19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Baştarafı 1. Sayfada Kışlalı bugün hayatta olsaydı eminim bu değerlendirmesine AKP iktidarının icraatını da ekler, kaygılarını o cesur ve bilgili kalemiyle dile getirirdi. Bunu yaparken halktan da hiçbir zaman umudunu yitirmezdi. 12 Eylül referandumuna da bu pencereden bakardı. Halkın bir bölümünü kandırabilirsiniz. Elinizdeki bütün olanakları kullanıp çoğunluğunu da kandırabilirsiniz. Ama tümünü asla kandıramazsınız. Bu sözü zamana da yayabiliriz: Halkı bir dönem kandırabilirsiniz, yine her şeyi kullanıp bir dönem daha kandırabilirsiniz. Ama sürekli kandıramazsınız. 25 yılda 17 kez değiştirilmiş, üçte biri yenilenmiş 12 Eylül Anayasası’na sanki ilk kez dokunuluyormuş gibi bir hava veriliyor. Yalan... 12 Eylül uygulamaları hakkında dava açabilmek için zamanaşımı bu yıl doluyor. Bir başka deyimle önündeki tüm engeller kalksa da pratik dava süresi dolmuş oluyor. Oysa iktidar 12 Eylül’den hesap sorulmasının önü açılacakmış gibi propaganda yapıyor. Yalan... 12 Eylül’ün en önemli kurumlarından biri hangisi? YÖK! YÖK kurulduğunda Türkiye’de 15 üniversite vardı. Bugün üniversite sayımız 3 haneli rakamlarla ifade ediliyor. Bu anlamda YÖK’ün en azından yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ama laf ettirmiyorlar. Neden? Çünkü tümüyle kendi ellerine geçti. Hal böyleyken çıkıp 12 Eylül mantığını temizliyoruz, diyorlar. Yalan... Çalışanlara çoklu sendika hakkı getirerek, onlara iyilik yaptıklarını söylüyorlar. Oysa bu yöntemle sendikaların ortak gücünü kıracaklar. Güçlü sendikanın olmamasıyla karşılarında çalışanları savunacak güçlü bir yapı da olmayacak. Ama hükümet bunu demokratikleşme diye sunuyor. Yalan... Bütün bunlardan öte Başbakan meydan meydan dolaşıp şunu söylüyor: “Referandumda hükümet icraatını oylamayacaksınız. Hükümetle bir ilgisi yok...” Yalan... Bunun yalan olduğunu ne zaman göreceğiz? Referandumdan hükümetin istediği oran çıktığı gün... O gün Başbakan çıkacak, şunları söyleyecek: “Halkımız samimiiiyyyetle bize teveccüh göstermiştir. Hükümetimize bir kez daha yola devam demiştir. Anayasa değişikliklerinin arkasını getir demiştir...” İstanbul’u bilenler hemen anımsayacaktır. Yazının tam şeklini unuttum ama, Boğaz Köprüsü’ne yaklaşırken şöyle bir tabela vardır: “Köprüden önceki son çıkış.” O çıkışı kaçırdınız mı geri dönüş yok. Ülkeyi ayrıştıran, karıştıran hükümet politikalarına karşı son çıkış “hayır”dır! GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer gazeteciler tahliye edilecekler mi? İkiye bir sürekli tahliye başvurularını reddeden üç üyeli mahkemeden bu gece ikiye bir tahliye kararı çıkacak mı? Yoksa… dışarıda esen rüzgârın etkisi sürecek mi ya da referandum sonucu beklentileriyle yeni bir aşamaya mı gireceğiz? İçerideki gazeteci… uzadıkça uzayan tutukluluk döneminin cezaya dönüşmesine artık isyan eden… belki de gün olur bastıramadığı hiddetine yenilerek Silivri’nin kalın yüksek duvarlarını bir yumruk darbesiyle yıkıp esenliğe, özgürlüğe kavuşmayı düşleyen… çocuklarını kucaklamanın hasreti ile yanan… “bu davada yargılayan olmaktansa yargılanan olmayı” yeğleyen gazeteci... …dışarıya çıkmayı, “yaşamak güzel şey! Ama bir ormandaki ağaçlar gibi hür” diye bağırabilmenin hasretini çeken… davayı, saçma sapan iddiaları düşünmeden özgürce nefes almaktaki engelleri aşmaya çalışan gazeteci… …içeride “diğer koğuşlardakilerle görüşme hakkının elinden alınmasından” yakınır halde. İki kez hapsedilmişsin sen Balbay: Bu uygulama “yalnızlaştırmanın” da ötesinde. Bu yüzyılda işkencenin yeni bir türü! “Varlığı belli olmayan bir terör örgütüyle” ilgili görülerek daha ne kadar yatacak? Geceyi umutla ama kuşkuyla bekliyoruz. Yargı, yazılmayan, açıktan söylenmeyen ama konuşulan bir gerçekten; siyasetin, bu iktidarın manevi baskısından acaba kurtulacak mı bu gece? Mahkeme kapısı görmemiş, hapishane kokusunu koklamamış olanlar yargının siyasallaştığını kanıtlayan son somut örneklere karşın Balbay ve gazeteci arkadaşlarımızın neden hâlâ içeride yattıklarına değinemiyor, asıl derdin üzerine gidemiyor, yargıyı eleştirmekten kaçınıyorlar. Bu ülkede bir davada (102 asker) hukuk uygulanıyor. İçeride kalmalarında hukuksal gerekçelerin, nedenlerin söz konusu olmadığı (Ergenekon) ilgili diğer bir davada sanık iskemlesine oturtulanların -inandırıcı hiçbir dayanağı olmadığı halde- tutukluluğu devam ediyor. Olayların getirip önümüze koyduğu bu gerçek karşısında yargının siyasallaştığını açık yüreklilikle yazıp söylemekten kaçınmanın anlamı ne? Elbette içeridekiler dışarıdakilerden çok daha cesur ve son olayları analiz ederek vardıkları sonuçlar elbette daha sağlıklı. Mustafa Balbay’ın geçen salı günü duruşmada siyasallaşan yargı gerçeğine parmak basan şu cümleleri satır aralarında kaynayıp gitti. “… Adalet Bakanı Sadullah Ergin bu davanın baş mübaşiri olmadı mı?” diye sordu Balbay. Bu saptamadan sonra Balbay’ın yargının siyasallaştığını vurgulayan şu cümlesini bir kez daha okuyalım: “… Bir AKP adliyesi yaratıldı. Baş müşavirliğini Adalet bakanı üstlendi…” İzin verin bir ekleme yapalım: AKP adliyesinin baş müşaviri Adalet Bakanı ise… başsavcısı Başbakan RTE! Tuncay Özkan’ın mahkeme heyetine söylediği -yine satır aralarında kaynayıp giden- şu cümlesi yargının siyasallaştığı gerçeğini vurgulamıyor mu: “Ben sizin siyasi duruşunuza göre mi yargılanacağım?” “Adalet siyasal nedenlerle gölgeleniyor.” Bu gerçeği 19. yüzyılda Fransa’da patlak veren Dreyfus davası sırasında hukuk skandalına başkaldıran yazar Emile Zola söyledi. “Siyasal gücün emrindeki yargının adalet dağıtamayacağını” da… Zola, “…adaletin gerçekleşmesi için fazla bir şey yapmayan hükümetin aczinden” de söz ediyordu... Acaba Emile Zola, bugünkü Türkiye’de yargıyı egemenliğine almak için anayasa paketi hazırlayan hükümetin… adaletin tecelli etmesini bekleyeceği yerde… açılan davalara savcı aradığını, savcılığa soyunduğunu… daha dava görülmeden, görüldüğü sırada taraf olduğunu kanıtlayan açıklamalarını izleseydi… Yargıtay’ın tutukluluğun cezaya dönüşmesine karşı çıkan kararını hiçe sayan mahkemeler olduğunu görseydi acaba ne yazar, ne derdi? Bu ülke ne yazık ki yaklaşık iki yüzyıl öncesi Fransa ile bugün aynı, hatta hukuksal, siyasal açıdan daha ağır koşutlarda. Dreyfus davası Fransa’nın yaşadığı en büyük hukuksal skandal olarak tarihe geçti. Ergenekon davası tarihe -herhalde- yargının tarafsızlığını koruduğu ve siyasallaşmadığını kanıtladığı dava olarak geçmeyecek. Öğle üzeri Balbay ile Tuncay’ın isyanını haklı bulan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sözleri tahliyelere umut ışığı düşürdü. Lakin kuşku hâlâ rehberimiz: Açıklama içten midir, yoksa hükümetle ilgili yerleşik yargıyı gidermeyi mi amaçlıyor?.. Bu gece sonuca göre değerlendireceğiz. [email protected] SAYFA 13 AĞUSTOS 2010 CUMACUMHURİYET 8 HABERLERİN DEVAMI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Ağustos Oslo Y 18 Helsinki B 23 Stockholm Y 24 Londra Y 18 AmsterdamY 18 Brüksel Y 19 Paris Y 21 Bonn Y 21 Münih Y 20 Berlin Y 24 Budapeşte Y 28 Madrid Y 24 Viyana Y 26 Belgrad PB 32 Sofya Y 28 Roma Y 26 Atina A 35 Zürih Y 19 Moskova Y 29 Aşkabat A 35 Taşkent A 36 Bakû A 35 Bişkek A 31 Tiflis A 36 Kahire A 36 Şam A 39 İstanbul B 32 Edirne B 37 Kocaeli B 36 Çanakkale A 36 İzmir A 36 Manisa A 41 Denizli A 40 Zonguldak B 30 Sinop B 30 Samsun B 32 Trabzon Y 31 Giresun B 32 Ankara A 37 Eskişehir A 36 Konya A 36 Sıvas A 33 Antalya A 32 Adana B 36 Mersin B 34 Diyarbakır A 41 Şanlıurfa A 41 Mardin A 38 Siirt A 39 Hakkâri Y 28 Van Y 28 Kars Y 27 Ülkemizin ku- zey ve doğu ke- simleri parçalı bulutlu, Doğu Karadeniz’in doğusu ile Do- ğu Anadolu’nun doğusu kısa sü- reli sağanak ve gök gürültülü sağanak, diğer yerler az bulut- lu ve açık geçe- cek. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un inisiyatifiyle 2 Ağustos’ta kurulan Ulus- lararası Soruşturma Paneli 10 Ağus- tos’ta görevine başladı. Yeni Zelanda Eski Başbakanı Geoffrey Palmer’in başkanlığını, Kolombiya Eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe’nin başkan yar- dımcılığını yürüttüğü komitenin diğer iki üyesi ise Türkiye ve İsrail tarafından be- lirlendi. Yetkisini ABD açıkladı Ankara bugüne kadar yaptığı tek resmi açıklamada bu komisyonun görev ve yetkile- rinin ne olacağına ilişkin net bir açıklama yapmadı. Komitenin neyi yapıp neyi yapama- yacağını Türk halkı ABD’nin BM Daimi Tem- silcisi Susan Rice ile BM Genel Sekreteri’nin Sözcüsü Martin Nesirsky’nin açıklamaların- dan öğrendi. ABD açıklamasına göre panel, bir tahkikat komisyonu olmayıp, yetkisi “İsrail ve Türkiye’nin yapacakları ulusal soruşturmaların raporlarını almak ve gözden geçirmekle” sınırlı olacak. BM Sözcüsü Nesirsky de buna ilave olarak panelin eğer gerek görürse ulusal so- ruşturmaların sonuçları hakkında “izahat ya da ek bilgi isteyebileceğini” duyurdu. Yani Türki- ye’nin beklentisi doğrultusunda kimin haklı ki- min haksız olduğunu ortaya koyacak bir yapı söz konusu değil. Apar topar topladık İsrail, BM’nin kararı öncesinde kendi ulusal soruşturma komisyonunu başlatarak Başba- kan, Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın sorgulanacağını açıklamıştı. Tür- kiye’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin başkanlığında bir komisyon oluşturduğu kamuoyuna duyu- rulsa da o komisyonun çalışıp çalışmadığı ko- nusunda kimsenin bilgisi yoktu. BM panelinin İsrail ve Türkiye’nin ulusal soruşturmalarını göz- den geçirmekle yetkili olduğu ortaya çıkınca, Başbakanlık’ça apar topar yeni bir Ulusal Araştırma ve İnceleme Komisyonu kuruldu. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı’ndaki komisyonda Dışişleri, Adalet, İçişleri ve Ulaş- tırma Bakanlığı yetkilileri yer alacak. Ulusal Ko- misyon’un çalışmaları ve BM Komisyonu’ndan çıkabilecek sonuçlar hakkında Ulaştırma Ba- kanı Binali Yıldırım ile konuştuk. Aldığımız bil- gilerden çıkardığımız sonuçlar şunlar: “Hiçbir şey tutturamazlar” 1. İsrail’deki soruşturmaya benzer biçimde “Bizim de bir hatamız var mı?” şeklinde hü- kümet yetkililerinin sorgulanması söz konusu olmayacak. Yıldırım, “Bizim için endişe duya- cak, ‘Aman biz de şöyle yapmasaydık’ diye- ceğimiz hiçbir unsur yok” diyor. İsrail’de Baş- bakan, Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın sorgulanmalarını ise “Dünyayı kandırmaya yönelik göstermelik bir hareket” ola- rak değerlendiriyor ve bunun dokuz kişinin ölü- münü uluslarası kamuoyuna unutturmaya yet- meyeceğini vurguluyor. 2. Gemiye yolculuk izni verildiği için Türki- ye’ye bir sorumluluk yüklenmesi söz konusu olamayacak. Çünkü Mavi Marmara’nın Türk makamlarına verdiği hiçbir belgede gidiş yeri olarak Filistin ya da İsrail be- yan edilmiş değil. Bir belgede Lübnan, başka bir belgede Mısır’a gideceği yazılı. “Oradan bize karşı hiçbir şey tut- turamazlar” diyor Bakan Yıldırım. 3. Geminin sefere çıkabilmesinde Komor Adaları’na kayıtlı olması etkili ol- muş. Türk makamları üç sayfalık talep listesi iletince gemi sahipleri gemiyi Komor bay- rağı altına geçirmiş. Yıldırım, “Bayrak devleti Ko- mor olduktan sonra nasıl engelleyeceksin? Ko- mor’un kuralları üstüne kural isteyemezsin. Sa- dece can emniyeti, filika, can yelekleri gibi ek- siklerine bakarsın. Onlar da yapılmış” diye izah ediyor. 3. Gemiye pasaportsuz yolcu alımına göz yu- mulduğu iddialarını Yıldırım, “Hepsinin tek tek listesi var. Burası çadır devleti mi? Yolcu lis- tesini ibraz etmeden, onaylatmadan, gemide- kilerin kimlikleri kontrol edilmeden gemi salı- verilmez. Burada da böyle olmuştur. Başkası düşünülemez” sözleriyle yalanlıyor. 4. Saldırı sırasında IHH’lilerin elinde olduğu tespit edilen bıçak, kalas gibi aletler “önceden hazırlık, provokasyon” iddialarını gündeme getirmişti. “Bunlar komik, saçma sapan iddia- lar” diyen Yıldırım, “Bunlar savunmasız insan- lar. İsrail saldırısı esnasında can korkusuyla ne bulduysa eline onunla karşı çıkmış” yanıtını ve- riyor. 5. Biri ABD vatandaşı olan dokuz kişinin ölü- müne ilişkin savcılık soruşturması da devam ediyor. Çıkan bulgular Ulusal Komisyon ile pay- laşılacak. ANALİZ UTKU ÇAKIRÖZER BM Komisyonu ve Türkiye [email protected] BARKIN ŞIK ANKARA - Atama ve terfi krizleri nedeniyle gergin geçen Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) sõ- rasõnda sürpriz bir şekilde emek- liye ayrõlan Jandarma Genel Ko- mutanõ Orgeneral Atila Işık, görevini sessiz sedasõz Orgene- ral Necdet Özel’e devretti. Jan- darma Genel Komutanlõğõ’nda gerçekleşen kan değişimi için de- vir - teslim töreni yapõlmadõ. 1. Ordu Komutanõ Orgeneral Hasan Iğsız’õn Kara Kuvvetle- ri Komutanlõğõ’na atanmasõna hükümetin karşõ çõkmasõ üzeri- ne patlak veren krizde, Işõk’õn bu göreve getirilmesi formülü ge- liştirilmişti. Işõk, bu gelişme üzerine emeklilik dilekçesi ver- mişti. Işõk’õn Kara Kuvvetleri Komutanlõğõ’na atanmak iste- memesi üzerine ise EDOK Ko- mutanõ Orgeneral Erdal Cey- lanoğlu, Kara Kuvvetleri’nin başõna getirildi. Daha önceden Jandarma Genel Komutanlõğõ devir - teslim töreninin ayõn 24’ünde yapõlmasõ planlanõ- yordu. Ancak Işõk görevini de- vir - teslim töreni düzenlemeden Özel’e bõraktõ. Genelkurmay Başkanõ Orge- neral İlker Başbuğ’un 1. Ordu Komutanõ Orgeneral Iğsõz’õn Kara Kuvvetleri’ne atanmasõ yönündeki õsrarõ karşõsõnda hü- kümetin hazõrlattõğõ iki kararna- menin detaylarõ da ortaya çõktõ. Bu kararnamelerden biri Baş- buğ’un görevden alõnmasõ, diğeri ise Koşaner’in Genelkurmay Başkanlõğõ’na atanmasõ yönün- de hazõrlandõ. Ancak hükümet bu kararnameleri Başbuğ’un Kara Kuvvetleri’ne başka isim öner- mesi üzerine işleme koymadõ. Hükümet, Necdet Özel’in Ge- nelkurmay Başkanlõğõ’nõn yolu- nun kapanmamasõ için Orgene- ral Ceylanoğlu’nun bir yõllõğõna Kara Kuvvetleri Komutanlõğõ’na atanmasõ teklifine “evet” dedi. Orgeneral Özel, önceki gün Jandarma Genel Komutanlõğõ görevine başladõ. Özel, ilk Mil- li Güvenlik Kurulu toplantõsõna ise ayõn 19’unda girecek. Emek- liye ayrõlan Işõk’õn çalõşma ar- kadaşlõğõ yaptõğõ hükümet üye- leri ile diğer kurum ve kuruluş- lara veda ziyaretlerinde bulun- mamasõ da dikkat çekti. Törensiz devir teslim İstanbul Haber Servisi - İstanbul Teknik Üni- versitesi (İTÜ) Mimarlõk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, İstan- bul’un UNESCO Dünya Kültür Mirasõ liste- sinden çõkarõlma riskinin devam ettiğini be- lirterek, “İstanbul’a Çevresel Etki Değer- lendirmesi (ÇED) raporunun hazırlanma- sı için 15 Ekim’e kadar süre verilmiştir. Kurul bu rapordan sonra kararını vere- cektir. İstanbul için risk halen devam edi- yor” uyarõsõnda bulundu. İstanbul SOS Platformu, UNESCO’nun İstan- bul’daki tarihi alanlarla ilgili 3 Ağustos’ta açõkladõğõ son karara ilişkin dün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlõk Fakül- tesi Konferans Salonu’nda basõn toplantõsõ dü- zenledi. Toplantõda konuşan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, UNESCO’nun 2003’ten bu yana İs- tanbul’daki tarihi alanlara ilişkin uyarõlarda bulunduğuna dikkat çekerek, İstanbul Büyük- şehir Belediyesi’nce (İBB) inşa edilen Haliç Metro Geçişi Köprüsü’nün UNESCO’nun son kararõnda açõkça eleştirildiğinin altõnõ çizdi. Ahunbay, “UNESCO son raporunda Haliç Metro Geçişi Köprüsüne ilişkin ‘Model köprü yüksekliği nedeniyle dünya kültür mi- rasõ listesindeki Süleymaniye bölgesinde geri dönüşü olmayan zarara neden olacaktõr’ di- yor. Bu son derece açık bir hükümdür. UNESCO uyarılarını uzun zamandır dile getiriyor yeni bir gelişme gibi aktarılıyor. Prof. Ahunbay, Haliç Metro Geçiş Köprü- sü’nün Galata ayağõnõn da bölgedeki sit alan- larõna zarar vereceğini kaydetti. Jandarma Genel Komutanõ Orgeneral Işõk, görevini Orgeneral Özel’e devretti ‘İstanbul için risk devam ediyor’ PROF. DR. ZEYNEP AHUNBAYErtürk: Karalama kampanyası var İstanbul Haber Servisi - YAŞ’ta terfi alamadõğõ için istifa eden Deniz Harp Oku- lu Komutanõ Tuğamiral Türker Ertürk, devir-tes- lim töreninde yaptõğõ ko- nuşmada kişiliğine ve öğ- rencilerine yönelik karalama kampanyasõ başlatõldõğõnõ belirterek “TSK’ye karşı psikolojik bir harekât yü- rütülüyor. Deniz Kuvvet- leri Komutanlığı da bunun tam merkezindedir. Mer- kezde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı olunca, bu kurumun subay kaynağı- nın eğitim ve öğretim ye- ri olan Deniz Harp Oku- lu’nun, 1 No’lu hedef ol- ması da kaçınılmazdır” dedi. Ertürk, iftira kampan- yasõnõ yürütenlere karşõ aç- tõklarõ davalarõ kazanmala- rõna karşõn, malum medya- nõn tekzip metinlerini ya- yõmlamadõğõnõ belirtti. Bazõ öğrencilerinin mes- netsiz olarak “ahlaksõzlõkla” suçlandõğõnõ belirten Ertürk, “Kanıtları var mıydı, ko- caman hayır! Neye daya- nıyorlardı, şerefsiz ve onursuz insanların başvu- ru yöntemine. Yine taar- ruzlarında, 32 ahlaksız öğ- renci bulunduğunu bunla- rı derhal okuldan atmamı istiyorlardı. Ve olayları örtbas ettiğimi öne sürü- yorlardı. Gerçi buna ina- nan büyüklerim de yok değildi. Evet, ben bu öğ- rencilerime kol kanat ger- dim çünkü inanıyorum ki bu öğrencilerim suçsuzdu. Silahlı Kuvvetlere karşı yapılan stratejik taarru- zun birer küçük, derhal yok edilmesi gereken ara hedefleriydiler. 1876-1908 dönemi tecrübelerimiz hâ- lâ taze iken buna ne yazık ki inanan ve işlem yapıl- masını isteyen büyükleri- miz de çıktı. Ayrıca taar- ruzlarını mektuplarla, elektronik postalarla ser- ver’ları ABD’de bulunan internet siteleri ile de ge- liştirdiler. Bu ahlaksız ke- sim beni ve kurumumu ‘okulda ibadeti yasakladõ- ğõmõz’ ve ‘fuhuş’ yaptırdı- ğımız yalanıyla karaladı. Okulda ibadeti yasakla- makla suçlanan denizci- ler, bütün bayrak direkle- rinin tepesinde, 7 kat nay- lona sarılmış kutsal kita- bımız Kuran’ı koyan, her öğüne Allah’ın adıyla baş- layan ve Allah’a şükürle bitiren insanlardır” dedi. İstifa eden amiral görevi devretti İsrail’e iftar vetosu ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - AKP’nin büyükelçilere verdiği iftar yemeğine İsrail Büyükelçisi Gaby Levy davet edilmedi. AKP’nin Ankara’daki yabancõ misyon şeflerine verdiği iftar ye- meği için İsrail’in Ankara Büyük- elçisi Levy dõşõndaki bütün bü- yükelçiliklerin davet edildiği be- lirtildi. İsrail büyükelçiliği yetkili- leri de kendilerine herhangi bir da- vetin gelmediğini doğruladõ. AKP Genel Başkan Yardõmcõsõ Ömer Çelik, Levy’nin iftara davet edil- memesi ile ilgili olarak “Bu iftara İsrail Büyükelçisi’ni, İsrail dev- letinin tutumuna karşı eleştirel bir tutum göstermek için davet et- medik” diye konuştu. Yemekte bir konuşma yapan Başbakan Tayyip Erdoğan, İsra- il’in Mavi Marmara baskõnõndan do- layõ özür dilemesi ve tazminat öde- mesi gerektiğini yineledi. Taşeron PKK vurgusu Bazõ ülkeler tarafõndan PKK’ye gösterilen hoşgörünün üzücü ol- duğunu ifade eden Erdoğan, “Açık bir şekilde taşeron olarak kulla- nılan terör örgütüne karşı somut adım beklediğimizi burada bir kez daha hatırlatmak istiyorum” diye konuştu. Türkiyenin dõş poli- tika ekseninin değişmediğini belir- terek, “AB’ye tam üyelik Türki- ye’nin stratejik hedefidir. Üyelik noktasında toplumumuzda en önde gelen heyecanın zaman za- man kaybolduğu bir gerçektir. Ancak bunun nedeni AB’nin Türkiye’ye yönelik tavıdır” dedi. AKP tarafından Ankara’daki yabancı misyon şeflerine verilen iftar yemeğine Başbakan Tayyip Erdoğan da katıldı. (Fotoğraf: AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle