Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM PORTRE Ozan Sungurlu'nun ardından Büyük bir doğa bilimci "Ozan Şungurlu, medrese eğltiminin kurutamadığı, olağanüstü bir zekâ ve meraka sahip ender Türk doğa bilimcilerinden biriydi." "Ozan Sungurlu, karşılaştığı jeoloji sorunlarını eleştirel akılcı yöntemlerle çözdü." Doç. Dr. A.M.C. Şengör Doç. Dr. A.I. Okay Prof. Dr. N. Görür İTÜ Maden Fak. Jeoloji Müh. Böl. öğretlm üyelert epler, Galileo, Newton, Buflon, Hutton, Cuvier gibi varlıklı, üstün bir zekâya sahip, tecessüs sahibi az sayıda kişilerin katkıları ile doğa bilimleri 17. ve 18. yüzyıllarda Batı Avrupa'da kurulmuştur Bu kişilerin varlıklı olmaları veya zengin asıllerden himaye görmeleri, bunların zamanlarını araştırmalara ayırmalarını sağlamıştır. Fakat her şeyden önce bu kişileri kendi toplumlarından ayıran en onemli özellik, tabiat olaylarını akıl yoluyla anlamaya karşı duyduklan, maddi bir karşılık beklemeyen ilgi ve meraktır. Bu bilim adamlarının ruh hali, bir ressamın veya bestekârın ruh hali ile karşılaştırılabilir. Ressamı resim yapmaya, bestekârı müzik bestelemeye iten, yaratmanın verdiği coşku ve zevktir. Dogayı akıl yolu ile anlamaya yönelik tecessüs de bilim adamlarını iten, sürükleyen dürtü olmuştu. Başlangıçta çok az sayıda kişinin, bir nevi hobi olarak sürdürdüğü bu uğraşı, topluma kazandırdığı olağanüstü pratik faydalar anlaşıldığında, eleştirel / akılcı eğitim genişlemiş, bunun sonucunda doğa bilimleri bir çığ gibi büyümeye başlamış ve bugünkü binlerce kişiden oluşan Batı'daki bilim ordusu ortaya çıkmıştır. Ozan Sungurlu 12. Dünya Petrol Kongresl dolayısıyla TPAO'nun Houston 'da verdiğı kokteylde bir köşeye oturmuş, yüzünde kendine has tatlı tebessümu ile belli ki bir şeyler düşünüyor. Bu poz onun bilimsel tartışmalarda kendisine bir problem sunulduğu zaman sık sık takındığı, onunla birlikte çalışmak bahtiyarlığına erişenlerin unutamadıkları bir lavrıdır. (Foto: Dr. Pınar O Yılmaz, 1987) K mayı amaçlamıştır. Fakat bu çok zor ve sabır gerektiren bir iş olmaktadır. Yüzyıllar süren yozlaşmış medrese kültürünün ürünü olan, aktardığı bilgilerin hiçbir şekilde tartışılmasına izin vermeyen, aklını bilimsel yonde hiçbir zaman kullanmamış hocalar, nasıl doğayı ve çevreyi akıl yoluyla eleştirel bir şekilde anlamaya çalışan oğrenciler yetiştirecektir? Türkiye üniversitelerinin bugünkü durumu bunu cevaplandırmaktadır. Ender insanlardan biri İşte bu ortaçağ medrese ortamından, bir hılkat garibesi gibi çıkan, olağanüstü bir zekâ ve tecessüse sahip çok nadir Türk doğa bilimcilerinden blrini, Ozan Sungurlu'yu bir trafik kazasında kaybettlk. Ozan Sungurlu'nun yetiştıği ve eğıtım gördüğü ortamın hiçbir olağanüstü tarafı yoktu. 1939'da Gümüşhane'de çok çocuklu, ancak ortalamanın üstünde eğitim görmüş bir aileye doğmuş, orta öğretimini Gümüşhane ve Eskişehir'de, yüksek öğretimini Istanbul'da derslere ilgisi az bir öğrenci olarak sürdürmüştür. Ülkemizdeki üniversıte öğretiminin, ne yazık ki genelde medrese öğretiminin bir devamı olarak, tamamen ezbere dayalı genel karakteri düşünülürse.bu ılgisizliğe şaşmamak gerekir. Kendisi jeolojlye karşı ilgisinin bazı jeoloji kitaplan okurken başladığını söylerdi. Bu tecessüs MTA Enstitüsü'nde (19641967) ve daha sonra uzun yıllar TPAO'da (19691990) çalışırken tam bir hobiye dönüşmüştür. Yerbilimlerine karşı duyduğu bu olağanüstü ilgi, sahip olduğu üstün zekâ ve kavrama gücü ile birleşince, kendisini, Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük jeoloğu kıldı Karşılaştığı jeolojik problemlerı, modern teoriler ışığında, eleştirel akılcı yöntemlerle çözdü, çözmeye uğraştı. Hiç şüphesiz Türkiye'nin karmaşık jeolojik yapısını en iyi tanıyan ve anlayan kişi oldu. Arazide onunla beraber olanlar, sabahın orken saatlerinden gün batıncaya kadar, büyük bir merak ve coşku ile problemlere dönük olarak çalıştığını bilir. En mutlu olduğu zamanlar, arazide jeolojik bir problemı çözdüğü veya çözüldüğünü gördüğü anlardı. v Ozan Sungurlu, Türkiye jeolojisine bizzat yaptığı büyük katkıları dışında, Türkiye'de jeolojınin gelişmesine son on beş yılda büyük hizmeti oldu. Akılcı bir şekilde jeoloji yapan, güvendiği bir avuç kışiyi, TPAO'nun desteğini sağlayarak, arazi çalışmasına soktu. İdarı görevleri dolayısı ile arazide bizzat çalışamadığı bu dönemde, her yaz arazide çalışanların kamplarını ziyaret eder, yaptıkları işleri denetler, problemlerin çözülmesine yardımcı olurdu. Son görevi olan TPAO Genel Müdür Yardımcılığı'nda da kimse ondan beklemediği halde, her tırsatta Ankara'dan kaçıp, araziye, çalıştırdığı ekiplerin yanına giderdi. Eylül ayında yine büyük bir coşku ve hız ile araziye gıderken, Bursa yakınlarında trafik anarşisınin kurbanı oldu. Türkiye'de kalburüstü bilim adamlarının hemen hepsi yurtdışında eğitim görmüş veya yurtdışı ile yakın ilişkileri olan kimselerdir. Türkiye'nin ezbere dayalı eğitim çarkından çıkıp, hiçbir yurtdışı eğitimi görmeden, böyle büyük bir doğa bilimcisi olmak, gerçekten de olağanüstü yetenek gerektiren bir iştir. Ozan Sungurlu kadar yetenekli olmayan, fakat yine de Türk bilim dünyasına veya fikir hayatına çok şey katabilecek birçok genç, bu eğitim çarkından sahip oldukları tüm eleştirel akılcı fonksıyonlarını yitırerek çıkmaktadır. I ı Bu yazının hazırlan'nasına merhum Ozan Sungurlu hakkında biyograflk bilgi sağlayarak katkıda bulunan çocuklan Faık ve Ebru Sungurlu ya, çaltsma arkadafları Dursun Açıkbaş ve Türksen Erdnğan a ve okul arkadasları Prof. Dr. Yücel Yılmaz ve Dr. Necdet Ozgul'e tefekkür ederiz. Uygarlık devrimi yapmak şarttı! Olağanüstü bir zekâya sahip, tecessüs sahibi kişiler, muhakkak ki başka kültürler içinde, örneğin Osmanlı, Hint veya Çin toplumlarında, var olmuşlardır. Fakat aklın eleştirel kullanılmasına, doğayı, çevreyi akıl yoluyla anlama çabasına hiçbır şekilde izin vermeyen bu kültürler, bu gibi olağanüstü kişilerin yeşermesine olanak sağlamamıştır. Bilginin, otoritesi tartışılmaz hocalar tarafından nesilden aktarıldığı bu eski kültürler, 19. ve 20. yüzyıllarda Batı uygarlığı karşısında her dalda, sosyal, askeri, ekonomik, tam bir yenügiye uğramıştır. Bu durum karşısında, toplumun yok olmaması için yapılacak tek şey kültür değiştirmek, bir uygarlık devrimi yaprnaktır. Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurarken böyle bir uygarlık devrimi yap