30 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BilimDüsünce Tarihi BVttm, Sanat SS3SS" Mehmed Emin (Erişirgil) izde fikir hayatının durgunluğu hakkında arkadaşların her biri birtakım sebepler ortaya koydular. Bunların her birinde şüphe yok ki önemli gerçekler var. Fakat bir sebep daha var ki bence şimdiye kadar söylenenler derecesinde öneme sahiptir. Bu da maziden aldığımız terbiye tarzımızdır. Bu terbiye bizde genellikle öyle bir dimağ yaratmış ki, ancak hazır olarak verilecek fikirleri alabiliyor ve onu sarf edebiliyoruz. Eğer o fıkirler herhangi bir tecrübe veya telkin ile kıymetini kaybederse çok zaman ruhumuzda hiçbir sıkıntı doğmaksızın yeni bir muhakeme tarzını öğreninceye kadar durabiliyoruz. Diğer bir kitaptan öğrendiğimiz bir hükmü yahut başkası tarafından telkin olunmuş bir fıkri ancak eskisinin yerine koyabiliyoruz. Hepimiz gençliğimizde maruz kaldığımız terbiye tarzını hatırlayalım. Bizden ne isteniyordu? Ya inanmak, ya inanmamak.. Fakat her iki halde de belirli ilkeleri bellemek. Dini eğitimi bir tarafa bırakıyorum. En müsbet bilim dersleri de bundan başka değildi. Fizik kanunlarını bellerdik fakat nasıl bir tecrübenin bu kanuna ulaştırdığını bilmeyerek.. Matematiksel meselelerin çözümlerini yapardık, fakat ne gibi alanda uygulanacağını, ne gibi zihni güçlükleri tatmine yarayacağını, ne gibi verilerin sentezi zorunluluğundan doğduğunu düşünmeksizin.. Nasıl Bir Fikir Terbiyesine Muhtacız? mamlanıyordu. Kanaatler oluşturulurken ne tatminden ileri gelen bir his ile birleşiyor, ne de ortaya çıktığında ızdırap duyuluyor ve yeni tecrübelere götürebilecek bir hız elde edilebiliyordu. Dimağı bu şekilde yoğrulmuş insanlardan senteze yetenekli bir bilim kudreti çok geç ve güç ortaya çıkar. Fikri terbiyedeki bu noksanhğın birçok sonucuyla her gün karşılaşıyoruz. Nefsini kontrol etmeyi bilenlerimiz bu eksikliği kuvvetle hisseder. Birtakım gençlerimizin Batı darülfünunlarında istediğimiz biçimde donanmış olamamalannın nedenlerinden biri de budur. Darülfünun'a gönderdiğimiz gençlerin zihni terbiyeleri böyle bir faaliyete uygun olmadığı için bilgilerinin genişlemesine, görgülerinin artmasına rağmen kuvvetli bir bilimsel faaliyete sahip olamıyorlar. kü derslerimize engel oluyor" dedi. Bu genç için görev sadece okul kitaplarını bellemekten ibaretti. Demek ki, bu kitaplar, bu tedrisat onda yeni bir araştırma yeteneği, yeni şeyler öğrenmeye yönelik bir arzu uyandırmamış, önüne kendi kendine çözümü gereken bir problem koyamamıştı. Bu genç, kafasında halledilecek binlerce problem hakkında hiçbir endişe duymayarak, öğretmenlerinin sadece ezberlenecek bilgilerini büyük bir sükunet içinde bekleyebiliyordu. Böyle bir dimağdan ileride kuvvetli bir araştırma aşkı, yeni yeni tecrübelere, okumalara götüren zihin "rahatsızlığı" nasıl beklenebilir?.. Bir bilim adamını şu veya bu incelemeye götüren kuvvet ve arzu, doyurucu olmayan fikirlerini daha geniş, daha doyurucu sonuçlara ulaştırmak isteğidir. Bir bilim adamı şu veya bu kitaba bakarken hep yeni tecrübeler biriktirmeye ve bunun sonucu olarak daha geniş bir senteze doğru gider. İlerde bizde de bilim zihniyetinin yerleşmesini istiyorsak gençleri böyle yetiştirmek zorundayız. B Bilim zihniyetinin yerleşmesi, bir memleketteki bilim yeteneğini arttıracağı gibi, demokrasinin de güçlü bir şekilde kurulmasını sağlar nin durgunluğunu, alışkanlığını bozar. Bu bozgunluk bizi daha geniş bir tecrübe ile tekrar bir fıkri oluşuma götürür. Bilimsel ve zihni tecrübeler, işte böyle bir yönlendiricinin eseridir. Böylece bilim yolunda yürüyebilmek için öncelikle her okuduğunu, her gördüğünü, kısacası hayattaki her tecrübeyi gerçek bir fikir yani her türlü faaliyetinde rehber olabilecek şekilde yorumlayacak bir dimağ lazımdır. Sonra da elde edilen o fikir, faaliyet üzerine etkili olarak yeni okumalara, yeni görüşlere, kısacası yeni tecrübelere götürmelidir. Bu tecrübeler eski zihni ve fıkri alışkanlıkları bozunca, manevi bir ızdırap duyabilecek tarzda zihin ile duygular arasında ilişki olmalı, nihayet bu ızdırap insanı behemehal daha geniş bir tecrübeye götürmelidir. İşte, okullardan, eğitimden beklenen fikir terbiyesi budur. Halbuki eski terbiye tarzımız tam bunun karşıtıdır. Gençler için okutulan, söylenen fıkirler, yeni bir faaliyet için hedef değil, bizatihi hedef oluyor, bellenmekle her şey ta ÖNEMLİ OLAN BİLGİ EDİNMENİN YOLLARINI ÖĞRENMEKTİR Bundan bir yıl önce liselerimizden birinin son sınıf öğrencileriyle görüşüyordum. Ne gibi kıtapları okuduklarını sordum. İçlerinden en çalışkanlarından biri olduğunu öğrendiğim bir genç, "Okul kitapları dışında bir şey okumuyorum, çün DEMOKRASİ BÎR FİKRİ EĞİTİMİN ESERİDİR Bu tür fıkri terbiye memlekette bilim yeteneğini arttıracağı gibi, demokrasinin de kuvvetle kurulmasını sağlar. Çünkü demokrasi de vatandaşların ortak tecrübelerine dayanır, onun da ilerlemesi bütün vatandaşların geniş tecrübeler biriktirmesiyle mümkündür. Eğer yaratıklann hepsi mutlak bir zekanın hareketine kesin bir biçimde bağımlı ise, o takdirde demokrasiye ihtiyaç da yok demektir. Eski okullarımızın, eski kültür kurumlarımızın fikir terbiyesinde tuttukları yanlış yolun acısını duymaktayız. Şimdiki entelektüeller yeni donanımlar edinmekten ziyade, o eski alışkanlıkları atma mücadelesi verip duruyorlar. Bugünün öğretmenleri ve profesörleri eski öğretmenler gibi ağır bir günah ve vebal altında kalmamak isüyorlarsa, gençleri yeni tecrübelere yöneltecek ortam yaratmaya, onlara yeni hızlar vermeye çahşmalıdırlar. Her vereceğiniz yeni fikir kendi başına kafı gelmemeli, diğer yeni bilgilerin edinilmesine de yöneltmelidir. Bu bilgilerin itici gücüyle genç yeni şeyler okumaya, yeni tecrübelere mecbur olmalı ve bunun sonucunda eski zihni alışkanlıkları bozuluyorsa fikir sıkıntısı duymalı, daha geniş bilgiler için uğraşabilmelidir. Bilim tedrisatının her derecedeki hedefı budur. Sayı 59, 12 Ocak 1928, CUt 3, Ankara. BİLİM "OTORİTE"NİN KOYDUĞU ESASLARI SORGULAR Bu tür fıkri terbiye öyle bir dimağ yaratır ki, bu, yalnız herhangi bir otoritenin koyduğu esaslara inanmaya müsaittir. Bu otorite bazen bir şahıs, bazen bir kitap olabilir. Yıllarca bu alışkanlıkla yoğrulan zihinler kolaylıkla bilimsel düşüncede bulunamaz. Ne için? Çünkü bilimsel düşünce, zihnin bozulan ahşkanlığı çerçevesinde daha geniş bir tecrübe ile yeni bir sentez oluşturmak, yeni alışkanlıklar yaratmaktır. Bılime çalışan bir adamın en geniş bir anlamda, yeni tecrübelerin zedelediği zihni ahşkanlık yerine yeni bir fikir biçimlendirmesi, yeni bir temel oluşturmaya çalışması lazımdır.Bir düşünürün eseri, bir kitap da bizim için bir tecrübe demektir. O tecrübe eğer eski kanaatlerimizi sarsabilecek nitelikte ise gerçekten yeni bir şey öğrenmiş oluruz ve o zaman yeni öğrendiğimiz bu fıkirler bize rehberlik eder. Ve bizi yeni tecrübelere götürür. Diğer taraftan bu tecrübeler zih Mehmed Emin Erişirgil (18911965) 1 | Eğitimci ve felsefeci olan Erişirgil, 1911'de Mülkiye Mektebi'ni bitirdi. İstanbul Erkek Lisesi'nde hukuk, iktisat ve felsefe dersleri verdi. 1917'de Darülfünun'da sosyoloji ve felsefe müderris yardımcısı(doçent) oldu. 1919'da Niğde mebusu olarak Osmanlı Meclisi Mebusanı'na girdi. 1924'te profesör oldu. 192429 arasmda Maarif Vekaleti'nde çeşitli görevlerde bulundu. 1935'de Mülkiye Mektebi müdürü ve sosyoloji profesö'rü oldu.!942'de Zonguldak milletvekili seçildi. 1948'de gümrük ve tekel bakanı, 1949'da da içişleri bakanı oldu. Yeni mecmua, Dergah, Hayat,Yeni Türk gibi dergilerde felsefe ve sosyoloji üzerine çok sayıda makale yaymlayan Erişirgil, Hayat dergisinin de yayın yönetmenidir. En önemli eserleri, Kant ve Felsefesi (1923), Sokrat (1931), Filozofi(1935), Bizde Neden Filozof Yok?1957), Türkçülük Devri, Milliyetçilik Devri, İnsanlık Devri(1958), Hamle(1960), Ziya Gökalp: Bir Fikir Adammm Romam(1951), Mehmet Akif: İslamcı Bir Şairin Romam (1956)'dır. 953/16 25 Haziran 2005
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle