Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 AĞUSTOS 2010 PAZAR
14 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
Ergenekon raporuyla gündeme gelen İngiliz gazeteci Jenkins davayõ artõk kimsenin ciddiye almadõğõnõ söyledi:
Dönüm noktasõ Mavi Marmara olayõ
Ergenekon davasõnõn iddianamesini satõr satõr
okuyup bir rapor yazan ve dünyanõn gündemine
oturan İngiliz gazeteci Gareth Jenkins, Batõ’da
davanõn gerçekliğine inananlarõn hemen hemen
hiç kalmadõğõnõ söylüyor. AKP hükümeti ve
Gülen cemaatinin 28 Şubat’õn öcünü almak
amacõyla bu tür davalardan medet umduğuna
dikkat çeken Jenkins, “Hele bunu demokrasi
adına yaptıklarını söylemeleri tam bir
ikiyüzlülük” diyor. Bugün cemaatin Türkiye’de
Tayyip Erdoğan’dan da daha güçlü olduğunu
belirten Jenkins, “Bu da Erdoğan için tehlike.
Çünkü cemaat Erdoğan’ı değil Abdullah Gül’ü
seviyor” diye noktayõ koyuyor.
- Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda
(CMUK) beş yıl önce bir değişiklik yapıldığı
ortaya çıktı. Nedense değişikliğin kabul
edilmesinden beş yıl sonra yürürlüğe girmesi
kararlaştırılmış. Özetle, bu değişikliğe göre üç yıl
cezaevinde tutuklu kalanlar bu sürenin sonunda
salıverilebilecekmiş. Bu hesaba göre değişiklik
2011 başında yürürlüğe girecek. Siz bu
düzenlemenin zamanlamasını nasıl
karşılıyorsunuz? Ergenekon davasıyla
çakışmıyor mu?
G.J. - Bu zamanlama çok anlamlõ ve çok
önemli. Ergenekon davasõnõn başlangõcõndan bu
yana çok ilginç olaylarla karşõlaştõk. Kimi insanlar
tutuklanõp serbest bõrakõldõ. Sonra yine tutuklandõ.
Ama ikinci tutuklama kararlarõ için yeni kanõtlarõn
bulunmasõ ve dava dosyasõna konulmasõ lazõmdõ.
Oysa yeni kanõt yok.
O zaman yapõlanlar yasadõşõdõr. Zaten
Ergenekon sürecinde insanlarõn evleri sabaha
karşõ basõldõ. Her yer didik didik arandõ. Bunlarõ
yapmak için bir neden gösterilmesi gerekirdi.
Ama gösterilmedi. Oysa polis normal bir saatte
evlerin kapõsõnõ çalabilirdi. Zaten bu Ergenekon
davasõnõn başõndan beri pek çok hukuksuzluk
yapõldõ.
- İnsanın aklına beş yıl önce CMUK değişikliği
yapılmasına rağmen neden beş yıl sonra
yürürlüğe koyma gereğinin hissedildiği gelmiyor
mu?
- Ciddi şüpheler uyandõrõyor.
Batı’nın AKP’ye bakışı değişti
- Siz 2009’da “Ergenekon: Gerçekle Fantezi
Arasında” başlıklı bir rapor kaleme aldınız.
Ardından Washington’da bu raporla ilgili
konferanslar verdiniz. Ergenekon davasının
5.300 sayfalık iddianamesini satır satır okuyarak
yapılan hukuksuzluklara dikkat çektiniz. O
zamandan bu yana dış dünyada davaya bakış
açısında bir değişiklik oldu mu?
- Olmaz olur mu? Çok değişti. Dediğiniz gibi
ilk olarak Mayõs 2009’da Washington’da
Ergenekon’la ilgili bir konuşma yaptõm. O sõrada
ABD’de genel kanõ yüzde 90 gerçeklik payõ
olduğuydu. Bugün ise tam tersi. Ergenekon’un
varlõğõna inananlarõn oranõ yüzde 10’a düştü,
diyebiliriz. Dõş dünyadaki algõ değişimi Balyoz
Operasyonu davasõyla birlikte iyice ivme kazandõ.
Çünkü ABD’li yetkililer Balyoz’da suçlanan
kişilerin bir kõsmõnõ yakõndan tanõyorlar.
Bunlardan birisi de eski Genelkurmay İkinci
Başkanõ ve eski Birinci Ordu Komutanõ Orgeneral
Ergin Saygun. Orgeneral Saygun’un böyle bir
girişimde bulunmayacağõnõ biliyorlar. Dolayõsõyla
bunlarõ artõk hiç kimse ciddiye almõyor. ABD’de
bu açõkça dillendiriliyor. Ama Avrupa’da durum
daha farklõ.
- AB’de durum neden farklı?
- Çünkü AKP hükümetini fazla eleştirmek
istemiyorlar. Bunun da nedeni Türkiye’nin AB’ye
üyelik sürecinin hemen hemen durmuş olmasõ.
Bazõ Avrupalõ teknokratlar bana açõkça söylediler.
“AKP hükümetini açıkça eleştirirsek o zaman
Türkiye’de etkimiz kalmayacak. Onlara açıkça
karşı çıkmazsak belki etkili olabiliriz”
endişesini dile getirdiler. Ama özel sohbetlerde
şüphelerini açõkça söylüyorlar. “Ergenekon diye
bir örgüt olduğuna inanmıyoruz” diyorlar.
Washington özellikle Mavi Marmara gemisi
olayõndan sonra daha sert konuşmaya başladõ.
Dönüm noktasõ Mavi Marmara gemisi oldu. Daha
önce kararsõzdõlar. “Acaba AKP hükümeti
Türkiye’yi Doğu’ya mı kaydırmak istiyor?
Ergenekon da galiba gerçek değil” şüphelerini
dillendiriyorlardõ. Ama emin değillerdi. Dediğim
gibi Mavi Marmara olayõndan sonra işler
tamamõyla değişti. Artõk şüphe ve eleştirilerini
açõkça söylüyorlar.
- Galiba şüpheler sadece ABD ve AB’yle sınırlı
kalmıyor. Yakışıksız olmasına rağmen İsrail
Savunma Bakanı Ehud Barak da bir toplantıda,
“Türk MOSSAD’ının (MİT) yeni başkanı
Hakan Fidan’ın İran yanlısı olduğundan ve
MOSSAD bilgilerini İran’a sızdırmasından
korkuyoruz,” sözlerini nasıl karşıladınız?
- Bir bakõma böyle bir şey söylemek ayõp. Ama
bu bir şeylerin de göstergesidir. İsrail AKP
hükümetine hiç güvenmiyor. Özellikle Mavi
Marmara olayõndan sonra. Daha önce de şüpheleri
vardõ. Ama şimdi korkmaya başladõlar.
Maalesef Türk sistemi bu. Bir siyasi parti
iktidara gelince kendilerine yakõn insanlarõ çeşitli
görevlere yerleştiriyorlar. Kadrolaşõyorlar. Hakan
Fidan hakkõnda fazla bilgim yok. Onun hakkõnda
kötü bir söz söylemek istemiyorum. Ama
Başbakan’a çok yakõn olduğunu biliyoruz.
Başbakan’a çok yakõn birisini istihbarat servisinin
başõna getirirseniz o zaman da doğal olarak
şüpheler uyanõr. Dünyada bir tek Tayyip Erdoğan
İran’õn nükleer güce sahip olduğuna inanmõyor.
Onun dõşõnda bunu herkes biliyor. Bütün bunlarõ
üst üste koyduğunuz zaman da belli bir tarafta
şüpheler uyanõr. Bana göre İsrail Savunma Bakanõ
Barak kaygõlarõnõ o kelimelerle dile
getirmemeliydi. Daha diplomatik bir dil
kullanabilseydi belki daha iyi olurdu.
- Sizinle geçen aralık ayında yaptığımız ilk
görüşmemizde Fethullah Gülen cemaatinin
Türkiye’de inanılmaz bir güce sahip olduğunu
söylemiştiniz. Son zamanlarda cemaatin orduya,
polise ve yargıya iyice sızdığı iddiaları var. Siz
bunlara ne diyorsunuz?
- Bunun gerçek olduğunu zaten biliyoruz.
Poliste ve yargõda adamlarõ vardõ. Şimdi asker
içinde de var. Şöyle de bir sorun var: Dediğim
gibi cemaat Türkiye’de çok güçlü. Çeşitli
kurumlar içinde varlar. Şimdi siz Fethullahçõ
olmayabilirsiniz. Ama etrafõnõz Fethullahçõlarla
çevrili olduğu için onlarõ karşõnõza almak
istemezsiniz. Korkarsõnõz. Karşõnõza alõrsanõz
ileride bir gün Doğu Anadolu’ya anõnda tayininiz
çõkarõlabilir, diye çekinirsiniz. Şunu da
söyleyeyim ki, cemaat bugün Tayyip Erdoğan’dan
çok daha güçlü. Fethullah cemaatinin tabanõ çok
geniş. Bu bir bakõma Tayyip Erdoğan için de bir
tehdit. Cemaat Erdoğan’dan hoşlanmõyor ama
Abdullah Gül’ü çok seviyor.
Edelman’a sahte belge
servis edenler
- Ordu içinde birilerinin sürekli özellikle Taraf
gazetesine darbe belgeleri servis ettiklerini
biliyoruz. Siz o birilerinin kimler olduklarını
tahmin edebiliyor musunuz?
- O belgelerin sahte olduklarõ kesin. Şimdiye
kadar ordu içinde gerçek bir darbe hazõrlõğõ
olduğunu duymadõm. Zaten 2003 ve 2004’te ordu
içinde kimi kişilerde darbe özlemi olduğu
konuşuluyordu. Ama hiçbir kesin plan yoktu.
Şöyle bir belge ortaya çõktõ. Darbe yapõlacak ve
dost bir örgüt bu iş için kullanõlacak. O da Türkiye
Gençlik Birliği. Ama Türkiye Gençlik Birliği
2006’da kuruldu. O zaman aradaki tarih farkõ ne
oluyor? Taraf, Balyoz belgesinin eski Birinci
Ordu Komutanõ emekli Orgeneral Çetin Doğan’õn
yanõnda çalõşan birisi tarafõndan servis edildiğini
söyledi. Ama belgelere baktõğõmõz zaman bunlarõn
sadece Kara Kuvvetleri’nden değil, Deniz ve
Hava Kuvvetleri’nden de geldiğini görüyoruz.
Tek bir kişi farklõ kurumlardan o kadar çok
belgeyi nasõl çalacak ve saklayacak? Demek ki bu
belgeleri toplayan bir örgüt var. Ayrõca biliyoruz
ki ordu içinde bazõ belgeler bir süre sonra imha
edilir. Birileri o imha edilecek belgeleri demek ki
saklamõşlar.
- Peki, bu belgelerin yedi yıl önce MİT
tarafından Başbakan’a verildiği söyleniyor.
Sizce bu belgelerin yedi yıl bekletilip bugün
servise konulmasının amacı ne olabilir?
- Evet, esas soru bu. Eğer bu belgeler varsa
neden yedi yõldõr bunlar hakkõnda hiçbir işlem
yapõlmamõş? Geçen kasõm ayõnda ABD’nin eski
Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’la
Washington’da görüşmüştüm. O zaman bana
anlatmõştõ. Büyükelçiyken birtakõm sahte belgeleri
Edelman’a getirmişler. Zaten bu Türk basõnõnda
da çõktõ. Edelman şimdiye kadar bu belgeleri
kimin kendisine getirdiğini açõklamadõ ama bana
söyledi. Tahmin edebilirsiniz. Bu görüşmeden
sonra ben Çetin Doğan’õn damadõ Dani Rodrik’e
Edelman’la konuşmasõnõ, belki sahte belgeleri
servis edenlerin kimliklerini kendisine
açõklayabileceğini söyledim.
- Ergenekon ve Balyoz planlarının
hazırlandığı söylenen dönemde Genelkurmay
Başkanı Hilmi Özkök’tü. Eğer o dönemde bir ya
da birkaç darbe hazırlığı var idiyse ve
sorumlular hakkında hiçbir işlem yapılmadıysa
bunun baş sorumlusu Hilmi Özkök’ün kendisi
değil mi?
- Ben daha önce de söyledim. Hilmi Özkök en
tepedeki kişidir. Sadece ordu için değil, şirket,
okul olsun. Oralarda olanlardan baş sorumlu kişi
en tepedeki isimdir. Şunu da konuşalõm. Çetin
Doğan’õn düzenlediği gizli bir seminer değildi.
Birinci Ordu bünyesinde düzenlenen bir
seminerdi. Bundan Hilmi Özkök’ün de haberi
vardõ. Buna izin verdi; imzaladõ. Seminer sonrasõ
kendisine bir rapor gönderildi. Onu da okuyup
imzaladõ. Ama bugün bakõyoruz. Hiç kimse onu
en azõndan tanõk olarak çağõrmõyor. Ama yok. Bu
da şunu gösteriyor: Demek savcõlar gerçeğin
ortaya çõkarõlmasõnõn peşinde değiller. Sadece
askeri ezmeye çalõşõyorlar. Bunun başka bir izahõ
yok. Çünkü eğer gerçeğe ulaşmayõ amaçlamõş
olsalardõ ilk olarak Hilmi Özkök’ün ifadesine
başvururlardõ.
Cemaat, işine gelmeyenleri fanatik gruplara hedef gösteriyor
- Sizinle son
konuşmamızda cemaatten
ağır tehditler aldığınızı
söylemiştiniz. Bu tehditler
devam ediyor mu?
- Azaldõ. Raporu okuduktan
sonra cemaatten iki kişi bana
gelerek konuşmak istedi.
Gayet güzel konuştuk. Tabii
ki anlaşamadõk. Ama
cemaatin büyük kõsmõ onlar
gibi davranmadõ. Hep
tehditler aldõm.
Bugünlerde ise başka rapor
yazmadõğõm için tehditler
azaldõ. Aslõnda cemaat şiddet
kullanmõyor. Ama şiddet
kullanma eğiliminde olan
fanatik gruplara gazetesinde
yayõmlanan makalelerle hedef
gösteriyor. Esas tehditler de
bu fanatik internet
sitelerinden geliyor. Bana bir
şey yapmalarõ umurumda
değil. Ama yakõnlarõma zarar
verebilirler. Yani yaptõklarõ
çok tehlikeli.
Altõ hafta kadar önce yeni
bir yazõ yazdõm. Bunun
üzerine tekrarlanmaya
başladõ. En ilginç olan nokta
da benim raporumun Ağustos
2009’da çõkmasõndan sonra
tepkilerin başlamasõ ama en
sert tepkilerin de Kasõm
2009’dan sonra gelmeye
başlamasõdõr.
- Yani Washington’da
verdiğiniz Ergenekon
seminerinden sonra mı?
- Evet. Bana
saldõrmalarõnõn nedeni “Kral
Çıplak” demiş olmamdõr. En
büyük korkularõ gerçeklerin
ortaya çõkmasõ. Evet,
Ergenekon, Balyoz, Kafes
planlarõna uzaktan bakarsanõz
korkarsõnõz. Ama ayrõntõlara
indiğiniz anda neyin ne
olduğunu anlõyorsunuz.
Tezler tamamõyla çöküyor.
Zaten “Şeytan ayrıntıda
saklıdır” diye boşuna
söylememişler.
Burada size Çetin Doğan’õn
damadõ Dani Rodrik’i örnek
vermek istiyorum. Çetin
Doğan’õn tutuklanmasõna
kadar Dani Rodrik bu
davalarla fazla ilgilenmedi.
Ama kayõnpederi tutuklanõnca
bir blog açtõlar ve neyin ne
olduğunu anlamak için
ayrõntõlara girdiler. Dani
Rodrik çok şükür çok akõllõ
bir insandõr. Sonunda, “Buna
inanmak mümkün değil. Bu
sahte bir plan. Ayrıca çok
kötü kurgulanmış ve
kaleme alınmış” dedi.
ABD’nin eski Ankara
Büyükelçisi Eric Edelman da
aynõ şeyi söyledi.
Bir kere o planlarda
kullanõlan terminoloji askeri
terminoloji değil. Biz bile
daha iyi bir sahte plan
hazõrlayõp yazabiliriz.
TSK’nin
yõpratõlmasõ
NATO içindetehlikedir
- Mümtaz’er Türköne isimli bir kişi Türk Silahlı
Kuvvetleri’nin (TSK) lağvedilerek yerine başka bir
ordu kurulmasını istedi. Ardından tam YAŞ
kararları öncesi 102 komutan ve üst düzey subay
hakkında mahkeme yakalama kararı çıkardı.
Hasan Iğsız’ın da tam Kara Kuvvetleri
Komutanlığı’na atanması beklenirken mahkemede
ifade vermeye çağrıldığını öğrendik. Erdoğan ve
hükümetin istediği bir kişinin Genelkurmay
başkanlığının önünün açılması için bu
operasyonların yapıldığı iddialarına ne
diyorsunuz?
- Böyle birisi var mõ, yok mu bilmiyorum.
Bildiğim, üst düzey subaylarõn çoğunluğunun AKP
hükümetine sõcak bakmadõğõdõr. Böyle bir kişi
Genelkurmay başkanõ olduğu takdirde hükümetin
onu susturmasõ, kontrolü altõna almasõ çok zor
olacaktõr. Bunu biliyorlar.
Menderes döneminde benzer olaylar gördük.
Sonunda askerin morali bozuldu ve istenmeyen
hareketler oldu. İnşallah bu olmaz. Ama söylemek
istediğim asker ve hükümetin karşõ karşõya
getirilmemesi gereğidir.
Menderes döneminde Soğuk Savaş vardõ. Bugün
sõcak savaş var. TSK PKK’yle savaşõyor. Komutan
PKK’yle savaşõrken mahkemede ifade vermeye
çağõrõlõyor. Onun altõndaki subaylar ne hisseder bu
durum karşõsõnda? Böyle bir durumda PKK’ye karşõ
nasõl etkili savaşacaklar? Askerin morali zaten
bozuk. Üstelik kendi aralarõnda kim temiz, kim
değil çok iyi bilirler. Bu insanlarõn suçsuz olduğunu
çok iyi biliyorlar. Zaten bunu herkes biliyor.
Bakõn, demin Hilmi Özkök’ten söz ettik. Neden
hiç kimse Hilmi Özkök’e bir şey sormuyor? Her şey
çok açõk. Bir cemaat ve bir hükümet YAŞ’õ
karõştõrmaya çalõşõyorsa ve kendi adamlarõnõ terfi
ettirmek istiyorsa o zaman ordunun askeri gücü
azalacaktõr. Bu tehlike sadece Türkiye için değil
NATO için, bölge için de geçerlidir.
P
O
R
T
R
E
GARETH JENKINS
1989’dan beri İstanbul’da yaşayan İngiliz, Galli gazeteci,
yazar ve analist. Üniversitede eski Yunanca ve Latince
okudu. The Sunday Times gazetesi, Jane’s yayõnlarõna ve
kimi düşünce kuruluşlarõna yazõlar yazõyor. The
Economist Intelligence Unit’e birkaç rapor hazõrladõ.
Türkiye ve bulunduğu bölgeyle ilgili siyaset, ekonomi ve
güvenlik konularõnda pek çok yazõ yazdõ. Özel ilgi alanlarõ
sivil-asker ilişkileri, siyasi İslam ve terörle mücadele.
“Türk Silahlõ Kuvvetleri ve Siyaset” ile “Türkiye‘de Siyasi
İslam: Batõ’ya Koşarken Yönünü Doğu’ya mõ Çeviriyor?”
isimli iki kitap yazdõ. Üçüncü kitabõ da yolda.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Siz yirmi küsur yıl önce Türkiye’ye geldiniz. O
zamanki Türkiye’yle bugünkü Türkiye’yi kıyasladığınızda
neler görüyorsunuz?
- Size şöyle bir örnekle cevap vereyim. Yirmi beş yõl önce
Mõsõr’a gitmiştim. Geçen yõl 25 yõldan sonra ilk kez yine
gittim. Bazõ şeyler değişmişti ama genelde Mõsõr aynõ
Mõsõr’dõ. Ama Türkiye bazõ iyi, bazõ kötü bakõmlardan çok
değişti. Günlük hayatta pek çok olumlu gelişme görüyoruz.
Her türlü tüketim ürününü burada bulabilmek artõk
mümkün. Gelişmiş dünyadaki bütün yeni teknolojiler
burada da var. Ama ciddi olarak yüzyõllardõr hiç
değişmeyen toplumsal paranoya. Bu toplum komplo
teorileri kurmaya çok meraklõ. Türk insanõ çok şeye
inanõyor ama hemen hemen hiçbir şeye güvenmiyor. Ben ilk
kez Türkiye’ye geldiğimde o kadar yöresel farklõlõklar
yoktu. Bu uçurum zaman içinde gittikçe arttõ. İstanbul’da
bugün artõk farklõ mahalleler değil, farklõ ülkeler var.
Birbirine paralel kültürler sizi hemen çarpõyor. Ama siyasete
bakõyorum. Rüşvet, yolsuzluk hâlâ çok yaygõn. O hiç
değişmedi. Evet, eski Deniz Kuvvetleri Komutanõ İlhami
Erdil yolsuzluktan hapis yattõ. Ama hiçbir bakan
yolsuzluktan içeri girmedi. İktidara gelen parti üyeleri bütün
akrabalarõnõ, çocuklarõnõ birdenbire zengin ediveriyorlar. O
da değişmedi. Bir de şimdiye kadar görülmemiş bir
Ergenekon davasõ var. Hükümet 28 Şubat’tan ve saplantõ
halinde dolayõsõyla Deniz Kuvvetleri’nden öç almaya
çalõşõyor. O dönem çok ezildiklerini düşünüyorlar. Bugün
ise tam tersi oldu. Onlar ordudan öç almaya çalõşõyor.
Hatõrlatayõm, Batõ Çalõşma Grubu’nu kuran eski Deniz
Kuvvetleri Komutanõ Oramiral Güven Erkaya’ydõ.
- O ezilmişlik duygusu bu kadar büyük bir hınçla
insanların üzerine gitmeyi, sistemi altüst etmeye çalışmayı
gerektirir mi?
- Tabii ki gerektirmez. Haksõzlõk yapõlõyor. Beni en çok
kõzdõran nokta da bütün bunlarõn demokrasi adõna
yapõlmasõdõr. Bu ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Hep
söylüyorum. Ergenekon’da sadece birkaç kişi var. Onlarõn
dõşõndakilerin o davaya dahil edilmesine yüzde yüz
karşõyõm. Zaten AKP ve cemaatten farklõ kim düşünüyorsa
Ergenekoncu oluyor.
Ergenekon’da, Balyoz’da savcõlar
gerçeğin peşinde değiller. Sadece askeri
ezmeye çalõşõyorlar. Gerçeğe ulaşmayõ
amaçlamõş olsalardõ ilk olarak Hilmi
Özkök’ün ifadesine başvururlardõ.
Cemaat bugün Tayyip Erdoğan’dan
çok daha güçlü. Bu bir bakõma
Erdoğan için tehdit. Cemaat
Erdoğan’dan hoşlanmõyor ama
Abdullah Gül’ü çok seviyor.
Demokrasi adına ikiyüzlülük yapıyorlar
[email protected]