19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2010 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Sıcak Sevgili, – Kendinize çok dikkat edin! Bu sıcaklar sizin yaşınızda çok tehlikeli... Telefonda annemle konuşuyordum ve bu uyarının ne kadar yerinde olduğunu daha sonra annemi bir hafta içinde iki kez ambulansla hastaneye kaldırırken gördük. Telefondaki bu konuşmama kulak misafiri olan Mine ise kestirme konuştu: – Anneni uyarıyorsun, ama sen de dikkat et! Kafana bir şey almadan çıkma! Öğle saatlerinde dışarı adım atma! Birden birkaç yıl öncesine, Paris’e gitti aklım. Dostum Gökçe Asova’dan bir aylığına kiraladığım, Convention Meydanı’na bakan binanın en üst katındaki dairede televizyon haberlerini dinliyordum, o yıl Fransa’da yüzyılın en sıcak dönemi yaşanıyordu. Spiker yaşlıların sokağa çıkmamaları gerektiğini söyüyor, nelere dikkat etmeleri gerektiğini sıralıyordu. Pek de aldırıp dinlediğim yoktu. Sonra spikerin şu sözlerini net duydum: - Şu anda Fransa’da 65 yaş ve üstü ihtiyar sayısı 3 milyon. Birden kafama dank etti. Meğer kadın benden de söz ediyormuş. Geçen gün de Mine, herhalde aynı şeye dikkati çekiyordu. Ben 91 yaşındaki anneme sıcağa karşı dikkatli olmasını söylerken, gelmiş olduğum 71 yaşını hiç aklıma getirmiyordum. Genellikle öyle oluyor. Birkaç hafta önce doktora gitmiştim, adam anlatırken “Eh,” dedi “yaşınız da 71 olduğuna göre...” Doktor bunları bana söylüyordu, anlıyordum, ama bunu bir türlü içselleştiremiyor, 71 yaşını kendime kondurmuyor, başkasına söylenir gibi alıyordum. Sanki odada benden başka bir ben daha var gibiydi ve 71 yaşındaki bana dışarıdan bakıyordu. O kaç yaşında mıydı? Her zamanki yaşında canım. Her neyse, benim yaşımdakiler “gittikçe artıyor yalnızlığımız” teranesini tuttururken, bilim adamları da hepimizi uyarıyorlar: – Gittikçe artıyor sıcaklığımız. Evet, gittikçe artıyor sıcaklığımız. Ve bu küresel ısı yükselişi karşısında, çok bilmiş ihtiyarlar da, şöyle sağ ellerini sallayıp, dudaklarını bükerek “Üüüf, bu da bir şey mi, biz eskiden ne sıcaklar yaşadık, hiç unutmam bir keresinde, kaç senesiydi o yahu?.. Öyle bir sıcak yaptı ki” gibi çıkışlarla bilgiçlik taslayamıyorlar, çünkü gazeteler bu sıcakların yüz yıldır görülmemiş düzeyde olduğunu açıklıkla belirtiyorlar. Tabii neden yüz yılla yetindiklerini, neden son bin yılın sıcaklık dökümlerini vermediklerini sormayacağım, çünkü herhalde, insanlığın elinde, dünyanın birkaç bin yıllık sıcaklık ortalaması dökümü yok. İnsanlığın gezegen üzerindeki yaşamını tehdit eden değişikliğin nedeni tartışmalı. Kimileri bunların periyodik olduğunu, kimileri ise insanların kaynakları hoyrat kullanmasının sonucu olduğunu söylüyorlar. Dünyayı kirlettiğimiz, gelişen teknolojinin de yardımıyla kaynakları tüketmeye başladığımız tartışma götürmez bir gerçek. Son 65 yılını anımsayarak yaşadığım şu İstanbul’un başına gelenlere baktıkça, ikinci görüşün doğruluğuna daha da fazla inanıyorum. Eskiden bostanlarından sebzeler, bahçelerinden meyveler, bağlarından üzümler derlediğimiz İstanbul’da mevsiminde kavak incirlerini konu komşu bahçesinden toplardık. Herhalde, otuz yılı geçmiştir, bir seyyar satıcıdan papaz eriği alıyordum, sordum: – Bunlar yerli mi? Satıcı tuhaf tuhaf baktı yüzüme, – Ne yerlisi abi, İstanbul’da erik ağacı mı kaldı? Bunlar Bursa’dan... Artık o da yaşlanmıştır. Şimdi sorsa bir seyyar şeftali satıcısına “Bunlar Bursa’dan mı?” diye alacağı yanıt aynı terslikte olacaktır: - Ne Bursa’sı beyim, Bursa’nın ovası, şeftali ağacı mı kaldı? Bunlar Çanakkale’nin. Neyse, kısa keserken belirteyim ki, her şey kötüleşiyor diyenlerden değilim. Ama kabul etmek gerekiyor ki, tehlikeli şekilde artıyor sıcaklığımız. Biz güzel serin yazlar, içinde yüzülen lacivert denizler, limonata gibi serin akşamlar gördük. Ben asıl çocuklar için üzülüyorum, kim bilir onlar neler görecek? Bu endişemi dile getirirken, geçenlerde biri, lafımı kesti. – Sana ne babalık, bırak da, onu da onlar düşünsün! dedi. Bilmem ki, haklı mıydı? [email protected] www.keyveni.com.tr Kõlõçdaroğlu, ‘Biz kefenimizi giydik de yola çõktõk’ sözlerine yanõt verdi SEYFETTİN METE YOZGAT - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’õn Aydõn’da yap- tõğõ konuşmada, “Biz kefenimizi giydik de yola çıktık” sözlerine ya- nõt veren CHP Genel Başkanõ Ke- mal Kılıçdaroğlu, “Sayın Başba- kan kimse sana kefen giydire- mez. Sana birisi kefen giydirirse gel kardeşini bul. Önce mücade- leyi ben vereceğim. Kul hakkı ye- diysen hesabını soracağım” dedi. Yozgat Cumhuriyet Meydanõ’nda partisince düzenlenen mitingde ko- nuşan Kõlõçdaroğlu, Başbakan Er- doğan’õn 30 Ekim 2002’de Yoz- gat’ta yaptõğõ konuşmada yurttaşla- ra “İşiniz ve aşınız var mı” diye sordu. Yurttaşlardan “hayır” yanõ- tõnõ alan Kõlõçdaroğlu, “Kim yalan söyledi o zaman? Bu milleti kim kandırdı. Recep Bey şunu söylü- yor, ‘Efendim, milletin halinden anlamak için damdan düşeni geti- rin...’ Sen damdan düştün, ama havuzlu villaya düştün. Sonra ge- leceksin ve diyeceksin ki ‘fakir, fu- kara, garip, guraba Allah, peygam- ber...’ Güzel hepsinin başımızın üzerinde yeri var da sen köşeyi dö- nünce han, hamam sahibi olmuş- sun. Nasıl din, iman bu? Nasıl fa- kir, fukaralık bu?” dedi. Kõlõçdaroğlu, “Ben onlara adaletten kaçanlar partisi di- yorum. Hiç ses çıkarmıyorlar, çünkü adaletten kaçıyorlar. 12 Eylül’de ya ‘kul hakkõ yemek ser- besttir’ diyeceğiz ya da kul hak- kı yiyenlerden hesap soracağız. Mesele bu kadar basit” dedi. Erdoğan’õn Aydõn’da yaptõğõ ko- nuşmada, “Biz kefenimizi giydik de yola çıktık” dediğini anõmsatan Kõlõçdaroğlu, “Sayın Başbakan, kimse sana kefen giydiremez. Sa- na birisi kefen giydirirse, gel kar- deşini bul. Önce mücadeleyi ben vereceğim. Ama sana bir şey söy- leyeyim, kul hakkı yediysen he- sabını soracağım. O hesap sora- cakların başında da bu kardeşin gelecek. Başbakan diyor ki ‘Yü- ce Divan’dan bahsediyorlar’ di- yor. ‘Bir de demokrat olduklarõnõ söylüyorlar’ diyor. Bu iktidar dö- neminde bir Başbakan ve 7 tane eski Bakan Yüce Divan’a gönde- rildi mi? Bunlardan birisi de Me- sut Yõlmaz değil miydi? O za- man demokrat değil miydi bu adam?” diye konuştu. Hükümetin Dubai’de 1 milyar dolara Irak’a girmeme şartõyla an- laşma imzaladõğõnõ ifade eden Kõ- lõçdaroğlu, “1 milyar dolara ken- di ülkesini pazarlayan başka bir Başbakan var mı dünyada? Yi- ğitse mahkemeye versin bakalım. Bir Başbakan kendi ülkesini pa- zarlar mı? Recep Bey pazarlıyor ve bunu ‘Ben ülkemi pazarlamak- la görevliyim’diye TBMM’de AKP Grubu’nda söyledi” dedi. Yozgat gezisi kapsamõnda Sorgun ilçesi Bahadõn beldesinde düzenle- nen kültür festivalinin açõlõşõnda yaptõğõ konuşmada, Erdoğan’õn ken- disi için kullandõğõ “Memur Kemal Efendi” nitelemesini yanõtladõ. Kõ- lõçdaroğlu, “Ben memur Kemalim, işçi Kemalim, emekli Kemalim. Ama hiç kimse bana kalpazan Kemal, hayali ihracatçı, ihaleye fe- sat karıştıran memur demedi. Devlete onurla hizmet eden bir ki- şiyim ben ve bununla da övünü- rüm. Halkın Kemaliyim” dedi. Erdoğan’õn, eski Genelkurmay Başkanõ emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yaptõğõ görüşmeyle il- gili, “Hiç kimseye hesap vermek zorunda değilim” sözlerine “Hiç kimse devleti, babasının çiftliği gi- bi yönetemez” diye yanõt verdi. “Görüşmeden sonra birisi ‘özel görüşme’ diyor, öbürü ‘devletin işi’ Devlet sırrını paylaşır ama bunlar devletin arşivine girer. Eğer bir sır mezara gidiyorsa, gelecek kuşak- lardan korku ve gizleme var de- mektir. Devlet sırrı mezarda sak- lanmaz, devletin arşivinde olur. ‘Ben hesap vermek zorunda değilim’ demek, Büyükanıt’a duyulan gü- venden kaynaklanıyor. Çünkü o konuşmayacak, Başbakan da ko- nuşmayacak. İkisi de birbirine güveniyor. Devlet sırrını mezara götüreceklermiş. Onun hesabını biz soracağız. Recep Bey’in pani- ği de bundan kaynaklanıyor.” Her siyasetçinin hesap vermeyi, namuslu bir görev kabul etmesi ge- rektiğini ancak Erdoğan’õn bunu anlayamadõğõnõ ifade eden Kõlõçda- roğlu, “Öyle anlaşılıyor ki, gizlili- ğin arkasında ayıp ve utanılacak bir şey var. Bir çıkar işbirliği var. Onun için kamuoyuna açık- lamaktan korkuyorlar ama bunun da hesabını verecek, Deniz Fene- rinin de” diye konuştu. IŞIK KANSU ANKARA - Emekli Danõştay Başkanõ Nuri Alan, anayasa deği- şikliği paketindeki kimi maddelerin Anayasa Mahkemesi’nde iptal edil- mesinden sonra son metnin Resmi Gazete’de yayõmlanmadõğõnõ belir- terek, halkõn, resmi olarak hangi met- ni oyladõğõnõ bilmeden 12 Eylül’de sandõk başõna gideceğini söyledi. Alan, bu durumun anayasanõn hal- koylamasõna ilişkin hükmüne uy- madõğõna dikkat çekti ve 12 Eylül ta- rihinin ertelenerek referandum tak- viminin yeni- den belirlen- mesi gerektiği- ni söyledi. Emekli Da- nõştay Başkanõ Alan, Cumhu- riyet’e yaptõğõ açõklamada, anayasaya göre bir metin eğer halkoyuna su- n u l a c a k s a Cumhurbaşka- nõ’nõn onayõ ve Resmi Gaze- te’de yayõmõnõn gerektiğini anõm- sattõ. Anayasa değişikliğinin refe- randuma sunulacak metninin son Anayasa Mahkemesi kararõ ile şekil değiştirdiğine değinen Alan, şunla- rõ söyledi: “Referanduma sunulacak met- nin Resmi Gazete’de yayımlanma amacı nedir? Referanduma konu olan metni halk resmi olarak ve hukuki olarak bilsin, şuna oy ve- receğim, buna vermeyeceğim di- yebilsindir. Bu yüzden 12 Eylül olarak ilan edilen referandum sürecinin ertelenmesi gerekiyor. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu referandum sürecini, anayasa değişikliğinin Anayasa Mahke- mesi tarafından değiştirilmeden önceki metnin, Cumhurbaşka- nı’nın onaylaması ve Resmi Ga- zete’de yayımlanması tarihinden itibaren başlattı. Yani YSK, 120 günlük süreyi referanduma sunulmayacak eski metin üzerinden başlattı. Hal- buki ortada Anayasa Mahkeme- si’nin bir iptal kararı var. O ip- tal kararı sonrası metnin son şeklinin de Cumhurbaşkanı ta- rafından Resmi Gazete’de ya- yımlanması ge- rekir ki, seçmen nihai planda ne- yi oyladığını bil- sin. Ama o iş- lem yerine geti- rilmemiş, ana- yasanın öngör- düğü hüküm yerine getiril- memiş. Çelişkili durum Şimdi, düşünebiliyor musunuz; referanduma sunulan metin hal- koyuna sunulan metin değil, Res- mi Gazete’de yayımlanmış olan metin de yürürlüğe giren metin değil. Böyle çelişkili ve çapraz bir ilişki var. Çok teknik bir incele- me konusudur bu. Hayati bir konudur. Benim görüşüme göre 12 Eylül tarihi ertelenmeli, Ana- yasa Mahkemesi’nce değiştirilmiş metin Resmi Gazete’de yayım- lanmalı ve o referandum takvimi bu tarihten itibaren yeniden be- lirlenmeli.” Erdoğan’a 7 milyon seçmen sorusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Bursa Milletvekili Onur Öy- men, 12 Eylül 2010’da yapõlacak hal- koylamasõnda oy kullanacak seçmen sa- yõsõnda 2007 seçimlerine göre 7 milyon artõş olduğunu belirterek Başbakan Tayyip Erdoğan’a, “Mükerrer seç- men mi yazıldı” diye sordu. Öymen, seçmen sayõsõnda 3 yõlda 7 milyon artõş olmasõnõ verdiği soru öner- gesiyle TBMM gündemine taşõdõ. Öy- men, 2007 milletvekili seçimlerinde seç- men sayõsõnõn 42 milyon 533 bin olarak ilan edildiğini, 12 Eylül 2010 referan- dumu için ilan edilen seçmen sayõsõnõn ise 49 milyon 446 bin olarak açõklandõğõnõ, arada 7 milyon fark olduğunu belirtti. Öy- men Erdoğan’a şu sorularõ yöneltti: “3 yıl içerisinde yaşanan bu artış ne- reden kaynaklanmaktadır. Eğer 2010 yılı için ilan edilen rakamlar gerçek seçmen sayısını yansıtıyorsa 2007 yı- lında yapılan seçimlerde birçok va- tandaşın oy kullanma hakkından mah- rum edildiği anlaşılmaktadır. Bu an- layış altında 2007 yılı seçimlerinin demokratik olduğunu söylemek müm- kün müdür? Eğer 2007 yılında ilan edilen rakamlar doğruysa 2010 yılı re- ferandumu için mükerrer oy yazıldı- ğı sonucu çıkmamakta mıdır?” Öte yandan seçmen kayõtlarõnõn Adrese Dayalõ Nüfus Kayõt Sistemi’ne (ADNKS) göre hazõrlanmasõnõn ardõndan 2009’daki yerel seçimlerdeki artõşla il- gili de tartõşmalar yaşanmõştõ. 2007 se- çimlerindeki 42 milyon kayõtlõ seçmene karşõn 2009 seçimleri öncesinde 48 mil- yon kayõtlõ seçmen olduğu açõklanõnca bu kez de “2 yılda 6 milyon seçmen nasıl arttı. Mükerrer seçmen yazımı mı ol- du?” iddialarõ ortaya atõlmõştõ. REFERANDUM TARTIŞMASI EMEKLİ DANIŞTAY BAŞKANI NURİ ALAN: ‘12 Eylül tarihi ertelenmeli’ Anayasa Mahkemesi’nin bazõ maddeleri iptal etmesinden sonra son metnin Resmi Gazete’de yayõmlanmadõğõnõ belirten Alan, bu durumun anayasanõn halkoylamasõna ilişkin hükmüne uymadõğõna dikkat çekti. Kılıçdaroğlu, Yozgat’ta büyük ilgiyle karşılandı. ‘Neden Hayõr, Neye Hayõr’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP, 12 Eylül’de gerçekleştirilecek referandum öncesinde hazõrladõğõ “Neden Hayır” ve “Neye Hayır” adlõ kitapçõk, broşür ve el ilanlarõnõ tüm teşkilatlarõna gönderdi. CHP Genel Başkanõ Kemal Kılıçda- roğlu, önsözünü yazdõğõ kitapçõkta, “Biz iktidara gelince üzerinde hepimizin uzlaştığı yepyeni bir anayasa yapacağız. Bizim anayasamız öz- gürlükçü, çoğulcu ve her kesimi kucaklayan bir anayasa olacaktır” sözünü verdi. CHP Genel Başkan Yardõmcõsõ Hakkı Süha Okay, kitapçõk, broşür ve el ilanlarõnõ tanõtarak, “Oyunuz hayırlı olsun, hayırda hayır vardır diyoruz” dedi. Okay, kitapçõğõ “Referanduma neden hayır diye, 12 Eylül’de yapılacak 12 Ey- lül anayasasına karşı AKP’nin sivil dikta ana- yasası nedeniyle 12 soruda neden hayırı bu ki- tapçıkta anlatıyoruz” sözleriyle tanõttõ. Kõlõçdaroğlu da “Hayır oyunuzun göğsünüzde gururla taşıdığınız bir demokrasi madalyasına dönüştüğünü göreceksiniz diyoruz” dedi. CHP KİTAPÇIK HAZIRLADI ‘Hak yedirtmem’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle