24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KISA KISA PSİKOLOJİ İnce kan damarları goruntulerı t and TBell' laboratuvarlanndan Kernspintomografisl , prensibine göre çalışan bir "mikroskop" geliştirildi. Bu mikroskopla, çapları 0,6 ile 0,8 milimetre arasında değişen boyun atardamarlarından görüntüler elde edildi. Damarların, kalp ritmine uygun olarak nasıl genişleyip, tekrar büzüldükleri ve llaçların nasıl blr etkl yarattığını da gözlemek mümkündü. Elde edilen görüntüler aracılığıyla bilim adamları, kan damarlarının esnek özelliklerini de belirleyebildiler. Bu yöntem bazı damar hastalıklarının değerlendirilmesi konusunda da yardımcı olabilecek. Teşhıste alışılagelmiş büyük Kemspintomograflarıyla, insanlardaki üç milimetre çapa dek damarlar da belirlenebilecek. Bu çeşit araştırmalar yalnızca anatomik tahlilleri mümkün kılrnakla kalmıyor, fonksiyonel ilişkiler konusunda da bilgi veriyor. (s.n.) Göz göze (diz dize değil) Bakışmaların dili.. Göz göze gelmek, basit bir algı alışverişinden öte, bir illşkl anlamını taşıyor. öz göze geldller." "Bakışlanblrleştl.' "Gözünden anladım." "Blr bakısla yerine oturttu." Bu deyimleri neredeyse sonsuza kadar uzatmak mümkün. Gözler ve bakışlar üstüne binlerce cümle, şarkı, şiir, öykü, resim vs. varken bu "bakışlara" bir "göz atmak" nereden aklıma geldi? Bir vesileyle "görme üstüne psikiyatri literatüründe ne var, ne yok diye baktığımda, akılalmaz bir zenginlikle karşılaştım. Bir yıl kadar önce Betty Blue filmindeki kadın oyuncu gözlerini oyduğunda "niye ki" diye düşünürken, bir kenara yığdığım araştırmalar gözlerimin içine baktılar. Görme, hayatımızın baş köşelerinden birine yerleşmiş bir algımız. Yeryüzünde insanın, insan olarak ilk belirişinden bu yana görme algısının mevcut olduğu biliniyor. Çevresel uyaranları bir taramadan geçirdikten sonra dikkate değer olanları ve olmayanları ayırt etme yetisini evrim sürecinde kazanan insan beyni, önem taşıyan uyaranlar için başka işlemler de uygular. Bunların genelleştirilmiş temsillerini beyinde depolar ve bu temsillere uyanları, çevresel uyaranları çok daha kolay yakalayabilir. Örneğin, başkalarının bakışları (ve ılgisi), beyinde önem verilmesi gereken bir uyaran olarak öğrenilmiş ve depolanmış olduğu için, gözlerimizin pek kaçırmayacağı bir olaydır. Evrim süreci, gözden kaçırmayanlara öncelik tanımış olduğundan, zaman içerisinde bu gibi yetenekler, beynin kuşaktan kuşağa aktarılan Içerlksel mlrasının bir parçası haline gelir. Bakışın üslubu ya da tarzı, bu içeriksel mirastan ve yaşantılar içerisinde öğrenilenlerden büyük ölçüde etkilenir. Gözlerle, bakmakla sağlanan temas, bir iletişim akışı sağlar. Oluşan ilişki içerisinde, çok hızlı ve anlamlı bir enformasyon aktarımı ortaya çıkar. Aktarılan enformasyonun çeşitliliği ölçüsünde bakış üslubu genişler. Yankı Yazgan i i G Cilt kanserine karşı antikor terapisi Ama gözlerin başka, dilin başka şeyler söylediğine hiç tanık olmadınız mı? Birinin gözünün içlne baktığınızda onun gerçek duygularım (yani, sözle ıfade edilenden ötesini) fark etmek mümkün olabilir. "Gözler yalan söylemez", çünkü zaman zaman içimizdeki "müfettişler" bütün organların işleyişini, otonom sinir sistemini, beynimizin çeşitli bölgelerini denetleyemeyebilirler. Duyguları gözle, bakışla ifade etmek kısmen kalıtsal ve doğuştan itibaren işleyen bazı mekanızmalara dayanır. insan, doğduğu anda gözlerini hareket ettirmek, belli bir nesneye gözünü dikip bakabilmek için gerekli fizyolöjik donanıma sahiptir. Süt çocuklarının nelere bakmayı tercih et K ötü huylu bir cilt kanseri olan melanomlu kadın hasta, kanser hücrelerinde Gangliosid diye nitelendirilen bir unsura karşı antikorlarla tedavi edildi. Los Angeles Üniversitesi'den doktorlar, Gangliosid GM 2'ye karşı, insana ait monoklonal antikorlan doğrudan tümör ocağına enjekte ettiler. Daha önce tüpte gerçekleştirdikleri bir deneyle, bu antikorların rnelanom hücrelerini yok ettiklerini kanıtlamtşlardı. Antikorlarla tedayi edilen melanom, birkaç antikor enjeksiyönundan sonra tümüyle yok oldu. Terapiden 20 ay sonra hastada hastalık halen nüksetmemişti. Ancak aynı yöntem, melanom hücreleri çok az miktarda Gangliosid içeren bir başka hastada başarısızlıkla sonuçlandı. (s.n.) ak^) tiği araştırıldığında insan yüzü birinci sırayı almış. Sekiz haftalık olduğunda gözgöze temasını rahatça kurabilen çocuk, o ana değinki zamanı (şimdiye kadar kabul edilenin tersine) kendi kendine dönük biçimde geçirmemiş, çevreyi bol bol dikizleyip, kuracağı ilişkilere hazırlık yapmıştır. Iki ayı geçti mi, gülümsemeleri gözünün içine yansır. nır. Ne zaman ki gözleri (tabii, bu arada diğer duyuları da) tanıdık kişiyi yakalar, saklnleşir. Bu eğilim, ileriki yaşlarda zaman zaman kendini duyurur. Kendimizi yalnız ya da desteksiz hisseftiğimizde, bildik bakan bir çift göz yakalamak bayağı rahatlatıcı olur. Göz göze ilişkinin, güvence sağlamak açısından bir anlamı daha var. Başka birinin kendimize baktığını, yani bakıldığımızı ve görüldüğümüzü hissetmek, varolduğumuzu, gözle görülebilir bir varlık olduğumuzu bize ispatlayan bir olaydır. Acaba ondan mı ki gruplarda önder konumundaki kişiler, görsel dikkat odağına yerleşirlermış? Böyle ilgınç başka bulgular da var. Kadınlar konuştukları kişiye erkeklerden daha çok bakıyorlar; dinleyiciler konuşmacılardan daha çok bakıyorlar; konuşmacılar takıldıkları zaman bakışlarnıı daha çok kaçırıyorlar; göz gözelllşki kurabilen insanlar daha sıcakkanlı, içten ve güvenli algılanıyorlar, gibi... Bakışmak ise araştırmacıların terminoloji sözlüğünde karşılıklı ilgi ve bir ilişki anlamına geliyor. Aslında, her ülkede (herhalde) bakışma, cinslerarası bir ilişkinin İlk adımını oluşturuyor. Türklye ve benzerlerinin farklılığı, bakışmanın genellikle esas ilişki biçimi olarak kalmasından kaynaklanıyor olabilir. Göz göze ilişki, insanın çevreyle kurduğu ilk ilişki tarzı ve ardı gelen, başka biçimlere, taleplerin gerçekleşmesine dönüşen bir ifade biçimi. Oysa bu ülkedeki pek çok erişkin için karşı cinsle ilişkiler tarihi bir bakışmalar sözel ve tensel bir ilişki kuramayan pek çok kişinin varolduğu bir ortamda, "yan baktı" diye adam vurulması şaşırtıcı mı? "Bir bahar akşamı" rastlandığında, "başını öne eğip", gözlerini kaçırmanın anlamsız olduğunu düşünemiyorum. Göze gelmek en büyük korku, göz göze gelmek neredeyse orgazm... Türkiye insanı için bakışmanın bu denli önemli, anlamlı olması hakkında daha bir sürü spekülasyon yapılabilir. Birisinin gözünün içine bakarak konusmanın önem taşıdığı bir toplumda (ingiltere) ihtisas yapan bir Hintli doktordan, ingiliz hastalar müthiş şikâyetçı olmuşlar. "Konuşurken yüzümüze blle bakmıyor" diye. Olay araştırıldığında, birisiyle karşılıklı konuşulurken, gözlerinin içine baka baka konuşmanın (Hintliler için) hakaret anlamına geldiği öğrenilmiş. Bu örnekten kalkarak, bakışmanın da yemeiçme tarzı gibi kültürel yani ön planda olan bir eylem olduğu ve tartışma konusu edilmesi için bir neden bulunmadığı düşünülebilir. Belki... Ama bana bir tamamlanmamışlık, gelişmesini sürdürmemişlik hissi veriyor. Göz göze temas, insanın hoş bir yetisi. Bol bol kullanılması, peşi sıra insani ilişki tarzlarını sürüklemesi, sadece bir bebeklik nostaljisi olmayabilir! Her ne kadar, nostalji sözcüğü bile İlk göz ağrısım çağrıştırıyor olsa da... D zinciridir. Aylarca ve yıllarca bakısan, ne Öğrenciler ve kafein D erslerinizin yoğun olduğu zamanlarda masanızın üzerinden bir fincan kahve eksik olmuyorsa ve eğer ailenizde hipertansiyon vakaları varsa dikkatli olun. Yapılan son deneyler gösteriyor ki kalıtsal nedenlerle hipertansiyona eğilimli bünyelere sahip gençlerde, yorucu zihinsel egzersiz sırasında kafein alınırsa, kandaki kortizol oranı yükseliyor. Kortizolun strese bağlı olarak salgılanan bir hormon olduğu biliniyor. Araştırmacılar, bu reaksiyonun, yalnız kafeinin etkisi olmayıp, zihinsel yorgunlukla birleşmesinin sonucu olduğunu söylüyorlar. (k.ç.) İnsanın hayvana en yakın olduğu dönemlerden kalma "dlşlerlnl gösterlr" tarzda, düşmanca bakışı hepimize en tanıdık gelen bakışlardan biridir. Gözünü kan ve nefret bürümeye dek varabilen, amansız ve sonuna kadar bir husumet mesajını karşı tarafa ileten düşmanca bakışa hizmet eden gözler, doğrultularını başka bir tarafa çevirdiklerinde tamamen karşıt bir üslup "takınabilirler". Takınabilirleri tırnak içine aldım, çünkü gözler sahiplerinden özerk hareket eden ve nereye bakacaklarına karar veren bağımsız organizmalarmış gibi algılanabilir. Tabii ki değil. Duygular ve göz Mor iğnelikli bakış! Otobüste karşı sırada oturan adam, kadına gözünü dikip bakmaya başladığında (henüz mor igneler yokken), kadının genellikle yaptığı, başını bir hışımla başka tarafa çevirivermektir. Gözlerini kaçırmakla, bir şekilde ilişkinin ileriye gitmesini önlemek ve o yakınlık tarzından hoşlanmadığını ifade etmekten başka bir şey yapmaz. Bebek, özellikle henüz görsel belleği yeterince gelişmemişken, gözünün önünde tanıdık bir sima yoksa, müthiş telaşla
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle