Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AstroFizik GönüldenBilime Ahmet Inam Muazzam miktarda madde yutan dev bir kara delik saptandı. Dev kozmik obur, evrenin geçmişindeki en büyük gaz püskürmesine neden olmuş. En büyük kozmik patlama Panel Hüsnü/ye Seksenden önce kimse bana "milletin önüne çık da fikrini söyleyiver" demedi. Galiba seksen bir yılıydı. Bir grup arkadaşla kendimi "William James' üstüne konuşurken buldum. Belleğime güvenmem, müthiş uydurukçudur; uydurması hoşuma gider. Takdir bile ederim. Sonra ardı ardına panellere çıkmaya başladım. Panellerin sıkışıklığını sevmedim. Bir başına konferanslarda daha özgürdüm. ilkleri, yine seksen sonrasına rastlar: Peter Winch ve Max VVeber'de "ussallık" kavramı üstüne iki konferans. Yazılı metin okumam genellikle. Hazırlanmam da. Kafamda biryerlerde konuşacağım konu yıllardan beri hazırdır. Başını sonunu önceden bildiğim konuşmaların heyecanı yoktur, benim için. Yazarken de. Bu yazının şu anda beni nereye sürükleyeceğini bilmiyorum. Antalya'da bir parkta yazıyorum. Bir güz sabahı. Denizi görüp, havuzdaki su seslerini duyarak. MS 0735 galaksi kümesindeki kara delik (Simülasyo n): Muazzam bir enerji patlaması. rian McNamara ilk başta gördüğüne inanamamıştı. "30 milyon güneşin kütlesine eşit maddenin yutulduğunu gördüğümde" şaşırdım kaldım diyor Ohio Üniversitesi bilim adamı. Bu 140 kiloluk bir insanın 45 kilo eti bir seferde yemesi gibi bir şey. Amerikalı araştırmacının bu kadar çok heyecanlanmasının sebebi şu: Chandra röntgen uydusu, insanoğlunun bugüne değin uzayda izlediği en büyük gaz püskürmesini kaydetti. Güneş sistemimizin büyüklüğündeki muazzam bir kara delik, milyonlarca yıldan bu yana olağanüstü miktarlarda madde yutmakta. Dev oburun enerjisi, Samanyolu'muzun 600 B misli büyüklüğündeki bir alan üzerinde etkili diyor McNamaras'ın ekibi Nature dergisinde. Kara delik kendine doğru çektiği maddeyi iki kızgın gaz demeti yani Jet şeklinde dönme ekseni boyunca uzaya geri savuruyor. Kozmik püskürmenin şok dalgası dünyadan 2,6 milyar ışık yılı uzaklıktaki galaksi kümesine iki büyük boşluk üflemiş. Boşlukların çapı yaklaşık olarak 650.000 ışık yılı kadar ve bu açıdan bakıldığında galaksimizin iki misli büyüklüğünde. Bir ışık yılı aşağı yukarı 9,5 bilyon kilometreye eşittir. Jetlerden savrulan gazın kütlesi, bir bilyon güneşinki kadar. Tahminlere görelOO milyon yıldan bu yana devam eden püskürme gerçi bir olasılıkla evrenin geçmişindeki en güçlü püskürme olmayabilir ama diğerlerinin çok daha büyük olması da imkansız diyor McNamara. Görülebilir ışık alanındaki enerji atımı tıpkı ışıksız bir atom bombasına benzer. Ama röntgen alanı sayesinde Chandra, gerçek süreçleri görebilmiştir. Önümde panel Hüsnü konuşuyor. Konuşurken, dalmış gitmişim. Panel Hüsnü ya da Panel Hüsnüye bir tip. Hepimiz bu tipin örneği olabiliriz. Panel Hüsnü'ye panelın ilk konuşması verilmiş. Ûnce ilk konuşmacı olmanın zorluğundan sözediyor. Araya espriler, fıkralar yerleştiriyor. Amacı, münazaracıların jüriye yönelmeleri gibi, dinleyicinin nabzını tutmak. Bunu "tuhaf" (bana göre olağan!) ama ustaca yapıyor: Düşünür adlarını, okuduğuya da adını bildiği kitapları, psikiyatri ve iletişim kuramlarını Türkçe, ingilizce, bozuk bir Fransızca telaffuzla anıp geçtiği terimlerin yanıp sönen flaşıyla şaklatıyor. Evlere şenlik bir konuşma. Dinleyici büyüleniyor. Bunun için ona "panelist Hüsnü" değil de "panel Hüsnü" diyorum. Amacı panelist olup, tartışılan düşünceyi, sorunu, kendi açısından bütünlemek değil de, panele egemen olmak, panel olmak! Dinleyeni iyi tanıyor, zayıflıklarını biliyor. Deneyimli. Nefesi güçlü bir hoca, üfürüyor. Panelistler de etkileniyor Hüsnü'den. Notlarını, o konuşurken, önlerine alıp, yeniden okuyup, incelemeye çalışıyorlar. Panel Hüsnü, milletvekili ya da belediye reisi olabilir, bu tutumuyla. Bence, dinleyene hakaret ediyor! Elini kolunun sallaya sallaya yüksek sesle konuşuyor. Dudaklarında hafiften alaycı bir gülümseme. Herşeyi çözmüş anlaşılan. Belki bu kürsüye tencere tava, ansiklopedi satıcılığından geldi. Düşüncelerini dinleyiciye giydiriyor. Birer tencere olan düşüncelerini. Bir ara dinleyicilerin her birinin kafasına geçmiş tencereleri görür gibi oluyorum. Dedimya, belleğim benim, oyuncu belleğim. Oynuyor benimle. Belki de herkesin kafasında tencere değil de tava vardı. Konuşma sırası diğer panelistlere gelince, bir sigara yakıp, dumanını tavana üflüyor. Belki de iki de bir sönen piposunu yakmaya çalışıyor. Arada bir, nedeni anlaşılamayan, kahkahalarını duyuruyor salona. Hani, kendini hatırlatmak için. "Hişt, dinleyiciler, bu adamın söylediklerine kapılıp, beni unutmayın" demek istiyor. HERŞEYİÇÖZMÜŞ AİLEDENBİRİ Kara deliklerin etrafındaki boşluklar (Chandra fotoğrafı): Samanyolu'muzdan iki misli büyük. ikinci konuşması iğnelemelere ayrılmış. Panelistlerin süngülerini düşürüp, dinleyiciye karşı ikinci kez taarruza geçiyor. Biraz sonra sorulara geçilecektir. Soruların hep ona yöneltilmesini istiyor. Lütfedip, "Ben bu konuyu çok iyi bilmem, Zehra Hanım yanıtlasın" diyerek, Zehra Hanım'a iltifat edecektir. Ses tonunu, vurgulamalarını ö'zenle seçiyor; arada bir susup; tuhaf tuhaf dinleyicilerin yüzüne bakıyor. Demek ki bu da bir etkileme tarzı. Dinleyici bu sessizlikte üstadın derin derin düşündüğünü sanıyor. Oysa, üstad, panele gelmeden ayna önünde kimbilir kaç kez bu susma pozunun provasını yapmıştır. Hüsnü, baktığı aynada kimi görüyordur, acaba? Hüsnü, aynanda kim var? Üstad, alim, yurtsever, Balkanları ve Ortadoğu'nun en üstün kültür adamı... Hüsnü amca, nesin sen, kimsin? Bütün rakiplerini tuş ettin, paneldeki gençleri, güzel hanımları mest ettin. Üstün olmak için, alçak gönüllü pozlar takınmayı da biliyorsun. "Ben bilmem"derken, herkes bildiğinianlıyor. Eleştiriye tahammülün yok. Köpürüyor, saldınyorsun. Hüsnü Bey, sizbu dünyaya yanlışlıkla gelmiş bir dehasınız. Bu panel, bu panelistler, dinleyiciler ne arıyorlar sizin gibi yüksek bir varlık karşısında? Hüsnü, dinleme ve eleştirilme uzürlüdür. Ya şımarık bir gazeteci ya da yayıncı ya da popülist bir akademisyen. Okuruna, dinleyicisine, seyircisine saygısızdır. Dinlemediği, onları aşağıladığı için. Karşı taraf nedense, Hüsnü Bey hayranlığı içinde, aşağılanmayı anlamaz. Kabul eder.. 932/7 29 Ocak 2005