19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Doğan Berker: “Bir deli kuyuya yirmi altı taş attı, şimdi bize ‘Bunları çıkarın’ diyorlar; söyler misiniz hangisini?” Ertan Somunkıran: “Recep’in ‘kolektif akıl’ anlayışı, ‘gel suçlarıma katıl’ anlayışıdır!” TÜRKLER N tarih boyunca sahnede kalmalarını “devlet yönetme” geleneğine bağlıyor Reşit Çağın fakat 2002 yılından sonra bu geleneğin bozulmaya başladığına dikkati çekiyor: “Vatana ve topluma olan aidiyet duygusu söylemleriyle tartışmalı hale gelenler, devlet erkini ele geçirdikçe devlet adamı ciddiyeti, saygınlık gibi kavramlar ithal malı derin dondurucuya kaldırıldı. Bu yıl ilk kez Yüksek Askeri Şûra kararları planlandığı gibi açıklanamadı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de onun bunun adamı olmak ya da öyle olduğu sanılanları bir yerlere getirmek gafletinin ülkemize ancak felaket getirdiği yakın tarihte açıkça görüldü. Norman Mailer ‘Modern demokrasi, sınırları belirlenmemiş bir zorbalık yönetimidir; insan nereye kadar gidebileceğini ancak dosdoğru ilerlerken durdurulduğu zaman anlar’ diyor. Yüksek yargının ‘suçlusun ama devleti idare edebilirsin’ diyen akıl almaz kararı ile tertip kokan koalisyona karşı ordunun yurtsever askerlerini ‘yargıya güveniyoruz’ teslimiyeti içinde kurban verdi. ‘Nereye kadar gidebileceği’ kaygısı taşımayan zorba bir yönetimin ülkeyi bugünlere getirmesine zemin hazırlandı. Bugün; istediğini elde ettiğini sanan Pirus zaferi galipleri, devleti sarsmanın bedelini yarın hepimize ödetecektir!” CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Gökçeada’dan İzlenimler Birkaç gündür Gökçeada’dayız. Buraya ikinci gelişimiz. Sevgili dostlarımız Yüksel Pazarkaya ve eşi İnci, 18 yıl önce adanın tarihsel dokusunun korunduğu Bademli Köyü’nde, geniş bahçesinde erik, nar, dut, badem, iğde ağaçlarının boy attığı, aralarını çeşitli çiçeklerin süslediği, asmaların üzüm verdiği, bir yanında patlıcan, biber ve domatesin yetiştiği eski bir taş ev satın almışlar. Ev, karşı tepedeki Kaleköyü’ne ve tepenin eteklerinin denizle buluştuğu küçük koydaki, bir mendirekle korunmuş olan balıkçı limanına bakıyor. Böyle güzel bir yerde dostlarımızla bir arada olmanın keyfini çıkarıyoruz. Bu yazıyı da evin önündeki, yeşilin türlü tonlarıyla çevrelenmiş terasta yazıyorum. Bademli, eski adıyla Gliki bir zamanlar yalnızca Türkiye Cumhuriyeti uyruklu Rum nüfusun yaşadığı bir köymüş. Köydeki evlerin çoğunluğunun mülkiyeti hâlâ Rumların elinde, fakat çoğu zaman içinde Yunanistan’a göçmüş, bazıları yaz aylarında Bademli’ye gelip köylerinde özlem gideriyorlar. Gökçeada, İstanbul ve Bozcaada gibi 1924 mübadelesine dahil edilmemiş. Yunanistan’a göçün nedeni Kıbrıs sorunundan kaynaklanan 6-7 Eylül 1955 olayları, 1964 yılında Yunan uyruklu nüfusa uygulanan zorla göç ettirme, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı gibi gelişmeler karşısında duyulan tedirginlik ve korku. Bugün de yaz-kış köyde yaşayan yaşlı Rumlar var; son yıllarda Yunanistan’da emekli olan kimi Rumlar da Bademli’ye, eski evlerine geri dönüyorlar. Eski adı İmroz olan Gökçeada’da kayıtlı Rum nüfus yaklaşık 6.000 iken adada sürekli yaşayanların sayısı 300’ü bulmuyor, ancak bu sayı yaz aylarında 1.200’e kadar yükseliyor. Gökçeada, ilçe merkezi ile Kaleköy, Bademli, Yeni Bademli, Zeytinliköy, Tepeköy, Dereköy, Uğurlu, Şirinköy ve Eşelek adlarındaki dokuz köyden oluşuyor. İlçe merkezinin nüfusu 10.000, köylerin nüfusu ise yaklaşık 3000. Toplam 13.000 olan nüfus içinde adada yaşamayan fakat nüfusa kayıtlı 6.000 Rum da yer alıyor. Devlet, Rum göçüne bağlı olarak ortaya çıkan nüfus kaybını dengelemek amacıyla birtakım önlemler almış. Trabzon’un Çaykara ilçesinden aileler getirilerek Dereköy-Şahinkaya’ya yerleştirilmiş. Yeni Bademli ve Uğurlu köyleri de bu önlemler çerçevesinde 1984 yılında kurulmuş. Yeni Bademli’ye Isparta ilinden 93 aile ile Karadeniz illerinden 25 balıkçı ailesi, Uğurlu köyüne Muğla ve Burdur illerinden 100 aile iskân edilmiş. Şirinköy ise Bulgaristan göçmenleri için kurulmuş. Adada ayrıca kendi girişimleriyle gelip yerleşen küçük bir Kürt nüfusu da bulunuyor. Bu karışık nüfus yapısı adaya renkli bir görünüm kazandırmış. Bademli köyünün bir kahvesi var. Önünde de kocaman bir dut ağacı. Bazen gölgesinde oturup çay, kahve içiyoruz. Tek tük Rumlar da geliyor kahveye; bunlar daha çok köylerine yaz turisti olarak gelenler. Üzerlerinde gözle görülür bir tedirginlik var. Aralarında alçak sesle konuşuyorlar ve bizlerle göz göze gelmemeye çalışıyorlar. İlk başta anlamsız gelen bu davranışları Yunan devletinin bu doğrultuda izlediği politikalar düşünüldüğünde anlamsız olmaktan çıkıyor. Yunan devleti, Türkiye’den gelen göçmenlere çeşitli araç ve yöntemleri kullanarak sürekli “bizim” duygusunu pompalıyor. Yunanistan, “derin devlet” politikasında ister İstanbul, ister Bozcaada, ister Trabzon, isterse Gökçeada olsun “bizim” demekten vazgeçmiyor. Böyle olunca da masanızdaki Rumlarla bir diyalog kurmayı başarıp duygularını biraz kaşıyınca “Buralar bir gün yeniden bizim olacak!” tuzağına düşüveriyorlar. Oysa onlar Yunanistan’da yaşıyor olsalar da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları ve ada, üzerinde yaşayan herkes kadar, hatta daha fazla “onların.” Bu adada doğmuşlar, bu adada okula gitmişler, bu adanın kiliselerinde dua etmişler, bu adada evlenmişler, annelerini, babalarını bu adanın toprağına vermişler. Doğal ki “bizim” diyecekler. Ne var ki “bizim”leri bireysel değil, bir başka devletin “derin” politikaları adına “bizim” diyerek tarihsel gerçeklere ters düşüyorlar, boş hayallerle sarmalanıyorlar. Sanırım bu “bizim” kavramı üzerine daha derin, daha ayrıntılı düşünmemiz gerekiyor. [email protected] www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ İstanbul ‘Kazanmõş!’ UNESCO Dünya Mirası Ko- mitesi’nin geçen hafta sonu Bre- zilya’daki toplantõsõnda İstanbul için aldõğõ karar şöyle özetlenebi- lir: “Koruma konusundaki ih- maller ve yanlışlar sürüyor ama tehlike altındaki miras listesine alınması için son bir şans daha tanıyalım.” Çünkü İstanbul’u yönetenler UNESCO’ya söz vermişler; “Biz ettik siz eylemeyin; hatalarımı- zı derhal gidereceğiz” demişler... Hatta bunlarõ Brezilya’daki top- lantõya katõlarak “yemin billah” dile getirmişler... Eh, Dünya Mirasõ Komitesi de bu “resmi”(!) sözler karşõsõnda “size inanmıyoruz” diyemeyece- ğine göre “bir yıl daha bekle- me”yi yeğlemiş. Yani İstanbul’un, örneğin Bağ- dat gibi ya da savaş yõkõmõnõ ya- şayan diğer tarihi dünya kentleri gibi “risk” altõnda olup olmadõğõ konusundan “vazgeçilmiş” değil. Şu savaşlar çağõnda dünyanõn “bombalanmamış” kentleri ara- sõnda olmakla gurur duyan İstan- bul’un “bombalanmış”larla aynõ kefeye konacak kadar “tahrip” olmasõ, 2011’de de UNESCO’nun gündeminde... 5 yıldır söylenenler Aslõnda, neresinden bakõlõrsa bakõlsõn İstanbul’umuz adõna, ül- kemiz adõna “yüz kızartıcı” olan bu durumu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) kamuoyuna şöy- le duyurdu: “İstanbul Kazan- dı”!... İBB’nin 29 Temmuz 2010 ta- rihli basõn bülteninde, bu başlõğõn altõnda deniyor ki: “İstanbul’un tarihialanlarıtehlikealtındade- ğil.” Oysa bõrakõn “tarihi alanlar” denen Suriçi’ni, örneğin Galata- port projesiyle Karaköy-Dolma- bahçe arasõnõn; ya da Haydarpa- şaport projesiyle Kadıköy-Üs- küdar kõyõlarõnõn ve hatta 3. köp- rüyle de kentin tüm doğal alanla- rõnõn “ciddi tehlike altında” ol- duğuna dair UNESCO raporlarõ tam 5 yõldõr İBB’ye “göstere gös- tere” kamuoyuna açõklanõyor. Bu kez bizden “ivedi iste- nen”ler de kentin nasõl bir “tehli- ke”yi yaşadõğõnõ açõkça kanõtlõ- yor... Bunlar, aynõ basõn bildiri- sinde özetle şöyle yer alõyor: “UNESCO Türkiye’den, önü- müzdeki dönemde bazı hususla- rı sonuçlandırmasını talep etti. Bunların başında ‘Haliç Metro Geçişi Köprü Projesi’nin İstan- bul’un görüntüsünü zedeleyip ze- delemeyeceği’nin tespiti geliyor. Yanı sıra ‘İstanbul’un tarihi alan- larõnõn bütünsel biçimde korun- masõ için Yönetim Planõnõn bir an önce bitirilmesi’; büyük ölçekli altyapı projeleri ‘uygulanmadan önce kültür mirasõ üzerindeki et- kileri’nin değerlendirilmesi; ‘Osmanlõ ahşap evlerinin bütünsel bir plan içinde korunmasõ’ gibi...” Şimdi soralõm... Bu “uyarı”lar tam 5 yõldõr yinelendiği halde ne- den hâlâ gündemde? Haliç’te kurulacak metro köp- rüsünün, dünyada eşi olmayan bir tarihsel su ve kent havzasõnda; yani, bir yamacõnda Gala- ta’nõn, diğer yamacõn- da Süleymaniye’nin yer aldõğõ bir peyzaj içinde “demir yığını” olmamasõ için hangi mimarlõk ve şehircilik kurumlarõna danõşõl- dõ? İstanbul’un tarihi alanlarõnõn “yaşatıla- rak korunması”; ör- neğin AVM’lere tanõ- nan teşvik ve ayrõcalõklardan daha fazlasõnõn geleneksel çarşõ ve pa- zarlara gösterilmesi yönünde han- gi yasa taslağõ hazõrlandõ? Anadolu-Avrupa yakasõ ara- sõndaki denizaltõ karayolu tüneli- nin otomobilleri “Suriçi’ne pom- palama”sõ neden hâlâ engellen- miyor? Bin yõllõk Sulukule’yi neden yok ettiniz? Fener-Balat’ta neler dönüyor? Tarlabaşı kimlere peş- keş çekiliyor? SüleymaniyeveZeyrek’tekies- ki Osmanlõ mahallelerinin, ahşap konaklarõn, sokaklarõn, tüm doku- nun kurtarõlmasõ yönünde hangi önlemler alõndõ? Bütün bu sorularõn yanõtlarõ ne kadar hüzün verici ise İstanbul’u, 5 yõldõr “tehlikedeki miras liste- sine aktarma” gündemiyle dün- yaya rezil etmek de o kadar utanç vericidir. Artõk dünya kültür çevrelerinde UNESCO’nun İstanbul için duy- duğu “kaygı”lar konuşuluyor. Buna neden olan, bundan sorum- lu olanlar da Brezilya’daki son ka- rar için “İstanbul Kazandı” di- yebiliyorlar!.. Bari artõk susun; başõnõzõ öne eğin; “kepaze”liği bile “başarı” gibi göstermekten vazgeçin. SAYFA CUMHUR YET 8 AĞUSTOS 2010 PAZAR 16 YAŞ, NAŞ oldu: Nizamı Askeriye Şakşukası! Fetoş’a! Hikmet Keskineğe: “Kuran’ın Tekasür suresinde Allah buyuruyor: Çoğunluk olma hırsınız sizi o kadar meşgul etti ki, mezarlardakileri bile sayacak kadar ileri gittiniz. Ant olsun ki cehennemi göreceksiniz!” Akıllım Kuyu YağmurDeniz Pirus zaferinin galipleri! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” C VANIMIN padişahı Fatih Sultan Recep “Bana, ‘Adnan Menderes’in akıbetini biliyor musun’ diyorlar. Biz bu yola beyaz gömleğimizi giyerek çıktık. Ruhumuzu bedenimizi bu uğurda vakfettik” diye kükreyince “eyvah” dedim kendi kendime; Recep’in etrafındakiler iyice cahilleşti; Menderes’in akıbetinden kimsenin haberi yok. Sonra, Recep’in “beyaz gömlek” dediği kolalı gömlek olmadığına göre herhalde kefenden söz ediyor diye düşündüm. Bu kez daha büyük bir eyvah demek geldi içimden: Recep, Türkiye’de idamın kaldırıldığını bilmiyor, terörist başını bile asmayan bu devletin terörist başına “sayın” dediği için kendisini asacağını sanıyor! İnsan bu tür karmaşık duygulardan hastane yatağında kurtulmaya çalışırken empati yapmaktan da kendini alamıyor. Valla civanımın sultanı Recep haklı; “milli irade” dedikleri milletvekillerinin parmak hesabı; parmaklar bir kalktı mı beyaz gömlek bir anda kefen oluverir Allah korusun! Ben kendi derdimi unutmuş Recep’in derdine derman bulmaya çalışırken Başkent Üniversitesi Alanya Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü kardiyolog Yrd. Doç. Dr. Cevahir Haberal birinci kattaki tüm hastalara seslenircesine “Günaydın” diyerek odaya girdi. Sabah saat 07.30’daki bu enerji, amcası Prof. Dr. Mehmet Haberal’dan gelen bir soyaçekim olmalı. İstanbul’da altı ay süren kemoterapi ve radyoterapi seansları bitmiş, yorgunluktan ben de bitmişim; 94 kilodan 69 kiloya düşmüşüm; üre ve kreatinin yükselmiş; gözlere katarakt inmiş ve Alanya’ya kaçmışım ve tam bir trajikomik Türk filmi çekiyorduk ki Cevahir Haberal senaryoya müdahale etti. Genel koordinatör Ali Yavuz önde, ben arkada düştük koridorlara. Nefroloji uzmanı Doç. Dr. Gültekin Gençtoy, Göğüs Hastalıkları uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Lakadamyalı, Gastroenteroloji uzmanı Yrd. Doç. Dr. Aşkın Erdoğan, Radyoloji uzmanı Yrd. Doç. Dr. Hatice Lakadamyalı, Anestezi uzmanı Dr. Tayfun Birtay, Göz Hastalıkları uzmanı Op. Dr. Bülent Kalay, İç Hastalıkları uzmanı Dr. Nurcan Alhan ile birinci kat, ameliyathane ve yoğun bakım hemşireleri ne üre bıraktılar ne de tansiyon! Beni sorarsanız hastaneden çıktım, çok iyiyim ve o kadar iyiyim ki Recep’in durumuyla bile ilgilenmiyorum! Alanya’da KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] [email protected] Sulukule “idi”... Onarmak yerine yok ettiler! (İFSAK) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Beyşehir Gölü kõ- yõsõndaki ünlü Sel- çuklu sarayõ. 2/ Meydan... Tiyatro, sinema gibi eğlence yerlerinde ve parla- mento salonlarõnda özel bölme. 3/ Bir derebeyin himayesi- ne girip kendini, onun hizmetine ada- yan kimse... Püskür- tü. 4/ Horoz, hindi gibi hayvanlarõn tepesinde bulunan kõrmõzõ deri uzan- tõsõ... Eski Mõsõr’da güneş tanrõsõ. 5/ Can Yücel’in bir şiir kitabõ. 6/ Eski dilde su... “Tutarık, yilbik” gi- bi adlar da verilen sinir hastalõğõ. 7/ “Eve ekmekle --- götürmeyi / Böyle ha- valarda unuttum” (Orhan Veli)... Suriye’de bir kent. 8/ Kumaş üzerine yapõlan bir tür işleme... Bir Asya ülkesinin başkenti. 9/ Hint klasik- leri arasõnda yer alan erotizm kitabõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şarap mahzeni... Cüretkâr. 2/ Muğla’nõn bir ilçesi... Ni- jerya’nõn başkenti. 3/ Çomak biçiminde bakteri... Optik kay- dõrma. 4/ Akarsu kõyõsõndaki çalõ ve ağaççõklarõn üzerinde de yaşayabilen bir balõk... Radyum elementinin simgesi. 5/ İçin- de diri balõk saklanan, denizden ayrõlmõş havuz. 6/ Bir renk... Sakarya ilinde bir ilçe. 7/ Özel bir cam kap içinde likör, şa- rap ve meyve suyu karõştõrõlarak hazõrlanan içki... Teniste kul- lanõlan oyun aracõ. 8/ Kadõn erkek birlikte oynanan bir halk oyunu... Yabancõ paralarõn ulusal para cinsinden değeri. 9/ “Ben gelmedim --- için / Benim işim sevi için” (Yunus Em- re)... Karõşõk renkli. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D İ N A M İ Z M İ Ç E R İ K A F A L A M A S Y A S İ P S İ A Ş K P A T K I O F O R S A R O R O R O T B A R M A B A R A A N A L A B A N D A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle