24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM • • • • » POLİTİKASI H AFTAN I N GÜNDEMİ Almanya bilimde yine 1 numara mı? Savaş öncesinde olduğu gibi Almanya, Avrupa'nın bilimde en güçlü ulusu olabillr, ancak sorunlar var... Derleyen: Füsun Yasar ek bir Almanya, tek blr bilim kurumu en azından kuramsal olarak! Peki ya uygulamada? Doğu Almanya'da bilimin Batı Almanya imajına göre yeniden yapılanması gerekiyor. İki Almanya siyasi alanda birleşti. Böylece bilinralanında da kuramsal olarak birleştikleri kabul ediliyor. Bu durumda Almanya'nın son savaşa kadar sürdürdüğü, Avrupa'nın en güçlü bilim ulusu unvanını yeniden ele geçirmesi bekleniyor. Ancak çok büyük bir farklılık ortaya çıkacak. Bölünmeye kadar Alman biliminin odak noktası Berlin'di. Ülkenin başkenti bir zamanlar adı Prusya Bilim Akademisl olan kurumun da yaşadığı yerdi. Ikinci Oünya Savaşı'ndan önce bu akademi, sadece Almanya'nın değil, fakat tüm Avrupa'nın en üstün bilimsel gücü olarak kabul ediliyordu. Savaştan sonra ise bu kurum milli üstünlük niteliğini Doğu Almanya'nın devlet sermayeli araştırma enstitülerine gerekli fonlar sağlamak amacıyla sürdürdü. Oysa şlmdl akademi için hayat hiç de aynı olmayacak. Birleşme Anlaşması'nın maddelerine göre Berlin, Almanya'nın yeniden başkenti oluyor. Bununla birlikte yeni birleşmiş Almanya'nın araştırma fonlarının sorumluluğu, Araştırma ve Teknoloji Federal Bakanlığı (BMFT), Bonn'daki Alman Araştırma Derneği (DFG), Max Planck Derneği ile Mühin'teki Fraunhofer Derneği'nin başkanlarına verildi. Bunun nedenlerinden biri, Doğu Almanya'da bilim statüsünün çarpıcı biçimde çöküşüdür. Doğu Alman hükümetinin 40 yılı aşkın yönetimi, söz konusu akademiyi uluslararası rekabet yarışını sürdüremeyecek biçimde yoksul ve donanımdan yoksun bırakmıştı. Berlin Senatosu sadece bu kentte araştırma ve eğitim kurumlarının görevlerini sürdürebilmeleri için 4.3 milyar marka ihtiyaç olduğunu ileri sürdü. öte yandan daha da önemlisi, bütün Doğu Avrupa ülkeleri, bu süre içinde Sovyet baskısı altında, son derece merkezi bir araştırma sistemi izlediler. Ancak bu sistem Batı Almanya'nın minimum merkezi kontrollü, yerel yönetime sahip üniversiteleri aracılığıyla bilimi tüm ülkeye yayma stratejisiyle hiç bağdaşmıyor. Eski sınırın her iki tarafında yer alan araştırma yetkilileri, Doğu Alman biliminin tepeden tırnağa yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğuna karar verdiler. Batı Almanya'nın özerk modelinin örnek olarak alınması da hiç şaşırtıcı değil. Program yöneticisi Doris Schenk bu konuda şoyle ko Birleşmenin sonuçları T nuşuyor "Bunun oldukça acımasız bir karar olduğunu biliyorum. Ne var ki akademi sistemi bundan böyle Batı Almanya'da kurulmuş olan üniversite sistemine uymak zorundadır. Almanya'da araştırmalar geleneksel olarak üniversiteler tarafından yapılır. Artık Berlin'de bir merkezi akademi olmayacak. Orası bundan böyle sadece geniş bilgili bir kurumdur. Batı Alman bilimsel araştırma yöneticileri gerekli fonları sağlamak amacıyla çeşltll öneriler sundular. Ancak bu paralar, Doğu Almanya'da bilimin kurtarılması için zamanında yetişecek mi? Bu alanda yoğun çöküş göze alındığında, Doğu Alman bilim adamlarından pek çoğunun, ülkenin diğer bölümündeki daha iyi koşulların çekiciliğine kapılmalarından korkuluyor. Yöneticiler, eski Doğu Almanya topraklarındaki araştırma imkânları ve kapasitesini uluslararası standartlara yükselterek göç dalgasını kontrol altında tutmayı umut ediyorlar. Bilimde alışveriş Ancak Doğu Alman bilimini, Batı Almanya modeline göre yeniden inşa etmek zaman alacak. Bu arada Bonn hükümeti halen devletten destekli çoğu araştırmanın yapıldığı akademinin çeşitli enstitülerinde çalışan memurlara iş güvenliği getirecek parayı sağlamış bulunuyor. Ayrıca bu araştırmaların uluslararası düzeye yükseltilmesi için de Bonn hükümeti Doğu Alman bilim adamlarıyla fikir alışverişinde bulunuyor. Bununla birlikte akademideki çok sayıda alt düzey işçinln Işten çıkarıldığı öğrenildi. Uygulamalı araştırmalara destek vermekle görevlendirilen Fraunhofer Derneği eski Doğu Almanya topraklarında 14 araştırma kuruluşu açmayı planlıyor. Bu da tahminen 1991 'e kadar 90 milyon marka mal olacak ve bu rakam ileriki yıllarda 10 ila 20 milyon mark arttırılacak. Ancak bilim adamları bu konuda oldukça karamsar, çünkü çok çabuk hareket etmek gerekiyor. Aksi halde araştırmactlar ya göçe zorlanacak ya da çalışma şevkini kaybedecekler. Halen bu akademiye bağlı çalışan 95 araştırma kuruluşu ile 76 enstitü mevcut ve bunların 61 'i Berlin'de kurulu. Alman Araştırma Derneği Sözcüsü Schenk, Almanya'nın Doğu Avrupa ile Avrupa Topluluğu'nun bilim kurumları arasında bir köprü görevi üstlenebileceğini söylüyor, ancak bunun, birçok kişinin düşündüğünün aksine, daha çok zaman alacağını sözlerine ekliyor. D 'de Türkiye'de bilim hayatı nasıl gelişecek? Geçen yıllara göre daha umutlu olmayı öngörecek yeterli belirtiler var mı?. 1990'da bilim dünyamtzda altını çizebileceğimiz en önemli olayın yine de TÜBİTAK'ta gerçekleştirilen yönetim ve buna bağlı anlayış değişikliği olduğunu söyleyebiliriz. Bu olay aslında her bakımdan gecikmiş bir gelişmeydi. Bu kurum eski yöneümiyle tam bir çıkmaz sokaktaydı. Gerçek anlamıyla bilim üreten çevrelerle ilişkileri kopmuş durumdaydı. Bilimsel düşünme özgürlüğü her yönden zapturapt altına alınmıştı. öyle ki> sözgeiimi, Gebze TÜBtTAK'ta bölüm ve kişilere gönderilen faksların ancak, müdürlük makamı tarafından uygun görülenleri sahiplerine ulaşabiliyordu. Iletişim ve hareket özgürlüğünün bile bu derecede yok edildiği bu kurumda gerçekleşen yönetim değişikliğinin Türk bilim hayatı için yeni umutlar yeşerttiğini görüyoruz. Kurum artık nefes alıp vermeye başlamıştır. Şimdi ise bilim politikası oluşturarak, TÜBtTAK ve üniversitelerimizdeki yeni gelişmelerin bir temele oturtulması, 1991 'in beklentisi olmalıdır. Aslında ülkemizde bilim politikası konusunda yapılmış pek çok çalışma vardır. En sonuncusu 1988 sonlarında yapılan 1. Bilim ve Teknoloji Şurası ve burada alınan kararlardır. Yapılması gereken, sadece genel bilim düzeyini yükseltmek değil, Türkiye'yi sözgeiimi biyoteknoloji gibi öncü bilim dallannda önplana çıkaracak alanlar üzerinde yoğunlaşmaktır. Siyasi iktidarın Türk bilim güçlerine bu desteği sağlaması ivedi bir zorunluluktur. 1991 yılı ülkemizde bilimi, araştırmayı uluslararası anlamda kurumlaştıracak mekanizmalann harekete geçirildiği bir yıl olmalıdır. Dergimiz, Türkiye'de bilimin gelişmesi ve başarısı için yayın desteğini sürdürecektir. 1991 yılında tüm bu beklentilerimizin gerçekleşmesi dileğiyle... Gelecek cumartesi buluşmak üzere... 1991 O K U R D A N BİZE asmalı ve günümüz koşullarına uygun olarak öğrenciler kendilerini geliştirmek istedıkleri bilimlere göre bölümlere ayrılmalıdır. Nasıl kı bJbün artık bir kişinin tüm bilim dallannda uzman olması düşünülemezse liseli öğrencilerin de tüm diğer derslerde başarılı olması zor. Ama bir bilim dalında başarılı olacağım diyerekten ilişkisini kesmemeli. Diğer derslerden de haffada birer ikişer saat görmeli. Sonuç olarak diyorum ki biz öğrencilerin kafasını fazla karışırmaya gerek yok, bırakın istediğimiz bilim dalları üzerinde kendimizi yetiştirelim ve bunu yaparken de dünyadan habersiz olmayalım. Eğitimde reform yapılmalı Şu günlerde eğitimde yenilesme çalışmaları yapılıyor, fakat bu yenilesme çalışmalan gördüğüm kadanyla pek bir reform niteliği taşımıyor. Ama düşünülen bu sistemi geliştirirsek çok daha başarılı hatta uönya'da bir eşi bulunmayan bir eğitim sistemine sahip olabiliriz. Peki ama nasıl? llkokuldan üniversiteye kadar geçen eğitim zamanı ile felsefenin gefişim tarihi üzerinde bir bağlantı kurarsak bunu daha iyi anlıyabiliriz. Bildiğimiz gibi ilk çağlarda astronomi, fizik, coğrafya gibi bilim dalları henüz gelişmemısti hatta bir bilim olarak adları bile geçmiyordu. Bunun yerine felsefe bilginleri tüm bu bilimleri "Felsefe" adı altında inceliyordu. işte ilk ve ortaokulları bu devreye benzeterek bu devrede öğrencilere temel bilgileh kazandırmak gerekir. (Matematik, fen, edebiyat gibi) ve ona göre eğitip liseye hazırlayabiliriz. Liselerde artık emekleme safhasını Tuncay Apaka/Adana Cumhuriyet BlllmTeknlk • Sahibi Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadlr Nadl • Genel Yayın Müdürü: Hasan Cemal • Müessese Müdürü: Emine Uşaklıgil • Yazı işleri Müdürü: Okay Gönensin • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursalı • Grafik Yönetmen: Tüles Hasdemir •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle