19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B GÖRÜŞ AHMET TAN Markası RTE İşareti Ampul 2011’deki seçimlere son defa katılacağını açıklamıştı. Sonrası.. Çankaya.. Aşağısı ise.. Kasımpaşa değil elbet.. Hayat devam edecek! Evde oturup torunlarla oynayacak.. Villa havuzunda kâğıttan kayık yüzdürecek değil ya.. En iyi bildiği şeyi yapacak! En iyi yaptığı şeyi kendisi açıklamıştı: - Pazarlama… 4 yıl İstanbul’u pazarlamıştı. 9 yıldır da Türkiye’yi pazarlıyor. 2011’den sonra yeniden bisküvi işine dönecek değil ya.. En iyi yaptığı işi yapacak. Pazarlayacak. Pazarlamak için “marka” gerekiyor. Marka için karar vermiş. Ve tescil ettirmek için Türk Patent Enstitüsü’ne başvurmuş. Artık bir markamız var: - RTE Dünyanın ilk ve tek markalı Başbakanı… Türkiye Cumhuriyeti’ne helal olsun! Adının harflerinden marka çıkarmak, sinekten yağ çıkarmaktan daha büyük bir marifet. RTE’yi kutlamak… Ve bu marka ilhamını nereden aldığını da araştırmak gerek... Biz araştırdık… RTE markasını ilk kullanan ve inatla-sabırla kullanmayı sürdüren yazarımız Cüneyt Arcayürek’tir. Arcayürek’in bu markada öncelik hakkı vardır. RTE markasını Patent Enstitüsü’nün ilk ve sürekli kullanıcı sıfatıyla Cumhuriyet yazarı Arcayürek adına tescil etmesi gerekir. Konuyu Halk TV’de dün Basın Koridoru’nda gündeme getirdik. Birçok tepki geldi: İki genç koyu geyik muhabbetine kaptırıp kendilerini, iddialaşmışlar. Biri ötekine tavandaki ampulü çıkarıp ağzına tamamen sığdırabileceğini söylemiş. Öteki de, “yapamazsın!” diye tutturunca, bahse tutuşmuşlar. İddiacı delikanlı dediğini yapmış ve ampulü metal kısmına kadar ağzına sığdırmış. Ama dışarı çıkarmaya kalkınca başaramamış. Zorlarsa kırılacağından ve dilini damağını keseceğinden korkup arkadaşıyla birlikte bir taksiye atlayıp hastanenin yolunu tutmuşlar. Taksici garipliği sezince…“Ya arkadaşlar bunun için hastaneye gerek yok. Bir deneyelim çıkarırız!..” diye tutturmuş. Gençler itiraz edip “Bizi acile götür!” diye ısrar etmişler. Taksici sözüne kulak verilmemesine ve gösterdiği şefkatin reddedilmesine kızmış. Ama denileni de yapmış. Gençler acilde, uzman hekim için bir odada beklemeye alınmış. Aradan on beş dakika geçmiş. Kapı açılmış taksici görünmüş. Ağzında bir ampul, “Agh ugh..” diye inliyor. Meğer taksici bakkaldan bir ampul alıp “Ampulü çevirirsek çıkar!..” yolundaki iddiasını kendi kendine ispat etmeye çalışmış.” Ama sonunda o da acile gelmeye mecbur kalmış. Halk TV izleyicileri diyor ki: - “Sakın denemeye kalkmayın! Ampul girdi mi kesinlikle çıkmaz! Geçmiş Olsun Türkiye!” Bu referandum hastaneye düşmeden önceki son şanstır! MERİÇ VELİDEDEOĞLU Geçtiğimiz günlerde gündemi- mize oturan ve yerini korumayı sürdüren konulardan biri de, Di- yarbakır’ın BDP’li Belediye Baş- kanı O. Baydemir’in söylemi. “Çifte bayraklı”, “TBMM”li, “İstiklal Marşlı” bir “özerklik” is- teminin ortaya konuşu bu. “Ilım- lı”nın “ılımlı”sı bir özerklik gibi mi sunuluyor dersiniz? Hayır! Yazılanlara göre “Bü- tün uygar ülkelerdeki yönetim modeli”ymiş Baydemir’in istedi- ği bu özerklik. Ayrıca, Belediye Başkanı’nın bu isteğini açıkça ortaya koyuşu da kimi yazarlarımızca coşkuyla karşılandı; bu denli açık sözlü olu- şu çok beğeni topladı. İnsan bütün bunları okurken “90” yıl önceki Osmanlı Sadra- zamı (Başbakan) Ali Rıza Paşa’ya “haksızlık” yapıldığı duygusuna kapılıyor. Birinci Paylaşım Savaşı yenil- gisinden sonra, Osmanlı’nın elin- de kalan Anadolu’yu yerel yöne- tim bakımından “özerk” birimle- re ayırıyordu A. Rıza Paşa. Baydemir’inki gibi “çifte bay- raklı”, “Mebusan Meclisi” bir özerklik değildi Sadrazam’ın is- teği. Ayrılan her birimde oluşturula- cak “İl Genel Meclisleri”, tam bir özgürlük içinde istedikleri karar- ları alabileceklerdi. İstanbul hü- kümetinin herhangi bir engeli olup olmadığı da “yabancılar”ca kontrol edilecekti (9 Şubat 1920). Nedense A. Rıza Paşa’nın bu yeni düzeni “dönemin bası- nı”nda, günümüzdeki gibi coşkulu bir yankı uyandırmamış. Ama Anadolu’dan bir “ses” gelmesi gecikmemişti. “Kongre- ler”den sonra oluşan “Temsilciler Meclisi”nin Başkanı Mustafa Ke- mal Paşa, bu “düzen”e karşıdır. Çünkü bu “özerk”liğin ardından ne geleceğini bilmektedir. Gerçekten de altı ay sonra “Sevr Antlaşması” ile “özerk”li- ğin ardından ne geleceği açıkça ortaya konuverir. Sevr’de, Anadolu’nun parça- lanması “Madde: 62” ile başlar. Türkiye’nin -çizilen- güney sınırı- nın kuzeyinde, Anadolu’nun içle- rine dek uzanan bölgesinde “Kürt- ler” için “yerel özerklik” sağlana- caktır. Dalgalanacak “çifte bayrak”tan söz edilmez ama sonuç şöyle bağlanır. Bu “Özerk Kürt Bölge- si”, bir yıl sonra tam “bağımsız” bir devlete dönüşebilecektir. Ayrıca bilindiği gibi, yalnız Gü- neydoğu bölgesi için saptanmış değildir bu durum. Zaten Anadolu için bu tip bir “özerklik” konu edildiğinde, bugün Baydemir’in söyleminde olduğu gibi, başka “özerklik”ler de birlikte istenir. Sevr’de de öyledir. Örneğin, İz- mir’i içine alan “Ege Bölgesi” için de uygulanacaktır bu tür “özerk”lik. Bu bölgede “Rum” çoğunluğu sağlanana dek süre- cek bir “özerk”liktir bu, üstelik de “bayrak”lı! Ardından tam “bağımsızlık”; kı- sa bir süre sonra da Yunan Kral- lığı’na katılım! Sevr’in kotarılıp imzalandığın- da, “Büyük Millet Meclisi” henüz 3.5 aylıktır. Meclis’te Sevr için Mustafa Kemal Başkanlığında özel bir oturum yapılır. Antlaşma ağır bir dille kınanarak, kesinlikle kabul edilmeyeceği dünyaya du- yurulur. Bilindiği gibi, “Ulusal Kurtuluş Savaşı”nın kazanılması Sevr’in “yürürlüğe” girmesini önlemişti. İş- te “Batı” bunu içine hiç sindire- meyecektir. Nitekim, “İkinci Paylaşım Sa- vaşı”ndan sonra yine kıpırdan- malar başlar; konu uzun bir sü- rece yayılarak olgunlaştırılır. “PKK” oluşturulup, Türkiye’nin yaşamına sokulduktan sonra, 80’li, 90’lı yıllarda, “Sevr”, içte ve dışta açıkça “dil”lerdedir artık! Sevr’in, ilkin “özerk”lik ardın- dan “bağımsızlık” getiren bu “iki” aşamalı parçalama düzeni geçerliliğini hiç “yitirmez”. 21. yüzyıl’a girildiğinde, “özerk yerel yönetimler”in oluşturulma- sı konusu iyice olgunlaştırılıp, yer yer gündeme oturtulur. Sonunda iki yıllık “AKP” iktidarı, 2004’te kendi söylemiyle, yerel yönetimlerde “reform” yapacak yasayı TBMM’ye getirir ve geçi- rir. Dönemin Cumhurbaşkanı Sa- yın A. N. Sezer, yasanın kimi maddelerini “veto” eder. Özellikle, 14. maddeyle oluşturulacak özerk “İl Genel Meclisleri”nin zamanla “bağımsızlık” kararına da vara- bilecek bir yapıda olduklarını vur- gulayarak bu maddeyle birlikte ki- mi maddelerini Anayasa Mahke- mesi’ne götürerek geçersizlikle- rini sağlar. Böylece “AKP”nin “özerklik” getirecek, ardından da rahatlıkla “bağımsızlığa” götürebilecek “reform”unun yolu kesilir. Ama “AB”, “AP” bu konuda “AKP”yi desteklemeyi sürdürür- ler. Anadolu’nun bölünmesine kar- şı çıkan, “tekil” (üniter) “ulusal devlet”i içeren “kuruluş felsefesi”ni ortaya koyup, perçinleyen Ata- türk’ü ve Atatürkçülüğü, -içte- ki işbirlikçilerle birlikte- yadsıya- rak işe başlarlar. “AP” parlamenteri A. Ooslan- der: Türkiye’nin “Kemalizm”i ar- tık bırakmasını ister. Ardından yine “AP” parlamenteri J. Tou- ban: “Sevr’i kabul edin!” diye tutturur. İşte bu arada, Sri Lanka’da (Seylan) ayrılıkçı “Tamil” halkının yarattığı, “PKK” benzeri terör örgütü “LTTE”; 30 yıl süren te- röründen sonra, adanın kuzeybatı ucunda kurduğu tam bağımsız küçük devlet; hükümet güçlerinin “LTTE”yi çöktürmesiyle yok edil- di. Yaşamı çok kısa sürmüştü (2009). Bu olaydan sonra “BDP”nin de yavaş yavaş, “bağımsızlık” yerine “özerklik” söylemine yöneldiği belirtiliyor. Ve 2010’da da Baydemir tara- fından “çifte bayraklı”, “TBMM”li, “İstiklal Marşlı”, “demokratik özerklik” adıyla “ılık”‘ bir “menü” olarak özenle sofraya konuluyor. “Yenmesi” mi gerekiyor, ne dersiniz? Çifte Bayrak Dalgalandırmak! [email protected] 13 AĞUSTOS 2010 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Mezhepler Müdürlüğü kurulacakmış. Bakalım en geniş mezhep hangisi! Limansız Ertan Somunkıran: “AKP demokrasi limanından uzaklaştıkça, sonuna yaklaşıyor!” SıraHikmet Keskineğe: “YAŞ bittikten sonra terfi bekleyen subaylar hakkındaki tutuklama kararı kaldırıldı. Sıra cumhurbaşkanı seçiminde; o da bittikten sonra Mehmet Haberal’ın tutukluluğunun kaldırılacağını sanıyorum!” Ölü seçmen Avni Kurtuldu: “2007”de 42 milyon olan ‘seçmen’ sayısı 2010’da 50 milyon olmuş. 8 milyon evetçi ölü, referandumda belirleyici olacak demektir!” YağmurDeniz DDY’nin hızlı tren sitesinde evet! TÜRKİYE Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’nın (TCDD) resmi internet sitesinde referandumda “evet” oyu verilmesi için özel hazırlandığı belli bir metin bulunuyor. Bu metnin İngilizce bazı açıklamalarla “reklam olarak kabul etmek gerektiği” özellikle belirtilmiş ve bu yapılanın yanlış olduğunu belirten kişilerle de alay edecek düzeyde bazı ibareler kullanılmış. Referanduma hayır demenin ne denli ilkel bir davranış olduğu ve arada Devlet Demir Yolları’nın (DDY) “reklam”ı emri kesen bir demir gibi kullandığı resmen açıklanmasa da dolaylı yoldan açıklanmış. Durumu bildirmek için iki gündür Yüksek Seçim Kurulu’na telefonla ulaşmak da mümkün olmamış. Meraklısı ve özellikle AKP iktidarının kamu olanaklarını kullanarak siyasi propaganda yapmasına göz yuman bürokrasinin elde ettiği başarıyla gurur duyan çevreler “hızlıtrenbileti.com” sitesinde oynanan oyunu görebiliyor. Diyebilirsiniz ki “hızlıtrenbileti.com”daki propaganda kaç kişiyi etkileyebilir. Kaç kişinin etkileneceği önemli değil. Önemli olan herkes için geçerli bir yasağın iktidar için uygulanamıyor olması yani, demokrasi nutukları atılırken “orman kanunu”nun geçerli olması! Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” YÜKSEK Askeri Şûra toplantıları bitti; ordunun tayin-terfi sistemi bozuldu; siyasi iktidar müdahale edebileceği kadar müdahale etti; kumanda kademeleri arasına fitne sokuldu; buna karşılık siyasi iktidar yine de istediğini alamadığını düşünüyor; Bülent Esinoğlu ise neler olup bittiğini anlatmaya çalışıyor: “Işık Koşaner’in Genelkurmay Başkanı olmasından pek memnun değildir. Kendisinin terbiye edilmesi, uysallaştırılmasına ihtiyaç olduğunu düşünmektedir. Terbiye etme ve uysallaştırma işi tayin ve terfi sürecinde başladı. Abdullah Gül, Koşaner’i makamına çağırdı. ‘Biz seni Genelkurmay Başkanı yaparız. Ama şunları, şunları bekleriz’ dedi. Yani terbiye etme işi tayinden önce başlamış oldu. Öte yandan siyasi iktidara yakın, USAK Sitesi’nden, artık genelkurmay başkanlarının da yargılanacağı bir sürece girildiği açıklandı. (Sedat Laçiner) İlker Başbuğ’u emeklilikten sonra yargı korkusu bastı diye makaleler yazılmaya başlandı. Ve diğer yandaş medyada buna benzer yazılara her gün rastlamak mümkün. Yani Koşaner’e denmek isteniyor ki, Amerika’ya teslim olan bir genelkurmay başkanlığı sürdürmezsen, emekliliğinde başına çorap öreriz. Zaten içinde yaşadığımız süreç, Beşiktaş Mahkemeleri yolu ile herkesi tehdit altında tutma sistemi olduğundan, PKK ile mücadelede öne çıkan tüm subaylar yargılanacak. Bu sadece siyasi iktidarın istediği bir şey değil. Büyük Kürdistan’ı kurmak isteyen Amerika’nın planlarının bir parçasıdır. Irak’ın kuzeyinde Amerika tarafından kurulan kukla devletin ordu komuta kademesi tarafından kabul edilene kadar bu baskılar devam edecektir. Öte yandan, gizil bir halk direnci su yüzüne çıkmaya başladı. Siyasi iktidar ve cemaat bundan tedirgindir. Mezardan oy çıkarma peşine düşmüştür. Ramazan da bahane edilerek Öcalan ile sürdürülen ateşkes çabalarının gazete köşelerine konu olduğunu görüyoruz. (Murat Yetkin) PKK’ye nerede ise yalvaracaklar. Şu referandum süresince ateşi kes diye. Bu durumda gene ordu meselesi öne çıkıyor. Siyasi iktidar ateşkes anlaşması yapsa bile, askerin teröre karşı mücadelesi sürecek. Ne Amerika’ymış, ne talimatlar verirmiş, ne istekleri varmış, anlamak mümkün değil. Bir yurtsever ‘Bu işin bir başı var, bir de sonu’ demiş. Sekiz yıl oldu. Herhalde bu işin başı bitmiştir!” Başı Sonu KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ [email protected] HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Cinsel gücü art- tõrõcõ ve yorgunluk giderici özellikle- ri olan bir Uzak- doğu bitkisi. 2/ Avuç içi... Ro- man, öykü gibi anlatõ türlerinin gi- riş bölümüne ve- rilen ad. 3/ Okul, kõşla gibi yerlerde hastalar için ay- rõlmõş bölüm... Bir göz rengi. 4/ Kendisine inanõlan, sõr verilen kim- se... Koca. 5/ Parola... Tekelci kapitalizme öz- gü şirketler birliği. 6/ Kar fõrtõnasõ... Cami, mescit gibi yerlerde din- sel öğüt veren kimse. 7/ Matematikte bir kuvve- tin derecesini veren sa- yõ... Güney Afrika’ya yerleşen Hollanda asõllõ kimse. 8/ Suudi Arabis- tan’õn, başkenti... Metal saplama. 9/ Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapõlan işaret... Bez parçala- rõndan dokunan basit kilim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Herhangi bir şeyi ona uygun nitelikte tamamlayan nesne. 2/ Sahip, malik... Adana ilinde ünlü bir höyük. 3/ Ortaçağda açõk denizlerde kullanõlan yelkenli ge- mi... Şaşma belirten bir ünlem. 4/ Namık Kemal’in bir romanõ. 5/ “Sâkiya camõnda nedir bu --- / Kõldõ bir katresi mestane beni” (Dertli)... Ateş. 6/ Bir soru sö- zü... Briçte, kazanõlan her ele verilen ad. 7/ Kumtaşõ... İzmaritgillerden bir balõk. 8/ Bildirme yazõsõ; mesaj... İsrail’in plaka imi. 9/ Çõkar yol, çare... Doğu ve Gü- neydoğu Anadolu’da konar-göçerlerin kõl çadõrlarõn- dan oluşan yayla yerleşmesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 S İ N E R J İ H O T A R İ S P A L İ R F A A D V S U K İ M İ E P İ T E L Y U M N A S S A İ K T R İ Ş İ N A Ç E Z A N E K O Z O M P O V İ T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle