23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Dörtyol-İnegöl olayları: Bunlara, özellikle Dörtyol olaylarõna sadece “provokasyon” demek doğru değil. Belki provokasyon zemini hazõrlanmõş- tõr, böyle bir potansiyel vardõr. Ama Kürtlerle Türk- ler karşõ karşõya geliyorsa, bunun nedenini sadece provokasyona bağlayamayõz, bunun bir zihinsel altyapõsõ var, zihinsel dünyalarda bir kar- şõ karşõya gelme duygusu var. Kendiliğinden silah bırakmaz- lar: Kürtçe televizyon ya da benzer açõ- lõmlar, bunlarõn tartõşõlmasõ elbette önemli- dir. Ama Kürtlerin haklarõna yönelik yapõ- lanlar Türkiye’nin demokrasisi bakõmõn- dan önemlidir, bunlarõ verilmiş lütuf gibi değerlendirmek yanlõş, Türkiye’nin kendi açõklarõnõ kapatmasõdõr. Çünkü demokratik siyaset alanõ daraldõkça, örgütlü mücadele Kürtlerin kafasõnda meşru hale gelmekte- dir. Silahlõ yöntemi kullananlar, kendili- ğinden, kendilerine yönelik olumlu düzen- leme yapõlmadan, silahtan vazgeçmezler. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2010 CUMA 6 HABERLER Tanrõkulu, ‘özerk Kürdistan’ talebi ve BDP’nin referandum kararõnõ değerlendirdi Boykot kararı yanlış AYŞE SAYIN ANKARA - Eski Diyarbakõr Barosu Başkanõ ve tanõnmõş Kürt aydõnlardan Sezgin Tanrıkulu, BDP’nin referandumda “sandığa gitmeme” ka- rarõnõ doğru bulmadõğõnõ ancak hükümetin de “evet” potansiyeli yüksek olan bir yerde sandõk protestosunun aleyhine olacağõndan korktuğunu söyledi. Diyarbakõr’da yapõlan Demokratik Top- lum Kongresi’nden çõkan, “demokratik özerk- lik” projesine bağlõ olarak gündeme getirilen “özerk Kürdistan” talebini de değerlendiren Tanrõkula, “çatışmalı” ortamda konunun farklõ algõlanabildiğini belirterek “Demokratik özerk- lik etnik esasa dayanan gerçek anlamda bir özerkliği ifade etmiyor. Ama çözüm için bana göre tartışılmalı” dedi. Tanrõkulu’nun değerlen- dirmeleri şöyle: Boykot iyi tercih değil: İlke olarak, boy- kot çağrõsõnõn demokrasi açõsõndan doğru bir ter- cih olduğuna inanmõyorum. Belli bir tutumu işa- ret etmeme, tavõr koyma, demokrasi adõna doğru bir tutum değil bana göre. Boykot, sonuç itiba- rõyla bakõldõğõnda “evet” yakõn bir tercihtir. An- cak burada farklõ bir durum var. Hükümetin en- dişesinin nedeni, bölgede sandõğa gitme duru- munda “evet” oylarõnõn yüksek çõkacak olma- sõdõr. Çünkü örneğin Diyarbakõr’da insanlar sandõğa gitseydi bü- yük oranda “evet” di- yecekti. Van’da, Hak- kâri’de yüzde 80-85, “evet” çõkacaktõr. Oy- sa boykot kararõ nede- niyle sandõğa gidil- meyince bu “evet” oylarõ dü- şecek. Ben “evet”, “hayır” konusunda kendi tutumuma ilişkin bir şey söylemek is- temiyorum. Ama BDP, ister kararõ “evet” olsun, ister “ha- yır” olsun, tutum belirlemesinin daha doğru ola- cağõnõ düşünüyorum. Bölgede genel eğilim, “za- ten çatışma var, mevcut bir anayasa da var, bu yeni anayasa bize ne getirecek” diyen, o ne- denle sandõğa gitmeme anlayõşõ yaygõn. Talep etnik; coğrafi esasa dayalı de- ğil: Demokratik özerklik talebiyle önerilen as- lõnda, bir coğrafya, etnik esasa dayanan bir özerklik talebi değil. Kültürel çoğulculuğa daya- lõ, merkezin iradesini yerele aktaran, sadece Kürtlerin yaşadõğõ bölgeyle sõnõrlõ olmayan, böl- gesel yönetim birimlerin kurulmasõ öngörülüyor. Bu da anayasanõn yerel yönetimleri köy, ilçe ve ille sõnõrlayan 26. maddesinin bir anlamda değiş- tirilmesi hedefini ortaya koyuyor. Demokratik özerklik, köy, ilçe ve illerin üzerinde Türkiye’nin 20-25 bölgeye ayrõlmasõnõ öngören yönetim mo- delini öneriyor. Model kamu yönetimi tasarısı: Böyle bir öneri, aslõnda Kürt sorununun tartõşõldõğõ za- man kendi bağlamõnda tartõşõlmamakta, şiddet bo- yutunda algõlanmakta. Türkiye’nin, bu şiddet, ça- tõşma ortamõndan kurtulmasõ ve Türkiye’nin AB süreci değerlendirildiğinde de ele alõnmasõ gere- ken bir öneri olduğunu düşünüyorum. Böyle bir yönetimin temeli aslõnda hükümetin, Kamu Yöne- timi Reformu Tasarõsõ ile atõlmõştõ. Ayrõca “bölge- sel kalkınma ajansları” da bunun temelini oluş- turuyor. Türkiye’nin illerin büyüklüğü ve hizme- tin büyüklüğüne göre merkezdeki hizmet birimle- rinin bölge yönetimlerine bõrakõlmasõ, tartõşõlmasõ gereken konularõn başõnda geliyor ve bunu Kürt sorunundan bağõmsõz düşünmek gerekiyor. Önyargısız tartışılmalı: BDP, bu konuyu ça- tõşmalõ ortamda seslendirdiği, PKK’nin silah kullan- dõğõ bir ortamda tartõşõldõğõ için farklõ algõlamaya yol açõyor. Sonuçta önerilen özerklik, tam özerkliğe denk düşmeyen bir yönetim biçimidir. Avrupa Kon- seyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartõ’na uygun bir özerklik tanõmlanõyor. Türkiye bu şarta çekince koy- muştur, bunu kaldõrmalõdõr ve tartõşma zemini açõl- malõdõr. O nedenle soruştuma açmak gibi cezalandõ- rõcõ yöntemlere başvurmak bence yanlõş. Şiddet ortamı ortadan kalkmalı: Bunla- rõn yaşama geçirilmesi, sorunun çözümü için çatõş- ma, şiddet ortamõ ortadan kalkmalõ. Bunun için önce örgüt hazõrlanmalõ, eylem yapmayan, “lojistik ihti- yaçları dışında hareket halinde olmama talimatı veriyorum” derse, bunun karşõlõğõnda da askeri bir- likler operasyon yapmama kararõ alõrsa, çatõşmasõz- lõk sürecine ilişkin önemli bir adõm atõlmõş olur. Bu- nun illa da kamuoyuna açõklanmasõ gerekmiyor. Havuza Ramazan ayarı AMASYA (Cum- huriyet) - Amasya Gençlik ve Spor İl Mü- dürlüğü’nün kendi havu- zunda “Yaz Okulu” uy- gulamasõ kapsamõnda 22 Haziran’da başlayan yüzme kurslarõ büyük il- gi görmesine ve okulla- rõn açõlmasõna 1.5 ay gi- bi bir süre olmasõna kar- şõn ramazanõn ilk günü havuzun kapõsõna kilit vuruldu. Veliler, okulla- rõn açõlmasõna 1.5 ay ol- duğunu belirterek “Kurs ramazan nedeniyle kapa- tõlmamalõ. Küçücük ço- cuklar oruç mu tutacak?” diye tepki gösterdi. Iğsız’dan savcılığa davet Haber Merkezi - İnternet andõcõ soruştur- masõ kapsamõnda ifadeye çağrõlan ancak gitmeyen 1. Ordu Komutanõ Orge- neral Hasan Iğsõz, devir teslim töreni için İstan- bul Cumhuriyet Başsav- cõlõğõ’na davetiye gön- derdi. Beşiktaş’taki İs- tanbul Adliyesi’ne giden askeri personel 1. Ordu Komutanlõğõ’ndan gön- derilen davetiyeyi Baş- savcõ Vekili Turan Ço- lakkadõ’ya bõraktõ. YAŞ kararõ sonrasõ emekliye ayrõlan Iğsõz, görevini Orgeneral Hayri Kõvrõ- koğlu’na devredecek. ‘Hareketten önce silah yoktu’ ANKARA (Cum- huriyet Bürosu) - Mavi Marmara gemisinin Gazze’ye hareketinden önce 27 Mayõs 2010’da Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü Kaş Gümrük ve Muhafaza Kõsõm Amirliği’nce de- netim yapõldõğõ, nakliyat şirketi temsilcisi ve ge- mi kaptanõyla görüşül- düğü belirtildi. Gidişe ilişkin doldurulan soru kâğõdõnda, yükler arasõn- da barut, dinamit, harp mühimmatõ ve harp sila- hõ olmadõğõ da bildirildi. ABD’li gazeteciye KCK gözaltısı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - ABD’li gazeteci Jake Hess, önceki akşam Di- yarbakõr’da KCK dos- yasõ kapsamõnda gözal- tõna alõndõ. PKK’ye yar- dõm ettiği iddia edilen gazetecinin sõnõr dõşõ edilebileceği belirtildi. Kürt açılımı: Kürtler tarafõndan baş- langõçta heyecanla karşõlandõ, belki iste- nen noktaya gelinemedi ama açõlõmõn ken- disi önemli.. Kürt meselesinin varlõğõ nok- tasõnda tanõnmasõ noktasõnda önemli. Ta- mam muhataplarõyla, diğer siyasi partiler- le irtibatlõ olmadõ, devlet projesine dönüş- türemedi ama artõk Türkiye’de, her kesi- min bu meselesinin çözülmesi gerektiği noktasõnda fikri var. Bu konuda düşünce var, açõlõmõn kendisi önemlidir. Onun için AKP tarafõndan bir devlet projesine dö- nüştürülmeli, ana muhalefet partisinin de devlet kurumlarõnõn da desteği sağlanmalõ. Meclis’teki BDP’nin avantajla- rı iyi kullanılamadı: Bu, 25 yõlõ ça- tõşma süreciyle geçmiş 80 yõllõk çok ağõr, çok karmaşõk bir sorun. BDP süreci iyi idare edememiş olabilir. Kurumsal zaafi- yetleri olmuş olabilir ama salt sorumlulu- ğu onlara yüklemek de doğru değildir. Aslõnda, BDP’nin Meclis’te olmasõnõn avantajlarõ, devlet tarafõndan yani devle- tin kurumlarõ, iktidar, ana muhalefet tara- fõndan iyi kullanõlamamõştõr. BDP hükü- met, tarafõndan rakip olarak görmüştür. BDP’yi demokratikleşmeye dönük, Kürt siyasal hareketinin ileri bir noktasõ, bir aktörü görüp, bazõ zaaflarõnõ hoşgörüyle karşõlayõp, diyalog aracõ olarak görmek varken, Meclis’te yõpratõlmõş, “işe yara- mıyor” imajõ yaratõlmak istenmiştir, bu da silahlõ harekete yaramõştõr. Böyle bir gelenekten gelen bir siyasal partinin, bazõ zaaflarõndan hemen sõyrõlmasõnõ bekle- mek de doğru değil. Eğer BDP kendi za- aflarõna rağmen siyasal aktör olarak gö- rülüp güçlü olmasõ sağlansaydõ, kendi muhataplarõna karşõ daha güçlü olurdu. Bu durum BDP’yi zayõflatmõştõr. Kürtle- re karşõ, tabanõna karşõ, örgüte karşõ za- yõflatmõş, geri plana düşürmüştür. Önce örgüt silah bırakmalı BDP’nin yıpratılması PKK’ye yaradı Provokasyon demek doğru değilProvokasyon demek doğru değil TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com Bir kent düşünün, dünya- nın ilk üniversitesi (Harran) orada kurulsun!.. Bir şehir düşünün, yüzlerce yıl önce kent merkezindeki eğitim ku- rumlarına (Urfa Akademisi) ta Ro- ma’dan öğrenciler gelsin!.. Bir coğrafya düşünün, dünya- nın belki de ilk ibadet merkezinin (Göbeklitepe) kalıntıları orada bulunsun... Düşünün ki saban, toprağa ilk orada değsin... Tohum, toprağa ilk kez orada atılsın… Akad, Sumer, Babil, Mitanni, Hi- tit, Arami, Assur, Urartu, Roma, Bi- zans dönemleri orada egemenlik sürsün!.. Matematik bilgini Harranlı Sâbit b. Kura ve astronomi bilgini Batta- ni oralarda yıllarca bilim üretsin... Bir belde düşünün sarayların şairi Nabi’yi doğursun… Bekir Coşkun’a, Yılmaz Gü- ney’e memleket olsun!.. Kazancı Bedih, İbrahim Tatlı- ses, Müslüm Gürses ve Ferhat Göçer’in sesine lezzetler versin!.. Orası ki uygarlıkların kesiştiği yer olarak bilinsin... İşte oralarda; bir dönem mağa- ralarında binlerce keşişin dolaşa- bildiği... Dağlarında ceylanlarla gazel- hanların nefes nefese kaldığı... Türkü ile hoyratın, kanunla ke- manın, mırra fincanı ile kehribar tespihin kol kola olduğu oralarda... Uygarlıkların tarihini ve kültür mirasını bırakanlar binlerce yıllık uykularından uyansalar çok, ama çok şaşıracaklar!.. Kim bilir belki, biz burayı böyle mi bırakmıştık diye üzülecekler!.. Belki de diyecekler ki biz cehale- tin değil uygarlığın çivisini çakmış- tık oralara!.. İşte oralardan, 21. yüzyıldan yansıyan ürkütücü ve kahredici manzaralar: Urfa Valisi Nuri Okutan, her yıl 55 bin yeni öğrencinin okula başladığı kentte 350 bin kişinin okuma ve yazma bilmediğini açıklamış!.. 650 bin yurttaş ise ilkokul mezu- nu bile değilmiş!.. Türkiye genelinde yüzde 7 olan altı yaş üstü okuma yazma bilme- yenlerin oranı, Urfa’da yüzde 15 düzeyindeymiş! 1 milyon 613 bin nüfuslu kent- te okuma yazma bilmeyenlerin yüzde 77.9’unu kadınlar, yüzde 22.1’ini erkekler oluşturuyor- muş!.. Nuri Okutan eminim bu bilgileri utanarak sıkılarak sıralamıştır!.. Ama vali bey toplumun cahil kal- masının sorumlusunun kendi mes- lektaşları olduğunu da unutmasın!.. Unutmasın ki kendisinden önce Urfa’da, okul yerine lojmanına ca- mi yaptıran Alparslan Karacan, devletin arazisini kolej yapılması için Fethullahçılara yok pahasına veren şimdiki AKP milletvekili Zi- yaettin Akbulut ve yurttaşları “Ku- ran etrafında toplanmaya” çağıran şimdiki Bursa Valisi Şehabettin Harput da görev yaptı!.. Urfa kültürler deryası olduğu kadar çelişkiler diyarıdır da!.. O çelişkilerdir ki uygarlığın temelleri olan o coğrafyada cehalete halen prim yaptırıyor!.. Sözün kısası, bir şehir düşü- nün; herkes o yürek yakan han- çereleriyle çığlık atan türküler söyleyebiliyor ama orada her- kes ne yazık ki okuyup yazamı- yor!.. Şimdi bana bir daha Urfa’da ni- çin feodalite hâkim, orada kızlar hangi törenin uğruna öldürülüyor, bağnazlık orada neden hortlatılı- yor, gençler nasıl olur da terör ör- gütlerine katılıyor diye sorar mısı- nız?.. Uygarlık Cehalete Yenilecek mi?.. Mayıs ayında ABD’nin düzenle- diği hava saldırı- sında öldürülen Afganis- tan’daki El Kaide’nin yö- neticisi Mustafa Ebu el Yezid geçen yılın haziran ayında örgüte yardım çağ- rısında bulunmuştu... Yezid, Afganistan’daki çok sayıda militanın para, silah ve mühimmat bula- madığı için savaşamadı- ğından yakınmıştı. Benzer bir yardım çağrı- sını El Kaide’nin iki numa- ralı ismi Eymen el Zevahi- ri de Pakistanlılara yönelik yapmıştı!.. El Kaide örgütü rama- zan ayı nedeniyle de yeni bir yardım çağrısında bulunmuş! ABD’nin 10 yıl- dır bulamadığı ve başına 25 milyon dolar ödül koy- duğu Usame bin Ladin, işadamlarından zekâtlarını örgüte vermelerini iste- miş… Peki biz bu bilgileri niçin sıraladık?.. Siz yine de ya- zının devamını okuyun, şaşırtıcı bir yanıtla karşı- laşacaksınız: 15-20 Kasım 2003’te, İstanbul’daki İngiltere Konsolosluğu, HSBC Ge- nel Müdürlüğü, Neve Şa- lom Sinagogu ve Beth İs- rael Sinagogu 5 gün arayla bombalı saldırıya uğradı... Çoğu yoldan geçen on- larca masum insanın ceset parçaları duvarlara yapıştı, yaralıların çığlıkları yürek- leri yaktı... Saldırılarda 60’tan fazla insan öldü, 700 civarında yurttaş da yaralandı... Bombalı kamyonların kullanıldığı intihar saldırıla- rını El Kaide örgütünün gerçekleştirdiği belirlendi... İşte o saldırıların yapıldı- ğı günlerde ramazan ayı sürüyordu!.. Ve orada ölen Müslümanların büyük bölümü belki de o günler- de oruçluydu!.. El Kaide barbarca ya- pılan o saldırılardan 7 yıl sonra yine bir ramazan ayında şunu mu demek istiyor acaba: “Zekâtınızı bize verin, bomba olarak size geri dönecektir!..” Bombaya Zekât Verilecek mi?.. İstanbul’un Kadıköy ilçesine bağlı Dumlu- pınar Mahallesi gün- lerdir gizemli saldırıları konu- şuyor!.. Kimliği belirsiz kişi veya ki- şiler ateşli silahlarla araçlara saldırıyor. Marmara Üniversi- tesi’nin arkasında bulunan bu mahallede dolaşan, “sa- pık” ya da “psikopat”lar ha- valı tabanca, pompalı tüfek ya da benzeri bir ateşli sila- hı kullanarak son 15 gün içinde 30’dan fazla araca saldırı düzenledi... Bölgedeki yurttaşların endi- şesi giderek büyüyor. Çünkü araç kaportalarını tahrip eden bu silahların insanları hedef alması halinde çok rahatlıkla yaralanmalara ve hatta ölüm- lere yol açabileceği belirtiliyor. Göztepe’de her gün 4-5 aracı tahrip eden saldırganla- rın yarattığı korku ve panik büyürken polisin şikâyetçi yurttaşlara yalnızca “otoparkı- nıza kamera takın” şeklinde öneride bulunması da tepki çekiyor! Buradan özellikle Kadıköy Emniyet Müdürü’ne sormak istiyorum: Araçların camlarını parçala- yan, kaportalarda önemli ha- sara yol açan bu saldırıları kim yapıyor?.. Yurttaşların ilk şikâyetinin ardından bu sapıkların yaka- lanması için neler yapıldı. Bu sapıkları yakalamak için bölgede özel bir ekip görev- lendirilmesi düşünülüyor mu?.. Bölgede daha kaç araç sal- dırıya uğrayacak?.. Saldırganların yakalanma- sı için birilerinin yaralanma- sı ve ölmesi mi bekleniyor?.. Göztepe’deki yurttaşlar mallarından ve canlarından endişe duymadan yaşamak istiyor!.. OKURLARA DUYURU: Mehmet Faraç bugün Dat- ça’da şair Can Yücel anısına gerçekleştirilen “Edebiyat Günleri”nde konuşacak. Öz- bel Kapı Cafe Restaurant’ta saat 18.00’de düzenlenecek, “Dünden Bugüne: Basın Ne- reye” konulu etkinliğe yaza- rımız Özgen Acar ve Ahmet Abakay da katılacak. Kadıköy Sapığı Yakalanacak mı?.. Sezgin Tanrıkulu. KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ Kartal’daki imar planına ikinci dava ÖZLEM GÜVEMLİ Kamuoyunda Zaha Hadid planlarõ olarak bi- linen ve davalõk olan 1/5 bin ölçekli Kartal Mer- kez Nâzõm İmar Planõnõn değiştirilmiş hali de yargõya taşõndõ. Kartal Belediyesi Başkan Yar- dõmcõsõ ve İBB Meclis Üyesi İbrahim Doğan, planõn iptali ve yürütmenin durdurulmasõ istemi ile ikinci kez dava açtõklarõnõ belirterek “Söz konusu planda yapılan değişiklikler özünü değiştirmedi. Yasalara, imar mevzuatına ay- kırı olan bu planı uygulatmayacağız, halkın içinde olmadığı bir projeye ‘evet’ demeye- ceğiz. Kamusal alanların ranta peşkeş çe- kilmesine izin vermeyeceğiz” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) 2006 yõlõnda açtõğõ yarõşmada Kartal’daki kent- sel dönüşüm projesini hazõrlamak üzere seçilen dünyaca ünlü mimar Zaha Hadid’in projesine İb- rahim Doğan, ilk olarak 2008 yõlõnda dava aç- tõ. İstanbul 7. İdare Mahkemesi’nde görülen pla- nõn iptali ve yürütmenin durdurulmasõ istemli da- vanõn bilirkişi raporu 18 Ocak 2010’da çõktõ. Ra- porda, planõn şehircilik ilkeleri açõsõndan eksik ve hatalõ olduğu vurgulanarak 1/5 binlik Nâzõm İmar Planõnõn uygun bulunmadõğõ belirtildi. İstanbul İdare Mahkemesi, aynõ tarihlerde böl- gede mülkü bulunan bir vatandaş tarafõndan ay- nõ istemle açõlan davada, uygulanmasõ halinde telafisi güç zararlar doğurabileceği gerekçesi ile 21 Nisan 2010 tarihinde planõn yürütmesini dur- durdu. Ancak mahkeme kararõndan önce 1/5 bin- lik Kartal Merkez Nâzõm Planõ’nda değişiklik ya- põldõ. Doğan, planõn ilk haline açtõğõ dava so- nuçlanmadan değişen plana 21 Mayõs 2010’da ikinci kez dava açtõ. İstanbul 1. İdare Mahke- mesi’nde görülecek yeni davanõn dilekçesinde, planlarõn imar kanununa, üst ölçekli planlara, Kartal güney ve kuzey planlarõnõn dokularõna ay- kõrõ olduğu vurgulandõ. Yasal parsel sahipleri- nin yapõlaşma haklarõnõn gasp edildiği belirtilerek 500 metrekare altõndaki parsellere imar hakkõ ve- rilmezken büyük parsellere 2.5-3 emsal verile- rek hak ihlali yapõldõğõ kaydedildi. ÇUBUKÇU İÇİN SUÇ DUYURUSU MEB tehdit etti, öğretmenler vazgeçti MAHMUT LICALI ANKARA - Milli Eğitim Bakanlõğõ’nõn (MEB) eş durumundan atamasõ yapõlmayan sözleşmeli öğretmenleri disiplin soruştur- masõ açmakla tehdit etmesi, başkentte rama- zan ayõ boyunca eylem yapmaya hazõrlanan öğretmenlerin geri adõm atmasõna neden ol- du. Türk Eğitim-Sen, MEB’in öğretmenleri soruşturma açmakla tehdit etmesi üzerine Mil- li Eğitim Bakanõ Nimet Çubukçu hakkõnda suç duyurusunda bulunacağõnõ açõkladõ. İl emrine atama hakkõ verilmemesi nedeniyle eşleri ve çocuklarõyla ayrõ illerde yaşamak zo- runda kalan sözleşmeli öğretmenler, önceki gün başkentte MEB’in önünde başladõklarõ eyleme Abdi İpekçi Parkõ’nda devam etmeye hazõr- lanõrken MEB’in yaptõğõ açõklama nedeniyle öğretmenler eylemi iptal etmek zorunda kal- dõ. Sözleşmeli öğretmenlerin MEB yetkilile- ri ile yaptõğõ görüşmede ise çözüm çõkmadõ.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle