30 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SosyoloiiBiyoloii önüldenBilime Ahmet Inam Yerenime Merhaba! Yerenim, beni yerden yere vuranım, beni eleştirenim, beğenmeyenim, belki sevmeyenim, merhaba! Diyelim ki yargınız, bende iş olmadığı üstünedir. Ben "ciğeri beş para etmez" biriyim. Şimdi buyargınızın iki "kaynağı" olabilir. Biri, benden bağımsızdır. Sizin kendideğerlehniz, anlayışınız, dünyagöriişünüz, duygu dünyanız, "ben kim olursam olayım" beni belli bir biçimde damgalamaya hazırdır. Beni aşağılayarak, kendi dengenizi buluyor olabilirsiniz. Yerilen bir insan olarak ben, sizin ruh sağlığınızın korunmasına katkıda bulunuyorumdur! (Böyle bir hizmete her zaman hazırım, yerenlerim, dostlarım, yârenlerim!) Yargınız, benden kaynaklanıyorsa, yerginizi dikkate alabilmek için sizden beklentilerim olacaktır. (Bu ne demek? Kolay kolay yerginiz altında kalmam demek. Benimki biraz havai Beğenilme ihtiyacı ile yanıp tutuşuyorsam, yerginiz beni kahreder!) İlk sorum şu olacaktır: Beni tanıyor musun? Uğraştığım işi değerlendirebilecek durumda mısın? Beni yeriyorsun da kimi övüyorsun? (Okurun yergisini duyar gibiyim: "Şu psikolojik çözüm kurnazlıklarını bırak, hoca! işin iyiden iyiye tadını kaçırdın. Ezenin ezilenin, zulüm görenin, zâlimin dünyasında vıdı vıdıcı analizler, yok yermişmiş yok yermemişmiş, küçücük fildişi kulenden çıkartık!) Bu sorulara yanıtınız yeterli değilse yerginizi yerme hakkım var demektir. "Böyle yergi olmaz, yermeyi öğren de gel!"diyebilirim size. (Bir de şu tip yericilerim olabilir: "Bu kabak kafanla, bu yazıları yazmak senin neyine?" 0 zamanda sorarım: Kafatasımla yazım arasındaki ilişki bu yazıdaki birinci türden bir ilişki ise, söyleyene ferahlık veriyorsa, buyursun söylesin. Ama bu tür yericilerim, kızgınlıklarını dile getirerek rahatlayamazlar. Söyledikleri benim fiziksel görünüşümle ilgili olmakla birlikte, düşüncelerimle, kişiliğimle, yaptığım işle doğrudan ilişkili değildir. Bunlaryerici, eleştirici değil, "sataşıcı"dır.) Yerici beni iyi tanıyor, yaptığım işten de anlıyorsa, dinlerim onu, gözümü dörtaçanm. Doğrusu açmam gerekir. Somut yaşam durumlarında, çoğu kez işin içine duygular girer. Yerenime kızarım. Onu aşağılayıp, yergisinden kurtulmaya çalışırım. Kızgınlığımı dengeleyip, beni ve işimi anlayan yergicimi dikkatle dinlemeliyim. Buna yergi duyarlılığı diyebiliriz. Yergi geçirmez, yergi duyarlılığını yitirmiş ya da bu duyarlılığa hiç sahip olmamışlar, ham halat insanlar olarak kalıyor. Aşırı yergi duyarlılığı da benzeri sonuca yol açabiliyor. insanı korkak, pısırık, vesveseli, takıntılı yapabiliyor. • Yerenimi dinlemekle iş bitmiyor. Başlıyor. Neden eleştiriyor, yeriyor beni? Ölçütleri neler? Eleştirilerine karşı benim yapabileceğim bir şey var mı? Üstesinden gelebileceğim zorluklar, düzeltebileceğim yanlışlıklardan mı söz ediyor? Gücümü aşabilecek noktalarda kendimi kıstırılmış, çaresiz hissedebilirim. Belki de bu çaresizlik duygusu kendimi aşmaya bir olanak sağlayabilir. Bir de eleştirilmekten haz duyanlar vardır. Eleştirildikçe (Eleştiri ve yergiyi çoğu kez aynı anlamda kullandım bu yazımda. Yergi: Olumsuz eleştiri!) ağzı kulaklarına varır. Belki adam yerine konulduklarını hissederler. Çoğu kez eleştirilen noktaları hiç düzeltmezler. Bildiklerini okurlar. Yericilerine: "Yerhadiyer, çokzevklioluyor",derler. Yergi, yanlışların düzeltilmesi, eksik vegediklerin kapatılması için kaçınılmaz. Yalnız, yermeyi ve yerilmeyi başarabilmek koşuluyla, ironik yergi bana anlamlı gelir: Övgüyle gelen, içinde övgü de olan. Övgüyle başlayıp, arada dokundurarak yürümek. Her zaman olmayabilir, doğrusu. Öfkenizi yenmeniz zor olabilir. Yerilince neyapmalı?Bağırıp çağırmalı, gülmeli, susmalı, yüzümüz kızarmalı, kapıyı vurup çıkmalı, küsmeli, alay etmeli... Bunların hepsi doğal: Yerenimizi dövebiliriz de. (Öldürmemeli, yazık!) isavâri bir tutum: Yerenimizi sevmektir. Sarılıp yanaklanndan öpmek. Ağzına sağlık, ne güzel yerdin beni, sık sık buluşalım da, beni yer, biraz. Oh, çok iyi geldi, yergin. Nedir o övgülerden çektiğimiz, gelen över, giden över... Dosilar bir araya gelip, "yerme" günleri yapalım. Birbirimizi yererek güzel vakit geçıririz. Ruh sağlığımız yerine gelir. Haydi arkadaşlar, YERİŞMEYE! Yerme arkadan ve dedikodu biçiminde oluyor. Yerenin rahatlaması için. Neden kimse yerileni düşünmüyor? Yerilenlerin hakkım kim koruyacak? Yerilen ne zaman yergilerden yararlanacak? Sağlıklı yerişme, karşılıklı yergileşme, birbirini dinleyerek, anlayarak, ne zaman başarılacak? Yerenim ySrenim olacak mı? Balık kavağa çıkacak mı? ama erkek ve kız beyinin farklı işlemesi ve hatta farklı bir şekilde kullanılıyor olması başka nasıl açıklanabilir ki? Kızlar konuşmaya, erkekler ko numlanmaya daha yatkınlar. Die Zeit'daki yazıda (10/2005), farklılıklar şöşye özetlenmekte: • Kızlar oyuncaklarıyla oynuyor, erkekler parçalıyorlar. • Kızlar daha önce konuşuyor ve okuyor, • Legasteni (okuma yazma bozukluğu) kızlarda daha az, • Kızlar yirmi dakika kadar konsantre olabiliyor, erkeklerde bu süre 5 dakika. • Erkekler bir gövdeyi hayallerindeki biçime dönüştürebilirler • Erkekler, iki yaşından itibaren üçboyutlu yap boz oyunuyla oynayabiliyorlar, ellerini ve gözlerini birlikte kullanma becerisine sahipler. Daha da uzatılabilecek bu liste, sadece istatistiksel ortalama değerlerdir. Elbette ki dil konusunda yetenekli olan ve çok iyi konumlayabilen kızlar da var. sağ beyin yarısıyla çözmüşlerdi. Bu da en yetenekli matematikçilerin daha azıyla daha çoğunu yapabildikleri anlamına gelmekte. ÜÇ BOYUTLU YAPBOZ Psikolog Michael O'Boyle, yaptığı deneyin soııuçlarını şu şekilde açıklıyor: Erkeklerdeki düşünme süreci daha etkili. Kızlar beyinlerini daha fazla kullanıyor (yani iki beyin yarısını da) ama problemlere o kadar iyi konsantre olamıyorlar. O'Boyle aynı şeyi üçboyutlu yap boz oyununu tamamlamaya çalışan çocuklarda da gözlemlemiş. Erkekler sadece tek beyin yarısıyla düşünmelerine rağmen daha başarılı. İki cinsiyetin beyin fonksiyonlarındaki önemli bir rolü, iki beyin yarısı arasındaki bağlantı olan Corpus callosum üstlenmekte. Bu bağlantı kadınlarda erkeklere kıyasla beşte bir kadar daha büyük. Splenium olarak adlandırılan belli başlı bir kısmı ise çok daha büyük ve tam da burada konuşma merkezleri arasındaki bağlantılar yer almakta. Prince of Wales Tıp Araştırmaları Merkezi'nden Jenny Harasty ve Yale Üniversitesi'nden Sally ve Bennett Shayvvitz gibi bilim adamları daha 9O'lı yıllarda kadın beyninin %15 daha küçük olmasına rağmen dille ilgili işlemler için %2030 oranında daha fazla yerin ayrıldığını bulmuşlardır. Ancak bu farklılıkların zekâyla hiçbir ilgisi yoktur. Kızların matematik konusunda beceriksiz olduklarını söylemek doğru değil. Çünkü özellikle de Amerika'da hem matematik hem de fızikte erkeklere yetiştiler ama belli bir yere kadar, MIT veya Caltech gibi üniversitelerdeki durum gösteriyor ki, doktora seminerlerinde yine erkeklerin arkasındalar. Diğer tüm okullarda kızlar çoğunlukta olmalarına rağmen teknik okullardaki öğrencilerin %70'i erkek, %30'u kızdır. "Belki de bazı alanlardaki farklı dağılımları kabul etmeliyiz" diyor cinsiyet araştırmacıları Camilla Benbovv ve David Lubinski. YERMEYİ ÖĞRENDEGEL MEKÂNI DÜŞLEMEK Kızlardaki bu özellik dil testlerinde büyük bir avantaj sağlasa da matematikte geçerliliğini yitirmekte. Çünkü kızlarda mekânsal hayal yetisi eksik. Matematik problemlerini çözebilmek için görsel uyarılardan sorumlu sağ beyin yarısından yararlanıyorlar. Kadınların park etme beceriksizliğinin nedeni bu farklılık. Erkek boşluğu görüyor ve otomobilin bu boşluğa ne şekilde yerleştirilebileceğini hayal edebiliyor. Oysa kadın park etmeyi de sözcüklerle kavramak zorunda: Otomobilimin boyu ne kadar? Boşluğun boyu ne? Dilsel stratejiler mekânsal problemlerde pek etkili olmamakta. Erkeklerin konumlama yetisi daha iyi ama, kızlar ikinci kez gittikleri yeri daha kolay buluyor. Çünkü bu yeri sözcüklerle yerleştirirler akıllarına: Çocuk parkının arkasında veya pastanenin yanında gibL.Bu farklılıklar, şempanze ve farelerde de saptandı; labirentte yollarını daha çabuk bulan erkek farelere karşın, dişiler belli başlı işaretleri öğreniyorlar. Katherine Hoyenga gibi beyin araştırmacıları bu farklı becerileri şu şekilde açıklıyor: Kadınların iki beyin yarısı arasındaki bağlantılar daha güçlü iken, erkekler iki beyin yarısının içinde daha güçlü bağlantılara sahip. Dişi beyin daha çok görüyor, duyuyor, daha çabuk iletişim kuruyor ve çapraz bağlantılar kurabiliyor. Kadın beynindeki konuşmayla ilgili bölgeler erkeklere kıyasla daha büyük, ama erkek beyni iyice derin odaklanma yetisine sahip. 1990 yılında Iowa Üniversitesi'nde yaşları on ila on iki arasında değişen yetenekli çocuklarla yapılan araştırmalar ilginç bir şekilde sonuçlandı: Erkekler ve kızlann çoğu matematik problemlerini çözerken her iki beyin yarısını kullanırlarken, daha yetenekli olan erkekler sol tarafı tamamen devre dışı bırakmış ve sadece YERENİNEYAPMALI? DÜŞÜNCELİ VE İNSANCIL Kadınlar önemli ölçüde hukuk, tıp, psikoloji ve sosyal bilimlere yönelmelerine rağmen, mühendislik, matematik ve doğa bilimlerinde o kadar etkili olamadılar. Ve doğa bilimlerini seçen kadınlar topluma daha yakın olan biyoloji, beslenme bilimi veya çevre tıbbı gibi alanları tercih ediyorlar. Harvard psikologu Carol Gilligan, 20 yılı aşkın bir süre önce erkeklerin ve kızların farklı anlatım tarzlarına sahip olmaktan öte farklı ahlaklara sahip oluşunu, kadınların ahlaki açıdan daha üstün olduğu şeklinde değerlendirmişti. Gilligan'a göre erkeklerin davranışlan hesaplı kitaplı iken kızların yaklaşımları daha düşünceli ve insancıl. Erkekler ve kızlar arasındaki ahlaki tutumlar genelde örtüşüyor. Acaba en iyisi, varolan farklılıkları kabul etmek mi? 953/11 ?5 Haziran 2005 .
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle