Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bilim ve Düşünce Tarîhi B.«m, Felsefeye merak nedir? Biiyük filozoflar hiçbir zaman tamamen tarihe mal olmuş sayılamazlar. 23 Asır önce yaşayan Platon'un bugün bize öğreteceği şeyler vardır. timizde de taraftarı eksik olmayan bir düşünüre, pozitif düşünenlere göre evet! Onlar felsefeyi müzelere göndermek isterler; felsefe merakiısına eski eserler merakhsı nazanyla bakarlar; liselerde felsefe eğitimini "felsefe tarihinden" ibaret görmek arzusundadırlar. Bu hükmün şu id diaya dayandığı bilinmektedir; insanlığın düşünce tarihinde felsefi fikirler artık aşılmış olan bir aşamayı oluştururlar. Bugün felsefe yerine bilim geçmiştir. Söz onlarındır. Bilimin çözmekten aciz olduğu meselelere gelince, felsefe bunlar karşısınSina (9801037) da büsbütün çaresizdir. Bilimin zemini sağlamdır, feylesof onun ötesilar, devirlerinin etkisi altında bulunmuşne yükselerek uçmaya çalışıyor, ne boş, lardır. Aristo'yu göz önüne getirmeden hatta ne zararlı hülya!.. kimse İbni Sina'yı anlayamaz; Fransız ihO kadar boş mu? Evvela, pozitivist tilalini hesaba katmadan Auguste Comte olan düşünür de, sınırlı bir anlamda felseBİLİM VE FELSEFE incelenemez. fenin gereğine inanıyor. İstiyor ki, uzmanİKİLEMİ Mİ? laşmış bilim dalları arasında birlik vücuda Lakin öviinme arzusu, tuhaflık zevHER FİLOZOF ÖZGÜNDÜR getiren, evrene ait kanunları mümkün ki ile bile olsa yine bu etkenler sayesinde Lakin feylesof çevresine ve seleflerimertebe birliğe indirgemeye çalışan bir muhteşem fikir abidelerinin ortaya konulne tabi ise de onların zorunlu ve mekanik düşünce şubesi olsun. Eskiden dinin inmuş olduğuna hiç şüphe yoktur. Schobir sonucu değildir. Sebebi şu ki, her feysanlara sağladığı hizmeti; bütün âlemi kupenhauer'in gururu ne kadar çirkin olsa lesof düşüncelerinin unsurlarını derinden ramsal bakıştan kavrayabilmek imkânını da onun felsefesi muazzam bir fikir mimaalmakla beraber onlardan şahsına has bir felsefeden bekliyor. Bu anlamda felsefe risini gösterir. İnsanlığın diğer faaliyet sentez vücuda getirir. Bir devredeki fikri bir "tamamlayıcı" düşüncedir, uzmanlaşalanlarında da kötü emellerle meydana ve hissi akımlar kendiliklerinden birleşip mış bilim dallarını birbirine bağlayarak getirilen büyük eserleri tarih kaydetmiyor her varlıkta aynı olarak tekrar eden bir birliğe yükseltmeye çalışır. mu? Bütün felsefe merakının şöhret meraalaşım oluşturmazlar. Tam tersine bu kından ibaret olduğu farz olunsa bile, neLakin felsefenin kurmaya çahştığı akımlar her bilinçte yekdiğeriyle çarpışır, den onun büyük mahsullerine tarihi birer birlik sadece bilimsel, zihni, kuramsal debirinde zafere ulaşan, diğerinde ulaşamaönemli olay olarak ilgi gösterilmesin? Değildir. İnsan bir de kalbe sahip. Sadece yabilir. Böylece her büyük feylesof manemek ki, sadece bu bakıştan, felsefe eserledüşünmüyor, irade de ediyor. O halde düvi bir mücadelenin çözüm biçimini ortaya rini tarihin olayları sayan bakış açısından şüncede birlik kurulması yeterli değildir, koyar. Gerçi bir belirli medeniyet devresi bile felsefeye memleketimizde gosterilen düşünce ile irade arasında da uyum buiçinde yaşamamış olsaydı bu mesele mevilgi bir hak kazanıyor. lunmalı, fikirler mefkureleri (ülküleri) tekcut olmayacaktı. Fakat "o" medeniyeti düzib etmemeli (yalanlamamalı). Bu ilgiyi bu tarihi çerçeve dahilinde şünen "o" feylesof olmasaydı, yekdiğeriyle Bu ikinci ve daha yüksek birliği her hapsetmek mümkün müdür, caiz midir? çarpışan bu zıt akımların geçici bile olsaHer yerde temsilcisi bulunan ve memlekedevir kendi özel koşullarına göre yaratır. bir çözüm biçimi hiçbir zaman bulunamaBu açıdan feylesof yacaktı. Bu çözüm biçimini ortaya koyan devrinin ürünüdür; feylesof, içinde yaşadığı toplumun açık bir devrinin eğilimleri bilinç edinmesine hizmet ediyor. kendi felsefesinde Galatasaray üsesi'ni bitirdikten sonra, 1907 yılında İstanbul Hatta daha fazlası var; her medeni hiç olmazsa bir Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. 1909 yılında hükümetin açtığı sınavı yetin kendi kendine koyduğu meselelertepki oluşturarakkazanarak Fransa'ya gitti ve Sorbonne Üniversitesi Edebiyat Fakülteden başka, genel biçimde insanlığın her yansır. Bir Fransız si'nde eğitime başladı. Eğitimini bitiremeden yurda dönen Mehmet zaman kendi kendine sordukları var. Bundüşünürü haklı olaİzzet, 1918'de Tıp Fakültesi ve Mülkiye Mektebi'nde Fransızca öğretdan dolayıdır ki, büyük feylesoflar hiçbir rak diyor ki; "Felsemenliğı yaptı 1919'da ise istanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi zaman tamamen tarihe mal olmuş sayılafede generation Felsefe bölümüne felsefe tarihi müderrisi(profesörü) olarak atandı ve mazlar. 23 Asır önce yaşayan Eflatun'un spontane (kendiliölümüne kadar bu görevinde kaldı. bugün yaşayan Bergusson kadar bize öğğinden türeme) yokSorbonne'da iken L.Levy Bruhl, E Durkheim ve F. Rauh'un retmeye muktedir olduğu şeyler vardır. tur. Ta Eflatun'dan derslerine devam etti. 1926'da lösemi hastalığına yakalanan Mehmet İşte felsefe merakı, eskilerin yeni olitibaren zamanımıizzet 1930'da vefat etti. En önemli eserleri, Milliyet Nazariyeleri ve duğu, insanlık kadar eski gerçekler değilza kadar bütün feyMilli Hayat, Cumhuriyet döneminde öğretmen okullan ve liselerde se bile hiç olmazsa meselelerin var oldulesoflar düşünürlerokutulmak amacıyla hazırlanmış ilk sosyoloji ders kitaplarından biri ğu hissedildiği ve kabul edildiği sürece ken kendilerinden olan ictimaiyat Dersleri ve yayınlanmamış olan Ahlak Felsefesi adlı meşrudur. önce gelenlerin nükitaplarıdır. Sayı 34, 21 Temmuz 1927, Cilt 2, fuzuna tabi olmuşAnkara. dirtmekten başka bir şey olmadığı görülür. Hele okumadığı, cildıni bile görmediği kitapların filan ve fılan sayfalarını işaret edenlere ne demeli? Bütün bu zahmetler sadece okuyucu için değildir. Zira felsefeye dair yazanlar okuyuculardan ziyade meslektaşları için yazarlar. Meslektaşın bahsetmediği veya bilmediği bir kitabı, incelemediği bir meseleyi zikretmek, onu "susturmak" için en mükemmel sayılan çaredir. Bu gülünçlüğün sadece memleketimizde değil, başka memleketlerde de mevcut olduğu görülüyor. Pavlesen ahlak felsefesine dair yazmış olduğu eserinde birkaç defa bu noktaya, düşünürlerin gülünç gururuna temas eder. Eğer Batı'da katolik papazlarına hâlâ günah çıkartan feylesoflar var ise, onlar her şeyden önce bu suçlannı itiraf etmelidirler. ssssrMehmet İzzet iç unutmam, henüz tahsilde iken, bir tatil esnasında İstanbul'a gelmiştim. Bir tesadüf sayesinde Yusuf Akçura Bey'i tanımaya muvaffak olmuştum. Bana hem sert, hem sevimli olan tavrıyla; "Ne tahsil ediyorsunuz?" dedi. "Felsefe" cevabını alınca hiikmünü katiyetle ifade etti; "Bize feylesof değil, demirci lazım!.." Bilmem bu sözün etkisiyle midir, o zamandan beri başkalarına felsefeden bahsetmeye ne kadar heves duysam da, yine biraz korkarım, bana "sen bir lüzumsuz adamsın" diyen bir nazarla bakacaklar diye çekinirim. Fakat biz, yani batıdan alınmış bir iki kırık felsefı fikirle kekelemeye çalışanlar, bu kadar lüzumsuz muyuz? Bu soruya "hayır" cevabını verdirten birkaç sebep var; Evvela muhakkak bir şey ki, memleketimizde felsefe merakı gitgide artıyor. En müspet düşünenler, tecrübeyi tamamlamak veya aşmak iddiasında bulunan nazariyeleri boş masal sayanlar bile bu merakın bir gerçek olduğunu inkâr edemezler. Darülfünun'da bir tarih veya edebiyat dersi için vekâlet veya asalet suretiyle müderris veya muallim aranılınca bazen hissedilen zorluk, felsefe dersleri için o kadar hissolunmuyor. Felsefe kitapları diğerlerine oranla daha sık tercüme ediliyor ve epeyce okuyucu buluyor. Demek ki, felsefe ile tneşgul olmak isteyenler hiç olmazsa dün değilse bugün bir yenilik ortaya çıkarmakla itham edilemezler. Onlar oldukça kuvvetli bir akımı takip ediyorlar. H ANLAŞILMAZ OLMANIN "ÇEKİCİLİĞİ" Fakat bu akım kuvvetli olsa bile, kıymetli mi? Bu noktayı halletmek için onu doğuran sebepleri gözden geçirmek lazım gelir. Bazılarına göre bizde felsefe merakı sadece rivünme ile ilgilidir. Batılıları taklit ederek temayüz eylemek arzusundan çıkar. Avrupa'dan gelen en son moda kıyafetlere uymaya çalışanlarla Bergusson'un, Durkheim'ın, Kant'ın felsefesinden dem vuranların arasında mahiyet itibariyle hiçbir fark yoktur. İkisi de züppedir. İkisinin de hedefi, frenklerin dediği gibi le bourgeois epater, kendi halinde, orta düşünceli adamları afallatmaktır.Bu hüküm ne kadar şiddetli olsa da, itiraf ederim ki, bir dereceye kadar haklıdır. Memleketimizde felsefe yazısı yazanların felsefenin anlaşılmaz meselelerinden öyle bir bahsedişleri vardır ki, amaçlarının safdil okuyucuya "Vay, ne derin adam!" de Mehmet İzzet (18911930) 962/19 27 Ağustos 2005