20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 17 EYLÜL 2010 CUMA 6 HABERLER TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com 12 Eylül’deki referandum öncesi kamuoyunun en çok tartıştığı konulardan biri de AKP’nin propagandaya harcadığı paralardı. İnsanı bıktıracak, hatta kusturacak boyutlara ulaşan “evet” materyalleri için milyonlarca lira harcanmıştı... Gazete ilanları, binlerce billboard, milyonlarca afiş, pankart ve broşür için harcanan paranın boyutları kuşkuya yol açmıştı... Herkes propaganda süresince aynı soruyu sordu, “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?..” AKP bir yandan kaynağı tartışılan paralar, diğer yandan devletin olanakları ve yandaş medyanın katkılarıyla refarandumu kazandı ama önceki gün dış basında yayımlanan bir haber kafaları iyice karıştırdı. İngiliz The Daily Telegraph gazetesi, “İran, Türkiye’nin iktidar partisine referandum kampanyasını yürütmede destek için 25 milyon dolar bağışladı” diye yazınca, AKP’liler jet hızıyla yalanladı! Oysa İngiliz gazetesi haberin doğruluğunda ısrar etti. Gazetenin bir yöneticisi, “Haberimin sonuna kadar arkasındayım. Para İranlı Ahl-Beit kuruluşu tarafından İHH üzerinden Erdoğan’a ulaştırıldı” dedi. Daily Telegraph, AKP’lilerin baskısı hatta mahkeme tehdidine karşın haberi yayından çekmedi. Biz şimdilik herkesin kafasındaki o ünlü deyişi anımsatalım: “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz!..” Gerisi ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na, muhalefete ve meşhurrrr araştırmacı gazetecilere kalmıştır!.. Ateş ve Duman!.. Referandum kuşkusunun yalnızca ekonomik boyutu yok!.. Bir de siyasi boyutuna bakmak gerekiyor!.. Ancak ondan önce iki konuyu yazmak kaçınılmaz!.. AKP’nin “evet” propagandasına katkı sunan Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği (DİSİAD) Başkanı Raif Türk’ün Diyarbakır’daki mermer ocağı, referandum oylamasından bir gün önce PKK’lilerin saldırısına uğramış... Dünkü saldırıda yaşamını yitirenlerin köyünde ise yurttaşların yüzde 99’u sandığa gitmemiş!.. Yani köylüler PKK ve BDP’nin boykot kararına uymuş!.. Dikkat çekici bu ikilemi bir tarafa bırakıp PKK lideri Abdullah Öcalan’ın birkaç gün önce yaptığı kafa karıştırıcı bir açıklamaya odaklanalım. Çünkü o açıklama Öcalan ile devlet arasında başlayan diyaloğun hemen ardından geldiği için kuşkuları arttırıyor!.. Öcalan önceki gün avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada şöyle demişti: “Biz isteseydik bu referandumu kesin kaybederlerdi. Biz ‘Hayır’ deseydik, bu değişiklik paketinin geçmesi imkânsız hale gelirdi. Erdoğan’a son bir şans verdik, bunu iyi görmesi gerekir.” Şimdi referandum rakamları üzerinden giderek Öcalan’ın AKP’ye verdiği “şans”ı sorgulayalım!.. Referandumda 52 milyon 51 bin 828 kayıtlı seçmenden 38 milyon 369 bin 253’ü oy kullandı. Yani 14 milyondan fazla yurttaş sandığa gitmedi!.. Seçmenlerden 21 milyon 788 bin 911’i (yüzde 57,88) “Evet”, 15 milyon 854 bin 379’u ise (Yüzde 42.12) “Hayır” yönünde oy kullandı. Yani, “Evet” ve “Hayır” oyları arasında 6 milyon civarında fark var... Sandığa gitmeyen 14 milyon seçmenin 2 milyon 700 bini Güneydoğu’da... Kürt nüfusun yoğunluklu olduğu İstanbul’da 3.5 milyon, Ankara’da 800, İzmir’de 600, Adana’da 400, Antalya’da 300 ve Mersin’de ise 300 bin seçmen sandığa gitmemiş!.. Biz sandığa gitmeyen 14 milyon seçmenden yalnızca 6 milyonunun BDP’nin boykotuna uyduğunu hesaplasak bile Öcalan’ın açıklamasının üzerinde çok düşünmek gerekiyor. Yani BDP tabanı sandığa giderek “Hayır” deseydi AKP bu referandum galibiyetini yaşamayabilirdi!.. O zaman hem Öcalan’ın sözleri hem de yukarıdaki rakamlardan yola çıkarak şu soruyu sormak gerekiyor: AKP iktidarının Öcalan’la yürüttüğü diyalogda, referandumun kaderi de konuşuldu mu?.. Üstelik diyalog dediğiniz şey biraz da karşılıklı olarak taviz koparmak değil midir?.. Hadi buyrun düşünün!.. Diyalog ve Pazarlık!.. Aralarında eski HEP İl Başkanı Salih Özdemir’in de bulunduğu dört BDP’li Batman’da yola yerleştirilen bir mayının patlaması sonucu yaşamlarını yitirmişti. Batman Valiliği, 31 Temmuz’da gerçekleşen olayın failinin PKK olduğunu açıkladı. Dün ise Hakkâri’de karanlık bir katliam yaşandı. Merkeze bağlı Geçitli (Peyanis) köyünden kent merkezine yolcu taşıyan minibüsün geçişi sırasında meydana gelen patlamada 9 yurttaş yaşamını yitirdi. Bir yandan yurtdışından gelen heyetler ve Güneydoğu’daki sivil inisiyatifin sürdürdüğü “diyalog” çabaları, diğer taraftan ise PKK’nin 20 Eylül’de sona erecek olan “eylemsizlik” kararı tartışılırken Hakkâri’de meydana gelen bu olay kafalarda soru işaretleri yaratıyor. Dün yalnızca köylülerle askerler arasında yaşanan gerginlik değil, patlamanın meydana geldiği alanda bir askeri çantanın bulunması da soruları çoğaltıyor. Dahası PKK’ye yakın yayın organlarının gündeme getirdiği bu iddia önümüzdeki sürecin çok kaotik bir ortamda geçeceğini haber veriyor.. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Hakkâri’deki olayı yapanlar panik halinde kaçarken belli ki orada deliller bırakmışlar” demesi ise olayın failleriyle ilgili kafa karıştırıyor. Eminim buraya kadar yazdıklarım hepinizin aklına şu soruyu getiriyor: Mehmet Faraç güvenlik güçlerine mi dikkat çekiyor!.. Asla!.. Ben olayı kontrgerilla mı yaptı yoksa PKK mi şeklindeki tartışmanın ortasında farklı bir gerçeği dikkat çekmek istiyorum: Olay yerinde askeri bir çanta bulunması eylemi güvenlik güçlerine mal etmez!.. Aynı zamanda orada PKK’lilere ait bir çanta bulunmuş olması da olayın ardında terör örgütü olduğunu kesin olarak kanıtlamaz!.. Çünkü yıllardır güvenlik güçleriyle PKK’liler arasında çıkan çatışmalarda önemli miktarda malzeme ve mühimmat el değiştirmiştir. Yani PKK’lilerin karakollara yaptığı saldırılarda nasıl askerlere ait malzemeler teröristlerin eline geçmişse güvenlik güçlerinin operasyonlarında da tam aksi yaşanmıştır. O yüzden bölgede bulunduğu ileri sürülen çanta ya da mühimmattan yola çıkarak fail konusunda bir saptama yapmak için çok erkendir!.. Geride bir tek gerçek vardır; zaman zaman yaptığı eylemleri üstlenmemesi kimi zamanlarda örgüt içindeki kontrolsüz grupların varlığı nedeniyle PKK Hakkâri saldırısında bir numaralı kuşkulu durumundadır!.. Mayın ve Ölüm!.. Davayõ görüşen AYİM, Milli Savunma Bakanlõğõ’nõn ardõndan Başbakanlõk’tan da savunma istedi Terfi davasõnda kritik gelişme İstanbul Haber Servisi - Uluslararasõ Hrant Dink Ödü- lü, önceki gece Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda dü- zenlenen törenle sahiplerini buldu. Bu yõl ikinci kez verilen ödül Türkiye’den Vicdani Ret Hareketi ile Franko dönemin- de kaybedilenler için hukuk mücadelesi başlatan İspanyol yargõç Baltasar Garzon’a ve- rildi. Törende konuşan vakõf yönetim kurulu başkanõ Rakel Dink, “Bu çutaksõz geçen dör- düncü doğum günü. Ülkenin ve insanlõğõn hafõzasõnõ uyanõk tutmaya çalõşõyoruz. Bugün, bana sevgisini sunduğu günün ve doğduğu gün annesinin ve babasõnõn yaşadõğõ sevinci ya- şõyoruz” dedi. Törenin “Işõk- lar” bölümünde dünyada ve Türkiye’de insan hakkõ ihlali için yapõlan çalõşmalarõn su- numu yapõldõ. Arto Tunçbo- yaciyan, Kardeş Türküler ve Sõla’nõn sahne aldõğõ törene, Abdi İpekçi’nin kõzõ Nükhet İpekçi, Toplumsal Bellek Plat- formu Sözcüsü Canan Kaf- tancõoğlu, yazar Adalet Ağa- oğlu, TBMM İnsan Haklarõ Komisyonu Başkanõ Prof. Dr. Zafer Üskül, Prof. Dr. Turgut Tarhanlõ, BDP milletvekili Ufuk Uras, ÖDP Genel Baş- kanõ Alper Taş ve çok sayõda gazeteci katõldõ. (Fotoğraf: MEHMET CEBECİ) BARKIN ŞIK ANKARA - ‘Balyoz’ sanõklarõ arasõnda yer alan üç generalin terfilerinin onaylanmamasõ nedeniyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) açõlan davada kritik bir gelişme daha yaşandõ. AYİM, Milli Savunma Bakanlõğõ’nõn ardõndan Başbakanlõk’tan da savunma istedi. Başbakanlõk, terfi kararlarõnõn hangi gerekçeyle onaylanmadõğõnõ mahkemeye yazõlõ olarak bildirecek. Milli Savunma Bakanlõğõ yetkilileri, Başbakanlõk’õn yapacağõ savunmanõn ardõndan AYİM’nin öncelikli olarak “yürütmeyi durdurma” kararõ almasõnõ bekliyor. Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül, Yüksek Askeri Şûra’daki terfileri onaylanmayan ‘Balyoz’ sanõklarõnõn konuyu yargõya taşõmasõ üzerine, mahkemenin kendisinden istediği savunmayõ 12 Eylül referandumu sonrasõnda AYİM’e gönderdi. YAŞ’taki terfi kararlarõ Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül tarafõndan imzalanmayarak geri gönderilen Tümgeneral Halil Helvacıoğlu, Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne dava açmõştõ. Mahkeme, önce Milli Savunma Bakanlõğõ’ndan (MSB) hangi gerekçeyle terfilerin onaylanmadõğõ konusunda 27 Ağustos’ta savunma istedi. AYİM, savunma için MSB’ye 10 gün süre tanõdõ. Söz konusu süre 6 Eylül’de doldu. Ancak Milli Savunma Bakanõ Vecdi Gönül’ün, bakanlõğõn hukukçularõna, Ankara dõşõnda olduğu gerekçesiyle, savunmanõn 12 Eylül’den sonra gönderilmesi yönünde talimat verdi. AYİM’in Milli Savunma Bakanlõğõ’nõn yanõ sõra Başbakanlõk’tan da savunma istediği öğrenildi. Sonraki atamalarda önemli ‘Balyoz’ sanõklarõ arasõnda yer alan üç ismin atamalarõ, terfileri onaylanmõş gibi yapõlmõştõ. Tümgeneral Helvacõoğlu, korgeneral kadrosundaki Jandarma Genel Komutanlõğõ Değerlendirme ve Denetleme Başkanvekilliği’ne, Tümgeneral Kaya, yine korgeneral kadrosundaki Harita Genel Komutanlõğõ’na ve Tuğamiral Gavremoğlu, tümamiral kadrosundaki Deniz Kuvvetleri Personel Başkanlõğõ’na atanmõştõ. Üç general, AYİM’den, “Terfi ettirilmemeleriyle ilgili tasarrufun / işlemin iptal ve yürütmenin durdurulmasını” talep etmişti. Başvurular üzerine AYİM, “Kararlar neden, hangi gerekçe ile yürürlüğe konulmuyor” sorusuyla önce MSB’den ardõndan da Başbakanlõk’tan savunma istedi. Helvacõoğlu, Kaya ve Gavremoğlu, yargõ süreci tamamlanana kadar süresiz izne çõkarõldõ. Bu üç isim ile ilgili AYİM’in vereceği karar bundan sonraki şûra toplantõlarõ açõsõndan büyük önem taşõyor. AYİM’in yürütmeyi durdurma kararõ almasõ durumunda üç generalin atandõklarõ görevlere başlayacaklarõ belirtiliyor. Dink ödülü Vicdani Ret Hareketi ve Garzon’a İstanbul Haber Servisi - Ulus- lararasõ Hrant Dink Ödülü alan İs- panyol yargõç Baltasar Garzon, “Bağımsız bir yargıç varsa, ge- zegenin en uzak yerinde bile ol- sa, umut kaybedilmemiştir” de- di. Yargõç Garzon, fikirlerinden dolayõ insanlarõn takip edilmesi- nin o ülkenin temel eksikliğini gösterdiğini dile getirerek “En kö- tü koşullarda ayrımcılığa karşı mücadele edip cesaret örneği göstererek hayatını veren kişi- yi saygıyla anıyorum. Dink hak- kındaki soruşturma hepimizin utancı oldu” dedi. Hoşgörüsüzlüğe, bağnazlõğa kar- şõ çõkan ve habercilikte çoğulculuğu savunan gazetecilere saldõrõnõn, en kötü ve en çok kõnanabilecek sal- dõrõ türlerinden biri olduğuna dik- kat çekti. Uluslararasõ adalet sis- teminin, insan haklarõndan muaf serbest bölgelerin var olmasõna izin vermeyeceğini savunan Gar- zon, bunun bir gelenek değil vah- şet olduğunu, herkesin buna karşõ bir duruş sergilemesi gerektiğini be- lirtti. Uluslarasõ adaletin söz alõp ce- zasõzlõğa karşõ bir hareket başlat- masõ gerektiğini söyledi. Garzon şöyle devam etti: “Sa- yıca çokuz ve büyümeye devam edeceğiz. Keyfiyete ve hoşgörü- süzlüğe karşı gerçek bir güç ola- cağız. Bazen bir evrensel adalet şekli, bazen bir savaşın kınan- ması, bazen doğayı bozan ve en zayıf olanları fakirleştiren başa- rısız ve kültürsüz küreselleşme- ye karşı mücadele ederek, bazen diktatörlüklere karşı mücadele edip, ortak çalışma programları geliştirerek. Bazen de sınırların halkların itibarını bozmaması hakkını savunarak. Belki yakın bir gelecekte dünyadaki bütün ‘Guantanamolar’ı sonlandırabi- liriz. Belki sonunda, Birleşmiş Milletler’in görevi olan, ulus- lararası kuralların uygulanma- sını talep etmesini sağlarız. Bel- ki, her türlü insan hakkı ihlalini engelleyecek evrensel bir prog- rama sahip oluruz. Belki, arka- daşlar, hep birlikte, cezasızlığı or- tadan kaldırabilir ve gerçek ‘uluslararasõ adaleti’ kurarız.” AİHM’nin kararı Gazetecilerin sorularõnõ yanõtla- yan yargõç, Dink’in ölümünde so- rumlu olan kamu görevlilerinin yargõlanmadõğõ ifade edilince,“Bu durumu incelemek için AİHM’- nin verdiği kararı dikkate alabi- liriz. Bu karar Hrant Dink’in korunması için gerekli tedbirle- rin alınmasında eksikliklerin ol- duğunu söylüyor. Bu eksikliğin kaynağının da yargılanması ge- rekir” karşõlõğõnõ verdi. Türki- ye’de referandum sonucuna göre darbecilerin yargõlanõp yargõlan- mayacağõ konusundaki düşüncesi sorulanca da “Öncelikle bu suç- ların nasıl sınıflandırıldığına bak- mak lazım. Bu suçlar, genel suç olarak mı değerlendiriliyor, insan haklarına karşı işlenmiş bir suç mu? Uluslararası normların be- lirlediği şekilde bu suçların sı- nıflandırılması önemlidir. Ulus- lararası normlar, insan hakları- na karşı işlenmiş suçlara karşı suskun değildir. Bunun kararı- nı yargıçlar verecektir” dedi. ‘Bağımsız bir yargıç varsa umut kaybedilmemiştir’ Uluslararasõ Hrant Dink Ödülü alan İspanyol yargõç Baltasar Garzon: İNSANLIK İÇİN ÇALIŞIYOR Y argõç Garzon, 1998 yõlõnda Şilili cunta lideri Pinochet hakkõnda İspanyol vatandaşlarõna işkence uygulamak ve öldürtmek suçla- rõndan uluslararasõ tutuklama emri çõkardõ. Pinochet, İngiltere’de 16 ay ev hapsinde kaldõ. Arjantin’deki diktatörlük döneminde, 1976-1983 yõllarõ arasõnda kaybolan İspanyol vatandaşlarõ için Arjantinli ordu men- suplarõna soykõrõm suçundan dava açtõ. Arjantinli deniz subayõ Adolfo Scilingo, 2005’te insanlõğa karşõ suç işlediği gerekçesiyle 640 yõl hap- se mahkûm edildi. Diktatör Franko döneminde kaybedilen 114 bin kişi hakkõnda 2008 yõlõnda soruşturma başlattõ. Franko rejiminde işlenen suç- lar için dokunulmazlõk sağlayan ‘Af Yasasõ’na karşõ geldiği gerekçesiyle hakkõnda dava açõldõ. Mayõs 2010 yõlõnda görevinden alõnan Garzon La- hey’deki Uluslarasõ Ceza Mahkemesi’nde görev yapõyor. Yargıç Garzon Kart’tan Dink önerisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, AİHM’nin Hrant Dink cinayetinde sorumluluklarõ olduğu gerek- çesiyle Türkiye’ye verdiği 133 bin 595 Avro taz- minat cezasõnõn Başbakan Tayyip Erdoğan ve İç- işleri Bakanõ Beşir Atalay’dan tahsil edilmesini önerdi. Kart, TBMM’de düzenlediği basõn top- lantõsõnda, AİHM ve Danõştay kararlarõna göre, devletin ödemek zorunda kaldõğõ tazminat için “kusurlu eylem ve işlemleriyle mağduriyetlere ve haksõzlõklara yol açan bürokrat ve karar mer- cilerine, rücu edilmesi gerektiğini” belirtti. Sarhoş diyen Arınç’tan tazminat ANKARA (ANKA) - CHP İstanbul Millet- vekili Çetin Soysal, “kişilik haklarõna saldõrõda bulunduğu” iddiasõyla Devlet Bakanõ ve Başba- kan Yardõmcõsõ Bülent Arõnç aleyhine açtõğõ da- vada 6 bin TL manevi tazminat kazandõ. Soysal, MHP’nin Çalõşma ve Sosyal Güvenlik Bakanõ Ömer Dinçer hakkõnda verdiği gensorunun gö- rüşmeleri sõrasõnda Arõnç’õn kendisine “alkollü” diyerek hakaret ettiği gerekçesiyle dava açmõştõ. Koşaner, Bernardis’i kabul etti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Ge- nelkumay Başkanlõğõ’nõn internet sitesinde yer alan bilgi notunda, Hava Kuvvetleri Komutanõ Orgeneral Hasan Aksay’õn resmi konuğu ola- rak Türkiye’de bulunan İtalya Hava Kuvvetle- ri Komutanõ Korgeneral Bernardis’in, Genel- kurmay Başkanõ Orgeneral Koşaner’e nezaket ziyaretinde bulunduğu bildirildi. İşe iade davasını kazandı İstanbul Haber Servisi - British Interna- tional School’da kütüphane memuru olarak çalõ- şõrken elektronik postalarõnõ izinsiz okuyan okul yönetimi tarafõndan “mesajlaşma yoluyla siyasi faaliyette bulunduğu” gerekçesiyle işten çõkartõ- lan Hülya Osmanağaoğlu, işe iade davasõnõ ka- zandõ. Osmanağaoğlu’nun, işverenin hem çalõş- ma hem de özel hayatõnõn gizliliği haklarõnõ ihlal ettiği gerekçesiyle açtõğõ ceza davasõ ise sürüyor. Osmanağaoğlu, bir feminist haberleşme grubun- da feminist tartõşmalara katõlõyordu. Davullu zurnalı tahliye MUĞLA (Cumhuriyet) - Bodrum’un Tur- gutreis beldesinde 4 Haziran’da yapõlan yolsuz- luk operasyonu kapsamõnda tutuklanan, aralarõn- da eski Anavatan Partili Belediye Başkanõ Ali Server Yazgan’õn da bulunduğu 47 kişinin tama- mõ tahliye edildi. Yakõnlarõ, tutuklularõ, Muğla E Tipi Kapalõ Cezaevi’nin önünde, önceki gece ya- rõsõ davul zurnalarla karşõladõ. Operasyonlarda gözaltõna alõnan 77 kişi, tutuksuz yargõlanacak. Karikatür ödülü Meksika’ya İstanbul Haber Servisi - Şişli Belediyesi tarafõndan Avrupa 2010 Kültür Başkenti etkin- likleri kapsamõnda düzenlenen Uluslararasõ Ka- rikatür Yarõşmasõ’nõn ödülleri sahiplerini buldu. 45 ülkeden 284 karikatürcünün 828 eserinin yer aldõğõ “Avrasya Köprüsü İstanbul” konulu uluslararasõ karikatür yarõşmasõnda birincilik ödülü Meksika’dan Angel Boligan, ikincilik ödülü Bulgaristan’dan Rumen Dragostinov, üçüncülük ödülü Türkiye’den Hicabi Demir- ci’ye verildi. Dereceye girenlere ödülünü Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarõgül ve İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yõldõz verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle