19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Ayfer Tunç'un yeni romanı •Yeşil Peri Cecesi' raflarda 'Edebiyatımın temeli varoluş boşluğu' Bir kadın... Yalnız erkekler- le değil, kadınlarla da zoru olan bir kadın... çevresin- deki her türden insanla problemli iiişkisiyle küçük bir toplum modeli oluştu- ran bir kadın... Yazar Ayfer Tunç'un yeni romanı Yeşil Peri Cecestnin kahramanı, hayattaki anlam arayışını "aşka açtım, doymamış- tım" diye ifade ediyor. Ama aslında esas derdi "sefil" varlığındaki boşluğu anlamlı bir biçimde doldur- mak. Tunç'un bu romanda- ki meselesi ikiyüzlü, kendi- ni bile yajanlayacak kadar yalancı bir ahlak anlayışı- nın ye düzenin, aşk da da- hil tüm kavramlarıyla yıktı- ğı insanı didiklemek. ideal kadın-ideal ilişki modelleri- |- nin de. kötülenen Batılı ve- ya Doğulu kadın-lanetle- nen ilişki modellerinin de erkek toplumunun yarattı- ğı modeller olup olmadığı- nı kurcalamak. Romanın anafikrini ise şöyle özetli- yor Tunç: "Cünahlarımızı unutma, gömme eğilimin- deyiz. Tarihimiz bunun açık örneği. Bizde unuta- lım gitsin anlayışı var, üs- telik çoğu zaman iyi niyet- le. Türkiye'nin resmi tarihi, yokmuş gibi yapılan top- lumsal günahların tarihi- dir. Ermeni tehcirinden 6-7 Eylül olaylarına, 12 Ey- lül'den Maraş olaylarına, Diyarbakır Cezaevinde ya- şananlardan pek çok gen- cin idamına, Dersim katlia- mından Madımak yangını- na kadar her biri artık var- lığını inkâr edemediğimiz büyük günahlar. Olmamış gibi yapmak, görmezden gelmek, dolaylı olmak bi- zim hem toplumsal karak- terimiz, hem de acıyan ya- nımız ya da benim için yıl- lar içinde bir mesele haline geldi. Siyasetten gündelik ilişkilere kadar akıl almaz ölçüde ikiyüzlü yaşıyoruz." Tunç ile yeni romanı Yeşil Peri Cecesfn\ konuştuk. SAYFA 16 O camze AKDEMİR -B ukadın aşka âşık... Ödipli, ödipsiz, ya- kışıklı ya da aîçak hayatına giren er- keklcri taşıyor bir anlamda... Öm- rü se\ilmek istemekle geçmiş olsa da "Beni ben mahvettim ya da ha- yat beni mahvetti" diyor. llişkide eninde sonunda çadayan ana da- mar kendisi oluyor... Aşkı bacağmdan vuruyor... Biliyor ki daima tek gerçek aşkı Ali'yi sevecek... Kataseslerinde sü- ründürüyorkendini... Yaralı... Arıza- h... Kendine acıyor ama bunu uzatma- yacak kadargururlu... Gerekirse çeki- yor ipini aşkın... Döneminin ürünüka- fası kanşık kadın mı yoksa bu kadın hep var mıydı? - Yeşil Peri Gecesf nin (YPG) anlatı- cısına "umutsuzca sevgiyi arayan kadın" dersek, bir tür klişeye tekabül eden "aş- ka âşık kadın" imgesinden uzaklaşırız. Dönemin ürünü olan, YPG'nin kadını değil, "aşka âşık kadın" imgesinin ta kendisi bence. Günümüz hikâyelerinin onda dokuzu aşk üstüne. Ama sorun şu ki aşk denince ne anlamamız ge- rektiğini hâlâ bilemiyoruz. Zaman içinde aşk kavramını öyle çok re- vize ettik ki sonunda sığhğın ta kendisi haline getirdik. Öte yan- dan "sevgiyi arayış"ın odağına cinsel aşkı oturtursak derdimize merhenı olmaz. Derininıizdeki mesele karşı cinse duyulan aşk değil çünkü, esas mesele sevgi. AYH3İ XV\Ç YEŞİL PERİ GECESİ Sevgiyle aşk aynı şey değildir, aşk sevgi- nin bir türü ya da parçası da değildir. Sevgi bir anlama ve bütünleşme biçimi- dir. Aşk ise bir haldir ve geçicidir. Sev- giyi hayatın içinde sınayarak ve sınana- rak elde ediyoruz ya da edemiyoruz. Aşk ise başımıza geliyor. YPG'nin kadı- nı hayattaki anlam arayışını "aşka açtım, doymamıştım" diye ifade etse de aslın- da esas derdiriin "sefil" varlı- ğındaki boşluğu anlamlı bir biçimde doldurmak, sefil öm- rüne bir değer kazandırmak olduğunu söylüyor. Öte yan- dan kadının yalnız erkeklerle değil, kadınlarla da zoru var. Kendisini terk ettiğini düşün- düğü annesi başta olmak üze- re saçlarını kökünden kesen yengesi, annesinden nefret eden babaannesi gibi. Çevre- sindeki her türden insanla problemli ilişkisi aslında kü- çük bir toplum modeli oluş- turuyor. YPG'nin yazarı ola- rak benim bu romandaki me- selem de sevgi arayışı, aşkı bulamayan kadının dramı fi- lan değil, böyle bakmak fazla- ca tek boyutlu, indirgemeci olur. Benim derdim ikiyüzlü, yalancı, kendini bile yalanla- yacak kadar yalancı bir ahlak anlayışının ve düzenin, aşk da dahil tüm kavramlarıyla yıku- ğı insanı didiklemek ve ideal kadın-ideal ilişki modellerinin de, kötülenen kadın-lanetle- nen ilişki modellerinin de -is- ter batılı ister doğulu olsun fark etmez- erkek toplumu- nun yarattığı modeller olup olmadığını kurcalamak. Theodor Adorno Minima Moralia'da bunu gayet veciz biçimde ortaya koyuyor aslın- da. "Dişil kişilik tahakkümün negatif bir kopyasıdır ve bu yüzden aynı ölçüde kötüdür" diyor. Yakından bakarsak, YPG'deki kadmm eylemleri- nin Adorno'nun tanımıyla uyumlu olduğunu görebiliriz. "İLK TAŞ MASUMİYETİ" - Gamlı baykuş epeysüre... Hayatı- mız dökülüyordu, ayna gibi çerçevesin- deki altm dökülünce ashmız ortaya çıkı- yordu diyor. Küçük, safça avuntular bulsa da yetmiyor bu. Her zaman çok hakh değil, arızalı olduğu da açık. Kıs- kançhğı abartıyor bazen, bu kadın kah- raman falan değil. Zaten ona kahraman desek kitabm içinden çıkıp bize kafa bi- le atabilir. - Bu romanın başında çok bildik bir epigraf var. Kutsal Kitap'tan, Hz. Isa'dan bir alıntı: "îçinizde kim günah- sızsa ilk taşı o atsın." Bu epigrafı çok manalı durduğu için değil, kördüğüm haline gelen ahlak anlayışımızı ve hayat- ta kalmanın en sefil biçimlerini vurgula- mak için koydum. Anlatıcı kadının ne zaman hakh ya da haksız olduğuna bu epigrafın ışığında bakmak gerek. Yer- yüzünde hiçbir insan ilk taşı atacak ka- dar masum değil. Bu, bence en kadim bilgelik ifadesi ve bu nedenle Kutsal Ki- tap'ın herkesçe bilinen cümlesi. Çünkü hayat bir süreklilik ve aynı zamanda bir birikim. Bir ailenin içine doğduğumuz anda bir birikimin ve sürekliliğin de içine do- ğanz. Tıpkı doğduğumuz ülke, ait oldu- ğumuz toplum gibi ailemiz de bir bakı- ma kaderimizdir. Bu, yine tıpkı ait ol- duğumuz toplum gibi değiştiremeyece- ğimiz, üsteUk seçmediğimiz bir geçmişi ve eğer değiştirmek istiyorsak güçlü bir irade gerektiren bir geleceği omuzları- mıza yükler. Çünkü ailemizin dramlar- dan, yaralardan, mutluluklardan, iyi ve kötü günlerden oluşan ve mensubu ol- duğumuz anda oluşmasmda hiç payımız olmadığı halde bizim de olan bir tarihi vardır. Ailemizin aynı zamanda bir onur-gurur anlayışı ve bir ahlakı vardır. Biz de içine doğduğumuz bu ortamı, mevcut değerleriyle birlikte sürdürürüz veya değiştirmek isteriz. Ailemizin tari- hinin oluşmasmda katkımız yoktur ama hikâye sürerken olumlu veya olumsuz katkıda bulunmaya başlarız. Kendimizi bilecek bir çağa gcldiğimizde reddetme- yi veya sürdürmeyi seçeriz. Karakteri- mize bağlı olarak kaderimizin iplerini eHmize ahrız ve böylece geleceğimizi ta- sarlanz veya tümüyle kaderimize teslim oluruz. Gerçek hayatta olduğu gibi bu romanda da anlatıcı kadının ailesinin onun geleceğine etki eden bir tarihi var. Altın varaklı alçı ayna ise çok net bir metafor. Bir tür tam oluşmamış rantiye- burjuva eleştirisi. Kadının kocasının ait olduğu, oknak istediği sınıfla ilişkisini işaret ediyor. Ama bu tam oluşmamış rantiye-burjuva eleştirisini de ilk taş ma- sumiyetinin ışığında yapmahyız, çünkü tıpkı aile gibi mensubu olduğumuz sını- fın dayatmalarından kaçınabiknek de irade ister. Kahramanlık konusuna ge- Unce. Bence bu kadın bir kahraman. Kaderine musallat olanlardan intikam almak, onlara bunu ödetmek istiyor. Ali'nin ona "sen çağımızın bir kahrama- nısın" demesi aynı zamanda Donna Ki- şot diye isim takması boşuna değil. Evet kafa atabilir, atıyor da zaten, romanın sonunda, kaderine musallat olanlara. - "Bizde itiraf yoktur. Biz itirafeder- sek unutamayız. Biz oysa unutmak iste- riz, olmamış gibi yapmak. Bizmecbur kalırsak tövbe ederiz hemen ardından unutmak için, suçumuzu da öyle fazla sayıp dökmeden üstelik. Bizim tarihi- miz unutarak gömdüğümüz günahları- mızın tarihidir. Biz dolaylı insanlarız, bizde yalanlar ve gerçekîer arabesk motiüer gibi iç içe geçer." Bu sor- gulama da kitabm belkemiğinden C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 0 7 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle