Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİYOASTRONOMİ Dünyadışı yaratıklar dinleniyor Uzayda yaşam olup olmadıçjıyla ilgili araştırmalar her zaman bilim adamlarımn ilgisını çekti. 130 bilim adamı, eylül ayında Pransa'da toplanarak bu konu üzerinde tartıştılar ve hangi yıldızın dinleneceği'ni saptamaya çalıştılar. Çeviri: Anahit Hazaryan Bir bilim dalı: Biyoastronomi I nsanoğlu, yıldızları incelemeye başladığından beri uzayda yalnız olup olmadığını öğrenmeye çalışmıştır. Birkaç yüzyıl önce bu tür bir soru acayip karşılanırdı. Günümüzde ise bazıları tarafından hâlâ gülünç bulunm'asına karşın, bilim adamları bu olasılığı gündemde tutuyorlar. Bu alanda öncü kişi 16. yüzyıiın başlarında Nicolas Copemic olmuştur; Copernic, teorik çalışmalarıyla bazı pırıltılı noktaların Mars ve Venüs dünya gibi Güneş'in çevresinde döndüklerini belirledi. Bu ışıltılı noktaların bizimkine benzer küreler olduğu ancak 1610 yılında Gallle tarafından belirlenebildı. Bundan sonra ise buralarda canlı varlıkların yaşayıp yaşamadıkları sorusu bilim adamlarımn kafasını kurcalamaya başladı. Fakat bu alanda 20. yüzyıla kadar her hangi bir çalışma yapıldığı söylenemez. Güneş sistemindeki diğer gezegenlerin fiziksel koşulları nedeniyle bizimkine benzer bir yaşam için elverışli olmadıkları belirlendikten sonra en gelişmiş teleskoplar kullanılarak galakside yer alan diğer gezegen sistemleri araştırılmaya başlandı. Araştırma yöntemlerini Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden Giuseppe Coccon ve Philip Morrisson adlarındakı iki fizikçi yeniledi. 1959 yılında Nature dergisinde yayımladıkları bir yazıda araştırmanın çok uzaklara yayılabilen sinyallerle yürütülmesıni önerdiler; bu da ancak rad yo dalgalarıyla gerçekleştirilebilirdi. Dalga uzunluğunun seçimi konusunda bazı tereddütler vardı. 30 cm'i aşan dalga uzunlukları her türlü doğal yayın içinde kaybolurlar; 3 cm'den kısa olanların verimi ise çok azdır. Bu nedenle 3 ile 30 cm arasında kalan bir uzunluğun seçilmesfc gerekiyordu. Bunun için de 21 cm'lik bir dalga uzunluğuna sahip, uzayda en çok yayılabilen hidrojen üzerinde karara varıldı. i Biyoastronominin doğuşu Aynı tarihlerde ABD, çapı 45 cm olan alıcı bir antenle donanmış bir gözlemevi kurdu. Frank Drake adındaki astronot, bu 21 cm'lik dalga uzunluklarından yayılabilecek sinyalleri dinlemekle görevlendirildi. 11 Nisan 1960'ta sabah saat 6.00'da Drake ve arkadaşları, Güneş sistemine ait Tau Cetl ve Epsilon Erldani yıldızlarından işaretler aldılar. Ancak bu yıldızlarda yaşam belirtisine rastlanmadı. Ayrıca bu ı: sinyallerin kimler tarafından gönderildiği de saptanamadı. Bu konuyla ilgili araştırmalar diğer yıllarda da sürdürüldü; pek çok bilim adamı, farklı yönlerde bu tür incelemelere giriştiler. Bu yeni alanla ilgili dünyadaki tüm astronotları bünyesi altında toplayan Uluslararası Astronomi Birliğı kuruldu. Bu kuruluş, çeşitli uzmanlık konularını içeren komisyonlara bölünmüştür ve üç yılda bir genel toplantı düzenleyerek gündemdeki araştırmaları tartışır. 1982 yılındaki genel kurul sırasında, "Biyoastronomi: Dünya dışındaki yaşamın araştınlması" adı altında 51. komisyonun kurulması kararlaştırıldı. Böylece biyoastronomi doğdu. Adından da anlaşıldığı gibi biyoastronomi, uzayda bizimkine benzer olası yaşamı araştırma amacını güder. Karmaşıklık derecesine göre beşe ayrılır. Kozmlk aşama: Bu ilk bölüm oldukça geniş kapsamlıdır; bigbang (1) ve maddenin kökeninden günümüze kadar olan gelışmelerı inceler. Diğer sistemlerdeki gezegenlerin araştırılıp belirlenmesi çalışmalarıyla sınırlamr. Organlk asama: 25 yıldan beri radyoastronominin sayıları yaklaşık 20'ye varan organik molekülleri bulmaya yaradığı görüşüne dayanır. Kuyruklu yıldızların ya da meteorların çekirdeklerinde var olan organik moleküllerin araştırılması, bu alanın önemli bir işlevidir. Blyotlk öncesi asama: Bu aşama oldukça uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. İlkel bir atmosfer içinde aldehit ve nitrit gibi biyolojik öncü maddelerin oluşumunu, ayrıca okyanuslarda ve göHerde ilk ortaya çıkan canlıları, yani aminoasit, şeker ve azot barındıran bazları inceler. Bu tür bir araştırma laboratuvar dışına taşar. Ancak uzayda yürütülen sondaj çalışmalarıyla bu alanda önemli ilerlemeler kaydedıldi Biyoastronotların şimdiye dek elde ettikleri bulguların en çarpıcı olanı, Satürn'ün en büyük gezegeni Titan çevresinde buldukları azot atmosferidir; buLütfen sayfayı çevirlniz 11 5 aşaması