedavilerinde hekimlerin müdahalesini gerektiren, hatta, bu müdahaleler yapılmazsa hastanın ölümüne kadar varacak sonuçlan olan hastalıklar da vardır. Apandisit olmuş bir hastayı ameliyat etmezseniz, ya HEKİMLERİ ZİYARET İlacın tanıtımı adı altında her hekimi ziyaret ediyor, onlara türlü küçük hediyeler sunuyorlar, kongrelere katılmalarına yadımcı oluyorlar, kongreleri fınanse ediyorlar, hatta bu toplantıları bir karnavala dönüştürüyorlar, sanatçıları getirip konserler verdiriyorlar, sinema gösterileri, tiyatrolar, yarışmalar düzenliyorlar, pahalı gala yemekleri, resepsiyonlar veriyorlar, akla gelmedik çeşitli ve pahalı hediyeler ikram ediyorlar. Bazı kritik mevkideki yöneticileri yurt dışındaki toplantılara gönderiyor, gezdiyor ve ağarlıyorlar. Hekimleri yazdıkları ilaç miktarına göre gruplara ayıran firmalar var. Hekim reçetelerini ve ilaçlarının satışını eczane kayıtlarından izliyorlar; az ilaç yazan hekimlere özel stratejiler uyguluyorlar, onları daha sık ziyaret edip beyin yıkama çalışmaları yapıyorlar, vaatlarde bulunuyorlar, ilaçlarını daha fazla yazdıkları takdirde ne türlü hediyelere ya da başka avantajlara sahip olacaklannı anlatıyorlar. Bütün amaç, daha fazla ilaç yazılması ve satılması. şamı tehlikede demektir. Menenjit olmuş bir kişiyi ilaçla tedavi etmezseniz ya ölür ya da sakat kalabilir. Uzağı göremeyen bir kişiye gözlük vermezseniz, yaşamı boyunca uzağı göremez. Tıp hızla gelişiyor; gün geçmiyor ki yeni bir tedavi yöntemi ya da ilaç bulunmamış olsun. Hipokrattan bu yana, o kadar hastalığın nedeni ve tedavisi bulundu ki, Hipokrat bugün yaşasaydı kesinlikle aynı şekilde düşünmezdi. Günümüzde, ilaç kullammı günlük yaşamımıza girdi. Yaşamının bir döneminde ilaç kullanmayan kişi yok nedenecek kadar az. HEKİMLİK DEĞİL TEZGÂHTARLIK Bunun adına hekimlik denilemez, dense dense, tezgâhtarlık denilir.. Hekimlerin bu tuzağa aracı olmamaları meslek ahlaklarının gereğidir. Fakat, firmaların baskıları o kadar fazla ve etkilidir ki, ryi niyetle bile olsa bu tuzağa düşen hekimler olabilir. Bunu önlemede Sağlık Bakanlığı'na, Türk Tabipleri Birliği'ne ve Türk Eczacılar Birliği'ne görevler düşmektedir. Hekimlerin sürekli eğitimleri ilaç fırmalarına bırakılmamalıdır; Kongrelerin ilaç fırmalan tarafından desteklenmesine kurallar getirilmelidir; İlaç fırmaları ile hekimler arasındaki ilişkileri belirleyen yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bunlar yapılamazsa, hem hekimlik mesleği hem de toplum zarar görmeye devam edecektir. Prof. Dr. Zafer öztek Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağhğı AD. ÎLACIN TEMEL GERÇEĞİ Öte yandan, bir gerçeği de bilmek gerekiyor: Her ilaç vücut için yabancı bir kimyasal maddedir ve her yabancı kimyasal madde gibi vücuda zarar verebilir. İlaçlar iki tarafı keskin bıçaklardır. Uygun ilaç, uygun kişide, uygun dozda ve uygun süre kullanılmazsa yarar getirmez, aksine zarar verebilir. Bu zarar hastanın kendisine olabileceği gibi topluma da olabilir. Örneğin, mikrobik hastalıkları uygun olmayan antibiyotiklerle tedavi etmeye kalkarsanız, ilaçlara dirençli mikroplar gelişir ve bu da toplumdaki diğer bireylerin 962/20 27 Ağustos 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle