20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ARAŞTIRMA ARKEOLOJİ Kanada'daki Jeolojik Araştırma Kuruluşu'ndan Mark Hennington'a göre altının eriyebilme niteliğiyle ilgili teoriler kükürtlerin saf altın içermesi gerektiğini ortaya koydular. Suyun altındaki altın Binlerce yıllık bir ıttühend Antakya 'Samandağı'nda Roma döneminden kalma baraj ve tünel, bilimsel bilginin kökenine doğru bir gezintiyi hak edecek bir yapıt. Yazı ve fotoğraflar: trfan Unutmaz. takya'nın Samandağı ılçesinin sınırları ıçerisindeki Çevik köyü yakınında ilk anda dikkatı çekmeyen bir antik kent bulunuyor: Seleucia Pieria, yani Taşlık Selüsya. Kendi döneminde Akdeniz'in en önemli limanları arasında sayılan kentin lö 300 yıllarında kurulduğu sanılıyor. Antik Çağ mitolojisiyle iç içe geçmış olan bu kuruluşu, Büyük Iskender'in kumandanlarından Seleucus Nlcator gerçekleştirmış. Kumandan, bir gün körfezin hemen karşısındaki Mount Cassius'ta (Akra Dağı) baş tanrı Zeus'a bir kurban adar. Kurban kesildiğinde etin bir parçasını Zeus'un sembol hayvanı olan bir kartal gelir kapar ve ileride bir yerde düşürür. Bunun üzerine Seleucus Nicator olayı bir işaret sayar ve parçanın düştüğü yere bir kent kurulması emrini verir. Seleucia Pieria kenti kurulmuş olur A J eologlar ilk defa olarak, denizin dibindekı kükürt bırıkimlerinin altın barındırdığını keşfettiler. Beş mikrometre genişliğindeki tanecikler, yeni bir okyanus tabanının oluştuğu "yayılma merkezleri" çevresinde meydana geliyorlar. Buralarda, hidrotermal yarıklardan çıkan sıcak sıvı, soğuk deniz suyuyla karışıyor ve böylece altın dibe çöküyor. Eski yayılma merkezlerinde biriken kükürt tabakaları önemli maden .,,' kaynaklarıdır. Jeologların, bunların oluşum bıçımlerini belirlemeleri durumunda yeni birikımler bulunabilir. Almanya'mn Aachen kentindeki Teknoloji Üniversitesi'nden Peter Herzig ve meslektaşlan, Pasifik Okyanusu'nun güneybatısında, 1100 m. derinlikteki Valu Fa tümseğinden altın içeren örnekler çıkardılar. Tonga çukurunun batısında yer alan Valu Fa, kavis şeklindeki Lau yayılma merkezinin bir parçasıdır. Kanada'daki Jeolojik Araştırma Kuruluşu'ndan Mark Hennington'a göre, altının eriyebilme niteliğiyle ilgili teoriler kükürtlerin saf altın içermesi gerektiğini ortaya koydular. Dahaönceleri, diğer kükürt birikimlerini araştıran jeologlar, kalıntı elemanı niteliğinde en çok milyonda yedi oranına varan altın zerrecikleri keşfetmişlerdi Ancak hiç kimse, bu değerli madeni gizli tanecikler şeklinde barındıran mineralleri incelememişti. Herzig tarafından bulunan altın parçacıkları yalnızca mikroskopla görülebiliyor ancak bunlar, diğer minerallerin bir parçası değil kendi başlarına bir altın metali oluşturuyorlar. Herzig ve arkadaşları, Fransız Deniz Araştırma Enstitüsü'nden Yves Fouquet ve Hanover'deki Jeobilim Federal Kuruluşu'ndan Ulrich von Stackelberg, altın örneklerini bulmak için Nautlle adında bir alet kullandılar. Maddenin okyanus tabanına oldukca yavaş karıştığı Lau kavisinde ilk inceleme bu jeolog ekibi tarafından yapıldı Volkanik kayaların değişik bir bileşim içerdiği okyanus ortasındaki tümseklerde daha önceleri yapılan araştırmalar buralarda altın olmadığını göstermiştir. Salt kükürt tabakalarında rastlanan altın parçalarının oranı milyonda 1220'ye ulaşabiliyor. (a.h) çarpan çok fazla bir kalıntı yok Bunlardan, ıki tapınak kalıntısı, çok sayıda kaya mezarı ve agora giriş kapısı sayılabilir. Alışılmış bir antik kentte bulunan bu belli yapıların dışında ise çok önemli Ikl kalıntı var. Birincisi, Antik Llman. Yukarı kentin üzerindeki tepelerden bakıldığında surların içinde bulunan ve denize açılan çıkış ağzı da rahatlıkla izlenen bu liman, günümüzde tamamen dolmuş bir durumda. Baraj ve tünel kalıntısı Diğer önemli kalıntı ise Romalılar döneminde yapılmış o'ıan baraj ve tünel. Seleucia Pieria kenti hemen arkasındaki Musa dağı ile Akdeniz arasındaki çok dar bir düzlüğe planlanmış. Kentin ve limanın bu konumu antik çağda ona sık sık talihsiz bir oyun oynamış. Arkadaki dağlardan gelen küçük bir dere, zaman zaman taşkınlar da olusturarak, kentin limanını kum, çakıl ve alüvyonlarla doldurarak gemilerin giriş ve çıkışlarını engellemiş. Bu durum Akdeniz'in sayılı limanları arasındaki kentte kuşkusuz büyük sorunlar doğurmuş. Fakat Seleucia Pieriahlar bu sorunu neredeyse inanılması güç bir yöntemle çözmüşler: Dere ve sel yatağının önüne, bir baraj ile toplanıp yönü değişen suyu akıtacak kayaya oyma görkemli bir tünel. Barajın ve bir tür İlk derivasyon tüneli sayılması gereken tünelin, insanlık tarihindeki ilk örnek olmadığı kesin. Fakat en görkemli ve anıtsalı olduğu kuşkusuz. Sur duvarları çevrili Aşağı ve yukarı kent olarak kabaca ıkı kısımda toplanan Seleucia Pieria kentinı, günümüzde pek belirsiz de olsa kalın bir sur duvarının çevrelediğini biliyoruz. Bugün antik kentten toprak üstünde göze Açık kısımdaki galehyi üstte birleştiren R> Galerinin Çevik köyune dönen kısmı Gunumuzde / < gereken dere kurumuş olduğu ıçın galerı ve tunol. Bir mühendislik harikası sayılan baraj ve tünelin ilk yapılışı İmparator Nerondan sonra tahta çıkan İmparator Vespasianus İ.S. 6979 zamanında olmuş. Yapımın Vespasianus'un ölümünden sonra yerine geçen oğlu imparator Titus zamanında da sürdüğünü, suyun akış yönüne göre tünelin girişindeki sağda bulunan yanıttan anlıyoruz. Anıtın bitirilmesi ise Titus'un kısa süren, İS 7981, imparatorluk süresini aşıp Antoninler dönemine taşıyor. Üstü açık bölümdeki birbaşka yazıta da buranın İS ll.yy'da bitmiş Mühendislik bankası olduğu belirtiliyor. Günümüzde tünelin içinden akması g reken derenın suyu kurumuş durumd Ancak çok az bir kısmı tünelin sağ duv kenarından bir kanalla bahçelere çevr miş. Bu nedenle tünelin ve galerinin iı ne girip yürümek oldukca kolay ve güven iki tepe arasında kalker bloklarla örülmi barajdan tünele doğru yürüdüğümüzd önce üstü açık ve çok kısa bir giriş böl mü gelir. Bundan sonra kaya bloku 7> metre boyutunda ve yaklaşık 50 m boyu da oyularak kapalı tünel oluşturulmuşU Ardından kalker içindeki bir çatlağın pe dahlanarak açılmasından meydana gelm ve yine yaklaşık 50 m uzunluğunda 20 yüksekliğindeki yarı açık tünel bulunuyc Buranın üst açıklığı çok azdır ve bir me renin altına düştüğü olur Bu kısmın sonunda küçük bir kapalı ti nel daha bulunmaktadır. Boyutları 9 x 9 r uzunluğu yaklaşık 30 m olan tünel kab. ca kare biçıminde oyulmuştur. Sözünü e tiğımiz üçlü tunelden sonra yine tıraşlam 12
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle