Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
Kışlalı bugün hayatta olsaydı eminim bu
değerlendirmesine AKP iktidarının icraatını da
ekler, kaygılarını o cesur ve bilgili kalemiyle dile
getirirdi. Bunu yaparken halktan da hiçbir zaman
umudunu yitirmezdi.
12 Eylül referandumuna da bu pencereden
bakardı.
Halkın bir bölümünü kandırabilirsiniz. Elinizdeki
bütün olanakları kullanıp çoğunluğunu da
kandırabilirsiniz. Ama tümünü asla
kandıramazsınız.
Bu sözü zamana da yayabiliriz:
Halkı bir dönem kandırabilirsiniz, yine her şeyi
kullanıp bir dönem daha kandırabilirsiniz. Ama
sürekli kandıramazsınız.
25 yılda 17 kez değiştirilmiş, üçte biri
yenilenmiş 12 Eylül Anayasası’na sanki ilk kez
dokunuluyormuş gibi bir hava veriliyor.
Yalan...
12 Eylül uygulamaları hakkında dava açabilmek
için zamanaşımı bu yıl doluyor. Bir başka deyimle
önündeki tüm engeller kalksa da pratik dava
süresi dolmuş oluyor.
Oysa iktidar 12 Eylül’den hesap sorulmasının
önü açılacakmış gibi propaganda yapıyor.
Yalan...
12 Eylül’ün en önemli kurumlarından biri
hangisi?
YÖK!
YÖK kurulduğunda Türkiye’de 15 üniversite
vardı. Bugün üniversite sayımız 3 haneli
rakamlarla ifade ediliyor. Bu anlamda YÖK’ün en
azından yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ama laf
ettirmiyorlar. Neden? Çünkü tümüyle kendi
ellerine geçti.
Hal böyleyken çıkıp 12 Eylül mantığını
temizliyoruz, diyorlar.
Yalan...
Çalışanlara çoklu sendika hakkı getirerek,
onlara iyilik yaptıklarını söylüyorlar. Oysa bu
yöntemle sendikaların ortak gücünü kıracaklar.
Güçlü sendikanın olmamasıyla karşılarında
çalışanları savunacak güçlü bir yapı da
olmayacak. Ama hükümet bunu demokratikleşme
diye sunuyor.
Yalan...
Bütün bunlardan öte Başbakan meydan
meydan dolaşıp şunu söylüyor:
“Referandumda hükümet icraatını
oylamayacaksınız. Hükümetle bir ilgisi yok...”
Yalan...
Bunun yalan olduğunu ne zaman göreceğiz?
Referandumdan hükümetin istediği oran çıktığı
gün... O gün Başbakan çıkacak, şunları
söyleyecek:
“Halkımız samimiiiyyyetle bize teveccüh
göstermiştir. Hükümetimize bir kez daha yola
devam demiştir. Anayasa değişikliklerinin arkasını
getir demiştir...”
İstanbul’u bilenler hemen anımsayacaktır.
Yazının tam şeklini unuttum ama, Boğaz
Köprüsü’ne yaklaşırken şöyle bir tabela vardır:
“Köprüden önceki son çıkış.”
O çıkışı kaçırdınız mı geri dönüş yok.
Ülkeyi ayrıştıran, karıştıran hükümet
politikalarına karşı son çıkış “hayır”dır!
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer
gazeteciler tahliye edilecekler mi?
İkiye bir sürekli tahliye başvurularını
reddeden üç üyeli mahkemeden bu gece
ikiye bir tahliye kararı çıkacak mı?
Yoksa… dışarıda esen rüzgârın etkisi
sürecek mi ya da referandum sonucu
beklentileriyle yeni bir aşamaya mı gireceğiz?
İçerideki gazeteci… uzadıkça uzayan
tutukluluk döneminin cezaya dönüşmesine
artık isyan eden… belki de gün olur
bastıramadığı hiddetine yenilerek Silivri’nin
kalın yüksek duvarlarını bir yumruk darbesiyle
yıkıp esenliğe, özgürlüğe kavuşmayı
düşleyen… çocuklarını kucaklamanın hasreti
ile yanan… “bu davada yargılayan olmaktansa
yargılanan olmayı” yeğleyen gazeteci...
…dışarıya çıkmayı, “yaşamak güzel şey!
Ama bir ormandaki ağaçlar gibi hür” diye
bağırabilmenin hasretini çeken… davayı,
saçma sapan iddiaları düşünmeden özgürce
nefes almaktaki engelleri aşmaya çalışan
gazeteci…
…içeride “diğer koğuşlardakilerle görüşme
hakkının elinden alınmasından” yakınır halde.
İki kez hapsedilmişsin sen Balbay: Bu
uygulama “yalnızlaştırmanın” da ötesinde. Bu
yüzyılda işkencenin yeni bir türü!
“Varlığı belli olmayan bir terör örgütüyle”
ilgili görülerek daha ne kadar yatacak?
Geceyi umutla ama kuşkuyla bekliyoruz.
Yargı, yazılmayan, açıktan söylenmeyen
ama konuşulan bir gerçekten; siyasetin, bu
iktidarın manevi baskısından acaba
kurtulacak mı bu gece?
Mahkeme kapısı görmemiş, hapishane
kokusunu koklamamış olanlar yargının
siyasallaştığını kanıtlayan son somut
örneklere karşın Balbay ve gazeteci
arkadaşlarımızın neden hâlâ içeride
yattıklarına değinemiyor, asıl derdin üzerine
gidemiyor, yargıyı eleştirmekten kaçınıyorlar.
Bu ülkede bir davada (102 asker) hukuk
uygulanıyor. İçeride kalmalarında hukuksal
gerekçelerin, nedenlerin söz konusu olmadığı
(Ergenekon) ilgili diğer bir davada sanık
iskemlesine oturtulanların -inandırıcı hiçbir
dayanağı olmadığı halde- tutukluluğu devam
ediyor.
Olayların getirip önümüze koyduğu bu
gerçek karşısında yargının siyasallaştığını açık
yüreklilikle yazıp söylemekten kaçınmanın
anlamı ne?
Elbette içeridekiler dışarıdakilerden çok
daha cesur ve son olayları analiz ederek
vardıkları sonuçlar elbette daha sağlıklı.
Mustafa Balbay’ın geçen salı günü
duruşmada siyasallaşan yargı gerçeğine
parmak basan şu cümleleri satır aralarında
kaynayıp gitti.
“… Adalet Bakanı Sadullah Ergin bu
davanın baş mübaşiri olmadı mı?” diye sordu
Balbay.
Bu saptamadan sonra Balbay’ın yargının
siyasallaştığını vurgulayan şu cümlesini bir
kez daha okuyalım:
“… Bir AKP adliyesi yaratıldı. Baş
müşavirliğini Adalet bakanı üstlendi…”
İzin verin bir ekleme yapalım:
AKP adliyesinin baş müşaviri Adalet Bakanı
ise… başsavcısı Başbakan RTE!
Tuncay Özkan’ın mahkeme heyetine
söylediği -yine satır aralarında kaynayıp
giden- şu cümlesi yargının siyasallaştığı
gerçeğini vurgulamıyor mu: “Ben sizin siyasi
duruşunuza göre mi yargılanacağım?”
“Adalet siyasal nedenlerle gölgeleniyor.”
Bu gerçeği 19. yüzyılda Fransa’da patlak
veren Dreyfus davası sırasında hukuk
skandalına başkaldıran yazar Emile Zola
söyledi.
“Siyasal gücün emrindeki yargının adalet
dağıtamayacağını” da…
Zola, “…adaletin gerçekleşmesi için fazla
bir şey yapmayan hükümetin aczinden” de
söz ediyordu...
Acaba Emile Zola, bugünkü Türkiye’de
yargıyı egemenliğine almak için anayasa
paketi hazırlayan hükümetin… adaletin tecelli
etmesini bekleyeceği yerde… açılan davalara
savcı aradığını, savcılığa soyunduğunu…
daha dava görülmeden, görüldüğü sırada
taraf olduğunu kanıtlayan
açıklamalarını izleseydi… Yargıtay’ın
tutukluluğun cezaya dönüşmesine karşı çıkan
kararını hiçe sayan mahkemeler olduğunu
görseydi acaba ne yazar, ne derdi?
Bu ülke ne yazık ki yaklaşık iki yüzyıl öncesi
Fransa ile bugün aynı, hatta hukuksal, siyasal
açıdan daha ağır koşutlarda.
Dreyfus davası Fransa’nın yaşadığı en
büyük hukuksal skandal olarak tarihe geçti.
Ergenekon davası tarihe -herhalde- yargının
tarafsızlığını koruduğu ve siyasallaşmadığını
kanıtladığı dava olarak geçmeyecek.
Öğle üzeri Balbay ile Tuncay’ın isyanını
haklı bulan Başbakan Yardımcısı Bülent
Arınç’ın sözleri tahliyelere umut ışığı düşürdü.
Lakin kuşku hâlâ rehberimiz: Açıklama içten
midir, yoksa hükümetle ilgili yerleşik yargıyı
gidermeyi mi amaçlıyor?..
Bu gece sonuca göre değerlendireceğiz.
[email protected]
SAYFA 13 AĞUSTOS 2010 CUMACUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Ağustos
Oslo Y 18
Helsinki B 23
Stockholm Y 24
Londra Y 18
AmsterdamY 18
Brüksel Y 19
Paris Y 21
Bonn Y 21
Münih Y 20
Berlin Y 24
Budapeşte Y 28
Madrid Y 24
Viyana Y 26
Belgrad PB 32
Sofya Y 28
Roma Y 26
Atina A 35
Zürih Y 19
Moskova Y 29
Aşkabat A 35
Taşkent A 36
Bakû A 35
Bişkek A 31
Tiflis A 36
Kahire A 36
Şam A 39
İstanbul B 32
Edirne B 37
Kocaeli B 36
Çanakkale A 36
İzmir A 36
Manisa A 41
Denizli A 40
Zonguldak B 30
Sinop B 30
Samsun B 32
Trabzon Y 31
Giresun B 32
Ankara A 37
Eskişehir A 36
Konya A 36
Sıvas A 33
Antalya A 32
Adana B 36
Mersin B 34
Diyarbakır A 41
Şanlıurfa A 41
Mardin A 38
Siirt A 39
Hakkâri Y 28
Van Y 28
Kars Y 27
Ülkemizin ku-
zey ve doğu ke-
simleri parçalı
bulutlu, Doğu
Karadeniz’in
doğusu ile Do-
ğu Anadolu’nun
doğusu kısa sü-
reli sağanak ve
gök gürültülü
sağanak, diğer
yerler az bulut-
lu ve açık geçe-
cek.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un
inisiyatifiyle 2 Ağustos’ta kurulan Ulus-
lararası Soruşturma Paneli 10 Ağus-
tos’ta görevine başladı. Yeni Zelanda
Eski Başbakanı Geoffrey Palmer’in
başkanlığını, Kolombiya Eski Devlet
Başkanı Alvaro Uribe’nin başkan yar-
dımcılığını yürüttüğü komitenin diğer iki
üyesi ise Türkiye ve İsrail tarafından be-
lirlendi.
Yetkisini ABD açıkladı
Ankara bugüne kadar yaptığı tek resmi
açıklamada bu komisyonun görev ve yetkile-
rinin ne olacağına ilişkin net bir açıklama
yapmadı. Komitenin neyi yapıp neyi yapama-
yacağını Türk halkı ABD’nin BM Daimi Tem-
silcisi Susan Rice ile BM Genel Sekreteri’nin
Sözcüsü Martin Nesirsky’nin açıklamaların-
dan öğrendi. ABD açıklamasına göre panel, bir
tahkikat komisyonu olmayıp, yetkisi “İsrail ve
Türkiye’nin yapacakları ulusal soruşturmaların
raporlarını almak ve gözden geçirmekle” sınırlı
olacak. BM Sözcüsü Nesirsky de buna ilave
olarak panelin eğer gerek görürse ulusal so-
ruşturmaların sonuçları hakkında “izahat ya da
ek bilgi isteyebileceğini” duyurdu. Yani Türki-
ye’nin beklentisi doğrultusunda kimin haklı ki-
min haksız olduğunu ortaya koyacak bir yapı
söz konusu değil.
Apar topar topladık
İsrail, BM’nin kararı öncesinde kendi ulusal
soruşturma komisyonunu başlatarak Başba-
kan, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay
Başkanı’nın sorgulanacağını açıklamıştı. Tür-
kiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve
Adalet Bakanı Sadullah Ergin başkanlığında
bir komisyon oluşturduğu kamuoyuna duyu-
rulsa da o komisyonun çalışıp çalışmadığı ko-
nusunda kimsenin bilgisi yoktu. BM panelinin
İsrail ve Türkiye’nin ulusal soruşturmalarını göz-
den geçirmekle yetkili olduğu ortaya çıkınca,
Başbakanlık’ça apar topar yeni bir Ulusal
Araştırma ve İnceleme Komisyonu kuruldu.
Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndaki
komisyonda Dışişleri, Adalet, İçişleri ve Ulaş-
tırma Bakanlığı yetkilileri yer alacak. Ulusal Ko-
misyon’un çalışmaları ve BM Komisyonu’ndan
çıkabilecek sonuçlar hakkında Ulaştırma Ba-
kanı Binali Yıldırım ile konuştuk. Aldığımız bil-
gilerden çıkardığımız sonuçlar şunlar:
“Hiçbir şey tutturamazlar”
1. İsrail’deki soruşturmaya benzer biçimde
“Bizim de bir hatamız var mı?” şeklinde hü-
kümet yetkililerinin sorgulanması söz konusu
olmayacak. Yıldırım, “Bizim için endişe duya-
cak, ‘Aman biz de şöyle yapmasaydık’ diye-
ceğimiz hiçbir unsur yok” diyor. İsrail’de Baş-
bakan, Savunma Bakanı ve Genelkurmay
Başkanı’nın sorgulanmalarını ise “Dünyayı
kandırmaya yönelik göstermelik bir hareket” ola-
rak değerlendiriyor ve bunun dokuz kişinin ölü-
münü uluslarası kamuoyuna unutturmaya yet-
meyeceğini vurguluyor.
2. Gemiye yolculuk izni verildiği için Türki-
ye’ye bir sorumluluk yüklenmesi söz konusu
olamayacak. Çünkü Mavi Marmara’nın
Türk makamlarına verdiği hiçbir belgede
gidiş yeri olarak Filistin ya da İsrail be-
yan edilmiş değil. Bir belgede Lübnan,
başka bir belgede Mısır’a gideceği
yazılı. “Oradan bize karşı hiçbir şey tut-
turamazlar” diyor Bakan Yıldırım.
3. Geminin sefere çıkabilmesinde
Komor Adaları’na kayıtlı olması etkili ol-
muş. Türk makamları üç sayfalık talep
listesi iletince gemi sahipleri gemiyi Komor bay-
rağı altına geçirmiş. Yıldırım, “Bayrak devleti Ko-
mor olduktan sonra nasıl engelleyeceksin? Ko-
mor’un kuralları üstüne kural isteyemezsin. Sa-
dece can emniyeti, filika, can yelekleri gibi ek-
siklerine bakarsın. Onlar da yapılmış” diye
izah ediyor.
3. Gemiye pasaportsuz yolcu alımına göz yu-
mulduğu iddialarını Yıldırım, “Hepsinin tek
tek listesi var. Burası çadır devleti mi? Yolcu lis-
tesini ibraz etmeden, onaylatmadan, gemide-
kilerin kimlikleri kontrol edilmeden gemi salı-
verilmez. Burada da böyle olmuştur. Başkası
düşünülemez” sözleriyle yalanlıyor.
4. Saldırı sırasında IHH’lilerin elinde olduğu
tespit edilen bıçak, kalas gibi aletler “önceden
hazırlık, provokasyon” iddialarını gündeme
getirmişti. “Bunlar komik, saçma sapan iddia-
lar” diyen Yıldırım, “Bunlar savunmasız insan-
lar. İsrail saldırısı esnasında can korkusuyla ne
bulduysa eline onunla karşı çıkmış” yanıtını ve-
riyor.
5. Biri ABD vatandaşı olan dokuz kişinin ölü-
müne ilişkin savcılık soruşturması da devam
ediyor. Çıkan bulgular Ulusal Komisyon ile pay-
laşılacak.
ANALİZ
UTKU ÇAKIRÖZER
BM Komisyonu ve Türkiye
[email protected]
BARKIN ŞIK
ANKARA - Atama ve terfi
krizleri nedeniyle gergin geçen
Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) sõ-
rasõnda sürpriz bir şekilde emek-
liye ayrõlan Jandarma Genel Ko-
mutanõ Orgeneral Atila Işık,
görevini sessiz sedasõz Orgene-
ral Necdet Özel’e devretti. Jan-
darma Genel Komutanlõğõ’nda
gerçekleşen kan değişimi için de-
vir - teslim töreni yapõlmadõ.
1. Ordu Komutanõ Orgeneral
Hasan Iğsız’õn Kara Kuvvetle-
ri Komutanlõğõ’na atanmasõna
hükümetin karşõ çõkmasõ üzeri-
ne patlak veren krizde, Işõk’õn bu
göreve getirilmesi formülü ge-
liştirilmişti. Işõk, bu gelişme
üzerine emeklilik dilekçesi ver-
mişti. Işõk’õn Kara Kuvvetleri
Komutanlõğõ’na atanmak iste-
memesi üzerine ise EDOK Ko-
mutanõ Orgeneral Erdal Cey-
lanoğlu, Kara Kuvvetleri’nin
başõna getirildi. Daha önceden
Jandarma Genel Komutanlõğõ
devir - teslim töreninin ayõn
24’ünde yapõlmasõ planlanõ-
yordu. Ancak Işõk görevini de-
vir - teslim töreni düzenlemeden
Özel’e bõraktõ.
Genelkurmay Başkanõ Orge-
neral İlker Başbuğ’un 1. Ordu
Komutanõ Orgeneral Iğsõz’õn
Kara Kuvvetleri’ne atanmasõ
yönündeki õsrarõ karşõsõnda hü-
kümetin hazõrlattõğõ iki kararna-
menin detaylarõ da ortaya çõktõ.
Bu kararnamelerden biri Baş-
buğ’un görevden alõnmasõ, diğeri
ise Koşaner’in Genelkurmay
Başkanlõğõ’na atanmasõ yönün-
de hazõrlandõ. Ancak hükümet bu
kararnameleri Başbuğ’un Kara
Kuvvetleri’ne başka isim öner-
mesi üzerine işleme koymadõ.
Hükümet, Necdet Özel’in Ge-
nelkurmay Başkanlõğõ’nõn yolu-
nun kapanmamasõ için Orgene-
ral Ceylanoğlu’nun bir yõllõğõna
Kara Kuvvetleri Komutanlõğõ’na
atanmasõ teklifine “evet” dedi.
Orgeneral Özel, önceki gün
Jandarma Genel Komutanlõğõ
görevine başladõ. Özel, ilk Mil-
li Güvenlik Kurulu toplantõsõna
ise ayõn 19’unda girecek. Emek-
liye ayrõlan Işõk’õn çalõşma ar-
kadaşlõğõ yaptõğõ hükümet üye-
leri ile diğer kurum ve kuruluş-
lara veda ziyaretlerinde bulun-
mamasõ da dikkat çekti.
Törensiz devir teslim
İstanbul Haber Servisi - İstanbul Teknik Üni-
versitesi (İTÜ) Mimarlõk Fakültesi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, İstan-
bul’un UNESCO Dünya Kültür Mirasõ liste-
sinden çõkarõlma riskinin devam ettiğini be-
lirterek, “İstanbul’a Çevresel Etki Değer-
lendirmesi (ÇED) raporunun hazırlanma-
sı için 15 Ekim’e kadar süre verilmiştir.
Kurul bu rapordan sonra kararını vere-
cektir. İstanbul için risk halen devam edi-
yor” uyarõsõnda bulundu.
İstanbul SOS Platformu, UNESCO’nun İstan-
bul’daki tarihi alanlarla ilgili 3 Ağustos’ta
açõkladõğõ son karara ilişkin dün Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlõk Fakül-
tesi Konferans Salonu’nda basõn toplantõsõ dü-
zenledi. Toplantõda konuşan Prof. Dr. Zeynep
Ahunbay, UNESCO’nun 2003’ten bu yana İs-
tanbul’daki tarihi alanlara ilişkin uyarõlarda
bulunduğuna dikkat çekerek, İstanbul Büyük-
şehir Belediyesi’nce (İBB) inşa edilen Haliç
Metro Geçişi Köprüsü’nün UNESCO’nun son
kararõnda açõkça eleştirildiğinin altõnõ çizdi.
Ahunbay, “UNESCO son raporunda Haliç
Metro Geçişi Köprüsüne ilişkin ‘Model
köprü yüksekliği nedeniyle dünya kültür mi-
rasõ listesindeki Süleymaniye bölgesinde geri
dönüşü olmayan zarara neden olacaktõr’ di-
yor. Bu son derece açık bir hükümdür.
UNESCO uyarılarını uzun zamandır dile
getiriyor yeni bir gelişme gibi aktarılıyor.
Prof. Ahunbay, Haliç Metro Geçiş Köprü-
sü’nün Galata ayağõnõn da bölgedeki sit alan-
larõna zarar vereceğini kaydetti.
Jandarma Genel Komutanõ Orgeneral Işõk, görevini Orgeneral Özel’e devretti
‘İstanbul için risk
devam ediyor’
PROF. DR. ZEYNEP AHUNBAYErtürk: Karalama
kampanyası var
İstanbul Haber Servisi -
YAŞ’ta terfi alamadõğõ için
istifa eden Deniz Harp Oku-
lu Komutanõ Tuğamiral
Türker Ertürk, devir-tes-
lim töreninde yaptõğõ ko-
nuşmada kişiliğine ve öğ-
rencilerine yönelik karalama
kampanyasõ başlatõldõğõnõ
belirterek “TSK’ye karşı
psikolojik bir harekât yü-
rütülüyor. Deniz Kuvvet-
leri Komutanlığı da bunun
tam merkezindedir. Mer-
kezde Deniz Kuvvetleri
Komutanlığı olunca, bu
kurumun subay kaynağı-
nın eğitim ve öğretim ye-
ri olan Deniz Harp Oku-
lu’nun, 1 No’lu hedef ol-
ması da kaçınılmazdır”
dedi. Ertürk, iftira kampan-
yasõnõ yürütenlere karşõ aç-
tõklarõ davalarõ kazanmala-
rõna karşõn, malum medya-
nõn tekzip metinlerini ya-
yõmlamadõğõnõ belirtti.
Bazõ öğrencilerinin mes-
netsiz olarak “ahlaksõzlõkla”
suçlandõğõnõ belirten Ertürk,
“Kanıtları var mıydı, ko-
caman hayır! Neye daya-
nıyorlardı, şerefsiz ve
onursuz insanların başvu-
ru yöntemine. Yine taar-
ruzlarında, 32 ahlaksız öğ-
renci bulunduğunu bunla-
rı derhal okuldan atmamı
istiyorlardı. Ve olayları
örtbas ettiğimi öne sürü-
yorlardı. Gerçi buna ina-
nan büyüklerim de yok
değildi. Evet, ben bu öğ-
rencilerime kol kanat ger-
dim çünkü inanıyorum ki
bu öğrencilerim suçsuzdu.
Silahlı Kuvvetlere karşı
yapılan stratejik taarru-
zun birer küçük, derhal
yok edilmesi gereken ara
hedefleriydiler. 1876-1908
dönemi tecrübelerimiz hâ-
lâ taze iken buna ne yazık
ki inanan ve işlem yapıl-
masını isteyen büyükleri-
miz de çıktı. Ayrıca taar-
ruzlarını mektuplarla,
elektronik postalarla ser-
ver’ları ABD’de bulunan
internet siteleri ile de ge-
liştirdiler. Bu ahlaksız ke-
sim beni ve kurumumu
‘okulda ibadeti yasakladõ-
ğõmõz’ ve ‘fuhuş’ yaptırdı-
ğımız yalanıyla karaladı.
Okulda ibadeti yasakla-
makla suçlanan denizci-
ler, bütün bayrak direkle-
rinin tepesinde, 7 kat nay-
lona sarılmış kutsal kita-
bımız Kuran’ı koyan, her
öğüne Allah’ın adıyla baş-
layan ve Allah’a şükürle
bitiren insanlardır” dedi.
İstifa eden amiral görevi devretti
İsrail’e iftar vetosu
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - AKP’nin büyükelçilere verdiği
iftar yemeğine İsrail Büyükelçisi
Gaby Levy davet edilmedi.
AKP’nin Ankara’daki yabancõ
misyon şeflerine verdiği iftar ye-
meği için İsrail’in Ankara Büyük-
elçisi Levy dõşõndaki bütün bü-
yükelçiliklerin davet edildiği be-
lirtildi. İsrail büyükelçiliği yetkili-
leri de kendilerine herhangi bir da-
vetin gelmediğini doğruladõ. AKP
Genel Başkan Yardõmcõsõ Ömer
Çelik, Levy’nin iftara davet edil-
memesi ile ilgili olarak “Bu iftara
İsrail Büyükelçisi’ni, İsrail dev-
letinin tutumuna karşı eleştirel
bir tutum göstermek için davet et-
medik” diye konuştu.
Yemekte bir konuşma yapan
Başbakan Tayyip Erdoğan, İsra-
il’in Mavi Marmara baskõnõndan do-
layõ özür dilemesi ve tazminat öde-
mesi gerektiğini yineledi.
Taşeron PKK vurgusu
Bazõ ülkeler tarafõndan PKK’ye
gösterilen hoşgörünün üzücü ol-
duğunu ifade eden Erdoğan, “Açık
bir şekilde taşeron olarak kulla-
nılan terör örgütüne karşı somut
adım beklediğimizi burada bir
kez daha hatırlatmak istiyorum”
diye konuştu. Türkiyenin dõş poli-
tika ekseninin değişmediğini belir-
terek, “AB’ye tam üyelik Türki-
ye’nin stratejik hedefidir. Üyelik
noktasında toplumumuzda en
önde gelen heyecanın zaman za-
man kaybolduğu bir gerçektir.
Ancak bunun nedeni AB’nin
Türkiye’ye yönelik tavıdır” dedi.
AKP tarafından Ankara’daki yabancı misyon şeflerine verilen iftar
yemeğine Başbakan Tayyip Erdoğan da katıldı. (Fotoğraf: AA)