19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ferhat Uludereden yeni bir roman Korku denizinde seken taşlar Ferhat Uludere'nin Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba romanı, bir ka- saba anlatısı olarak alımlanıyor ama kitabı bu alana sıkıştırmak eksik okuma olabilir. Roman, büyük kent- lerde büyük hayatlar kurmayı başaramamış ya da buna hiç cesaret edememiş kasabalıların öyküsünü konu alırken aslında kendisine korku denizleri yaratan herkesi anlatıyor. • pınar ŞENEL I f y onbaharJa Sarhoş Bir Kasa- ^ ^ ba, anlatının bir tragedyaya ^% benzeyeceğini imleyerek K+^/ başlıyor ve vaat cttiği gibi bitiyor: "Yalnız ve eskimiş biri gel- diğinde, deniz birinin mahvına se- bep olur. Deniz o zaman durulur." Bozulan düzen o zaman yeniden kurulur, başka deyişle. Kasabaya bir gün çıkagelen biri, dolaylı olarak birinin ölü- müne neden olacak; cenaze için kasabaya gelen bir başkası, ardından bir başkasını sürükleyecektir. Uzun bir hikâyenin eksik parçalan tamamlanırken görünür-görün- mez bağlarla birbirine bağlı yaşam parça- lan da yeni konunılarını alacak, "çürü- müş, kokmuş, kirlenmiş dünya"nın düze- ni (Hamlet'e gönderme) yeniden kurula- cakor. Yazın tatilcilerle dolan, kışın kendiyle baş başa kalan bir kıyı kasabasında geçen anlatı, episodik yapıda ve başat kahra- manlı bir roman değil. Her bölümde bir başka kasabalının öyküsü anlatılıyor. Bu- nunla birlikte romanı bitirmeye yaklaşır- ken anhyoruz ki aslında anlatılan tek bir büyük hikâye. Öykülerin birbiri içine açı- larak birbirini tamanılaması dışında, hi- kâyesi anlatılanların hayatlarındaki kat- lanmalar, bir döngü üzerinde tekrar edi- lenin, herkesi farklı biçimde kuşatan tek bir yaşam algılayışı olduğunu düşündürü- yor. Romanın en kasabalı hikâyesi, taşıdığı masumiyet özüyle Şaban'ınki belki de. Herkesin iyi- kötü bir lakapla adam yeri- ne konduğu kasabada, Şaban'ın kendini gerçekleştirme sancıları da öncelikle bir lakaba sahip olmak için. Kasabanın yazlık sinemasmda, içtiği şarabı üstüne, gözyaş- larını içine dökerken, tekrar tekrar seyre- derek ezberlediği Yeşilçam melodramını kendi varoluşsal hüznüyle özdeşleştirir, seyrettiği tîlmlerdeki kızlar gibi evden ka- çar Şaban, artist olmak adına. Yaşantıyı imgelemde kurup aşkınlaştırnıa, yaşaya- madan tüketmc öyküsü onunki. Bunun kasabalı bir yanı yok aslında. Fakat yenil- gisini kasaba hayatına özgülenebilecek bir dramatik acıyla yaşar. Ona hiç benzemeyip, kentin dilini sök- meye daha uygun olsa da, Feryat'ın hikâ- yesi de bir biçimde kesişir Şaban'ınkiyle. Her ikisi de kasabadan bir naylon poşetle çıkar, bir naylon poşetle geri uöner. Şa- ban'ın öyküsü, bir kadınmkine de benzer öte yandan. Istanbul'a jön olmak için ka- çıp figüran kalmak zorunda olanlara pek yüz vermeyen Şaban ile kim olduğunu bilmese de uzaklardan gelecek birini bek- leyen, kendisine sevdalı hiçbir delikanlıya yüz vermeyen Feymece'nin öyküsü aynı öykü bir bakıma: "Sahil kcnannda otu- rurken denizkızlannın meraktan bakıp hasetten çatladıklan Eleni" ile kasabalı kadınların ne kadar arasalar da güzelli- ğinde kusur bulamadıkları Feymece de aynı kadın; sevdiği kadma bir ev verebil- mek için son kozlannı oynayan Idris ile Feryat aynı erkek bir bakıma. Her şeyiyle tamam olan (yani aslında olmayan) mükemmel erkeklerle büyük hayatlar kurmaya duran kadınlar ile başı- nı sokacak bir evi olmasa da sevmeye se- vilmeye hakkı olan, cvlerini yollarm gö- türdüğü yerde kuran erkeklerin hikâyesi geçmişten bugüne tekrar tekrar yaşanır. Denizin gözlerinden korktuğu için "üze- rinde yıllarca yassı bir taş gibi sekmiş" Balıkçı Sülo'nun suya adım atar atmaz ölüp gitmesiyle, cümle mahlûkatı dize ge- tirdıği halde karısına vurulmuş kilidi çö- zcmeyen îdris Kaptan'ın yitip gitmesi ter- sinlemeli olarak birbirine benzer. Çünkü geçmişte Kel Tayfun'un meyhanesinde otuıanlar, bugün onunla aynı adı taşıyan torununun meyhanesinde demlenirken "yani aynı adla farklı zamanlarda yaşayan bir Kel Tayfun" varken, zaman çizgisel değil döngüsel akar bu kasabada. Hayat- lar birbiri üzerine katlanır. Roman kişilerinin hayatlan böyle katla- nırken, anlatı da her yeni hikâyenin evvel- den başlayarak birbiri içine akması biçi- minde kurgulanmış. "Hiçbir hikâye ya- şandığı anın seslerini taşımaz, her hikâye geçmişiyle vardır" diyen yazar, öyküleri en heyecanh yerinde kesip, bir başka öy- küye uzanmış, onu öncekine ve sonrakine bağlayarak. Mit anlatan yazarın dili mito- saözğübirüst-dilolduğu için,birmasal- dan başka bir masala geçer gibi okunuyor öyküler de. Ferhat Uludere'nin dili, örneğine her zaman rastlanmayan bir erkek duyarlılığı da taşıyor. "Herkes gibi Hazan da bili- yordu: Bir evde bir şey kırıldığı zaman ev de kırılırdı. Ev bir kere kırılınca artık şiir okunmazdı o evde; müzik dinlenmez, re- sim yapılmaic, ev bir kere kırılınca şarkı söylenmezdi artık. Sadece ev değil insan- lar da kırılırdı, zaman kırılırdı ve sevgi kı- rılırdı. Aşk kırılırdı ve aşkın kırılması baş- ka bir şeye benzemezdi, aşkı kırılınca de- niz de kırılırdı." • Çetin yaşam, çelik irade: milletini, eşini en kadın Henüz 14 yâşında hiç Türkçe bilmeden ^ okumak için Türkiye'ye geldi. fl Yaşamını kendi çabasıyla*kurdu. Türkiye'nin ilk kadın siyaset biümcisi, ilk kadın senatörlerinden biri olan Nermin Abadan Unat'ın mücadelesi ve Türkiye'nin 80 yılının panoraması. Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba/ Ferhat UluJere/Sel Yavmcılık/164 s. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AYI 1 0 7 5 SAVFA 1 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle